• Sonuç bulunamadı

Hermann Hesse’nin Psikanaliz Sonrası Kaleme Aldığı Eserlerindeki Kadın

BÖLÜM 3. HERMANN HESSE’NİN ROMANLARINDAKİ KADIN

3.2. Hermann Hesse’nin Psikanaliz Sonrası Kaleme Aldığı Eserlerindeki Kadın

Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda Hesse’nin içinde bulunduğu durum onun kendisinin baş edebileceği türden sorunların ötesindedir. Bir yanda gerek savaş karşıtları gerekse savaş yanlıları tarafından topa tutulurken diğer yanda da Maria ile kurduğu birliktelik onu geri dönüşü olmayan çıkmazlara sürüklenmişti. Hatta Hesse’nin toplum tarafından dışlanması öyle bir hal almıştı ki Almanlar tarafından hain olarak nitelenir dolayısıyla bu dönemde kaleme almış olduğu eseri Demian’ı kendi künyesiyle yayınlamaya cesaret edemez ve Emil Sinclair takma adıyla yayınlatır (Hasler, 2010: 12).

Hesse’nin sosyal ve enetelektüel çevreler tarafından sevilmediğine bir başka örnek de Petropoulou’nun bu yöndeki ifadeleridir. Petropoulou, Hesse’nin akademik ve entelektüel çevrelerce sevilmediğini ve eserlerinin rağbet görmediğini söyler (1997: 21).

Hem sosyal hayattan dışlanan hem de özel hayatında yalnızlaşan Hesse’yi söz konusu durumdan kurtaracak olan çözüm, daha önce de söz ettiğimiz üzere Carl Gustav Jung’un öğrencisi Dr. Lang’ın kendisine uygulayacağı psikanaliz tedavisi olacaktır.

Ruhundaki birliğin bozulmamış hali olarak tanımladığı çocukluk cenneti Hesse’nin sürekli özlemini çektiği bir dönemdir. Saflığın ve bütünlüğün korunduğu çocukluğa

188

duyulan özlem aslında Hesse’nin ruhun bozulmamış bütünlüğüne duyduğu özlemdir (Karstedt, 1983: 41). Çocukluk döneminin sona ermeye başladığı dönemden beri ruhunda varlığını hissettiği düalizmin ve karmaşaların etkilerini eserlerinde de yansıtan Hesse’nin söz konusu durumu en kestirme şekilde ifade edebileceği ve üzerinde uygulayacağı nesne daha önce de değindiğimiz üzere kadın olacaktır. Psikanalize kadar ele aldığımız romanlarda işlenen kadın karakterlerde, kahramanın ruhunda varlığını hissettiren ve sürdüren karmaşa kendini göstermiştir nitekim. Buna göre kadın kimi yerde Tanrısal bütünlüğü ve sevgiyi temsil etmiş, kimi yerde de nefsin isteklerinin ifade biçimini oluşturmuştur. Kadın, bu bağlamda Hesse’nin maruz kaldığı sorunların ifade edilebileceği en uygun malzemeyi oluşturmaktadır. Yani kahraman içinde bulunduğu çıkmazları kadınlar aracılığıyla dile getirmeye çalışmış ve onları bu noktada kendi algısına göre biçimlendirmiştir. Kadının söz konusu durumda kahramana hizmet etmesinin en geçerli sebebi ise kanaatimizce Hesse’nin kendi hayatında da düğüm noktalarını oluşturan kimseler oluşudur. Sanatçı kimliğin ön koşulu anne kökenliliğe uygun biri olan ve bu özelliğini sıkça vurgulayan Hesse’nin bu yönü, onun kadınlarla sağlıklı iletişim kurmasını zorlaştırır (Karstedt, 1983: 82). Nitekim şimdiye kadar üzerinde durduğumuz kadın karakterlerin kahramana göre yorumu ve biçimlendirilmesi Hesse’nin söz konusu tutumunu doğrulamaktadır.

Psikanalize kadar Hesse ruhundaki parçalanmışlığın ifadesi olarak kadını biçimlendirme işlemini bilinçli olarak yapmamış, bunu daha çok plan ve kasıt olmaksızın içinden geldiği şekilde oluşturmuştur. Ancak Psikanaliz sonrası o zamana kadar maruz kaldığı sorunların niteliğine vakıf olmuş ve sorunu bilinçli olarak tespit edip çözümünü de yine bu doğrultuda aramıştır. Tüm sembolleri, arketipleri ruhun yansımaları olarak değerlendiren Jung’un öğretisinden (1912: 219) hareketle Hesse artık herşeyin kaynağının (iyi-kötü) ruh olduğunu bilmektedir. (Pfeifer: 1980: 105) Bu bakımdan daha önce de değindiğimiz üzere kadını gerçek kimlikten yoksun olarak oluşturan Hesse, onun kendi ruhunun bir yansıması olduğu gerçeğinin psikoloji biliminin de işaret ettiği üzere farkına varmış, başlangıçta gerçek olarak oluşturduğu daha sonra sembole dönüştürdüğü kadını bu sefer kimi eserlerinde tamamıyla bir yansımadan ibaret olarak okuyucuya sunmuştur.

189

Psikanalize ait öğretileri eserlerinde sıklıkla işleyen Hesse, Psikoloji bilimini sanatına aktarmada oldukça başarılıdır. Ancak onun Psikanalizi sanatına uygulaması, bilimsel kuralların tekrarı ve kuru anlatılmasından öte bir işleve sahiptir. Bu doğrultuda Mlieck, Hesse’nin Psikanalizi eserlerine diğer birçok yaşantısı ve tecrübesi gibi entegre ettiğini ve Psikanalizin etkilerinin eserlerinde yoğunlukla kendini hissettirdiğini açıklar (1978: 107).

