• Sonuç bulunamadı

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasına kadar Hazar Denizi, bir Sovyet deniziydi. Güneyinde küçük bir kısmını ise İran kontrol etmekteydi. Sovyetlerin dağılmasıyla beraber İran’a oranla bölgede daha etkisiz devletlerin var olmasıyla yeni bir süreç başlamıştır.99 Soğuk savaş döneminde sadece SSCB ve İran’ın kontrolünde olan Hazar Denizi’ne 1991’den sonra diğer kıyıdaş devletlerin de eklenmesiyle Hazar Denizi yeni bir coğrafi statü kazanmış ve

“Hazar’ın statüsü” tartışmaları başlamıştır.100

Hazar’ın statüsü hukuki bir sorundur. Meselenin ortaya çıkışında en büyük etkiye enerji kaynakları sahiptir. Bölgenin enerji kaynakları açısından zengin olması ve bu kaynakların nasıl paylaşılacağı statü sorununu ortaya çıkarmıştır. Hazar Denizi artık beş kıyıdaş ülkenin ortak malıdır. Hazar Denizi’nde yer alan kıyıdaş devletlerin her biri zengin hidrokarbon kaynaklarıyla su havzasından kendi payına düşeni fazlasıyla almak için yeni bir mücadele başlatmışlardır.

Türk Cumhuriyetleri 1991’de bağımsızlıklarına yeni kavuştuklarında daha çok kendi iç dönüşümlerini sağlamaya çalışmışlardır. Bu iç dönüşümden dolayı Hazar Denizi’nin hukuki statüsü ile ilgili 1994 yılına kadar devletler arasında herhangi bir sorun yaşanmamıştır. 20 Eylül 1994 tarihinde Azerbaycan’ın Çırak ve Güneşli sahalarından petrol çıkarılmasına ilişkin bir anlaşma yapmasından sonra Rusya, Hazar’ın hukukî statüsünü gündemine almıştır. Bu durumdan rahatsızlık duymuştur. Hazar’ın statüsü konusunda Rusya ve İran, Sovyetler Birliği döneminde yapılan anlaşmaları referans olarak göstermiştir. Hazar Denizi, Gülistan ve Türkmençay anlaşmaları ile İran ve Rusya arasında paylaşılmıştır. Bu anlaşmalarla

98 H. Ömer Budak, Sömürgecilikten Jeopolitiğe, ‘y.y.’, Ankara, 2016, s. 551.

99 Yüce, age, s. 234.

100 Erzurumlu, age, s. 61.

Hazar’daki hâkim güç Çarlık Rusyası olmuş, Bolşevik Devrimi ile Çarlık dönemi anlaşmaları iptal edildiğinden 1921’den itibaren Sovyet Rusya ile İran arasında yeni anlaşmalar imzalanmıştır. Çarlık Rusyası döneminde yapılan 1921 anlaşması ile Rusya’ya tanınan ayrıcalıklar kaldırılmıştır. Her iki ülkeye Hazar’da seyrüsefer serbestliği getirilmiştir. Rusya, daha önce İran’dan elde ettiği bütün ayrıcalıklarından vazgeçmek zorunda kalmıştır. İran ile Sovyetler arasında yapılan 1927 tarihli Güvenlik ve Tarafsızlık Anlaşması’nda Hazar Denizi, Sovyet-İran Deniz’i olarak kabul edilmekteydi. Rusya ve İran arasında 1929, 1931 ve 1935 tarihlerinde ticaret ve seyrüsefer hususunda anlaşmalar yapılmıştır. 1935 ve 1940 tarihli ticaret ve gemicilik hakkında yapılan anlaşmalar ile Hazar Denizi’nin uluslararası hukuki statüsü biraz daha netlik kazanmıştır.101 İran ise Hazar’ın hukukî statüsü hakkında Sovyetler Birliği ile 1921 ve 1940’ta yapılan anlaşmaların geçerli olduğunu ifade ederek İran ve Rusya’nın gelişmelerden rahatsız olduklarını, karasularının hukuki rejimi hakkında ortak bir anlaşmayla statü sorununun Rusya, Azerbaycan, İran, Türkmenistan ve Kazakistan tarafından ele alınması görüşünü ileri sürmüştür.102

İlk defa 19 Şubat 1991 tarihinde ele alınan statü sorunu Tahran’da kıyıdaş devletlerin katıldığı toplantıyla ele alınmıştır. 1994 yılından beri Hazar’ın hukukî statüsüyle ilgili 19 toplantı gerçekleştirilmesine rağmen deniz tabanının altındaki doğal kaynaklardan istifade etme, denizin millî sahalarının sınırlandırılması gibi konulara açıklık getirilememiştir.103

Statü ve paylaşım tartışmaları süreç içinde siyasi boyuttan sıyrılmadan coğrafi bir nitelik kazanmıştır. Daha sonraki dönemlerde Hazar Havzası’nın hukukî statüsü tartışması, bu havzanın deniz mi yoksa göl mü olduğu üzerinde yapılmıştır. Hazar’ın hukukî statüsü hakkında zamanla devletlerin ileriye attıkları görüş ve tezleri farklılaşmıştır. Önceleri savundukları görüşleri terk ederek yeni tezler ortaya atmışlardır. Bu tartışmalar devam ederken Hazar Denizi’nin yasal statüsünü tanımlama konusunda üç yaklaşım ortaya konmuştur. İlk yaklaşıma göre Hazar Denizi, kendine has özelliklerinden ötürü diğer deniz ve göllere benzememektedir.

