• Sonuç bulunamadı

Allahu Azimüþþân, önce Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'in nurunu yarattý. Var olan her þeyi de o nurdan yarattý. Sonra, o nuru emanet olarak muhafaza edebilecek bir mahal arandý.

"Doðrusu biz emaneti göklere, yere ve daðlara sunduk. Onlar bunu yüklen-mekten çekindiler, ondan korkup titrediler. Pek zalim ve cahil olan insan ise, onu yüklendi." (Ahzab, 33:72)

Bu ayette anlatýlan emanetin, Muhammedî nur olduðu söylenir. Ancak, insan dýþýnda o emaneti taþýyabilecek bir varlýk yoktur. Bütün gökler, yer ve daðlar o emaneti yüklenmekten kaçýndýlar, sonunda o kaftan Âdem Aleyhisselâm'a nasip oldu.

Hak Teâlâ, meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacaðým" (Bakara, 2:30) buyurdu. Melekler, "Yarabbi, yeryüzünde bozgunculuk yapacak, kanlar akýtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz, seni överek yüceltiyor ve seni devamlý takdis ediyoruz"

dediler. Görüldüðü gibi melekler, insanýn ne tür bir varlýk olacaðýný az çok kestirebiliyor-lardý. Ancak Cenabý Hak, "Þüphesiz ben sizin bilmediklerinizi bilirim" buyurdu.

Rivayet edildiðine göre, Cenabý Hak Âdem Aleyhisselâm'ý yaratmayý dile-diðinde, yerden bir avuç toprak alýp getirmesi için Cebrail'i yeryüzüne gönderdi. Cebrail Kâbe taraflarýna indi. Elini uzattýðý zaman yer titredi ve aralarýnda þöyle bir haberleþme geçti:

– Ya Cebrail, ne dilersin?

– Senden bir avuç toprak dilerim. Bunu Cenabý Hak'ka götüreceðim. Ondan insaný yaratacak ve insanlar, senin üzerinde yaþayacaklar.

– Ya Cebrail, bu insanlar Allah'a itaatli mi olacaklar, yoksa asi mi? Þayet itaatli olmayacaklarsa, Allah aþkýna benden toprak alma.

Bu and üzerine, Cebrail geri döndü. Cenabý Hak bundan sonra Mikâil ve Ýsrafil'i gönderdiyse de, onlar da ayný þekilde eli boþ döndüler. Nihayet Azrail gönderildi. Yer, ayný yemini Azrail'e verdi, fakat Azrail:

– Ey yeryüzü, ben senin andýn ile Allah'ýn buyruðunu terk edemem,

diyerek elini uzattý. Azrail, yeryüzünde bulunan topraðýn her çeþidinden aldý. Siyahýndan, beyazýndan, kýrmýzýsýndan, sarýsýndan ve çeþitli bileþimlerde olanlarýndan aldý. Bu sebeple insanlarýn derileri çeþitli renklerden, vücutlarý ve huylarý da her cinsten olmuþtur. Hak Teâlâ, yeri teselli etti:

– Ey yer, üzülme, ben senden aldýðýmý sana daha iyi bir þekilde iade ederim.

Senden toprak alýr, sana arifi billah gönderirim, dedi.

Hak Teâlâ, Âdem Aleyhisselâm'ýn topraðýný kýrk gün kendi eliyle yoðurdu.

Bundaki hikmet þudur ki, bir padiþah bir bina yaptýracaðý vakit, bu iþte usta ve kalfalar kullanabilir. Fakat kimsenin bilmesini istemediði özel mahzenini kendi eliyle yapar.

Nitekim, gene rivayete göre Azazil adlý melek (ki kovulduktan sonra Ýblis adýný aldý), içine ruh üflenmeden önce Âdem Aleyhisselâm'ýn bedeninin içine girip dolaþtý, fakat ilâhi nazargâh olan kalp (gönül) mahzenine giremedi.

Ýnsanýn vücudu tamam olup ona ruh üfleneceði zaman, Hak Teâlâ Cebrail'e emretti:

– Habib'imin nurunu getir, onu Âdem'in iki kaþý arasýna koy.

Bu nur, þiddeti gittikçe çoðalarak bir peygamberden diðerinin alnýna geçti. Son peygamber olan Resulullah Efendimizden sonra da, onun velayet vasfý gereðince zamanýn en büyük velilerine intikal etti ve bu, kýyamete kadar böyle devam edecektir.

