• Sonuç bulunamadı

Herodot’a Göre Lydia

Belgede Antik Anadolu madenciliği (sayfa 115-122)

6. MADENCİLERİN TANRISI HEPHAİSTOS (VULCAİN)

4.2. Herodot’a Göre Lydia

Herodot’un verdiği bilgilerden, Lydia’lıların madencilik kültürleri hakkında bazı bilgiler edinmekteyiz.

Lydia toprağı, öbürlerinde olduğu gibi, öyle pek adı anılacak olağanüstü şeylere sahip değildir, yalnız Tmolos’tan akıp gelen altın kumu vardır375. Bizim bildiklerimiz içinde ilk olarak altın ve gümüş para basan ve kullanan ve ilk olarak ufak tefek ticaret işlerine girişenler bunlardır376.

Halys ırmağını geçip Phrygia’ya ve ülke içinde yürünerek Kelaina’ya varıldı377. Bu sitede bir Lydia’lı oturuyordu, Atys oğlu Pythios; bu adam orduyu ve kralı büyük bir cömertlikle ağırladı; hatta para yardımı yaparak sefer giderlerine de katılmak istedi. Bu cömertlik karşısında Kserkses, yanındakilere sordu, kim oluyordu bu Pythios ve varlığı neydi ki böyle bir öneride bulunabiliyordu. “Kral, dediler, bildiğin altın çınarı ve altın asma dalını baban Dareios’a armağan eden adam budur; bugün de, bildiğimiz en zengin insan, senden sonra odur378”. Kral servetin ne kadar diye sorduğunda; “…iki milyon gümüş ve dört milyon Dareios stateri tamamlamak yedi bin altın eksik. Bunları senin emrine veriyorum; benim daha geride kölelerim ve mülklerim var, beni bol bol geçindirir379”. Böyle konuştu, bu sözlerden hoşlanan Kserkses şöyle cevap verdi:”… Bundan sonra benim resmi konuğumsun, dört milyon staterine gelince, yedi bin darik de ben sana kendi cebimden veriyorum, yuvarlak hesap olsun ve biz de sana bu kadarcık bir iyilikte bulunmuş olalım380”.

Devlet, böylece Heraklesoğullarının elinden çıkmış, Mermnad’lara geçmiş oluyordu. Gyges başa geçince Delphoi’ye sunular yolladı, pek çok armağan: Delphoi’deki gümüşlerden başka sayısız altın mücevher ve bu arada adı anılmaya değer olarak, altı tane iki kulplu som altın krateros vardır ki, bunları tapınağın içine koydurmuştu. Bugün bunlar Korinthos hazinesi içinde boy gösteriyorlar ve ağırlıkları otuz talantondur. Korinthos hazinesi diyorum ama aslında bu hazine devletin malı değildir, Eetion oğlu Kypselos’undur. Phrygia kralı Gordias oğlu Midas’tan sonra Delphoi’ye sunular gönderen ilk Barbar, bizim bildiğimiz, işte bu Gyges’tir. Midas da üzerinde oturup alenen adalet dağıttığı krallık tahtını, ki görülmeye değer bir şeydir, sunu olarak vermişti, bu da tam Gyges’in krateroslarının durduğu yerdedir. Gyges’in sunuları olan bütün bu altın ve gümüş parçalara Delphoi’de, sunanın adına uyularak “Gygeant’lar” denilir. Bu Gyges tahta çıktıktan sonra, Miletos ve İzmir üzerine bir ordu gönderdi, hatta Kolophon kentini de aldı. Ama otuz sekiz yıllık saltanatı süresince, hatıralarda yaşayacak başka hiçbir şey olmadı ve biz de artık onu bırakacak ve sözü yeni gelene getireceğiz381.