101 Gökçe, age, s. 108-111.

102 Mesut Hakkı Caşın, “İran’ın İki Deniz Jeopolitiğine Dayalı Stratejik Değişim Arayışları”, Avrasya Dosyası, Üç Aylık Uluslararası İlişkiler Stratejik Araştırmalar Dergisi İran Özel, Cilt 5, Sayı 3, Sonbahar 1999, s. 304.

103 Gökçe, age, s. 109-110.

Bu nedenle Hazar’ın hukuki statüsü uluslararası yasa ve düzenlemelere konu olmaz.

Hazar’ın hukukî statü meselesinin çözümlenmesi için farklı ve geleneksel yöntemlerin dışında alternatif düşünceler üretilmelidir.

Diğer iki görüş ise Hazar Denizi’ni, “sınır gölü” veya “açık deniz” olarak kabul etmektedir. İlk görüşte Hazar Denizi ortay hat ile ulusal sektörlere bölünmeli, kıyıdaş devletler gölün doğal kaynakları üzerinde mutlak söz sahibi olmalıdır. Açık deniz yaklaşımı ise Birleşmiş Milletlerin (BM) 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesini geçerli kabul etmektedir. Bu görüşe göre Hazar Denizi’nin 12 millik kara suları ve çizilecek ortay hattı geçmeyecek şekilde 200 mile kadar sınırlandırılmış ekonomik bölgeler oluşturulmalıdır.

Türkmenistan ise yukarıdaki görüşe daha yatkındır. Türkmenistan, Hazar Denizi’ne sınır olan Türkmenistan, Azerbaycan, Kazakistan, İran ve Rusya’nın, 12 millik ulusal karasularının ve 35 mile kadar ekonomik bölgelerinin olması gerektiğini savunmaktadır. Türkmenistan, Hazar’ın hukukî statüsü konusundaki görüşlerinde bir türlü istikrar sağlayamamıştır. Statü sorununda genellikle İran ile aynı görüşü paylaşmaktadır. İlerleyen zamanda Azerbaycan ile belli noktalardaki anlaşmazlıklarını çözebilirse Azerbaycan’ın savunduğu ortay hattı görüşüne daha sıcak bakabilir.

İran ise Hazar’ın %20 oranında beş eşit parçaya bölünmesini istemektedir.

İran’a göre Hazar Denizi kıyıdaş ülkelerin ortak kullanıma açılmalıdır. İran tarafından dile getirilen bu önerinin gerçekleşme şansı düşüktür. Çünkü böyle bir paylaşım söz konusu olduğunda Hazar Denizi’nin kıyı uzunluğunda en çok paya sahip Kazakistan ve Rusya Federasyonu zararlı çıkacaktır. Azerbaycan, Hazar’ın ulusal sektörlere bölünmesi fikrini savunmaktadır. Hazar Denizi’nde bir tek Kazakistan %20 oranında paya sahiptir. Azerbaycan’ın, Türkmenistan’ın, Rusya’nın ve İran’ın payları %20’den düşüktür. Bundan dolayı İran ile sınıra sahip Azerbaycan ve Türkmenistan güneydeki hisselerinden İran’a taviz verdiklerinde kuzeyde Kazakistan’dan hisse alamayacaklarının bilincindedirler. Bu nedenle de İran’ın bu görüşünü diğer kıyıdaş devletler desteklememektedir.104

104 Yüce age, s. 240- 242.

Hukuki niteliğinin yanı sıra, jeopolitik, stratejik ve ekonomik faktörlerin ağır bastığı söz konusu uyuşmazlıkta, İran, Rusya ile ortak hareket ederek hem ABD ve Avrupa sermayesinin Bağımsız Türk Cumhuriyetleri’ne yatırım yapmasına engel olmaya çalışmakta hem de enerji kaynaklarının alternatif boru hatları ile Batı’ya ulaşmasını engellemektedir. Böylelikle, Kazakistan ve Türkmenistan’ın, Rusya ve İran’ın kontrolünde kalması hedeflenmiştir.105

Hazar’ın deniz veya göl olduğu üzerine yapılan tartışmaların bir türlü sonuca kavuşturulamaması, bu ülkelerin enerji sektöründe yapılacak birçok proje ve anlaşmaya da engel olmaktadır. Hazar Denizi’nin sınırlarının belirlenmesi Türk Cumhuriyetleri’nin ekonomik bağımsızlıkları açısından çok önemlidir. Hazar’a kıyısı olan ülkelerin her birinin bölgede farklı çıkar ve beklentilerinin olması statü sorununun çözülmesini zorlaştırmaktadır. Bugüne kadar yapılan görüşmelerde Hazar’ın hukuki statüsü çözüme kavuşturulamamıştır. Çözüme kavuşturulmayı beklemektedir.106