• Sonuç bulunamadı

A. Satın Alma Hakkının Kullanılması

2. Hakkın Kullanım Şekli

TTK m. 208 düzenlemesinde, pay ve oy haklarının %90’ına sahip olan hâkim şirketin haklı sebeplerden birisine neden olan davranışlarda bulunan azınlığın paylarını satın

514 Karababa, s.173; Orak Çelikboya, s.159-160. Karababa, satın alma hakkının kullanılması için

hak düşürücü sürenin düzenlenmesi gerektiğini ileri sürmektedir, bkz. Orak Çelikboya, s.173. Çelik, hakkın mahkeme aracılığıyla kullanılması gerektiğini ileri sürdüğünden yazarın mahkemeye başvurulduğu sırada haklı sebeplerin olması gerektiğini kabul ettiği ileri sürülebilecektir, bkz. Çelik, s.223.

515 Akın, Çıkarılma, s.14; Tütüncü, s.230-231. 516 Türk Ticaret Kanunu Madde 208 Gerekçesi, s.80.

alarak satın alma hakkını kullanabileceği düzenlemiştir. Hâkim şirketin satın alma hakkını tek taraflı beyanla mı yoksa mahkeme aracılığıyla mı kullanacağı ise ifade edilmemiştir.

Satın alma hakkının gerekçesinde ise açık bir şekilde hakkın kötüye kullanımının özellikle pay bedellerinin ödenmemesi tehlikesinin engellenmesi amacıyla, satın alma hakkının kullanılmasına yönelik kararın mahkemeye bırakıldığı düzenlenmiştir. Hakkın kullanımı için mahkemeye başvurulabileceğine dair madde lafzındaki ifade ise Adalet Alt Komisyonu tarafından çıkarılarak sadece satın alınacak pay bedellerinin belirlenmesi için TTK m.202/2’ye atıfla yetinilmiş olup517 madde bu şekliyle kanunlaşmıştır.

Düzenlemenin bu şekilde kanunlaşması sonucunda doktrinde hakkın mahkeme aracılığıyla mı yoksa tek taraflı bir satın alma beyanı ile mi kullanılacağı tartışmaları ortaya çıkmıştır.

Doktrindeki ilk görüş TTK’da bu yönde açık bir düzenleme olmaması, TTK m.202/2’ye yapılan atfın sadece pay bedellerinin hesaplanmasına yönelik olması nedeniyle, hakkın tek taraflı bir satın alma beyanıyla kullanılabileceği yönündedir.518 Bu görüşü savunan

bazı yazarlar ise, madde gerekçesindeki düzenlemeden “hakkın mahkeme aracılığıyla kullanılması” ifadesinin çıkarılmasını da gerekçe göstermektedir.519

Diğer görüş ise, madde lafzında böyle bir koşula yer verilmese dahi düzenlemenin gerekçesi ve atıf yapılan TTK m.202/2 hükmünde pay bedellerinin tespiti prosedürünün

517 Türk Ticaret Kanunu Madde 208 Gerekçesi, s.80; Okutan Nilsson, Topluluk, s.441;

Kendigelen, Gerekçe, s.337.

518 Kendigelen, İlk Tespitler, s.192. Kendigelen, hakkın tek taraflı bir satın alma beyanıyla

kullanılabileceğini belirtmekle beraber hükme açıklık getirilmesi gerektiğini de ifade etmektedir, bkz. Kendigelen, İlk Tespitler, s. 192. Göktürk ise, hakkın kullanımı için mahkemeye başvurma zorunluluğu olmadığını ifade etmekle beraber herhangi bir gerekçe göstermemiştir, bkz. Göktürk, Sorumluluk, s.44. Tütüncü ise pozitif düzenleme karşısında hakkın tek taraflı satın alma beyanıyla kullanılabileceğini ve hakkın yenilik doğuran bir hak olması nedeniyle beyanın azınlık pay sahiplerine ulaşmasıyla sonuç doğuracağını ileri sürmektedir, bkz. Tütüncü, s.252-253. Yazar, aynı zamanda hakkın hâkim şirket tarafından yapılacak bildirimi üzerine kullanılarak bildirimin azınlığa ulaşması ile payların mülkiyetinin hâkim şirkete geçtiğini ileri sürmektedir, bkz. Tütüncü, s.266-276. Çelik, hakkın kullanılmasına ilişkin bir görüş belirtmemekle birlikte hakkın kullanımına ilişkin düzenleme getirilmesini ileri sürmektedir, bkz. Çelik, s.256-257.

mahkeme kararına bağlı olmasından hareketle satın alma hakkının mahkeme aracılığıyla kullanılması gerektiğini ileri sürmektedir.520

Bu görüşü savunan Karababa ise, TTK m.202/2’ya yapılan atfın sadece pay bedellerinin belirlenmesiyle sınırlı olduğunu ifade etmekle beraber hakkın kullanımı için ön şart olarak düzenlenen haklı sebeplerin tespitinin ancak mahkeme tarafından yapılabileceğini ileri sürmektedir.521

