• Sonuç bulunamadı

A. Resmi Din-Halk Dini:

3. Halk Dindarlığı ve Senkretizm

Senkretizm, kültürleşme sürecinde farklı kültürlerden gelen öğelerin birbirleri ile kaynaşmasını anlatmaktadır. Bu kaynaştırma adeta kimyasal bir işlev görür ve çoğu zaman neyin hangi kültüre ait olduğunu anlamak uzman bakışı gerektirir.208 Kültürel mozaik ya da eklektizmde bu anlamda senkretizmden ayrıştırılmalıdır.

Senkretizm kelimesinin kökeni Latince iki kelimenin birleştirilmesine dayanır.

Terim eş- ile anlamındaki “syng” öneki ve karışım anlamındaki “krasis” kelimesinin birleşiminden doğmuştur. Syngkrasis kelimesi zamanla senkretizm şeklini almıştır.

Yaygın kullanımı Rönesans ve Erasmus’la başlamıştır. Erasmus ve çağdaşları bu kavramı, Aristo ve Platon gibi ilkçağ filozofları ile Hıristiyan teolojisini beraber yorumlama şeklinde düşünmüşlerdir. Bir anlamda kavram “farklı bakış açılarının       

205 Bursa’da modern sayılabilecek bir semtteki caminin açılışında, açılışa katılan bayanlara özellikle seslendiğini kaydeden D.İ. Başkanı Bardakoğlu, "Bu camiler gerçek fonksiyonunu yerine getirecek ise camilerde bayan ve gençlerin özel yeri olmalıdır. Onlara din görevlilerimiz özel yer açmalı, onlar da kendilerini o caminin asli unsurları olarak görmelidir. Camiler sadece orta yaş ve üstüne hitap etmekten çıkarak gençleri, kadınları, çocukları barındıran ortak bir yer olmalıdır (…) " diye konuşmuştur. Bkz. http://www.sisligazetesi.com.tr 

206 Subaşı, Necdet, Gündelik Hayat ve Dinsellik, İz Yay. İst. 2005, s. 17-8: Meriç, age, s. 35. 

207 Meriç, age, s.52-3. 

208 Su, Süreyya, Hurafeler ve Mitler- Halk İslam’ında Senkretizm, İletişim Yay. İst. 2009, s. 56. 

olumlu birlikteliği” anlamına dönüşmüştür.209 17. yüzyıl da kiliseleri birleştirme çalışmaları “senkretik tartışmalar” şeklinde yayılmış ve senkretizm “karışarak bozulma”

anlamını kazanmıştır. Fakat Erasmus’tan çok daha önceleri, Helen ve Roma medeniyetlerinin bilinçli bir bağdaştırmacı (senkretik) politika takip ettikleri de bilinmelidir.

Stewart ve Shaw’a göre, bu medeniyetler kavramsal düzeyde olmasa da emperyal bir politika olarak senkretizmi keşfetmişlerdir.210 Şöyle ki; yeni feth ettikleri toplumların din ve kültürlerini kaynaştırmayı hedeflemişler, çoğu zaman da onların tanrılarına kendi panteonlarında yer vermişlerdir. Bununla hem daha kolay yönetilecek kaynaşmış bir toplum yaratılmakta hem de ortak düşmanlara karşı dayanışma sağlanmaktaydı. Colpe’e göre, bu senkretik kültürel ortam aynı zamanda Hıristiyanlığın şekillenmesinde de önemli bir etkiye sahiptir.211 Kavramın günümüzde de pejoratif anlamları taşıdığı bir gerçektir. ABD’de Cumhuriyetin ilk yıllarından beri uygulanan

“eritme potası ideolojisi”212 ve sömürgeci güçlerin yerlilerin dinsel inançlarına müdahalesi213 bu bağlamda değerlendirilebilir. Melanezya ve Papua-Yeni Gine’de yerli inançlarla Hıristiyanlığın karışımı sonucu oluşan Kargo Kültleri, Küba’da aynı kültürel etkileşimle doğan Santeria dini buna örnek olarak gösterilebilir.214

Halk dindarlığı çalışmalarında da sıklıkla kullanılan senkretizm kavramı hem İslam’dan önceki Şaman inanç ve ritüelleri hem de yerli Anadolu halklarının inanç- ritüellerini dini hayata karıştırmayı ifade eder.215 Bu kaynaşma temelde üç tarzda ele alınabilir: 1- Sosyal, kültürel ve ekonomik düzeylerde toplumlar arası oluşan doğal etkileşim, 2- Hâkim kültürün zayıf kültürü (terside olabilir) değiştirmesi (yozlaşma), 3- İhtida sonucu eski ve yeni inanç sistemlerine ait birbirine benzer unsurların kaynaştırılması.216

      

209 Carsten Colpe, Syncretizm, The Encyclopedia of Religion, Mircea Eliade (ed.), Macmillan, C. 13, New York, 1987, s. 218. 

210 Su, age, s. 55. 

211 Su, age, s. 54. 

212 Ayrıntılı bilgi için Bkz. Üstel, Füsun, “Eritme Potasından Çok Kültürlülüğe”, Toplum ve Bilim, S. 62, 1993, s. 112- 125. 

213 Charles H. Long, “Popular Religion”, The Encyclopedia of Religion, Mircea Eliade (ed.), Macmillan, C. 11, New York, 1987, s. 449; Su, age, s. 55; Carsten Colpe, agmd, s. 226. 