375 Herodotos, Klio, 93. Bahis, 2004: 48. 376 A.g.e. 94. Bahis, 48–49.

377 A.g.e. Polymnia, 26.Bahis, 346. 378 A.g.e. 27.Bahis, 346.

379 A.g.e. 28.Bahis, 347. 380 A.g.e. 29.Bahis, 347. 381 A.g.e. Klio, 14. Bahis, 21.

Lydia’lı Alyattes, Miletos savaşına son verdikten sonra, elli yıl saltanat sürdükten sonra ölmüştür. Sağlığına kavuştuktan sonra o da armağanlar sunmuştu, soyunda bilinen ikinci kişi olarak Delphoi’ye, kocaman gümüş bir krateros ve parçaları kaynakla tutturulmuş, demir kaynağını bulmuş olan Khios’lu Glaukos’un elinden çıkma demir bir krateros tepsisi ki Delphoi’deki bütün sunular arasında en göz alıcı olanı budur382.

Solon gitti, ama tanrıların kıskançlığı sert çarptı Kroisos’u, şüphesiz kendisini insanların en mutlusu saydığı için. Solon gider gitmez bir rüya girdi uykusuna, oğlunun başına gelecek belayı gösterdi ona. İki oğlu vardı: Biri Yaradanın gadrine uğramıştı, dilsizdi; öbürü her bakımdan yaşıtlarının çok önünde gidiyordu; adı Atys’ti. Rüyanın Kroisos’a gösterdiği oydu, ucu demirli bir kargı ile vuruluyordu. Uyandıktan sonra bu gördüğü rüya üzerine derin düşüncelere daldı, korkmuştu, ilk iş olarak oğlunu nişanladı; Lydia ordularına komuta etmeye alışmış olan genç adamın elinden bu görevi aldı; savaşta kullanılan kargının ve benzeri silahların, kısa, uzun her şeridini, nerede olursa olsun toplattırdı; ne olur ne olmaz, asıldığı yerden kopar, oğlunun başına düşer diye korkuyordu ve hepsini depolara yığdırdı383.

Kroisos şöyle cevap verdi: “Yok oğlum, sende alçaklığın izi yok ve canımı sıkacak bir şey de yapmadın. Böyle davranmamın nedeni şu ki, uykuda biri göründü gözüme, bana senin günlerinin azaldığını söyledi; kargı demiriyle öleceksin. Bundan ötürü evlendirdim seni çarçabuk ve bizi çağırdıkları sefere de bundan ötürü bırakmıyorum. Hiç olmazsa, ben sağ kaldığım sürece seni alnının yazısından korumak için her çareye başvuruyorum. Zira senden başka oğlum yok; öbürü sakat, onu saymıyorum384”.

Genç adam, hemen: “Haklısın baba” dedi, “böyle bir rüyadan sonra beni korumakta; ama seni şaşırtan ve yanlışlığa düşüren bir nokta var, bak sana anlatayım. Bu rüya, diyorsun, benim bir kargı demiriyle öleceğimi haber veriyor; peki yabandomuzunun, seni korkutan demir uçlu kargıyı tutacak eli var mı? Evet, rüya sana yabandomuzu dişi, ya da ona benzer bir şey deseydi böyle yapmakta haklı olacaktın; ama kargı diyorsun. Mademki insanla dövüşmeyeceğiz, bırak beni gideyim385”.

Oraklleri sınamak için yolladığı Lydia’lılara verdiği yönerge şöyleydi: Sardes’ten yola çıktıkları günden başlayarak gün sayacaklar, yüzüncü gün orakle varıp soracaklar, Lydia’lıların kralı Alyattes oğlu Kroisos şu anda ne yapıyor diye, orakllerden her birinin cevabını yazıp kendisine getireceklerdi. Delphoi’ninki dışında, bütün bu kutsal tanıklıklardan bir iz kalmamıştır; Delphoi’de Lydia’lılar tanrıya danışmak üzere tapınağa girip soruyu yönelttikleri zaman Pythia şu altılı (hexametron)’yı söyledi.

382 Herodotos, Klio, 25. Bahis, 2004: 25. 383 A.g.e. 34. Bahis, 27.

384 A.g.e. 38. Bahis, 28. 385 A.g.e. 39. Bahis, 28.

Kumsaldaki kum tanelerini sayarım, denizi ölçerim. Dilsizin sözünü anlarım; konuşmayanı dinlerim. Bir koku geliyor burnuma; kaplumbağa

Tunçta pişirilmiş, kuzu ile beraber ve sarılmış Kalın bir deriye; tunçtan bir örtü var üstünde, Ve tunç bir yatak serilmiş altına386.