Bu görüşü savunan bazı yazarlar ise mahkemeye müracaat koşulunun kaldırılmasının, satın alma hakkının hâkim şirket tarafından kötüye kullanılmasına ve bu durumun da azınlık pay sahiplerinin mağdur olmasına yol açabileceğini; bu nedenle azınlık pay sahiplerinin korunması açısından mahkemeye müracaatın sürece dâhil edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.522

Kanun koyucunun satın alma hakkının nasıl kullanılacağına ilişkin bir düzenlemeye yer vermemesi kanaatimizce büyük bir eksikliktir.523 Zira maddede hakkın kullanılmasına

ilişkin sayılabilecek tek düzenleme TTK m.202/2 hükmüne atıf olup yapılan atıf ise pay bedellerinin belirlenmesiyle sınırlıdır. Doktrindeki tartışmalara son verilmesi, düzenlemenin her iki görüş çerçevesinde yorumlanabilecek olması ve uygulamanın belirlenmesi açısından öncelikle hükme açıklık getirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. SerPK m.27/3 uyarınca, TTK m. 208’de düzenlenen satın alma hakkı halka açık anonim şirketler bakımından uygulama alanı bulmayacağından satın alınacak pay bedellerinin de borsa değeri olmayacaktır, dolayısıyla pay bedellerinin belirlenmesi ile sınırlı olsa dahi mahkemenin sürece dâhil olması gerekmektedir. Bununla birlikte, azınlık pay sahiplerinin korunması, haklı sebeplerin somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin

520 Çelik, tartışmalara değinmeksizin ve herhangi bir gerekçe göstermeksizin hakkın mahkeme

aracılığıyla kullanılması gerektiğini ileri sürmektedir, bkz. Çelik, s.255-257. Akın Sunay ve

Bilgili/Demirkapı ise madde lafzını eleştirerek farklı bir sonuca varılabileceğini ifade etmektedir, bkz. Akın Sunay, s.103; Bilgili/Demirkapı, s.137. Okutan Nilsson ise madde metninden “mahkemeye müracaat” ibaresinin kaldırılmasının hakkın kullanılma usulünde mahkeme koşulunun kaldırılması şeklinde yorumlanması için yeterli olmadığını ileri sürmektedir, bkz. Okutan Nilsson, Topluluk, s.442. Aynı yönde bkz. Karahan/Giray, s.156.

521 Karababa, s.173-176.

522 Yeşiltepe, s.155; Akın, Çıkarılma, s.13; Okutan Nilsson, Topluluk, s.442; Akın Sunay, s.103;

Şener, s.177.

tespit edilmesi ve hâkim şirketin satın alma hakkını kötüye kullanmasının önüne geçilmesi amacıyla, satın alma hakkının mahkeme aracılığıyla kullanılması gerektiği kanaatindeyiz.

Tarafların anlaşarak bir pay devri sözleşmesi ile payları devretmeleri ise her zaman mümkün olabilecektir.

a. Davanın Niteliği

Satın alma hakkının kurucu yenilik doğuran bir hak olduğunu çalışmamızda daha önce ifade etmiştik.524 Katıldığımız görüş uyarınca ise, satın alma hakkının kullanımı için

açılacak dava da yenilik doğuran bir dava olacaktır.525

Öğretide ise bir davanın yenilik doğuran bir dava olarak kabul edilebilmesi için kanunda açıkça ilgili yenilik doğuran hakkın dava aracılığıyla kullanılabileceğinin düzenlenmesi gerektiği ileri sürülmektedir.526

HMK527 m.108/2 inşai davayı, “bir inşai hakkın dava yoluyla kullanılmasının zorunlu

olduğu hallerde inşai dava açılır” şeklinde düzenlemektedir.528 Madde lafzı, inşai davanın

sadece kanunla düzenlenen haklara yönelik kullanılabileceğini açıkça düzenlememekte olup “hakkın dava yoluyla kullanılmasının zorunlu olmasını” esas almıştır. Dolayısıyla, kanunda açıkça yenilik doğuran bir hakkın dava yoluyla kullanılması düzenlenmese dahi hakkın dava yoluyla kullanılmasının zorunlu olması halinde inşai dava açılabilecektir.529

Satın alma hakkının kullanılabilmesi için haklı sebeplerin varlığı aranmış olup azınlığın korunması ve hakkın kötüye kullanılmasının önlenmesi amacıyla haklı sebeplerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için ise mahkemeden karar alınması

524 Bkz. yuk. Birinci Bölüm, I, C.

525 Aynı görüşte bkz. Okutan Nilsson, Topluluk, s.442; Karabab, s.174; Akın Sunay, s.102; Orak

Çelikboya, s.153.

526 Satın alma hakkının tek taraflı beyan ile kullanılabileceğini ileri süren yazarlar bu görüşü de

gerekçe olarak ileri sürmektedir, bkz. Tütüncü, s.252.

