• Sonuç bulunamadı

Edebi Kariyerindeki Dönüm Noktası: Demian

BÖLÜM 2. HERMANN HESSE'NİN HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE

2.2. Hesse’nin Edebi Kişiliği

2.2.3. Edebi Kariyerindeki Dönüm Noktası: Demian

1914 yılına kadar çevresindeki sosyal ve politik olaylarla ilgilenmeyen ve hep kendisini ve sanatını hayatının odağına yerleştiren Hesse’yi Birinci dünya Savaşı sürecinde yaşadığı acılar uyandırmış ve kabuğundan çıkararak güncel olaylara eğilmesine sebep olmuştur. Hayatında milat kabul edilecek bu döneme ilk adımı tedavi görmek amacıyla gittiği psikanaliz ile atacaktır. Ünlü psikanalist C. G. Jung ve Freud’un yazıları ile yoğun bir şekilde ilgilenmesi ve Jung’un öğrencisi Dr. J.B. Lang’ın yardımı ile klinikte tıbbi bir tedaviden çok kurulan dostlukla psikoterapi konusunda yapılan söyleşilerle ruhsal sağlığını yeniden kazanan Hesse, küçüklüğünden beri onu bunaltan iç çatışmalarına çözüm bulabilecek ve bunlarla başa çıkmayı başaracaktır. Ruhunda

47

önceden yer etmiş olan bireyciliği şimdi tam anlamıyla yaşama kararı alır. Nitekim Hesse her ne kadar bireyci olsa da bunun sonuçlarına katlanmaktan kaçınmış ve bu yönünü hep kamufle etmeye çabalamış ve topluma ayak uydurmaya uğraşmıştır. İşte şimdi bu çaba son bulacak ve Hesse artık kendi içinden gelen buyruklar doğrultusunda hareket edecektir. İnsanın kendini geçekleştirme ve tanıma yolunda ona yol gösteren bir projektör olarak gördüğü psikanaliz sadece yaşantısında değil aynı zamanda sanatsal çalışmalarında da köklü değişimlere sebep olur, nitekim bununla o güne kadar kafasını kurcalayan onu rahatsız eden meselelere bilimsel bir açıklama bularak rahatlayan Hesse, bundan sonra gerek üslup açısından gerekse konu bakımından geleneksel biçimin yerine son derece orijinal ve modern bir biçim kullanacaktır (Zeller, 1997: 101).

Geleneksel tarzda yazılmamakla beraber edebiyat dünyasında büyük yankılar uyandıran ve 1887-1897 arasında yaşanan anılar ile 1914’den 1917’ye kadarki kişisel yaşantı ve politik olayların harmanlanarak en son ilgi alanlarının da katılarak psikanaliz ile sanat katına yüceltilen Demian’da toplumun düzelmesinin bireyden geçtiği, insanın özgürlüğü yakalamak için kendi kendisinin efendisi olması zorunluluğu, bunun için de dıştan gelen emirlerin yerine içten gelen seslere kulak verilmesi ve toplumun değişmesi için eski inancın yerini yeni Tanrı’ya, yeni bir ahlak anlayışına ve yeni bir dünyaya bırakması gerektiği görüşleri somutlaştırılmıştır. Bu bakımdan Hesse’nin Demian’ı yazarken büyük ölçüde Nietzsche’nin etkisinde olduğu görülür. Filozof ve yazar Nietzsche’den ziyade insan olan Nietzsche’nin tarafını tutar Hesse (Zeller, 1997: 106).

Hesse daha önce Knulp ve Rosshalde eserlerinde yeni ideal ve felsefenin sinyallerini vererek yeni bir hayata başlamanın adeta bir ön hazırlığını yapmıştır. Gnostisizmin, Bach’ın ve Nietzsche’nin Übermensch’inin etkilerinin görüldüğü ve eski eserlerindeki lirik-romantik havanın terk edildiği (H.A ve Frenzel, 1982: 529) eser Demian ile de tasarlanan bu istek için girişimde bulunulmuştur. Yeni idealini gerçekleştirmek adına Hesse, dinin ve ahlakın öngördüğü kuralları temelinden sarsacak ve kendine uygun bir yol tutacağı (Alperen,1994: 66) bu aşamaya daha önce de belirttiğimiz dışardan aldığı destek ve etkilerle ulaşacaktır. Bunlardan en etkilisi Kabil hikâyesinin işaret ettiği Nietzsche’nin üstün insanından (Übermensch) ziyade Jung’un psikanaliz kuramıdır. Kahraman Sinclair’in kişisel gelişimini psikanalist açısından değerlendirerek psikiyatri bilimine ait gereçleri edebiyatçı kimliğiyle eserine uyarlayan Hesse, Jung ile adeta ortak

