• Sonuç bulunamadı

Halvet Mekânından Kurtulma

A. KADINLARIN TUZAĞINDAN KURTULMA STRATEJİSİ

2. Halvet Mekânından Kurtulma

Bir kötülük baş gösterdiği zaman, kötülüğün kaynağı olan kimseye, öncelikle vicdan, insaf, saygı gibi erdemlerin hatırlatılmasıyla, şayet bunlar bu kimsede varsa ve bunların bağlı olduğu nokta ulvî yani ilahî nokta ise kişi kötülükten geri duracaktır, tıpkı Hz. Yusuf gibi. Lakin bunlar bu kimsede yoksa kötülük o zaman boy vermeye devam edecektir. O zaman da yapılması gereken şey artık kötülüğün kaynağı olan kimse ile mekânın birlikteliğine bir son vermek, o kimseden uzaklaşmaktır.

Hz. Yusuf, kadının saygı duyup duracağı bir merci olmadığını fark edince çareyi onunla beraber paylaştığı mekândan kurtulmak olarak ön gördü. Çünkü onunla mekân beraberliği her dakika kendisini kadına meylettiriyordu. Rabbinin burhanını yani zinanın çirkinliğinin kesin delilini133 görmese belki de çoktan o da kadına meyletmiş olacaktı. Rabbin burhanı hususunda Râzî(ö.606/1210)’nin ifadeleri şu şekildedir: “Burhan, zinanın haramlığı ve zina edenin karşılaşacağı cezayı bilmesi delilidir.”134 Daha net bir ifade ile ‘Rabbin burhânı’ demek ‘Ben Allah’tan korkarım’ demektir.135 Hz. Yusuf bu bilinçle hemen koşarak kapıya yöneldi. Bu durum Kur’ân’da şöyle ifade edilir: “İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini

arkadan yakalayıp yırttı. Kapının yanında kocası ile karşılaştılar. Kadın kocasına dedi ki: "Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir?"136

133 Geniş bilgi için bkz. Mâturîdî, Tevîlâtü Kur’ân, Thk. Hatice Boynukalın, (İstanbul: Dâru’l-Mîzân, 1427/2006), VII, 293; Âlûsî, Ruhu’l-Meâni, XII, 213.

134 Râzî, Mefâtihü’l-Gayb, XVIII, 122.

135Ali Akpınar, “Vicdanlı İnsan Olabilmek için Vicdan Eğitimi”, Diyanet Aylık Dergi, 227 (Kasım 2009): 10.

Aziz’in karısı Hz.Yusuf’a meyletmişti. Onu, eşine tercih etmiş hatta Hz. Yusuf’un eşine karşı saygılı olması hatırlatmasını hiçe saymıştı. Hz. Yusuf da durumun daha kötü bir mecraya kaymasını engelmek için söylemden eyleme dönmüş, kapıya yönelmişti. Kapıda Aziz ile karşılaşınca kadın ardından koşup geldiği Hz. Yusuf’a, o ağzını açmadan bir iftara çalmıştı. Burada gerçekten dikkat çekici bir durum vardır. Eşine rağmen tercih ettiği Hz. Yusuf’un onun nezdinde bir değeri olsaydı bir iftira ile çizip atmazdı. Bu durum şuna işaret eder: “Suflî şeyler, sahip olunduğu zannedilen yanılgılardır.” şeklindeki tezimizi destekler. Burada kadının Hz. Yusuf’u öldürtmeyip zindana atılmasını veya canını yakacak bir eziyetin edilmesini istemesi kadının sevgisinden merhameti olarak düşünülmemelidir. Şayet öldürmek büyük bir ceza olsaydı. Cehennemliklerin işi öldürülerek bitirildi. Fakat Zuhruf suresinde ifade edildiği üzere cehennemlikler “Ey Mâlik, rabbin bizim işimizi bitirsin!” diyecekler; o

da “Burada kalıcısınız” cevabını verecektir.”137 Kadının Hz. Yusuf’a tavrı hususunda Mâverdî(ö.450/1058)’nin ifadeleri şu şekildedir:138

“Kadının, eşine sarfettiği (Hz. Yusuf’a iftira) sözü, kendisinin Yusuf’un nefsinden murat almaya çalıştığı şüphesini eşinden gidermek içindir. Şayet sevgisi gerçek olsaydı bunu yapmazdı ve onu kendi nefsine tercih ederdi. Fakat onda olan aşırı bir şehvet ve safiyetsiz bir sevgiydi. Bu sebeple sevgisinin aşırılığı şehvetiyle bir araya gelince (kendine dokunacak) zararı Yusuf’a çalınan bir yalanla defetmek istedi. Şayet şehvetinden arınabilseydi doğru söylemekle Yusuf’a gelebilecek zararı gidermeyi isterdi.”