Allah buyuruyor ki: "Ona (Âdem'e) kendi ruhumdan üfledim." (Hicr, 15:29) Bu ruh, Emr Âlemindendir. Cenabý Hak ruha emretti:

– Kudret ile gir, kudret ile çýk.

Âdem Aleyhisselâm canlanýnca, "Nefsini bilen Rabbini bilir" ve "Allah'ý Allah'la bildim" sözlerinin hakikatini anladý. Gözünü açar açmaz Arþ'a baktý ve Arþ'ta: "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resulullah" kelimei tevhidinin yazýlý olduðunu gördü.

Hz. Âdem yaratýldýktan sonra Cenabý Hak, Cebrail'i yanýna çaðýrarak Hz.

Âdem'e üç hediye gönderdi. Gönderdiði üç hediye, Akýl, Ýman ve Edep idi. Cebrail'e þöyle dedi: "Bunlardan birini seçsin, diðer ikisini al, geri getir."

Cebrail, Âdem'in yanýna geldi, Cenabý Hak'kýn sözlerini bildirdi. Âdem düþündü.

Henüz akýl, fikir kendisinde yoktu, bir kerpiç idi. Gene Allah'ýn yardýmýyla, Akýl'ý seçti.

Cebrail, Ýman ve Edeb'e, "Haydi gidelim," dedi. Fakat Ýman, buna karþý çýktý.

Dedi ki: "Ben olmazsam, Akýl kendini idare edemez. Ben ona gerekliyim." Ýman'ýn da Âdem'in yanýnda kalacaðý belli olunca, Cebrail Edeb'e döndü. Edep, "Ben olmazsam Akýl da, Ýman da kendilerini idare edemezler. Ben ikisinin örtüsüyüm," dedi. Cebrail, durumu Cenabý Hak'ka bildirdi. Cenabý Hak, "Sen býrak, iþ yerini buldu," dedi.

Cenabý Hak buyurmuþtur ki: "Akýl nerede ise, ben de oradayým. Ýman nerede ise, nimetlerim de oradadýr. Edebi bilen, benim kulumdur."

Edebi olmayanýn imaný olmaz. Ýmaný olmayanýn aklý da olmaz; bu konuda hadis vardýr. Ýþte bu yüzdendir ki, "Aklý olmayanýn dini yoktur, dini olmayanýn da aklý yoktur"

denilmiþtir.

Diðer bir rivayete göre, Âdem Aleyhisselâm yaratýldýðýnda, sað tarafýna baktý ve üç güzel þahýs gördü. Sordu:

– Sizin adýnýz nedir ve makamýnýz nerededir?

Birincisi dedi ki:

– Adým Akýl'dýr; yerim baþta, beyindedir.

Ýkincisi þöyle cevap verdi:

– Adým Hayâ'dýr (utanma ve edeptir); yerim yüzdedir.

Üçüncüsü ise þöyle dedi:

– Adým Ýlim'dir; makamým göðüs içindedir.

Bunun üzerine Âdem Aleyhisselâm, onlara: "Gelin, yerli yerinize girin" dedi. O anda üçü de yerlerine girdiler, Âdem rahatladý. Fakat sonra sol tarafýna bakýnca, orada da uðursuz görünüþlü üç þahýs gördü. Ürktü ve sordu:

– Adýnýz nedir ve yeriniz nerededir?

Birincisi cevap verdi:

– Adým Öfke'dir; yerim baþta, beyindedir.

Ýkincisi cevap verdi:

– Benim adým Tamah'týr, açgözlülüktür; yerim yüzdedir.

Üçüncüsü cevap verdi:

– Benim adým Kýskançlýk'týr, haseddir; yerim göðüste, gönüldedir.

Âdem Aleyhisselâm, onlara þu karþýlýðý verdi:

– Baþ Akýl yeridir; yüz, Hayâ yeridir; göðüs, Ýlim yeridir. Sizin o söylediðiniz yerlerde iþiniz yoktur.

Bunun üzerine Öfke, dedi ki:

– Ben gelince, Akýl gider.

Tamah dedi ki:

– Ben gelince, Hayâ gider.

Kýskançlýk da dedi ki:

– Ben gelince, Ýlim gider.