214 Atay, Tayfun, Din Hayattan Çıkar, İletişim Yay. İst. 2009, s. 109. 

215 Gündüz, Şinasi, Mitoloji ile İnanç Arasında, Etüt Yay. Samsun, 1998, s. 32. 

216 Su, age, s. 50. 

Halk dindarlığı olgusunun beraberinde getirdiği inanç pratikleri bir taraftan Kitabî olandan mistik bir yapı ile ayrılırken (çaput bağlama, makara sarma, muska) öte taraftan da Kitabî olanla bağdaştıran (dua etme, adak adama gibi) bir özellik taşımaktadır. Kısaca Ahmet Oktay’ın söylemi ile halk dini; “Türklerin İslam’dan önce bazı inançları veya sonradan kabul ettikleri birçok dini ve mistik kültür kalıntılarının, yüzeysel bir İslam ile karışmasıdır.” Bu karışım halk dindarlığına senkretik bir özellik katmaktadır.217

Senkretizm konusundaki yaygın tartışmalardan biriside dindeki hangi unsurların senkretik olarak kabul edileceği meselesidir. Waardenburg,218 Atay219 ve S. Özbudun220 vahiy dinleride dâhil, bütün dinleri senkretik süreçlerin ürünü olarak görmektedirler.

Bunun gerçekliği sorgulanabilir.

Senkretizm kelimesinin Batı için ifade ettiği anlam İslam dini için kabul edilemez. Şöyle ki, Hıristiyanlık ve Yahudilik tarihi süreçte Helen ve Roma gibi bağdaştırmacı iki medeniyetin etkisinde kalmıştır.221 Rönesans ve Reform ise ayrı yönde bir zorlama ile bu dinleri değişime itmiştir. Bu değişim konsiller vasıtasıyla dinin temel kaynaklarına ve inanç esaslarına kadar etki etmiştir.222 İslam bu tarz bir senkretizasyon yaşamamıştır. Müslümanlar özellikle Abbasi, Endülüs ve Osmanlı dönemlerinde farklı kültürlerle iç içe yaşamışlar, Eski Yunan, İran - Hint kültür ve medeniyetlerini tanımışlardır. Anadolu’nun ve Balkanların fethi ile yerli mitolojik-mistik unsurlar ile birçok mahalli ve yabancı unsur Türk halk kültürüne ve dindarlığına girmiştir.223 Sihizm ve bazı heteredoks tarikatlarda temelde kültürel etkileşimin birer ürünüdürler.224 Fakat bu hiçbir zaman Batı’da olduğu gibi dinin temel kaynakları ve inanç esaslarına etki etmemiştir. Burada kavramların Batı orijinli olması dolayısıyla bir yanılgıya düşülmektedir. Yine, senkretizm kavramının “kültürleşme sürecini” anlattığı

      

217 Ocak, A. Yaşar, Türk Sufiliğine Bakışlar, İletişim Yay. İst. 2005, s. 18. 

218 J. D. Waardenburg, agm, s. 145. 

219 Atay, age, s. 110. 

220 Su, age, s. 57. 

221 Su, age, s. 54. 

222 Kant’tan sonra Hıristiyanlıkta ciddi bir dönüşüm yaşanmıştır. Özellikle II. Vatikan Konsili, Roma ile başlayan Hıristiyanlığın senkretikleşme sürecini hızlandırmıştır. Bkz. Davutoğlu, Ahmet, “Bunalımdan Dönüşüme Batı Medeniyeti ve Hıristiyanlık”, Divan İlmi Araştırmalar Dergisi, S. 9, 2000, s. 27, 28. 

223 Günay, Ünver, “XV. Yüzyıl Osmanlı Toplumunda Sosyo-Kültürel Yapı, Din ve Değişme”, EÜSBED, S. 14, 2003, s. 27. 

224 Carsten Colpe, agmd, s. 226. 

unutulmamalıdır. İslam dini Allah tarafından gönderilirken elbette içerisinde yaşanılan toplum dikkate alınmıştır. Fakat İbrani dinlerde var olan bazı unsurların İslam’da da olması onu senkretik yapmaz. Çünkü benzer öğeler bir kültürleşme sürecinin sonucu değildir. Halk dini ve Alevilik ise süreç içerisinde oluştuğu için senkretiktir denebilir.

Hıristiyanlık ve Yahudilik yaşadıkları tarihi sürece bağlı olarak senkretik bir din konumuna gelmiştir.225 İslam dini ise, temel kaynakları Kur’an’ın bozulmamış olması ve kuvvetli hadis geleneğinden dolayı senkretik değildir. Fakat Müslüman toplumlar dinin kaynağından uzaklaştığında, başka din ve kültürlerin tesirinde kalmışlar, resmi dinin onaylamadığı bir kısım inanç ve ritüelleri benimsemişlerdir. Halk dindarlığı kavramı da çoğu zaman bu etkileşim sonucu ortaya çıkan öğeleri anlatmak için kullanılmaktadır.

Müslümanlar fetih, göç, ticaret gibi sebeplerle başka din ve kültürlerle etkileşim yaşamıştır. Bazen bu kültürlerden bazen de kendi eski dinlerinden resmi dinde olmayan inanç ve pratikleri dini yaşantılarına ilave etmişlerdir. Bunlar dinin şiddetle karşı çıktığı şeyler olabileceği gibi sessizce onaylayacağı şeylerde olabilir. Senkretizm bu zıtlıkların bir arada olmasıdır.