• Sonuç bulunamadı

HANIM HATUN ÇEŞMESİ

Mehmet Bey Sarayı

HANIM HATUN ÇEŞMESİ

Vakıf Ahmet Bey'in 1540 tarihinde Lice'deki Ulu camiyi yaptırmasından sonra bu çeşme Vakıf Ahmet Bey'in kızı olan Hanım Hatun tarafından 1540-1550 yılları arasında çarşı caddesi üzerinde yaptırılmıştır.

Suyu taş bir oyuktan akan bu çeşme tek gözlü ve üstü kümbetli olarak yaptırılmıştır.Bu çeşmenin yapımında bölgemizde keko taşları olarak bilinen ve Vakıf Ahmet Bey Camiinin arkasındaki kayalıklardan sökülmek suretiyle yontulan ve akarsuların oluşturduğu keko taşları kullanılmıştır.Üzerinde kitabesi bulunan bu çeşme 6 Eylül 1975 Lice depreminde yıkılmıştır.

Hasan Bey Çeşmesi

Lice Beylerinden Hasan Bey tarafından Lice'nin Körtük mahallesinde Ermeni kilisesinin yakınında yer alan bir bölgede yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmayan bu çeşmenin yapılış tarihi bilinmemekle beraber 1800'lü yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir.

Siyah taşlardan yapılan ve tek kemerli olan bu çeşme iki oyuktan oluşur. Lice halkı tarafından Kaniya Hésén Begé ( Hasan Bey Çeşmesi ) olarak anılan bu çeşme Lice depreminde hasar görmesine rağmen hala ayaktadır.

Atak Kalesi (Entak)

Atak Lice'nin güneydoğusunda yer alır. Bölge halkı tarafından Entak olarak bilinmektedir. Atak Lice'nin en eski yerleşim yeridir. Atak sırayla Bizans, İslam, Mervani, Selçuklu, Artuklu, Akkoyunlu, Safevi ve son olarak Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Atak kalesinin hangi tarihte yapıldığı bilinmemekle beraber Roma döneminde yapıldığı ve Bizans imparatoru Justinianus tarafından 532 yılında onarıldığı sanılmaktadır. Atak kalesi 7. YY. 'da İyaz bin Ganem ve Halit bin Velit tarafından alınarak İslam hakimiyetine girmiştir. İslam kuşatması sırasında bir çok Sahabe-i kiramın burada şehit düştüğü bilinmektedir. Bölge halkı tarafından bu sahabelerin metfun bulunduğu bölgeye şüheda mezarlığı denilmektedir. Burada metfun olan sahabelerden birinin de Halit bin Velid'in kardeşi olduğu söylenmektedir.

Atak (Entak) en parlak dönemini Mervaniler ve Artuklular döneminde yaşamıştır. Burada bulunan cami ve dört köşeli minare Artuklu eseridir .Dört köşeli minare Artuklu Emiri Melik Salih döneminde (1312-1365) yapıldığı sanılmaktadır. Atak yerleşiminin kuzeydoğusunda yer alan Akkilise'nin (Déra Sıpi) çok eski dönemlerde inşa edildiği bilinmektedir. Ancak zaman içerisinde bölgedeki Ermeni ve Süryani cemaatleri arasında Bu kilisenin paylaşımı konusunda çıkan ihtilaf sonucunda kilise kullanılmayarak bakımsız kalmış son olarak 1950 yılında şiddetli bir yağış sonucunda kubbenin çökmesiyle kilise yıkılmıştır.

Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan doğuda Karakoyunlular aleyhine bir genişleme sağlamaya çalışırken Atak Emiri Ömer Bey'den destek alarak

güçlenmiştir. Bu vesileyle Uzun Hasan Atak Emiri Ömer Beyin kızı ile evlenir. Bu evlilikten Uzun Hasan'ın büyük oğlu ulan Zeynel Bey doğmuştur. Zeynel bey'in mezarı Hasankeyifte olup türbesi üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır.Uzun Hasan kendisine gösterdiği sadakattan dolayı kayınpederi olan Ömer Bey'e 1467'de Bitlis bölgesinin idaresini vermiştir.