48

bir çalışma içindedir. Hesse’nin, “ölmek kolektif bilinçdışına gitmektir, insanın biçime saf biçime dönüşmek için kedisini kaybetmesidir”(Serrano, 1999: 56) sözleri buna en belirgin örneklerdendir (Alperen, 1994: 69). Düalizmin ilk defa belirginlik kazandığı eser Demian’da Hesse’nin bu doğrultuda da yine Jung’dan esinlendiğini görüyoruz. Nitekim karşıtlığı insanın yaradılışında bulan ve ruhun varlığını da bu karşıtlığa borçlu gören Jung kuramının; “dünya karşıt güçler dengede olduğu için vardır… Ruh kendi kendini ayarlayan bir düzendir,… karşıtlık olmadan ne denge olur ne de kendi kendini ayarlayan bir düzen”(Jung, 2006: 52-53) şeklindeki en önde gelen ilkesi, Hesse’nin bundan sonraki eserlerinde de yoğunlukla işlenecek konudur. Görüldüğü gibi Jung kuramının Demian romanına adeta yön çizdiği anlaşılmaktadır. Kendini keşfetme ve ruhsal evrende gizemli olanın ardında öz kimliği oluşturma çabaları ile Jung psikolojisine doğrudan bağlantılar, Hesse’nin arkadaşı Gusto Gräser’in de işaret ettiği bir durumdur. (Zeller, 1997: 102).

Hesse her iki psikoterapistten (Freud ve Jung) bahsederken onların her ikisini saygıyla anıyor olsa da yirmili yılların sonlarında yazdığı denemelerden anlaşıldığına göre daha çok Freud’un etkisinde kalmıştır. Nitekim Hesse Emanuel Maier’e yazdığı mektupta Jung’a derin saygı duyduğunu, ancak onun yazılarından Freund’un yazıları kadar etkilenmediğini ifade eder (Khera, 1977: 37). Onun daha sonra psikanalize mesafeli ve eleştirel bakmasına sebep ise yaratıcılığı hastalık olarak değerlendiren psikanalizin sanatçı kişinin üretkenliğini söndürdüğü gerekçesidir.

Hesse Alman kamuoyu tarafından oldukça yadsındığı bir dönemde yayınladığı romanı

Demian’ı kendi adıyla yayınlamaya cesaret gösterememiş ve kendi ismi yerine çok

sevdiği Alman şair Hölderlin’in bir arkadaşı olan Isaac von Sinclair’in isminden esinlenerek “Emil Sinclair” adıyla yayınlamıştır. Okurlarını ürkütmemek adına takma ad kullanarak yayınladığı romanı Demian ile Hesse adeta bir kumar oynamış ve bundan umduğundan da fazlasını kazanmıştır. Kalıcı bir yankı yapan eser ile Hesse, daha önceki eserlerine göre son derece sağlam ve köklü bir şekilde yeni bir okuyucu kitlesine kavuşur. Üç yıl boyunca heyecan uyandıracak ve Alman gençliğinin İncili haline gelecek olan roman tam da o dönemdeki gençliğin gereksinimlerine hitap etmesi ve önerdiği yeni yaşam biçimi dolaysıyla insanları ümitlendirmiştir. Böylece Hesse bir anda sosyal bir devrimci kimliği kazanır. Öyle ki yazarı henüz gizli iken eser “Theodor

49

Fontane” ödülüne layık görülecek, ancak Hesse bu ödülü sahte ismi dolayısıyla kabul etmeyecektir (Alperen, 1994: 62).