• Sonuç bulunamadı

HAK VE HAKÝKAT

2. Dünya ile Ýlgili Sebepler

Dünya ile ilgili sebepler sonucu kibirlenmenin çeþitleri de þunlardýr:

a) Güzellik sebebi ile kibirlenmek, daha çok kadýnlarda görülen bir haldir.

Güzelliði sebebi ile gururlanýp diðer bir kiþiye karþý kibir gösteren insan, o kiþiyle alay etme, gýybetini yapma gibi çirkin davranýþlarda bulunabilir.

b) Soy ve ailesinin þerefli geçmiþiyle gururlanýp kibirlenenlere de rastlanabilir.

Bu çeþit kibirlenen bir kiþi, diðer birçok yönden kendisinden üstün olan birine karþý da kibirlenebilir. Hatta, kendisinde kibir görülmeyen bir kiþi, öfkelendiðinde, karþýsýndakine bu yöndeki üstünlüðü sebebi ile kibir gösterebilir.

Sevgili Peygamberimiz bu yöndeki gurur ve kibir ile ilgili þöyle buyurmuþlardýr:

"Herhangi bir kavim, geçmiþ atalarýyla övünmekten kaçýnsýn. Ecdatlarý belki de cehenneme layýk kiþilerdi. Yüce Allah katýnda bu þekilde gururlanan kiþiler, burunlarýyla pislik yuvarlayan böceklerden daha kötü bir durumdadýrlar."

c) Sahip olduklarý servet ile gurur ve kibir gösterenler, kendilerinden servetçe daha düþük olanlarýn yanýnda: "Benim evimdeki eþyanýn deðeri, senin sahip olduðun her þeyden daha deðerlidir." "Ben senin bir senede bir defa yiyemediðin þeyi her gün yiyorum" gibi sözlerle üstünlük taslarlar. Yüce Allah bu çeþit kibre kapýlanlar için ne güzel bir örnek veriyor: "... Kavmi ona (Karun'a) demiþti ki: 'Þýmarma, Allah, (gururlanýp) þýmaranlarý sevmez. Allah'ýn sana verdiði (bu servet) içinde ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasýl iyilik ettiyse, sen de öyle iyilik et, yeryüzünde bozgunculuk (yapmayý) isteme, çünkü Allah bozguncularý sevmez.' O ise, 'Bu (servet) bende bulunan bir bilgi sayesinde bana verildi' dedi. O (maðrur) bilmedi mi ki Allah, kendisinden önceki nesiller arasýnda, kendisinden daha güçlü ve ondan daha çok cemaati bulunan nice kimseleri helak etmiþtir?" (Kasas: 76-78)

d) Evlatlarý, yardýmcýlarý, askerleri, kabilesinin kuvvet ve çokluðu ile kibirlenen kiþilere örnek olarak, birçok insan gösterilebilir. Bu kiþiler, ne yazýk ki bütün bunlarýn, kendilerine mezara giden yol boyunca refakat edip, o karanlýk çukurda onlarý yalnýz býrakacaklarýndan gafildirler.

Eðer insan, bir þeye önem veriyorsa; o þey, onun için bir fazilet ise, ona sahip olmasý sonucu o insan, gurur ve kibre kapýlýr. Etrafýmýzda içkiyi çok içmesiyle, yaptýklarý zulüm ve zinanýn çokluðuyla gururlanan kiþilere rastlayabiliriz. Bütün bu gurur ve kibirlenmelere sebep, o fiillerin, o cahillerce bir üstünlük ve beðenilen þeyler olmasýdýr.

Gurur ve Kibri Yenmenin Yollarý

Ýnsanýn bu kötü duygulardan kurtulabilmesi için, Akýl ve Ýlme sahip olmasý gerekir.