Akkoyunlu Devletinin yıkılmasından sonra Doğu ve Güneydoğu bölgesinde Safevi ve Osmanlılar arasında hakimiyet mücadelesi başlar. Yavuz Sultan Selim,Safevilere karşı bölgedeki Kürt Beylerinin desteklerini almak amacıyla İdris-i Bitlisi aracılığı ile bu beylere emirnameler göndermiştir. Bitlis emiri Şerefhan , Atak emiri Ahmet Bey, Eğil emiri Kasım Bey, Hizan emiri Davut Bey, Sason emiri Ali Bey ve İmadiye emiri Seyfettin Beyler kendi aralarında yaptıkları mülakat sonucunda Osmanlı Devletini desteklemeye karar verirler.

Atak emiri Ahmet Bey Meyyafarkin kalesini Safevilerden alarak Osmanlı Devletine büyük yararlılık göstermiştir.1515 Çaldıran zaferinden sonra Diyarbakır bölgesi Osmanlı hakimiyetine girince Atak bölgesi Ekrad Sancakları (Yurtluk- Ocaklık)dediğimiz sancak statüsünde Atak Emiri Ahmet Bey'e tevdi edilmiştir. Ayrıca Atak yerleşiminin doğu kesiminde bulunan Siné (Oyuklu) köyünde İslam halifesi Hz. Ebubekir'in torunu olan Şeyh Muhammet ismindeki zatın burada metfun olduğu ve bu türbenin yanında bulunan kabristanın Atak Beylerinin mezarları olduğu bilinmektedir.

Birklin Mağaraları

Mezopotamya Bölgesinin 5. Önemli uygarlığından olan Asurlular ,MÖ.12.yy ile MÖ.7.yy. arasında “ Yukarı Mezopotamya” dediğimiz bu bölgede etkili olmuştur. Diyarbakır bölgesi Asur Kralı 1. Tiglat Plaser döneminde hâkimiyet altına alınmıştır. 1.Tiglat Pleser, uzun mücadele sonucunda Nirbi ve Kirhi egemenliğine son vererek Şirişa (Lice) bölgesini hâkimiyet altına alabilmiştir. Şirişa bölgesinin alınmasıyla Diyarbakır, tamamen Asur egemenliğine girmiştir.

Asur kralı 1.Tiglat Pleser Şirişa (Lice) bölgesinde kazandığı zaferleri anlatmak amacıyla çivi yazılı stelli kitabesini (kayalara oyulmuş kabartmalı heykel ve yazıt) Korha (Abalı) dağları yakınında bulunan ve Dicle Nenri'nin ikinci kolunu oluşturan Birklin çayının çıktığı mağaralara kazdırmıştır. Briklin Mağaraları Asurlulardan kalan çivi yazılı önemli kitabeleriyle ünlüdür. Diyarbakır-Lice-Bingöl karayolunun 104.kilometresinde Lice sınırları içinde Birklin Çayı'nın kenarında ve yolun doğusunda yer alır.Biriklin kelimesi anlam olarak zazaca lehçesine müstenit olarak zazaca ;ber yan veya yakın demektir. Kıl tepe veya tümsek demektir. Lin ise muhtemelen özel isim olup Asurca komutan veya bir devlet ricalinin adıdır. Bu kelimelerin birleşiminden Biriklin kelimesinin oluştuğu kanaatindeyiz.

Birklin Mağaraları ilk kez Alman tarihçi LEHMANN HAUPUT tarafından incelenmiş mağaranın birinde Asur Kralı 1.Tiglat plaser'e (MÖ.1116-1090) ait stelli iki kitabe, diğer mağarada ise Asur Kralı 3. Salamansar'a ait stelli iki kitabeyi bulmuştur.