Pythia oraklini söyledi, Lydia’lılar yazdılar ve yeniden Sardes yoluna düştüler. Sağa sola gönderilmiş olan öbür haberciler de cevapları alıp döndükten sonra, Kroisos bunları alıp açtı, gözden geçirdi. Delphoi’den getirilen orakle kadar hiçbirisini önemsemedi; ama ne zaman ki bunu okudu, hemen bunun önünde eğildi ve onu yeğ tuttu, artık önceden bilme (kehanet) yeteneğinin yalnız Delphoi’de olduğuna kanaat getirmişti, zira vaktini nasıl geçirmiş olduğunu bilen oydu. Sahiden, habercilerini tapınaklara doğru yola çıkardıktan sonra, belli günü beklemeye koyulmuş; sonra kimsenin aklına gelmeyecek şey ne olabilir diye düşünmüş ve bir kaplumbağa ile bin kuzuyu dilim dilim kesip bir arada pişirmeyi kurmuştu, kendi eliyle ve tunç bir kapakla kapalı, üstten kulplu tunç bir tencere içinde387.

Kroisos, Delphoi tanrısına yaranmak için peşi peşine büyük kurbanlar kestirdi; çeşitli kurbanlık hayvanlardan üç bin tane; sonra altın ve gümüş işlemeli yataklar, altın kupalar, erguvan kumaşlar ve gömlekler toplattı, kocaman bir yığın yaptı, bu sunularla tanrıya daha çok yaranmayı umuyordu. Ayrıca, her Lydia’lının da kesesine göre bir şeyler sunmasını emretti. Sonra toplanan sunulardan kurulan altın yığınlarını erittirdi, altı palme uzunluğunda, üç palme genişliğinde ve bir palme yüksekliğinde külçeler halinde döktürdü (45x22,5x7,5 cm), yüz on yedi külçe oldu, dört tanesi som altındı ve her biri iki buçuk talanton çekiyordu, öbürleri altın ve gümüş karışımıydılar ve bir tanesi iki talanton çekiyordu. Gene som altından ve on talanton ağırlığında bir de aslan heykeli yaptırttı. Bu aslan, Delphoi tapınağı yandığı zaman, altında ayaklık olarak duran bu külçelerin üzerinden düşmüştür ve şimdi konulmuş olduğu Korinthos hazinesinde altı buçuk talanton altı buçuk talanton çekmektedir. Zira üç buçuk talantonu erimiştir388. Bunlar tamamlanınca Kroisos, başka sunular da ekleyerek hepsini birden Delphoi’ye gönderdi. Sunular arasında önce iki büyük krateros, biri altın biri gümüş; altın olanı tapınağa girince sağda dururdu, öbürü solda. Onları da yangından az sonra başka yerlere götürdüler, birincisi şimdi Klazomenai hazinesindedir; ağırlığı sekiz buçuk talantonu on iki mana geçer; ikincisi ise, avlunun köşesinde durur; altı yüz amphora dolusu alacak büyüklüktedir, Delphoi’liler Theophania’larda şarabı sulandırırken görmüşler (Apollon kışın Hyberbore’liler ülkesine çekiliyordu. Theophania’lar onun ilkbaharda dönüşünü kutlamak için yapılan bayramlardır. Işık ve sevinç bayramlarıdır. Krateroslarda şarap ve su birbirine katılır, şölenler ve dinsel havalarla kutlanırdı389). Delphoi’de bunun Samos’lu Theodoros’un elinden çıkma bir iş olduğu söylenir ve doğrusu ben de buna inanırım, çünkü herkesin yapabileceği bir iş değildir. Kroisos bunlardan başka, şimdi Korinthos hazinesinde duran dört gümüş fıçı 386 Herodotos, Klio, 47. Bahis, 2004: 30.