527 RG. 4.2.2011, S.27836.

528 Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema: Medeni Usul Hukuku, 4. Baskı,

Ankara 2018, s.303; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 7035, 7101 ve 7145 Sayılı Kanunlarla Yapılan Değişiklikler Nazara Alınarak Gözden Geçirilmiş 6. Bası, İstanbul 2018, s.211-212.

gerekmektedir. Aksi bir durum maddenin amacına da aykırılık teşkil edecektir. Bu nedenlerle de satın alma hakkının kullanılması için hâkim şirket tarafından açılacak davanın yenilik doğuran bir dava olduğu kanaatindeyiz. Bununla birlikte, kanun koyucu tarafından hükme açıklık getirilmesi yönündeki görüşümüzü burada da tekrarlama ihtiyacı duymaktayız.

b. Taraflar, Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tezimiz kapsamında satın alma hakkının mahkeme aracılığıyla kullanılması gerektiği kabul edilmektedir530, bu nedenle azınlık pay sahiplerinin paylarının satın alınmasına yönelik açılacak davanın taraflarının kimler olduğu ve davanın hangi görevli ve yetkili mahkemede görüleceğinin tespit edilmesi gerekmektedir.

Davacı sıfatı satın alma hakkının sahibi olan hâkim pay sahibine aittir. Yukarıda belirtildiği üzere, satın alma hakkının hâkim teşebbüs tarafından da kullanabileceğini kabul etmiştik.531 Dolayısıyla hâkim pay sahibi konumunda olan şirket, gerçek kişi,

dernek, vakıf veya diğer kişiler tarafından da kullanılabilecektir.532 Satın alma hakkının

birlikte hâkimiyet yoluyla kullanılması hâlinde davacı sıfatı birlikte hâkimiyeti kullanan pay sahiplerine ait olacaktır. Bu durumda bu pay sahipleri arasında HMK m.59 uyarınca zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olacaktır. Aksi takdirde, pay ve oy hakkı eşiğinin aşılması söz konusu olmayacak ve satın alma hakkı kullanılamayacaktır.533

Davanın hangi pay sahibine yöneltileceği de incelenmelidir. Satın alma hakkının kullanılabilmesi için açılacak davanın haklı sebeplerden en az birisinin varlığı gerekmekte olup bu nedenle satın alma hakkının haklı sebebe yol açan eylemlerde bulunan azınlık pay sahibine, haklı sebebe yol açan birden fazla pay sahibi mevcutsa bu

530 Bkz. yuk. Üçüncü, Bölüm, II, A, 2. 531 Bkz. yuk. Üçüncü Bölüm, I, B, 2.

532 Orak Çelikboya, s.154. Karababa ise davacının hâkim şirket olacağını ifade etmekle birlikte

hakkın gerçek kişiler veya şahıs toplulukları tarafından da kullanılabileceğini ileri sürmektedir, bkz. Karababa, s.168, 174. Çelik ise davacıyı “hâkim pay sahibi” olarak nitelendirmekle beraber hakkın yalnızca hâkim şirket tarafından kullanılabileceğini kabul etmektedir, bkz. Çelik, s.224, 256.

pay sahiplerine yöneltilmesi gerekmektedir.534 Birden fazla davalının bulunması halinde dava arkadaşlığı söz konusu olacaktır.

TTK m.4/1-a uyarınca, TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılacak olup TTK m.5/1 uyarınca ise ticari davalara asliye ticaret mahkemeleri bakmakla görevlidir. Dolayısıyla, satın alma hakkının kullanılması için açılacak davanın asliye ticaret mahkemelerinde açılması gerekmektedir. Asliye ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise, asliye hukuk mahkemesi bu davaya asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacaktır.

HMK m.14/2 uyarınca, pay sahipleri arasındaki uyuşmazlıklarda şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkeme kesin yetkilidir. Satın alma hakkı ile birlikte hâkim pay sahibi diğer pay sahibi veya pay sahiplerinin paylarını satın alarak onları ortaklıktan çıkarmak amacıyla dava açtığından davanın şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, bu yerde asliye ticaret mahkemesi olmaması halinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesine açılması gerekmektedir.535 Dolaylı

hâkimiyet halinde de hâkim pay sahibinin hedef şirkette dolaylı pay sahipliği olması nedeniyle yetkili mahkemenin şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkeme olduğu kanaatindeyiz.536

7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun537 ile TTK’ya eklenen madde 5/A ile birlikte

“Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması” dava şartı olarak düzenlenmiştir. Zorunlu

arabuluculuk kurumu sadece konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalar için getirildiğinden satın alma hakkının kullanılması için öncelikle zorunlu arabuluculuk kurumuna başvurulmasına gerek olmadığı kanaatindeyiz.

534 Okutan Nilsson, Topluluk, s.155; Orak Çeliboya, s.139-143, 155; Tütüncü, s.206. 535 Karababa, s.174; Orak Çelikboya, s.156-157.

536 Aynı görüşte bkz. Orak Çelikboya, s.156. 537 RG. S.30630, 19.12.2018.