Kuþkusuz her zaman olduðu gibi burada da önemli olan, yukarýdaki rivayetler-den hangisinin tarihi anlamda "doðru" olduðu deðildir. Önemli olan, hikâyelerrivayetler-den çýka-racaðýmýz ibret dersi, kýssadan alacaðýmýz hissedir. Sözün kýsasý, Nuru Muhammedî kalpte tecelli ederse, masiva kendiliðinden oradan silinir.

Hak Teâlâ, Âdem'e bütün eþyanýn isimlerini öðretti. Sonra meleklere, "Eðer sözünüzde samimi iseniz, bunlarýn isimlerini bana haber veriniz" dedi. Bunun üzerine acizliklerini kavrayan melekler, "Sen her þeyden münezzeh ve mukaddessin. Biz, bize öðrettiklerinden baþka bir þey bilmiyoruz" dediler (Bakara, 2:32). Bunun ardýndan Cenabý Hak, "Âdem'e secde ediniz" diye meleklere emretti (Bakara, 2:34). Ýblis dýþýnda hepsi secde ettiler. O zaman Hak Teâlâ, Ýblis'e hitap ederek: "Sen niye secde etmiyorsun? Yoksa maðrurlardan mýsýn?" dedi. Ýblis: "Sen onu topraktan, beni ise ateþten yarattýn. Ateþ, topraktan üstündür," diye cevap verdi. Bu itaatsizliði ve kibiri karþýsýnda Ýblis, Cenabý Hak'kýn huzurundan kovuldu. (Ýblis'in kökü olan bels, kovulmak anlamýna gelir.)

Ýþte böylece;

1. Ýnsana karþý saygý göstermek bir görevdir. Bu görev ilâhi emirle sabittir.

Mahluklarýn en þereflisi, kâinatýn zübdesi (en seçkini), Ýnsan'dýr. Kim ki insana saygýsýzlýk ederse, Ýblis'in durumuna düþmüþ olur. Hümanizm, demokrasi gibi insana deðer veren tüm sistemlerin temelinde, semavi dinlerin insana verdiði bu önem yatar.

Bu, Ýslam'da doruk noktasýna ulaþmýþtýr.

2. Kim baþkasýna karþý, "ben ondan þu veya bu nedenle üstünüm" diye kibir-lenirse, þeytan gibi cennetten kovulur.

3. Secde etmek, Allah'ýn emridir. Bugün de secde etmeyenler, Ýblis'in arkadaþý olurlar. Allah meleklere, Âdem'e secde etmelerini emretti. Ýnsanlara ise, sadece kendisine secde etmelerini, kendisinden baþkasýna secde etmemelerini emrediyor.

Ýblis, Cenabý Hak'tan kýyamete kadar ömür istedi. Bunun üzerine Cenabý Hak,

"Þüphesiz ki sen, bilinen vakte kadar tehir edilenlerdensin" buyurdu. O zaman Ýblis,

"Yarabbi, beni saptýrdýðýn için and olsun ki, ben de yeryüzünde insanlara kötülükleri güzel göstereceðim. Halis kullarýn dýþýnda onlarýn hepsini saptýracaðým," dedi. Cenabý Hak, þöyle buyurdu: "Kullarýmýn üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapýklar, bunun dýþýndadýr." (Hicr, 15:38-42)

Hak Teala, Âdem Aleyhisselâm için eþi Hz. Havva'yý yarattý. Onlara dedi ki:

"Cennetimde yaþayýn. Yiyin, için, yararlanýn. Fakat sakýn bir hata edip de þu aðaca yaklaþmayýn, meyvasýndan yemeyin."

Ancak Ýblis, onlarý kandýrdý. "Cennette ebediyen kalýcýlardan olmamanýz için Hak Teâlâ bunu size yasakladý," dedi. Sonunda onun hilesine aldanarak (memnu) yasak meyvadan yediler.

"Aðaçtan meyvayý tattýklarýnda, kendilerine ayýp yerleri göründü. Cennet yap-raklarýndan oralarýný örtmeye koyuldular. Rableri onlara: 'Ben sizi o aðaçtan men

etmemiþ miydim? Þeytanýn apaçýk bir düþman olduðunu söylememiþ miydim?' diye seslendi." (Araf, 7:22)

Bunun üzerine Âdem ile Havva, cennetten kovuldular. Þeytan da insandan intikamýný almýþ oldu. Kýyamete kadar da her erkek ve kadýný cennetten yoksun býrakmaya uðraþacak, öcünü almaya devam edecektir.