Kadının kendisini kurtarmayı isteyip Hz. Yusuf’a iftira atınca Hz. Yusuf kendi hakkını savunmuştur. Aslında ağzını açmamıştı fakat kadın bir oldu bitti ile suçu Hz. Yusuf’a yıkmayı ve cezalandırılmasını isteyince Hz. Yusuf bu duruma sinirlendi. Aziz de Hz. Yusuf’a ailesi hususunda kendisine ihanet ettiğini, vefasızlık gösterdiğini ve dürüst bir görüntü ile kendisini aldattağını söyleyince Hz. Yusuf bunları sineye çekmemiş ve hakkını savunmuştur.139 Bu durum Kur’ân’ı Kerîm’de şu şekilde ifade edilir: “Yusuf, "Asıl kendisi benimle ilişkiye girmek istedi" dedi.”140

137 Zuhruf 43/77.

138 Mâverdî, en-Nüket ve’l-U’yûn, Thk. Seyyid b. Abdilmaksud b. Abdirrahim, (Beyrut: Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Tarihsiz), III, 27.

139 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, (Beyrut: el-Mektebetü’l-İslamî, 1404/1983), IV, 211.

Bu durumun bir yansıması da, evvelce kardeşlerinin onu köle olarak kervancılara satacağı zamanda meydana gelmişti. Orada Hz. Yusuf, -rivayetlerde aktarıldığı üzere- kardeşlerinin kervancıların anlamadıkları kendi lisanları ile onu ölümle tehdit edince “Ben köle değilim.” diyememişti.141 İki şerli durumdan ehven olanı tercih etmek zorunda kalmıştı. Kadının iftirasına maruz kaldığı durum ile diğer durumu mukayese edersek Hz. Yusuf’un daha güçlü olduğunu, bu sebeble olayların onun dâhili olmadan şekillenmesine göz yummadığını, olaya bizzat müdahele ederek Aziz’in karısının amcaoğlu olan hikmetli bir kimsenin142 de şahitliği ile üzerine atılan iftiradan kurtulduğunu görürüz. Bu durum da ayet-i kerîmelerde şu şekilde ifade edilir:

Kadının akrabasından biri şöyle bilirkişilik yaptı: "Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir; bu ise yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir; bu doğru söyleyenlerdendir.143

Hz. Yusuf’un söylemden eyleme doğru hareketi kadının iftirasına rağmen olumlu neticelenmiştir. Nitekim şöyle buyurulmaktadır: “Aziz, Yusuf’un gömleğinin

arkadan yırtılmış olduğunu görünce dedi ki: "Anlaşılıyor ki bu iş, siz kadınların tuzağıdır. Sizin tuzağınız gerçekten yamandır. Yusuf! Sen bunu olmamış say! Hanım! Sen de günahının affını dile; çünkü sen günahkârlardan oldun!"144

Hz. Yusuf kadının emellerini yerinde hareketlerle ikinci sefer boşa çıkarmıştır. Bu durumda şunu ifade edebiliriz. Sözün tesirini yitirdiği noktada, eylem durumu kaçınılmazdır. Eyleme geçildiği anda karşı bir mukavemet muhtemelen meydana gelecektir. Buna hazırlıklı olmak gerekir. Bu noktada eylem gücünü hakikatten almalıdır. Böylece bayağı şeylere karşı mukavemet göstermesi zor olmayacaktır.

 Söze sözle mukavemet gösterilebilir fakat fiile sözle mukavemet gösterilmez.

 Eylem gücünü hakikatten alır.

141 Semerkandî, Bahru’l-U’lûm, II, 155.

142 Râzî, Mefâtihü’l-Gayb, XVIII, 126.

143 Yûsuf 12/26.