Akýl: Ýnsanlarda yaratýlýþtan olan, onun iyiyi kötüyü ayýrt etmesini saðlayan, Yüce Allah'ýn verdiði en büyük nimetlerdendir. Bunun iyiye kullanýlmasý ve doðru yönde geliþtirilmesi sonucu, gurur ve kibir ile mücadele söz konusu olabilir.

Ýlim: Ýnsanýn nefsini, dünyasýný, ahiretini ve bütün bunlarýn sonucu, Rabbini bilmesini saðlayan bilgilerdir.

Sevgili Peygamberimize bir kiþinin ibadetlerinin çokluðundan bahsedildiðinde:

"Onun aklý nasýldýr?" diye sordular. "Fazla deðildir" cevabýný alýnca: "Arkadaþýnýz, umduðunuz mertebeye varamaz" buyurdular. Aklýný iyi yönde kullanabilen bir kiþinin, ayrýca ilim sahibi olmasý sonucu, bu dünya ve ebedi hayatýnda mutluluða ermesi mümkündür.

Ýnsanýn nefsini bilmesi, bu dünyaya geliþindeki devreleri düþünmek, bir damla sudan, bir hücreden, milyonlarca hücresi olan, konuþan, hisseden, duyan ve daha birçok kuvvetlere sahip bir canlý haline gelmedeki hikmetleri anlamaya çalýþmak demektir. Ayrýca, insana verilmiþ olan birçok kuvvetlerin yanýnda, bir saniye sonra nasýl bir halde olacaðýmýzý bilmekten âciz bir varlýk olduðumuzu, bir iþin bizler için hayýrlý veya hayýrsýz olacaðýný bilemeyeceðimizin þuurunda olmaktýr.

Eðer Yüce Allah'ýn "...Ben yeryüzünde bir halife yaratacaðým..." (Bakara:

30) buyruðunda yer alan "Yaratanýmýzýn Halifesi" olabilmenin þuurunda isek, ayrýca Yüce Allah'ýn "Ben cinleri ve insanlarý ancak bana kulluk etsinler diye yarattým"

buyruðunda sözü geçen "kul" olabilmek için var gücümüzle çalýþabiliyorsak, nefsi bilme yolunda baþarýlý olabilmemiz mümkündür.

Kýsa dünya hayatýnýn son bulmasýyla, gerçek ve ebedi hayatýn baþlayacaðýnýn ve yapýlan iyiliklerin kötülüklerden fazla olmasý halinde, içinde akla hayale gelmeyen her türlü zevk ve güzelliðin olduðu Cennet'e girilerek ebedi hayata kavuþulacaðýnýn;

kötülüklerin iyiliklerden fazla olmasý halinde ise hak edilen ceza kadar, her türlü üzüntü ve azabýn içinde olduðu Cehennem'e girileceðinin þuurunda olmak, insanýn ahireti'ni bilmesi demektir.

Þu dünyada hiçbir zevk yoktur ki geçici olmasýn, beraberinde usanç duygusu bulunmasýn. Akýllý kiþi, fâni olan zevk ve güzelliklere kavuþmak için gayret gösterir.

Cahiller ise, peþin olan dünya nimetlerini, bir müddet sonra elde edebilecekleri ebedi nimetlere tercih ederler. Bu tercih, onlarýn Ahireti hakkýyle bilemeyiþlerinden kaynaklanýr.

Ýnsanýn; Rabbini bilmesi yolundaki merhaleler olan nefsini, dünyasýný ve ahiretini bilmesi sonucunda, bütün bunlarýn yegâne sebebi olan Yüce Allah'ý bilmesi mümkün olur.

Kiþi, bütün bu anlatýlanlar hakkýnda bilgi sahibi olur ve bu bilgilerine uygun davranýþlarda bulunacak olursa, Gurur ve Kibir hastalýklarý o kiþiye hiçbir zaman bulaþamaz.