387 A.g.e. 48. Bahis, 30. 388 A.g.e. 50. Bahis, 31. 389 A.g.e. Notlar, 488.

ve kutsal su için, bir altın bir de gümüş iki güğüm gönderdi; altın güğümün üzerinde bunu Lakedaimon’luların verdiklerini belirten bir sunuş yazısı vardır; bu yazı uydurmadır; bu güğüm de öbürleri gibi Kroisos’un bir sunusudur ve yazı Sparta’lılara yaranmak isteyen bir Delphoi’nin marifetidir. Bu adamın adını biliyorum ama açıklamayacağım; doğrusu şudur ki, Lakedaimon’luların verdikleri armağan, elinden su akan çocuktur; ama o iki güğümü onlar vermiş değildirler. Kroisos, öbür sunular arasında, ki hiçbirinde sunuş yazısı yoktur, gümüşten leğenler de gönderdi, şarap saçısı için ve üç dirsek boyunda altından bir kadın heykeli, kendisine ekmek yoğuran kadının heykeliymiş, Delphoi’de öyle söylerler. Daha başka, karısının gerdanlıklarını ve kemerlerini de gönderdi390.

İşte bunlardı Delphoi’ye sunduğu şeyler. Erdemini ve başına gelenleri öğrenmiş olduğu Amphiaraos’a da som altından bir kalkan ile gene som altından bir kargı yolladı; bunların ikisi de, ben Thebai’den geçerken, İsmenios Apollon tapınağında duruyordu391. Kroisos kendisine getirilen Oraklleri öğrenince kâhinleri kutladı, Kyros krallığını devireceğinden şüphesi kalmamıştı, adamlarını yeniden Delphoi’ye gönderdi, Delphoi’nin nüfusunu daha önce öğrenmişti, bütün halka adam başına iki stater altın dağıttırdı. Bu cömertlik karşısında Delphoi’liler de Lydia’lılara bazı ayrıcalıklar verdiler, Kroisos ve Lydia’lılar oraklin yanına sıra beklemeden girebilecekler, kendilerinden ikamet harcı istenmeyecek, büyük oyunlarda başköşede oturabileceklerdi, bütün Lydia’lılar istedikleri zaman Delphoi yurttaşı olabileceklerdi392.

İşte bu adamlardan biri olan Likhas, bir rastlantıdan yararlanarak ve biraz da kafasını çalıştırarak Tegea’daki mezarı meydana çıkarmıştır. O aralık Tegea’lılarla ilişkiler yeniden başlamıştı. Orada bir demirci dükkânına girmiş, demirin nasıl işlendiğini hayranlıkla seyrediyordu. Onun bu halini fark eden demirci, işini bırakıp ona şunları söyledi: “Ey Lakonia’lı yabancı, şu demirin işlenişine bakıp şaşırıyorsun, ya bir de benim görmüş olduğumu görseydin ne yapardın? Şu avluda bir kuyu açmak istiyordum, toprağı kazarken yedi dirsek boyunda bir tabut çıktı. Şimdiki insanlardan daha uzun bir insan olabileceğine inanmadığım için tabutu açtım ve ölüyü gördüm. Tabut, ölünün boyuna göreydi, ölçtüm ve sonra üstüne toprak attım, kapattım”. Adam gördüğünü saf saf anlatıyordu; ama sözler öbürünün ilgisini uyandırmıştı; oraklin verdiği işaretlere göre, bunun Orestes olabileceği sonucuna varıyor ve şu yakıştırmaları yapıyordu: Demircinin iki körüğü iki rüzgardı, örs ve çekiç karşılıklı iki çarpışmaydı; dövülen demir, eziyetten doğan eziyet, bu da demirlerin bulunuşunu insanoğlunun bahtsızlığına yoran bir ayrıntıydı. Kafasında bunları bir araya getiren Likhas, doğru Sparta’ya döndü. Lakedaimon’lulara olanı biteni anlattı. Lakedaimon’lular onu uydurma bir suçlamayla sözde mahkemeye verdiler ve ülkeden sürüp çıkardılar. O da yeniden Tegea’ya geldi, demirciye gidip başına gelenlerden yakındı, adamın olmaz demesine bakmayıp avluyu kiralamak istedi. Zamanla amacına ulaştı, oraya yerleşti, tabutu çıkardı, kemikleri toplayıp Sparta’ya götürdü. O gün bugün, ne zaman iki halk boy ölçüşse, savaşta üstünlük hep Lakedaimon’lularda kalır. Ve şimdiden Peloponez’in büyük bölümü onların elindedir393.