1.Tiglat Plaser, kitabelerinde dünyanın en güçlü kralı olduğunu, tanrıların yardımıyla Dicle Nehri yöresini zapt ettiğini ve Urartu saldırılarına karşı bu bölgeyi, nasıl koruduğundan bahseder.

3. Salamansar da yenilmez kral olduğunu, tanrıların desteği ile birçok yeri fetih ettiğini ve Fırat Nehrini atı ile nasıl geçtiğinden bahseder.

Birklin Mağaraları taşıdığı tarihi önem dışında sahip olduğu doğal güzelliği ile de önemli bir gezi ve piknik alanıdır. Mağaralardan birinin astım hastalığına iyi geldiği söylenmektedir.

Dakyanus Harabeleri Ve Eshab-I Kehf Mağarası

Dakyanus Harabeleri Diyarbakır-Lice-Bingöl istikametine uzanan ve Lice'ye 18 km mesafede ve Lice'nin güneybatısında bulunan Fis ovası mevkiinde bir tepe üzerinde bulunur. Kesin olarak hangi dönemde yapıldığı bilinmemekle beraber bazı kalıntı ve yapı tarzları Helenistik ve Roma dönemine ait olduğunu göstermektedir. Dakyanus şehrinin 1110 rakımlı bir tepenin üzerinde ve civardaki arazilere hâkim bir noktada bulunduğu bilinmektedir. Şehir etrafının surlarla çevrili olduğu ve Dakyanusun sarayının da bu şehrin merkezinde yer aldığı mevcut kalıntılardan anlaşılmaktadır. Saray kalıntılarında 3-4 metre uzunluğunda ve yarım metre çapında sütunlar yer almaktadır. Ne yazık ki zamanla civardaki halk tarafından bu kalıntı taşları ve sütunlar yıktırılmak suretiyle taşınarak bina inşaatlarında kullanılmıştır. Bu durum tarihi kalıntıların yok olmasına sebep olmuştur.

Bir tepe üzerinde ve güvenli bir yerde kurulan Dakyanus şehrinin güçlü bir haberleşme sistemine sahip olduğu rivayet edilir. Şehrin haberleşme sistemi Dakyanus'un görevlileri tarafından birbirine intikal ettirmek suretiyle dağ silsilesi yoluyla Silvan ilçesinin dağlık bölgesinde bulunan Boşat, Halda ve Taverz köylerine kadar devam ettiği söylenir.Dakyanus gücü ve nüfuzundan dolayı kendini bu bölgede ilah olarak gösterdiği rivayet edilir. Harabelerin yakınında bulunan Firdevs (Uçarlı) Köyünü cennet ve yine bu köyün İttisalinde bulunan Cinezur (Çağdaş) köyünü de cehennem olarak kullandığı yine rivayet edilir.

Dakyanus şehrine 11 km. mesafede bulunan ve tam kuzey kesimine düşen bölgemizde Miyavkan dağı ile tabir edilen Rakim Dağının güney eteğinde ESHAB-I KEHF (Yedi Uyurlar) mağarası yer alır. Rivayete göre halk arasında yedi uyurlar olarak bilinen ve Dakyanus'un sarayında bürokrat çocukları olan ve onun pagan inancını benimsemeyen yedi genç, Dakyanus'un gazabından kaçarak bu günkü Dakyanus Harabeleri ile Duru (derkam) köyü arasında bulunan mağaraya kaçmışlardır. 300 yıl boyunca bu mağarada uyudukları ve bilahare kalkarak Dakyanus şehrine doğru gittikleri rivayet edilir.

Her yıl mayıs ayında bölge halkı tarafından kutsal sayılan Eshab-ı Kehf mağarasının ziyaret edilmesi ve burada kurban kesilmesi adeta bir gelenek haline gelmiştir.

DİYARBAKIR LİCE İLÇESİ ANTAK VE