Eðer biz, "...Benim namazým, ibadetim, hayatým ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir" (Enam: 162) sözünü kalpten söyleyebiliyorsak; "Onlar ki ayakta, oturarak ve yanlarý üzerine yatarken Allah'ý anarlar, göklerin ve yerin yaratýlýþý üzerinde düþünürler: 'Rabbimiz, bunlarý boþ yere yaratmadýn, Sen yücesin, bizi ateþ azabýndan koru' (derler)" (Al'i Ýmran: 191) ayeti kerimesindeki kiþiler gibi her halinde Yaratan'ýn yüceliðini hissedebiliyorsak, iþte o zaman "Kahrolasý insan, ne kadar da nankördür.

(Allah) onu hangi þeyden yarattý? Nutfe (sperm)den. Onu yarattý, ona biçim verdi"

(Abese: 17-18) ayetinde sözü geçen nankörlerden deðiliz demektir.

Ýnsanýn dünyasýn bilmesi, yaþadýðý hayatýn gelip geçici zevklerden ibaret olduðunun, ahiret âleminin yanýnda göz açýp, kapama süresi kadar kýsa sürdüðünün þuurunda olmasý halinde söz konusu olabilir. Dünyada yaptýðý her iþin ve söylediði her sözün hesabýný vereceðini, Tek kibir sahibinin Yüce Allah olduðunun þuurunda olan bir insanýn, gurur ve kibre kapýlmasý kesinlikle mümkün deðildir.

Dünyaya aldanan herkesin sonu zillet, onunla maðrur olan herkesin sonu hasrettir. Onun aldatýcý güzelliklerine aldanmayanlarýn sayýsý, ne yazýk ki çok azdýr.

Ýnsanlarýn çoðu, dünyanýn peþinden gidenlerden kaçtýðýný, kendisine kýymet vermeyenlerin ise peþlerine takýldýðýný bilmezler.

"Hikmetin Kaynaðý" Sevgili Peygamberimiz: "Muhakkak kýyamet gününde, iyi amelleri büyük daðlar kadar olan birçok kavim getirilecek, hepsi ateþe atýlacaktýr"

buyurdular. Bunun üzerine, Ashabý Kiram'dan bazýlarý: "Onlar namaz kýlmazlar mýydý?"

diye sordular. Kainatýn Efendisi, "Evet, onlar namaz kýlarlar, oruç tutarlar ve gecenin bir kýsmýný ibadetle geçirirlerdi. Bütün bunlarýn yanýnda, dünya ile ilgili bir menfaat söz konusu olduðunda hiç düþünmeden onun üzerine üþüþürlerdi" þeklinde cevap verdiler.

Yemek, içmek, eðlenmek gibi her hareketimizin düþüncelerimizin Allah için olmasý halinde ve yeryüzünün bir misafirhane, bizim olan her þeyin de birer emanet olduðunun þuurunda isek, dünyasýný bilenlerden sayýlabiliriz.

Þimdi de önceki bölümde incelediðimiz kibri meydana getiren sebeplerden olan, Ýlim ve Ýbadetlerdeki üstünlük halinde, insanýn kibrini yenebilme yollarýný anlatmaya çalýþalým.

1) Eðer sen, çeþitli yönlerde sahip olduðun ilim sebebiyle, gurur ve kibre kapýlýyorsan, þunu iyi bil ki: dýþ görünüþünün oluþmasýnda hiçbir etkin olmadýðý gibi, akýl ve bilgi yönünden üstün bir durumda olmanda da senin hiçbir etkin olmamýþtýr.

Bütün bunlarý sana veren Yaratan'ýna þükretmen gerekirken, kibre kapýlmýþ olman büyük cahilliktir. Ayrýca, bilmediklerinin sayýsýnýn bildiklerinden çok fazla olduðunu da unutmaman gerekir.

Etrafýndaki ilimden, akýldan uzak kiþilerin kendilerini nasýl akýllý saydýklarýna bak da, gurur ve kibrin sebebi ile sen de onlarýn haline düþmekten sakýn.

