• Sonuç bulunamadı

Hamdolsun o âlemlerin padiþahý Allahu Teâlâ'ya ki kendi zatýný, kendi ef'alini (kendi iþlerini) faziletli, en üstün delil ve iþaretlerle Bir'leyip, Tek'liðini, vahdaniyetini ispat eyledi. Ve kendisini bütün o delillerin yüzüyle, bütün vecheleriyle, yüce sýfatlarýnýn en noksansýzlarý ve kemali ile örneksiz ve tek kýldý.

O Âlemlerin Padiþahý, kendisinin, gizliliklerinin en þümullü, en kavrayýcý manasý ile bilinmesini diledi. Bundan sonra halký yarattý ve onlara tecellilerin, belirliliðin en güzeli ile biliþlik verdi.

O'nun Bir'liðine, Vahdaniyeti'ne her þey, vücutlar, gövdeler, tenler, ruhlar, canlar, nefisler meydana geliþlerinin, yaratýlýþlarýnýn en güzel þekilleriyle, þeriat hükümleri ve gerçekliklerle delildir, bürhan ve niþandýr. Tâ ki tam lütfunun rahmeti, kerametlerin sonsuzluðu ile âlemlere yetiþsin. Ve tâ ki bütün âlem, kendisinin yüceliklerini aþikâr mertebelerde, makamlarýn gereðine göre görsün.

Ve hem de minnet o padiþaha, O yücelerden yüceye ki âlemlere en düzgün, en açýk iþaretle müjdeci (beþîr) olsun ve insanlara Allah yolunu gösterici (nezîr) olsun diye Muhammed Mustafa (Sallâllahü Teâlâ Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinin üzerine kitap indirdi.

Ve hem de insanlarý doðru yola, Hak yola kýlavuzlamak ve hidayete erdirmek için, o kitabýn güzel beyanýný ve manasýný en açýk, en vuzuhlu ibarelerle bildirdi. Tâ ki zâtýnýn kudsî serâperdesini, yüce otaðýný en güzel þekilde gösterip onlarý hidayete erdirsin diye.

Ve o da Allahü Teâlâ'nýn tecelli eden yüksek sýfatlarýnýn þimþek aydýnlýðýna mücahede ve gazveleriyle, irþat eyledi.

Hak Teâlâ ona Gayb bilgilerinden mucizeler izharý ile vahiyde bulundu. Onu insanlara, cinlere rahmet için davetçi kýldý. O da halký Allahü Teâlâ Hazretleri'ne davet etti. Bu dünya halký eðri yola sapmýþ, dalalet içinde kalmýþken Ýslam çeraðýný, Müslümanlýk ýþýðýný yaktý ve Hak Yolu'nu hidayet'in yüceliði ile gösterdi.

Hak Teâlâ'da, Arasat'ta, o mahþer yerinde, en belirli bir tecelli ile yüzünü kul-larýna açmak, göstermek için Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'in ken-disini uzun uzun anlatmasýný diledi. Kullarýna Adin Cennetlerini (Uçmak mekân ve bahçelerini) ihsan eyledi. Ve müminleri Cennet içinde en güzel dileklerle ebedi kýldý.

Böyle olunca, bizim ölümümüz hayattýr. Salatýmýz, Allah'a ibadet ve Resûl'e salavatýn en þereflisi ile selamdýr. Bu selam, hayýr dualarýn en keremlisi ile Resûlü Ekrem'in âl'ine ve ashabýna da birlikte olsun.

Ama bu duadan sonra bilinmeli ki, Hak Sübhânehu ve Teâlâ Hazretleri, yüce ruh ve Ahadiyetin, Allah'ýn Bir'liðinin sýrrý olan Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'i Ceberût ve Melekût âleminde ilk önce peydâ olan bir cevherden yarattý.

Ondan sonra da kâmil ruhlarý, her tarafý kaplayan faziletli can ve nefisleri yarattý. Ve onlarý, Gayb âleminin hakikatlerini ele geçirmek için sübhanî sýrlarýn vahyi ile davet etti. Sonra da kâinatýn þekli meydana çýksýn diye mümkünü olan þeylerin hakikatlerini seyretmek için de vahiyde bulundu. Ondan sonra da Cemalullah'ý (Allah'ýn cemalini, yüzünü) görmeye davet etti. Böyle olunca onlar da öyle bir makama, öyle bir dereceye eriþtiler ki, Ulemâ (din bilginleri), Sulehâ (sâlih kimseler) ve Hükemâ (hakim, akýllý, kâmil) kiþiler oldular ve:

– Allahû velâ sivahü (Allah vardýr, ondan baþka Allah yoktur) dediler.