390 Herodotos, Klio, 51. Bahis, 2004: 31. 391 A.g.e. 52. Bahis, 32.

392 A.g.e. 54. Bahis, 32. 393 A.g.e. 68. Bahis, 37–38.

Şimdi gelelim gene Kroisos’a, o bu durumu öğrenince Sparta’ya elçiler göndermişti, bunlar armağanlarla beraber birlik olma önerileri de götürüyorlardı ve kullanacakları dil kendilerine iyice belletilmişti. Bakınız konuştular Sparta’ya varınca: “Bizi buraya gönderen, Lydia’nın ve daha başka yerlerin kralı olan Kroisos’tur. Size şunları söylüyor: Lakedaimon’lular, diyor, tanrısal orakl, bana Yunan ülkesinde bir bağlaşma aramamı buyurdu; Yunanistan’ın başta gelen halkı olarak bana siz gösterildiniz; işte ben de orakle uyarak sizinle yalansız dolansız dost ve birlik olmak istediğimi bildiriyorum.” Kroisos’un adamlarıyla ilettiği haber işte böyleydi. Kroisos’a iletilmiş olan orakleden Lakedaimon’luların önceden haberleri olmuştu. Lydia’lıların gelişine sevindiler ve yeminle pekiştirilmiş bir dostluk ve birlik sözleşmesi yapmaya karar verdiler. Zaten Kroisos bundan önce de kendilerine karşı iyi davranmıştı, bu yüzden ona bağlanmışlardı: Lakonia’da Thormax dağının tepesinde bugün de duran Apollon heykelini yapmak için Sardes’e adam gönderip altın satın almak istemişlerdi ve Kroisos da satın almak istedikleri altını onlardan esirgememişti394.

Bu hatıra zaten bağdaşmadan yana çekiyordu. Lakedaimon’luların, Kroisos’un bütün Yunanlılar arasından dost olmak için kendilerini seçmiş olmasından ötürü koltukları kabarıyordu. Ve isteği kabul etmekle kalmadılar, bir de krateros yaptırdılar, bronzdan, dışı işlemeli, ağzının çevresi hayvan resimleriyle süslü, üç yüz amphoralık bir krateros; kendileri de bir armağanla onurlandırmış olmak için bunu gönderdiler. Ama bu krateros, Sardes’e ulaşamadı, nedeni iki türlü anlatılır: Lakedaimon’lulara göre, Samos’lular uzun kayıklarına binip kafilenin üstüne gidip yağma etmişler; ama öbür yandan Samos’lular da diyorlar: Kraterosu götürmekte olan Lakedaimon’lular geç kalmışlardı ve Sardes’in ve Kroisos’un düşmüş olduğunu haber almışlar ve kraterosu Samos’ta satmışlardı, orada bunu özel kişiler satın almış ve Here tapınağına adamışlardı. Ola ki haberciler, satıp savup Sparta’ya döndüklerinde Samos’lular bizi soydular, demiş olsunlar395.

Kroisos’tan Yunanistan’da, daha önce sayılanlardan başka armağanlar da kalmıştır: Boiotia’daki Thebai’de İsmenios Apollon’una adamış olduğu altından bir üç ayak, Ephesos’taki altın düveler ve kolonların çoğu; ayrıca Delphoi’deki Pronaos Athene’sine sunduğu büyük boy altın kalkan. Bu sunular, ben geçtiğimde oradaydılar, öbürleri kaybolmuşlardır. Miletos Brankhosoğullarında da, bir söylentiye göre, Delphoi’dekiler ayarında ve ağırlığında bağışlar varmış ki, onları da Kroisos vermiş. Delphoi’dekiler ve Amphiaraos tapınağındakiler kendi malındandır; kendi gelirinin birer parçasıydılar; öbürleri daha kral olmadan kendisine karşı çıkan ve Lydia’lıların başına Pantaleon’u geçirmek için yardakçılık eden bir düşmanın mallarındandı. Alyattes’in öbür oğluydu. Bu Pantaleon, Kroisos’un ana ayrı kardeşiydi; Kroisos Karia’lı bir kadından doğmuştu, Pantaleon İonia’lı bir kadından. Kroisos, babasının isteği gereğince, tahta çıkınca, kendisine karşı dolaplar çeviren adamı, bir tarak makinesinin sivri uçlarında sürükletip öldürmüştü ve bu adamın varı yoğu, ki daha önceden adak olarak gösterilmişti, biraz önce de söylemiş olduğum gibi yukarıda sayılan sunular için harcanmıştı. Kroisos’un sunuları üzerine artık bir şey söylemeyeceğim396.