Dost gibi görünen ve çeþitli menfaatlar sebebi ile, sana sevgi gösteren kiþilerin, sana âlim demesiyle gurur ve kibre kapýlma. Býrak da senin ilmini, aklýný düþmanýn takdir etsin. Ve sana o ilmi ve aklý veren Yüce Allah'ýn bir gün onlarý, azgýnlýðýn sebebi ile senden almayacaðýndan da emin olma sakýn.

Bu duruma düþenlerin sayýsý hiç de az deðildir.

Ýlmiyle gurur ve kibre kapýlan kiþi, þu iki yönde çok düþünsün:

a) Yüce Allah âlimlere verdiði ilim oranýnda onlara, diðer insanlardan daha fazla sorumluluklar yüklemiþtir. Yaratan'ýmýzýn, diðer insanlarýn bir yöndeki hatasýný affetmesi mümkünken, ilim sahibinin hatasýný affetmemesi mümkündür. Çünkü kendine ilim verilmiþ olduðu halde, günah iþlemek çok daha çirkin bir þeydir. Âlimin, Yüce Allah katýndaki deðeri nasýl daha büyük ise, karþý karþýya olduðu tehlikeler de daha fazladýr.

Yüce Allah, ilmiyle davranýþlarý tezat teþkil eden kiþiler için þu örneði veriyor:

"Onlara þu adamýn haberini oku: ona ayetlerimizi (çeþitli ilimleri) verdik de onlardan sýyrýldý, çýktý, þeytan onu peþine taktý. Böylece azgýnlardan oldu. Dileseydik elbette onu o ayetlerle yükseltirdik, fakat o, yere saplandý ve hevasýnýn (aþýrý, çirkin arzularýnýn) peþine düþtü. Onun durumu, týpký þu köpeðin durumuna benzer: üstüne varsan da dilini sarkýtýp solur, býraksan da dilini sarkýtýp solur. Ýþte ayetlerimizi yalanlayanlarýn durumu budur. Bu kýssayý anlat, belki düþünürler." (Araf: 175-176)

Ýnsan, ilmin kendine yüklediði sorumluluklarý bilmesine raðmen, hâlâ diðer insanlara karþý kibir gösterebilir mi acaba?

Ýlimde, ibadetlerde ve Yaratan'ýmýz katýnda kendilerinden önce ve sonra hiçbir insanýn ulaþamadýðý bir mertebede olan, Sevgili Peygamberimizin sohbetinde bulunmuþ ve nice taþ gibi kalplerin yumuþamasýna sebep olan yüzünü görme þerefine ermiþ Ashabý Kiram'dan bazýlarý: "Keþke annem beni dünyaya getirmeseydi", "Keþke havada uçan, hesaba çekilmeyecek bir kuþ olsaydým" diyerek, Yüce Allah'ýn "Gerçek kulu"

olabilmenin ne derece güç olduðunu ifade etmiþlerdir.

b) Ýlim sahibi kiþi, gurur ve kibirden kurtulmak için, çeþitli tabakadaki insanlara karþý þu þekilde davranmalýdýr:

Cahil bir kiþi hakkýnda: "Bu insan, cahilliði sebebiyle Yüce Allah'a karþý isyan etmekte, ben ise ilim sahibi olmama raðmen Yaratan'a karþý isyan etmekteyim. Bu kiþinin özrü, benimkinden çok daha geçerlidir" diyerek, ona karþý kibirlenmekten kaçýnmasý gerekir.

Kendisi gibi bir âlim kiþiye karþý: "Bu kiþi benim bilmediklerimi biliyor, nasýl ona karþý kibirlenebilirim? Aksine onun bilgilerinden istifade etmem gerekir" þeklinde düþünüp hareket etmesi gerekir.

Ýlim yönünden olmasa da, yaþça kendinden büyük bir kiþiye karþý: "Bu kiþi, benden önce Yüce Allah'a ibadet etmeye baþlamýþken, ona kibir taslamam kadar çirkin bir þey olamaz" düþüncesine uygun davranýþta bulunmasý gerekir.