"Her ikisi: 'Ey Rabbimiz, biz kendimizi yazýk ettik. Eðer sen bizi affetmezsen ve bize merhamet etmezsen, þüphesiz ki biz, hüsrana uðrayanlardan oluruz,' dediler."

(Araf, 7:23)

Rivayete göre cennetten kovulduklarýnda, Hz. Âdem Hindistan'da Serendip daðýna, Hz. Havva Cidde'ye, þeytan da Deþt þehrine indirildiler. Ýnsan soyu, yeryüzünde her türlü çilelere, bela ve zorluklara mahkûm oldu. Hz. Âdem ile Havva tam kýrk yýl ayrý yaþadýlar. Bu kýrk yýl boyunca Hz. Âdem, Cenabý Hak'ka aðlayarak tövbe etti. Cenabý Hak, onun bu tövbesini kabul etti. Âdem ile Havva, Arafat daðýnda tekrar birbirlerine kavuþtular.

Âdem ile Havva'nýn çocuklarýndan Kâbil, kardeþi Hâbil'i öldürerek kardeþ kaný döken ilk insan oldu. Hz. Âdem ölünce peygamberlik, oðlu Þit Aleyhisselâm'a geçti.

Eceli yaklaþtýðýnda Hz. Âdem, Þit Aleyhisselâm'ý yanýna çaðýrarak ona þu nasihatte bulundu:

– Ya Þit, þu beþ vasiyete uy ve çocuklarýn da onlara uysunlar.

1. Dünyaya gönül baðlama. Ben cennete gönül baðladým, beni hüsran içinde oradan çýkardýlar.

2. Her iþin sonunu düþünerek ona göre hareket et. Ben, akibetini düþünmediðim için bu hale düþtüm.

3. Nefsinle iþ yapma.

4. Bir iþe baþladýðýn zaman kalbine bir ýzdýrap düþerse, o iþi yapma. Ben o aðaca yaklaþýnca kalbime bir ýzdýrap düþtü, fakat ben ona aldýrmadým.

5. Etrafýndakilere danýþ, öyle hareket et. Eðer ben meleklere danýþsaydým, bu hallere düþmezdim.

Cenabý Hak, cümlemize affý maðfiret buyursun. Amin.

Osman Bedreddin (Ýmam Efendi) Hz., bu konuyla ilgili olarak þöyle buyuruyor:

"Hazreti Âdem'in yediði Muhabbet (sevgi) aðacýnda nâr da (ateþ de) vardý, nur da (ýþýk da) vardý. Narý tövbe ve mücahede, nuru da varlýk günahýndan kurtulup fenâ ve beka'ya, lika'ya (hak cemaline) mazhar olmaktýr. Sanki Cenabý Hak, bize de

þöyle hitap buyuruyor: 'Bu muhabbet aðacýndan yemeyiniz. Bunda hem nâr, hem nur vardýr. Þayet nârýna tahammül edebilecekseniz, yiyiniz. Ondan sonra da nuruna yetiþiniz.'

Þeytan, gerçi dýþ görünüþte Hz. Âdem'i muhabbet aðacýndan yemeðe teþvik etti. Fakat manen, þeytanýn bu hainliðinden, bu düþmanlýðýndan gene Hz. Âdem yararlandý. Çünkü Hz. Âdem hilafet mertebesini cennette deðil, burada buldu. Eðer þeytan bilmiþ olsaydý ki Hz. Âdem neticede böyle nimete, böyle en büyük bir devlete mazhar olacak, mümkün deðil, onu teþvik etmezdi.

Esasen Hz. Âdem, muhabbet için yaratýlmýþtý. Yediði meyva da muhabbet aðacýnýn meyvasýydý. Ondan yememesi de mümkün deðildi. Görünüþteki yasaklama, gerçekte Âdem'i yemeðe hýrslandýrmak içindi.

Ýþte biz de insanlýk hali bir kusur iþlersek, Hz. Âdem gibi derhal tövbe ederek Cenabý Hak'ka iltica, niyaz ve yakarýþta bulunduðumuz takdirde, pek büyük nimetlere mazhar oluruz. Ve böylece Âdemoðlu olduðumuzu da anlamýþ oluruz."