• Sonuç bulunamadı

Y. Ö.K DÖKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

3.2 Enerji Kaynakları Hakimiyeti Mücadelesi

3.2.1 Hazar Denizinin Hukuki Statüsü

Karadeniz’deki Kırım’dan doğuya doğru Rusya’nın yeni güney sınırları boyunca, Çin’in Sincan Eyaleti’ne, sonra aşağıya Hint Okyanusu’na ve oradan batıya doğru Kızıldeniz’e, sonra kuzeye doğu Akdeniz’e ve tekrar Kırım’a uzanan Orta Asya’nın en kritik bölgesi, ev sahipliğini yaptığı muazzam enerji kaynakları ile Hazar havzasıdır.98

Hazar Denizi, SSCB’nin çöküşünden önce, güneyinde İran’ın bölgesine düşen küçük bir bölüm haricinde fiilen bir Rus gölüydü. Hırslı Batılı petrol yatırımcılarının etkisi ile bağımsız ve güçlü biçimde milliyetçi Azerbaycan’ın ve benzer biçimde bağımsız Kazakistan ve Türkmenistan’ın ortaya çıkışıyla RF, Hazar Denizi havzasının zenginliklerinden hak iddia eden beş ülkeden (RF, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve İran) yalnızca birisi durumuna geldi.99

Bu tarihten itibaren SSCB ve İran arasında, Hazar’ın paylaşımını sağlayan ve SSCB’ye mevcut enerji kaynaklarının sınırsız olarak kullanılmasına müsaade eden anlaşmalar geçersiz kaldı.Yeni bir statüye ihtiyaç vardı ve daha önemlisi yeni pay sahibi ülkeler (Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan) hiçbir kısıtlamaya gitmeden, özgür irade ile bu kaynakları kullanmak istiyordu.

98 Zbigniew Brzezinski; “ Büyük Satranç Tahtası”, Sabah Yayınları , 2.Baskı, İstanbul, 1998, s.51. 99 A.g.e, s.87.

Yeni devletlerin bu istek ve arzuları, Rusya Federasyonu’nu, Hazar havzasındaki enerji kaynaklarının hem ekonomik, hem de siyasi kontrolünü kaybedeceği endişesine sürükledi. Mücadelenin tansiyonunun artışındaki esas sebep ise, Hazar’a kıyıdış yeni devletlerin Rusya Federasyonu’nu dikkate almadan hırslı ve aceleci bir şekilde, müstakil olarak batılı yatırımcılar ile anlaşmalar imzalamaya kalkmaları olmuştur.

Hazar’ın göl veya deniz olarak kabul görmesi, bu bölgenin beş kıyıdaşlı hale dönüşmesi sonrasında, kıyıdaş ülkelerin çıkarlarını doğrudan etkiyelecek duruma gelmiştir. Bu nedenle, Hazar havzası enerji kaynaklarının verimli olarak çıkarılabilmesi ve dünya piyasalarına aktarılabilmesi için Hazar’ın hukuki statüsünün tam olarak belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. SSCB’nin dağılması ve daha önce SSCB ve İran arasında paylaşılmış olan Hazar’a sahiplenen üç yeni devletin- Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan ortaya çıkarak Hazar’ın beş kıyıdaşlı bir iç deniz veya göle dönüşmesi, ayrıca çok büyük enerji rezervlerini ihtiva ediyor olması; Hazar’ı, uluslar arası alanda statüsünün çözümlenmesi gereken önemli bir konuma getirmiştir.

XIX. yüzyılın başlarında Rusya ile İran arasında 1813’te Gülistan Anlaşması imzalanmıştır. 1828’de imzalanan Türkmençayı Antlaşması ile de İran Hazar’da askeri gemi bulundurma hakkından yoksun kılınmıştır. Daha sonraki dönemde Bolşevik İhtilali sonrasındaki dönemde Bolşevik İhtilali sonrasında 25 Mart 1940 tarihinde SSCB ile İran arasında Ticaret ve Denizcilik Anlaşması imzalanmış ve Hazar’ın iki ülke arasında ortak sahipliği kabul görmüştür.100 Ayrıca bu anlaşmalar ile Hazar, Sovyet – İran denizi olarak gösterilmiştir. Ancak anlaşmalarda Hazar’ın göl veya deniz olarak kabul edilmesi ile ilgili herhangi bir hükme rastlanılmamaktadır. SSCB ile İran arasında 1940 yılında oluşturulan bu statü, yaklaşık 50 yıl boyunca hiçbir problemle karşılaşmadan yürütülmüştür.