Yaþça kendinden küçük bir kiþiye karþý: "Ben çeþitli günahlara ondan önce dalmýþ olmam sebebiyle, o benden daha üstündür."

Ýnançsýz bir insana karþý: "Bu kiþinin sonunun ne olacaðýný yalnýz Yüce Allah bilebilir. Belki de benden çok daha ilim sahibi bir kiþi olur. Bense, onun þimdiki hâli gibi bir duruma düþebilirim" þeklinde düþünmesiyle, kiþinin bütün bu çeþitli tabakalardaki insanlara karþý, gurur ve kibirle deðil, bilakis tevazuyla muamele etme yolunu seçmesi mümkün olabilir.

Burada akla þu soru gelebilir: Yüce Allah ve Resûlü inançsýzlara, günahlarý açýkça ve utanmadan yapmakta ýsrar edenlere buðz etmenin, inananlar için þart olduðunu bildirmiþ olmalarýna raðmen, biz bu kiþilere karþý, nasýl hoþgörü ve tevazuyla muamele edebiliriz?

Bizlere emredilmiþ olan, Yaratan'ýmýz için öfkelenmemizdir. Kendi nefsimiz için ve daha baþka sebeplerle öfkelendiðimizde, Yaratan'ýmýz katýnda sorumlu oluruz.

Öfkelenmek gereken kiþilere karþý kibir göstermemiz, kendimizi onlardan daha hayýrlý görüp, onlarý küçük görmemiz bizden istenmiyor. Bizden istenen: Yaratan'ýna ve O'nun bizler için seçtiði Ýslam dinine olan sevgimiz sebebi ile, inançsýzlara ve günahta aþýrý gidenlere karþý, gerektiði hallerde öfkelenmekle birlikte, onlarýn gelecekte belki de, Yüce Allah katýnda bizden çok daha deðerli bir mevkiye gelebileceklerini düþünüp, nefsimize hiçbir þekilde gurur, kibir gibi bir pay çýkarmamamýzdýr.

2. Ýbadetteki Üstünlük Sebebiyle Duyulan Kibri Yenmenin Yollarý: Ýbadetler yönünden kibre kapýlan kiþiler, kendilerini alimlerden daha üstün görürler. Alimlerin, ilimlerine uygun hareketlerde bulunmayýþlarý, abidlerin kendilerini, üstün görmeleri durumunu ortaya çýkarýr. Yüce Allah katýnda, belki de o alimin bazý davranýþlarý, çeþitli ibadetlerdeki eksiklikleri sebebi ile kazandýðý günahlara kefaret olabilir. Bunu,

ibadetiyle gururlanan kiþinin bilmesi mümkün olamayacaðýna göre, kibirlenmesi büyük cahilliktir. Çeþitli günahlarýn içine düþmüþ kiþilere karþý kibirlenen abidlerin de (hiçbir zaman o günahkâr kiþilerin Yüce Allah katýndaki durumlarýný bilemeyeceklerinden) onlara karþý kibir göstermeleri hata olur.

Ýbadetleri fazla olan bir kiþinin, kalbinde yer alan kibir, riya, hased gibi kötü huylar sebebi ile, Yüce Allah katýnda hiç ummadýðý azapla karþýlaþmasý mümkündür.

O kiþinin küçük gördüðü, kibir tasladýðý günahkâr bir insanýn ise, kalbinde bulunan iyi bir haslet veya yaptýðý bir davranýþ, o günahkârýn kurtulmasýna sebep olabilir.

Sonunun ne olacaðýný bilemeyeceði için, kiþinin kendi günahlarýný düþünmesi ve baþkalarýnýn davranýþlarýna bakýp kendini onlardan üstün görmek gibi bir tutum içine girmemesi, en akýlcý hareket olur.