• Sonuç bulunamadı

B. Sahih Olmayan Haberler

I. BÖLÜM

1.3. ŞERİF RADÎ’NİN HAYATI

1.3.2. Hediye Kabul etmemesi

Radî’nin başkasından hediye kabul etmemek gibi bir özelliği vardır. Bu konuda Radî ile Bahauddevle'nin veziri Muhammed Muhlebi arasında geçen bir olay nakledilir. Ancak Şiî müellifler olayı genellikle Murtazâ’yla alakalı kısmını vermeden aktarırlar. Bu sebeple olayı biraz özetle İbn Ebi’l-Hadîd’den tercüme ederek aktarmayı uygun görmekteyiz:

“Muhammed b. İdris el-Hilli’nin şöyle yazdığını okudum: Ebû Hâmid Ahmed b. Muhammed el-İsferâînî eş-Şâfiî dedi ki: Bir gün Fahru’l-Melik Ebû Ğâlib Muhammed b. Halef’in yanındaydım (ki Bahaüddevle ve oğlu Sultanuddevle’nin veziriydi), Radî Ebu’l-Hasan onun yanına geldi, onu tazim edip yüceltti. Bunun üzerine Vezir’de elindeki yazıları bıraktı, Radî’ye yöneldi ve ayrılıp gidinceye kadar onunla konuştu. Daha sonra Murtazâ Ebu’l-Kasım geldi. Murtazâ ona (Radî kadar) tazimde bulunmadığı gibi o da ona (Radî’ye gösterdiği kadar) iltifat etmedi. Vezir onunla meşgul olak yerine elindeki yazıları okumaya ve yazmaya devam etti. Murtazâ biraz oturdu sonra vezirden bir talepte bulundu, o da yerine getirdi. Daha sonra Murtazâ ayrılıp gitti.

551

Ebû Hamid diyor ki: Vezire yaklaştım ve dedim ki, Allâh Vezire hayırlar versin, bu Murtazâ fakih, mütekellim ve birçok ilimde marifet sahibidir. Örneklik ve üstünlük açısından Radî’den öndedir. Ebu’l-Hasan (Radî) ise şairdir (neden Radî’ye ondan daha fazla iltifatta bulundunuz?). Vezir dedi ki insanlar ayrılıp gittiği zaman sana sorunun cevabını vereceğim. İnsanlar teker teker ayrılıp gittiler, yemek getirtti yedik sonra ellerini yıkadı ve bir hizmetçisine dedi ki, sana filan zaman verdiğim iki yazıyı getir. Yazılardan biri için “bu Radî’nin yazısıdır” dedi. Bana onun bir oğlu olduğu haberi gelince dostlar arasında adet olduğu veçhile ona bin altın gönderdim552

ve bu hemşireler içindir dedim. Radî hediyemi reddetti ve bana bu yazıyı gönderdi al da oku dedi. Yazıyı okudum, hediyeyi reddettiği için özür diliyor şöyle diyordu: “Biz Ehl-i Beyt’iz hâlimize yabancıyı vakıf kılmayız. Hemşireler ailemizin yaşlı kadınlarıdır bu işleri görürler ve hediye kabul etmezler. Vezir dedi ki, işte onun durumu budur. Murtazâ’ya gelince, biz falan bölgede Nehr-i İsa diye bilinen nehrin yatağını kazmak için bölgede arazisi bulunanlardan adaletli bir şekilde ücret talep ettik. Murtazâ’nın oradaki mülküne yirmi dirhem/bir dinar tahakkuk etti.553 Bunun üzerine o bana bu yazıyı gönderdi al da oku dedi. Yazıyı okudum yüz satırdan fazlaydı ve bu paranın azaltılması için istek ve talepte bulunuyor içeriğinde itaat, boyun eğme vb. sözlerin bulunduğu cümlelerle sözü uzatıyordu. Vezir sonra bana dedi ki, sence hangisi tazîm ve tebcîle daha layıktır, bu fakih ve âlim olan mı ki onun durumu budur, yoksa şair olarak meşhur olan mı ki onun da durumu işte bu (yazısındaki gibi) dir.554

Bu olay değişik yerlerde Şiî müelliflerce biraz daha detaylı olarak şu şekilde anlatılmaktadır: “Radî'nin bir erkek çocuğu olmuştu. Vezir hediye olarak bin dinar gönderdi. Ancak Seyyid Radî hediyeyi geri çevirerek şöyle dedi: "Kimseden hediye kabul etmediğimi vezirin de bildiğini sanıyorum. Vezir hediyeyi bir şekilde ona ulaştırmak için hemşireler için gönderdim diyerek tekrar gönderdi. Radî bu kez de vezir şunu biliyor ki bizim kadınlarımız bağış kabul etmezler (hemşireler aile mensubudurlar) dedi ve gönderilen altınları öğrencilerin önüne koyarak şöyle dedi: "İhtiyacı olan alsın." Öğrencilerinden biri altınlardan birisinin kenarından bir parça koparıp aldı. Radî, öğrencisine niçin bir miktar altın/para aldığını sorduğunda öğrencisi şöyle cevap verdi:

552 İbn Ebi’l-Hadîd, A.g.e, I, 39

553 Hz. Peygamber döneminde on dirhem bir dînâr etmektedir. Ancak daha sonraki dönemlerde bu değer zaman zaman farklılıklar arzetmiştir.