394 Herodotos, Klio, 69. Bahis, 2004: 38. 395 A.g.e. 70. Bahis, 38–39.

İmdi, Miletos tyranı Aristagoras, Sparta’ya Kleomenes’in (520–490) iktidarda bulunduğu sırada gelmişti. Onunla görüşmüş, bir de bronz tablet getirmiş, Lakedaimon’lular söylerler, üzerine denizleri ve akarsularıyla birlikte bütün dünya işlenmişmiş. Kleomenes’in karşısına çıkınca, Aristagoras onunla şöyle konuştu: “…barbarların ülkelerinin bulunduğu bölge (Persleri kastediyor) çok zengindir, en başta altın, öbür ulusların hepsindekinden çok daha boldur. Ayrıca gümüş, bakır, parlak dokumalar, yük hayvanları ve köleleri vardır; bunların hepsi sizin olabilir, istemeniz yeter. Yerini de size göstereyim. İşte İonia’lılar şurada, ondan hemen sonra Lydia’lıların oturdukları yerler, bereketli ve altından ve gümüşten yana çok bereketli topraklardır.” “Lydia’lıların, diye devam etti… Siz ise, Messenia’lılarla, Arkadia’lılarla ve Argos’lularla dövüşüyorsunuz; oysa oralarda, insanların elde etmek için birbirlerine girdikleri altından ve gümüşten eser yoktur397”.

Tmolos’dan altın pullar taşıyan Paktolos çayı, agoranın ortasından geçer ve denize dökülen Hermos’a karışır398.

Alkmaionid’ler Atina’nın eski zamanlardan beri ünlü bir ailesiydi; ama Megakles’in çok sevdiği Alkmaion’dan beri ölçüsüz bir görkem kazanmışlardır. Kroisos, Delphoi orakline danışmak üzere Sardes’ten bir Lydia misyonu gönderdiği zaman, bu Megakles oğlu Alkmaion onlara yardım için elinden geleni yapmıştır; Kroisos, Lydia’lılardan, tapınak katında kendilerine bu kadar yararı olanın kim olduğunu öğrenmişti; onu Sardes’e çağırmış ve üzerinde bir seferde taşıyabileceği kadar altın alabileceğini söylemişti. Alkmaion, bu cömertlikten iyice yararlanabilmek için üstüne çok geniş bir gömlek giymiş, bulabildiği en geniş çizmeleri geçirmiş ayaklarına ve kılavuzların peşinde kral hazinesine girmiş, bir altın tozu kümesinin önünde çömelmiş ve çizmelerinin içerisine alabildiği kadar doldurmuş; sonra iple belinden sıktığı gömleğin içini de doldurmuş, bir avuçta ağzına atmış ve hazineden çıkmış, her yanı altın dolu olarak ve pabuçlarını zor sürüyerek. Bu halini gören Kroisos gülmekten bayılmış, üstündekilerden başka bir o kadar daha vermiş. Bu hanedan böylece çok zengin olmuştur ve bizim Alkmaion, at yetiştirmek için tavla kurmuş, Olimpiyat Oyunlarında zaferler kazanmıştır399.

397 Herodotos, Terpsikhore, 49. Bahis, 2004: 270–271. 398 A.g.e. 101. Bahis, 289.

1. ANTİK ANADOLU’DA MADENCİLİĞİN YOĞUN OLARAK YAPILDIĞI

Belgede Antik Anadolu madenciliği (sayfa 115-122)