Haritalar incelendiğinde de görüleceği gibi Hazar’ın çok büyük bir bölümünün SSCB toprakları içerisinde kalması ve İran’ın sadece güneyde bir miktar

100 Gamze Güngörmüş Kona, “Ortadoğu, Orta Asya ve Kesişen Yollar”, İQ Yayınları, 1. Baskı, Ekim 2003, İstanbul, s.198.

kıyıya sahip olması ve İran’ın da Basra Körfezi’nde zengin petrol yataklarına sahip olması, Hazar’ın problem sahasına dönüşmesini engellemiştir. Fakat SSCB’nin dağılması ile Hazar’da mevcut hukuki statüyü bozan çok büyük gelişmeler yaşanmıştır. SSCB etkisinin ortadan kalkması ile; Hazar’a kıyısı olan üç yeni Türk Cumhuriyeti bağımsızlıklarını ilan etmiş, bu yeni üç devletin bozuk olan ekonomik yapılarını iyileştirmek maksadıyla, kendi kıyılarında bulunan zengin petrol ve doğalgaz rezervlerini kendi imkanları ile dünya piyasalarına pazarlamaları söz konusu olmuştur.

Ortaya çıkan bu yeni durumdan özellikle Rusya Federasyonu, sonra da İran hiç memnun kalmamışlardır. Çünkü esas petrol ve doğalgaz rezervleri üç yeni Türk devletinin sınırları (Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan) içerisinde kalmıştır.Üç yeni devlet, kendi başlarına petrol ve doğalgaz çıkarılması ve nakledilmesi ile ilgili anlaşmalar yapmaları durumunda Hazar enerji kaynakları üzerinde neredeyse bir yüzyıldır söz sahibi olan Rusya’nın egemenliğini kaybedeceği endişesi ortaya çıkmıştır.

Hazar’ın göl veya deniz statüsüne sahip olması durumunda kıyıdaş devletlerin ekonomik çıkarlarının büyük oranlarda değişeceği gerçeği ortaya çıkınca statünün belirlenmesi konusu, çetrefilli bir problem sahasına dönüşmüştür.Ayrıca çok önemli bir konu daha ortaya çıkmıştır. O da enerji kaynaklarına sahip olmak kadar çıkarılan petrol ve doğalgazın hangi yollardan dünya piyasalarına ulaştırılacağıdır. Güzergahların belirlenmesinde, geleceği ülkelere parasal ve enerji kaynağının kontrolü konularında büyük avantajlar sağlayacağı netleşince de Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesi, Hazar’a kıyıdaş devletler kadar diğer devletler açısından da çok büyük öneme sahip konu haline dönüşmüştür.

Özellikle ABD, Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesine, hem dünya enerji kaynaklarına hakim olmak, hem de kendi ülkesindeki uluslar arası petrol şirketlerine büyük iş sahaları açabilmek için önem vermektedir. ABD Hazar havzası enerji politikasında; Hazar havzasındaki yeni bağımsızlıklarını kazanmış ülkelerin hükümranlık haklarının ve refahının güçlendirilmesi, politik ve ekonomik

reformların yapılmasının teşvik edilmesi; ABD ve müttefiklerin enerji güvenliğinin artırılması, petrol ve doğalgazın dünya pazarlarına serbestçe akışı süretiyle Hazar havzasının enerji bağımsızlığının sağlanması hususuna öncelik verilmektedir.101

Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesindeki sorunun temel nedeni enerji kaynaklarına sahiplenme ortaya çıkan göreceli miktar anlaşmazlığıdır.