Bundan sonra da Allahü Teâlâ Hazretleri onlarýn bedenlerini (Ýlâhi tecelliyatýn belirdiði) Sinâ daðý gibi kýldý. Ruhlarýný yazýlý kitap haline getirdi. Nefislerini yazý yazýlmýþ ince deri, gönüllerini þenlikli bir yuva yaptý. Akýllarýný yüksek bir kubbe kýldý. Ýlimlerini, bilimlerini taþkýn bir deniz haline koydu. Ondan sonra bunlara kendi zâtýnýn hakikatlerini açtý, haberli etti. Onlarý fâni edip perdelerini giderdi ve bâki etti:

"Ne mutlu onlara! Ýyi âkibet onlar içindir." (Râd, 29)

"Fakat bunu ancak, akýl sahibi olanlar anlar." (Râd, 19)

Böylece onlara dünyada ve Ahirette yüksek ilim ve fazilet eriþti. Ve bu yüce kemal ve iki âlemde açýk ve gizli zâhir olan her þey, Hazreti Peygamberimiz Muhammed Mustafa'nýn sebebiyle oldu. (Salâvatullahi ve Selâmühü.)

Peygamberler

Bu âlem, yani her þey yok idi. Allahu Teâlâ, bunlarý yoktan var etti. Bu âlemin kýyamete kadar, insanlarla mamur olmasýný istedi. Âdem Aleyhisselâm'ý topraktan yaratýp, onun çocuklarý ile âlemi süsledi. Ýnsanlara dünyada ve ahirette lâzým olan þeyleri bildirmek için, içlerinden bazýlarýný, peygamber yaparak þereflendirdi ve bunlara yüksek mertebe vermekle, baþka insanlardan ayýrdý. Peygamberlere Cebrail Aleyhisselâm ile, emirlerini bildirdi. Bunlar da, bu emirleri, Cebrail Aleyhisselâm'ýn getirdiði gibi, ümmetlerine bildirdiler. Peygamberlerin birincisi Âdem Aleyhisselâm, son geleni Muhammed Mustafa Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizdir. Bu ikisinin arasýnda, çok peygamber gelip geçmiþtir. Bunlarýn adedini, ancak Allahu Teâlâ bilir.

Ýsimleri malum olanlar þunlardýr:

Âdem, Þit, Ýdris, Nûh, Hûd, Sâlih, Ýbrâhim, Ýsmail, Ýshak, Yâkub, Yusuf, Eyyüb, Lût, Þuayb, Musa, Hârûn, Davud, Süleyman, Yûnus, Ýlyas, Elyesâ, Zülküf, Zekeriyâ,

Yahyâ, Ýsâ ve Muhammed Mustafa Aleyhimüssalâtü Vesselâm. Kur'aný Kerim'de, Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn de yazýlýdýr. Fakat âlimlerimiz içinde, bunlara peygamber diyen olduðu gibi, veli diyen de vardýr.

Muhammed Aleyhisselâm, Habîbullâh'dýr. Ýbrahim Aleyhisselâm, Halîlullâh'dýr.

Musa Aleyhisselâm Kelîmullâh'dýr. Ýsa Aleyhisselâm Neciyyullah'dýr. Bu altýsý, diðer peygamberlerden daha üstündür. Bunlara ulül'azim denir. Hepsinin üstünü, Muhammed Mustafa Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizdir.

Allahu Teâlâ, yeryüzüne, yüz sahife ve dört kitap indirmiþtir. Bunlarýn hepsini, Cebrail Aleyhisselâm getirmiþtir. On sahife, Âdem Aleyhisselâm'a; elli sahife, Þit Aleyhisselâm'a; otuz sahife, Ýdris Aleyhisselâm'a; on sahife, Ýbrahim Aleyhisselâm'a gelmiþtir. Dört kitaptan, Tevrâtý Þerif, Musa Aleyhisselâm'a; Zebûru Þerif, Davud Aleyhisselâm'a; Ýncîli Þerif, Ýsa Aleyhisselâm'a; Kur'aný Kerim, ahir zaman peygamberi, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz'e inmiþtir.

Nûh Aleyhisselâm zamanýnda Tufan olup, bütün dünyayý su kapladý ve yeryüzünde bulunan insan ve hayvanlarýn hepsi boðuldu. Fakat Nûh Aleyhisselâm ile, gemide bulunan müminler kurtuldu ve insanlar, bunlardan türedi. Nûh Aleyhisselâm gemiye binerken her hayvandan birer çift almýþ olduðundan, hayvanlar da bunlardan üredi.