Hesse’nin Psikanalizi eserlerinde işlemeye başlaması, aldığı Psikanaliz tedavisinin ardından ilk kaleme aldığı ve Baumann’ın “exemplarischen Jungschen Individuationsprozess” şeklinde tanımladığı Demian’dır (1989: 80). Ayrıca Demian’ın Jung’un öğretilerini doğrudan yanıstmasına bir başka örnek de Jakob Job’un “möchte

Demian schon fast ein wissenschaftliches Buch nennen, wobei die Wissenschaft die

Psychoanalyse sei” (1997: 37) sözleridir.

Hesse’nin Psikanaliz öncesi eserlerine göre Demian’ın ismi yönündeki farkına değinmekte yarar var. Demian ismi daha önceki eserlerine verdiği başlıktan farklı olarak derin bir anlamı içerir. Şeytanı içinde barındıran kişiyi betimleyen isim, Hesse için de derin manalar içerir (Michels, 1993: 113).

Kendini gerçekleştirme ve kişisel gelişimin hayat boyu devam edecek bir eylem olduğunu ve bu yolda atılacak her adımın varlık birliği hedefine kişiyi yaklaştırdığını savunan (Jung, 1995: 307) Carl Gustav Jung’un öğretisine göre insan bilincinin iki cinsiyetten oluşması, yani kişiliğin baskın cinsiyetinin yanında karşıt cinsiyete yönelik özelliklerini de içinde barındırıyor oluşu, Hesse’nin eserlerinde anlatılan kadın karakterlerin başlıca niteliğini oluşturur. Anne kökenli Hesse, bu bağlamda erkek karakterinin yanında bilincinin kadın yönünü temsil eden anima’nın oldukça etkisinde bulunmaktadır. Kahramanlarını da bu doğrultuda oluşturan Hesse, onların karşısına çıkardığı kadınları gerçek ve müstakil bir bireyden ziyade söz konusu anima şeklinde oluşturur ve bu kadınlar kahramanın bilincinin birer animası olmaktan öte kişilik oluşturmazlar (Karstedt, 1983: 183).

Hesse’nin kadınlara bakış açısını ve onlarla kurduğu iletişim ve gönül yakınlıklarını biçimlendiren kişi, hiç şüphesiz hayatının en önemli kadını sayacağımız annesidir. Annesi Maria Hesse’nin çocukluğundan itibaren oğlunun üzerinde büyük etkisi bulunmaktadır. Hesse’nin idealize ettiği kadınların ulaşacağı en son noktanın söz

190

konusu Hesse’nin gerçek annesinden başlayıp evrensel anne’de (Urmutter) zirveye ulaşacağını ilerde göreceğiz.

Yazınsal hayatını ikiye ayırdığımız Hesse’nin şimdi ele alacağımız ikinci döneminde kaleme aldığı eserlerdeki kadın karakterlerin en önemlisi, vurguladığımız üzere anne figürüdür, ancak biz bu kategoriyi, onun öncesinde anne’ye giden yolda basamaklar olarak karşımıza çıkan kadın türlerini irdeledikten sonra ele almayı, konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağını düşündüğümüzden son aşamaya bırakıyoruz. Bu kısmın öncesinde erkek karakterin kadın yönünü temsil eden animayı oluşturan kadın karakterler üzerinde duracağız. Bu bağlamda şimdiye kadar erkeğe ilham kaynağı konumunda tutulan olumlu özelliklere sahip ideal kadın, Hesse’nin bu ikinci dönemde aynı doğrultuda oluşturulur ve kahramanın içinde barındırdığı kadın yönünün birer yansımaları olarak karşımıza çıkar. Daha önce ideal kadın ve karşıtı olumsuz özelliklere sahip zarar veren ve zarar gören kadının karşılığı olarak bu kısımda, söz konusu animayı oluşturan kadınları olumlu ve olumsuz olmak üzere romanlardaki işlevlerine göre sınıflandırarak aktarmaya çalışacağız. Üzerinde duracağımız kadınlara yönelik açıklamalarda gerekli olan yerlerde daha önce anlatmış olduğumuz karakterlerin özelliklerine geri dönüşler yaparak aralarındaki bağlantıları vurgulayacağız.

3.2.1. Olumlu Anima Olarak Kadın

Eserlerinin ana konusu kendini bulma, kendini gerçekleştirme olan Hesse’nin bu amacına hizmet etmede olmazsa olmaz bir işleve sahip kadının onun ruhunda edindiği yer, animanın varlığı ile saptanmış olur. Yani Hesse, ruhunun yansımaları olarak oluşturduğu kadınların gerçekte de onun kadın yönünün birer versiyonu olduklarını aktarır. Kahramanın kendini tanımasında duygularının varlığını keşfetmesinde ve sanatçı özelliğini geliştirmesinde söz konusu kadın tipine ihtiyacı kaçınılmazdır. Bu bağlamda olumlu özelliklerle donatılmış olumlu anima örnekleri, kahramanın ruhunda barınan sanatçı kimliğini, duygusal yanını ve Tanrı’ya ulaşmasına vesile olacak duyularını harekete geçirme işlevine sahip olmaları bakımından yeri doldurulamaz öneme sahiptirler.