Ayrıca petrol şirketlerinin çok büyük sermayelere petrol ve doğalgaz çıkaracakları düşünüldüğünde, Hazar’da dengeli, problemsiz bir statü oluşturulması ve pürüzsüz anlaşmalar ile ortaya konan ve harcanan paraların garanti altına alınması çok önemlidir. Statünün belirlenmesinin elzem bir konu olmasının altında yatan diğer önemli bir husus da; kıyıdaş devletlerin hiçbirinin bölgenin hidrokarbon kaynaklarını tek başına değerlendirebilecek yatırım imkanlarına sahip olmaması ve bu nedenle öngörülebilir bir gelecekte bu konuda dış yatırımlara, özellikle Batılı mali kurumlara ihtiyaç duymalarıdır.102

Hazar’ın “deniz” olarak kabul edilmesi durumunda; 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre, her kıyıdaş devletin karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri olacak ve Hazar, Rusya Federasyonu, İran, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan arasında beş ulusal sektöre bölünecektir.

Deniz statüsü ile ulusal sektörlere bölünme uygulaması, sektörlerinde büyük enerji kaynaklarına sahip olmamaları nedeniyle Azerbaycan ve Kazakistan tarafından kabul görmüş fakat bu durumda kendilerine düşen sektörlerde rezerv miktarı az olduğu tespit edilen Rusya ve İran tarafından Türkmenistan’ın da desteği ile reddedilmiştir.

“Göl” statüsü, Rusya, İran ve Türkmenistan tarafından kabul görmektedir. Çünkü bu durumda, her ülkenin kıyıdan belli bir uzaklığa kadar kendisine ait bölgesi

101 Hamdi Poyraz; “ Büyük Ortadoğu Projesi”, Harp Akademileri Bülteni, Şubat 2004, s.23.

102 Mustafa Aydın; “ Avrasya’nın Değişen Jeopolitiği ve Güvenlik ”, Yakın Dönem Güç Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2004, s. 162.

olacak, ortada kalan bölge ise ortak kullanıma açılacaktır. Ayrıca, Rusya Federasyonu ve İran, Türkmenistan’ın da desteği ile, Hazar’a “Deniz” statüsünün, açık denizler ile bağlantısı olmadığı için uygulanamayacağını, Hazar’ın “Göl” statüsü altında ortak egemenliğe sahip olması, 20 millik karasuları ve 20 millik ekonomik bölgelerin dışında kalan alanın, ortak olarak kullanılması gerektiğini ileri sürmektedir.

Sonuç olarak günümüzde Hazar’ın hukuki statüsü belirsizliğini sürdürmektedir. Her bir ülkenin kendi stratejik ve ekonomik çıkarlarını göz önünde bulundurarak Hazar’ın farklı yaklaşımları, sorunu çözümsüz duruma getirmiştir. Bununla birlikte, çok uluslu yabancı şirketlerin de bölge ülkeleri ile tek taraflı anlaşmalar yapmaları, sorunu daha da büyütmüştür.103

Hazar’ın hukuki statüsünde bir çözüme varılmaması hem kıyıdaş ülkeleri hem de belli çıkarlar doğrultusunda bu ülkelerin yanında de dolayısı ile bazılarının karşısında yer alan komşu ülkeleri, dolayısı ile bütün bölgeyi bir kaos ortamına sürüklemektedir.

Hazar’ın hukuki statüsünü belirlemeye yönelik yapılan çalışmalar kapsamında, Hazar Denizi Özel Müşavirleri 8. Komisyon Toplantısı 26 Şubat 2003 tarihinde Rusya Federasyonu, Azerbaycan, İran, Türkmenistan ve Kazakistan temsilcilerinin katılımı ile yapılmıştır. Toplantı sonuçlarına ilişkin yayınlanan ortak bildiride soruna temel olan hususların maddeler halinde ele alınarak, Hazar’ın deniz statüsüne kavuşturulmasına büyük fayda sağlayacağı açıklanmıştır.104

103 G.G. Kona; a.g.e, s.195.

3.2.2 BTC Kapsamında Hazar Denizi’nin Potansiyel Gücünün Önemi