Nûh Aleyhisselâm'ýn üç oðlu vardý: Sâm, Yâfes ve Hâm. Þimdi yeryüzünde bulunan insanlar, bu üçünün soyundandýr. Bunun için, Nûh Aleyhisselâm'a, ikinci peder denir.

Ýsmail ve Ýshak Aleyhisselâm, Ýbrahim Aleyhisselâm'ýn oðludur. Ýshak Aleyhisselâm'ýn oðlu Yakub'dur. Yakub Aleyhisselâm'ýn oðlu Yusuf Aleyhisselâm'dýr.

Yakub Aleyhisselâm'a, Ýsrâil denir. Bunun için, çocuk ve torunlarýna Beni Ýsrâil, yani Ýsrâil oðullarý denmiþtir. Beni Ýsrâil çoðalarak, içlerinden çok peygamberler gelmiþtir.

Hatta Mûsa, Hârûn, Dâvud, Süleyman, Zekeriyyâ, Yahyâ ve Ýsa Aleyhimüssselâm onlardandýr. Süleyman Aleyhisselâm, Davud Aleyhisselâm'ýn oðludur. Yahyâ Aleyhisselâm da, Zekeriyya Aleyhisselâm'ýn oðludur. Hârun Aleyhisselâm, Musa Aleyhisselâm'ýn kardeþidir. Fakat Ýsmâil Aleyhisselâm'ýn soyu Arap olup, Araptan, Resûlü Ekrem ve Nebiyyi muhterem, Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâm Efendimiz meydana gelmiþtir.

Hûd Aleyhisselâm, Âd kavmine; Sâlih Aleyhisselâm, Semûd kavmine gönderil-diði gibi, Musa Aleyhisselâm, Beni Ýsrâil'e gönderilmiþtir. Hârun, Dâvud, Süleyman, Zekeriyyâ ve Yahyâ Aleyhimüsselâm da, yine Beni Ýsrâil'e gönderilmiþtir. Lâkin bunlarýn ayrý þeriatý olmayýp, Beni Ýsrâili, Musa Aleyhisselâm'ýn þeriatýna davet etmiþ-lerdi. Davud Aleyhisselâm'a Zebûr kitabý indi ise de, Zebûr'da ahkâm, emir, ibadet yoktu. Vaaz ve nasihatlarla dolu idi. Bunun için Tevrât'ý nesh etmedi, yani yürürlükten

kaldýrmadý. Hatta onu kuvvetlendirdi. Bunun için Musa Aleyhisselâm'ýn þeriatý, Ýsa Aleyhisselâm zamanýna kadar devam etti. Ama Ýsâ Aleyhisselâm gelince, bunun þeriatý, Musa Aleyhisselâm'ýn þeriatýný nesh etti, yani hükmü kalmadý ve bundan sonra, Musa Aleyhisselâm'ýn þeriatýna uymak caiz olmayýp, tâ, Muhammed Aleyhisselâm'ýn þeriatý gelinceye kadar, Ýsa Aleyhisselâm'ýn þeriatýna uymak lâzým oldu. Fakat Beni Ýsrâil'in çoðu, Ýsa Aleyhisselâm'a iman etmeyip, Tevrât'a uymak konusunda inat etti.

Ýþte Yahûdilik ile Nasârâ'lýk (yani Ýsevîlik) böylece ayrýldý ve Ýsa Aleyhisselâm'a iman edenlere Nasârâ denildi. Bugün Hýristiyan deniliyor. Ýsa Aleyhisselâm'a iman etmeyip de, küfürde, dalalette kalanlara Yahûdî denildi. Yahûdîler, hâlâ Musa Aleyhisselâm'ýn þeriatýna uyup, Tevrât ve Zebûr okuyoruz diyor. Nasârâ da, Ýsa Aleyhisselâm'ýn þeriatýna uyup, Ýncil okuyoruz diyor. Halbuki, iki cihanýn seyyidi, insanlarýn ve cinlerin peygamberi, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz, bütün âlemlere peygamber olarak gönderildi ve þeriatý, ki Ýslam dinidir, bütün þeriatlarý nesh etti ve hükmü kýyamete kadar süreceðinden, dünyanýn hiçbir yerinde, onun þeriatýndan baþka bir dinde bulunmak caiz olmadý. Ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Biz, çok þükür onun ümmetiyiz ve dinimiz, Ýslamdýr. Peygamberlerin hepsine inanýrýz. Hepsi, Allahu Teâlâ tarafýndan gönderilmiþ peygamberlerdir. Fakat Kur'aný Kerim nâzil olunca, baþka þeriatlar nesh edildi. Onun için, hiçbirine uymak caiz deðildir.