554 Bkz. İbn Ebi’l-Hadîd, A.g.e, I, 40. es-Safedî’nin naklettiğine göre Murtazâ’nın arkadaşlarından İbn Burhân ölüm hastalığında Murtazâ’nın yanına girmiş ve onun yıllık emlâk gelirinin yirmi dört bin dînâr olduğunu (işittiğini) nakletmiştir. Bu gelir o gün için oldukça yüksek bir gelirdir. Bkz. es-Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, XX, 231-232

"Geçen akşam kandilin yağı bitmişti, deponun görevlisi de yoktu. Ders çalışmak için yağı bakkaldan borç aldım. Bakkala olan borcumu ödemek için ihtiyacım kadar aldım." Seyyid Radî bu cevabı işitince tüm öğrenciler için deponun anahtarının çoğaltılarak talebelere birer adet verilmesini söyledi ve içerisinde altınların olduğu kabı iade etti.555

Radî’nin bu konudaki hassasiyeti çok önceden gelmekle birlikte vezirin hediye göndermesinden önce yaşadığı şöyle bir anekdot daha nakledilir:

“ Maliki fakihi Şeyh Ebû İshak İbrahim b. Ahmed b. Muhammed b. et- Taberî’nin ehl-i ilmi üstün tuttuğu ve onlara cömert davrandığından bahisle şöyle bir vakıa zikredilir:

Şerif Radî küçük yaşta ondan Kur’ân okumuştu. Bir gün Radî’ye ey Şerif nerede kalıyorsun? diye sordu. O da babamın evinde kalıyorum, dedi. Hocası ona senin gibi birinin babasının evinde kalması uygun olmaz sana (dâru’l-bereket diye bilinen) Kerh’teki evimi bağışladım, dedi. Radî bunu kabul etmedi ve Hocam ben babamdan gelen hediyeyi kabul etmiyorum (başkasının hediyesini nasıl kabul ederim), dedi. Hocası da şöyle cevap verdi: Benim senin üzerindeki hakkım babanın hakkından daha büyüktür. Çünkü ben sana Allâh’ın kitabını ezberlettim. Bunun üzerine Radî evi kabul etti.”556

Radî kendisine hediye olarak bir hırka gönderen arkadaşının hediyesini reddetmiş ve bu sebeple onu kınayan bir şiir yazmıştır.557

Bütün bunların yanında Radî cömert bir kimsedir. İbnu’l-Cevzî’nin naklettiğine göre şâirlerden birisi onun cömertliğiyle ilgili olarak şu olayı anlatmaktadır:

“Bir gün Radî’yi metheden bir kaside yazdım. Radî’nin hizmetçisi gelip bana kırk dokuz dirhem bahşiş verdi. Kendi kendime “bu hizmetçi herhalde bana ihanet etti (bahşişin bir kısmını kendisine sakladı)” diye düşündüm. Birkaç gün sonra el-Arûs çarşısına gittim ve bir adamın diğerine şöyle dediğini duydum: Bu kabı almaz mısın? Bu kap beş dinar değerindedir. Bu Şerîf Radî’nin evinden çıkmıştır. Adam onu aldı ve

555 Muhsin el-Emîn, A’yânu’ş-Şî’a, IX, 217. Minhâcü’l-Berâe Mukaddimesinde bu olayın kaynağı hakkında şu bilgi verilmektedir: er-Riyâd, V, 84 te, Şehîd-i Sânî’nin “Muniyetü’l-Mürîd fî Âdâbi’l-Müfîd ve’l-Müstefîd” te şöyle yazdığı nakledilir… s. 27. Ancak burada hediyeyi gönderenin Halife olduğu söylenmektedir.

556 İbn Ebi’l-Hadîd, A.g.e, I, 35; el-Kûhkemerî, A.g.e, 26. Radî’nin çoğu hocası gibi bu hocası da Ehl-i Sünnet bir kimsedir.

557

ben de anladım ki Radî’yi methettiğimde onun eli dardı. Bu kabı sattı ve parasını bana gönderdi.”558

Radî’nin hediye kabul etmemesinin gerisinde onun şahsiyetini etkileyen bir olay veya olaylar olduğu muhakkaktır. Bu belki Ehl-i Beyt’in zekât ve sadaka almaması konusundaki duyarlılığı veya Radî’nin baba himayesine muhtaç olduğu bir dönemde babasının hapse atılıp mallarına el konulduğu ve geçimini annesinin sağlamak zorunda kaldığı zamanlarda unutamadığı bazı hatıralar olabilir. Radî yetişkinlik döneminde Halife ve Meliklerle yakın ilişki içerisinde olduğu ve onlar hakkında çokça methiye yazdığı için mutlaka onların iltifatlarıyla ve ikramlarıyla da karşılaşmıştır. En azından Divan’ında methettiği birçok kimsenin evine misafir olduğu ve onların sofrasına oturduğu muhakkaktır. Bu durumda başkasının malından hiç istifade etmediği söylenemez. Şayet nakledildiği gibi başkasından bir şey kabul etmiyorsa ve bunun sebebi de zikredilen sebeplerden birisi değilse, onun kişiliği başkasının minneti altına girmeyi kabul etmediği için hediye almayı da kabul etmiyor olabilir.