• Sonuç bulunamadı

Hadislerle İstidlale Yönelik Geçersiz İtirazlar

BÖLÜM 3: ŞÎRÂZÎ’YE GÖRE DELİLLER VE İSTİDLALLER ÜZERİNDE

3.2. Hadislerle İstidlale Özel İtirazlar

3.2.5. Hadislerle İstidlale Yönelik Geçersiz İtirazlar

3.2.5.1. İstidlal Edilen Hadisin Metniyle İlgili Geçeriz İtirazlar

Ayet ve hadis metinleriyle istidlal eden müstedile karşı muterizin yöneltebileceği soruları/itirazları zikretmiştik. Bu geçerli itirazlar yanında Şîrâzî, bir de müstedilin deliline zarar vermeyecek türden geçersiz itirazların varlığından bahsetmiştir. Bu geçersiz itirazlar başlığı altında, Mâlikîlere ait itirazların yanında çoğunlukla Hanefîlerin manevi inkıtâ adını verdiği metin tenkidi yöntemi ele alınmıştır. Bu yönteme göre, şayet haber-i vâhid bir rivâyet kendisinden daha kuvvetli bir delille çelişiyorsa ya da rivâyetin râvîlerinde rivâyete zarar verecek derecede bir kusur bulunuyorsa bu rivâyet Hanefîlerce ihticâca uygun görülmez.660 Şîrâzî’nin senede yönelik zikrettiği geçerli itirazlara bakıldığında, bu itirazlarla Hanefîlerin manevi inkıtâ anlayışındaki râvîlerle ilgili kriterlerin uyuştuğu görülür. Metin tenkidiyle alakalı konular ise Şîrâzî tarafından geçersiz kabul edilmektedir. Bununla birlikte geçersiz kabul edilen itirazların yalnızca manevi inkıtâ ile sınırlı olmadığı da görülür. Bu bağlamda Şîrâzî’nin hadis metinleriyle istidlale yönelik zikrettiği geçersiz itirazlar ve bunların cevapları şu şekildedir:661

a) Haber-i vahidleri kabul etmediğini söyleme: Bu itiraza, haber-i vahidin hüccet olduğu söylenerek cevap verilir.

b) Umumü’l-belva olan bir konudaki haber-i vahidin kabul edilmeyeceğini söyleme: Bu itiraza, haber-i vahidin her durumda hüccet olduğu ve umumü’l-belva konuda da haber-i vâhidin mümkün olduğu söylenerek veya hasmın bu şarta aykırı olarak amel ettikleri haber-i vahidler ileri sürülerek karşılık verilebilir.

c) Haber-i vâhid olan rivâyetin fıkhî kıyasa aykırı olduğunu söyleme: Bu itiraza, haber-i vahidin her durumda hüccet olduğu ve kıyasın hükme istidlal yoluyla delalet etmesine karşın haber-i vahidin sarahaten delalet ettiği söylenerek karşılık verilebilir. Ayrıca itiraz sahibinin bu itiraza kendi uymadığı durumlar varsa bunlar ileri sürülerek de cevap verilebilir.

660 Serahsî, Usûl, I, 364.

661 Şîrâzî, el-Mülahhas, I, 420-432. Şîrâzî’nin geçersiz kabul ettiği bu itirazlar, yalnızca Hanefîler tarafından

kullanılmamaktadır. Bunlar arasında özellikle umumü’l-belvada olan, genel prensiplere aykırı olan ve nassa ziyade içeren haber-i vâhidlerin kabul edilmeyeceği itirazları Hanefilere aittir (Serahsî, Usûl, I, 341, 368; II, 82). Haber-i vahidin kökten reddi Râfizîlere atfedilirken haber-i vahidin kıyasa aykırı olması durumunda kıyasın önceleneğini söyleyenler ise bazı Mâlikîler olarak karşımıza çıkmaktadır. Mâlikî olan Bâcî ise bu itirazın bazı Mâlikîlerce kullanıldığını ancak bunun rivâyete zarar veremeyecek geçersiz bir itiraz olduğunu ifade etmektedir. (Bâcî, el-Minhâc, s. 88-89).

d) Haber-i vâhid olan rivâyetin kıyasu’l-usule aykırı olduğunu söyleme: Bu itiraza, haber-i vâhidlerin asıllara muhalif hüküm barındırmadığı söylenerek ya da hasmın bu şarta kendisinin riayet etmediği durumlar ileri sürülerek cevap verilebilir. e) Haber-i vâhid olan rivâyetle Kur’an nassına ziyade yapılamayacağını, bunun

nesih olduğunu söyleme: Müstedil bu itiraza, nassa ziyadenin kendisine göre nesih sayılmadığını söyleyip gerekçelendirerek cevap verebilir. Ayrıca söz konusu lafzın nass oluşu men’ edilebileceği gibi hasmın bu şarta uymadığı durumlar da ileri sürülebilir.

Bu itirazların yöneltilmesi durumunda müstedilin ilk görevinin, kendisine göre haber-i vâhidlerin her durumda aslî delil olduğunu söylemesi ve tartışmayı haber-i vâhidlerin her durumda hüccet oluşu meselesine nakletmesidir. Bu intikâl işlemi, yerinde de geçtiği üzere inkıtâ sayılmamaktadır. Zira burada tartışmanın konusu değiştirilmiş değildir; aksine tartışılan konu için zemin oluşturulmaktadır. Ayrıca Şîrâzî her ne kadar bu itirazları geçersiz kabul etse de, bu itirazların sahipleri şayet kendileri bu şartlara riayet etmezlerse, müstedilin bu itirazları muterize yöneltmesinin sahih olacağını ifade etmiştir. Buna göre Şîrâzî bir hanefînin bir şâfiîye, umumü’l-belva olan bir konuda haber-i vâhidle istidlal etmesi sebebiyle itiraz yöneltmesini geçersiz itirazlar kapsamında değerlendirmiştir. Ancak bir şâfiînin, umumü’l-belva bir konuda haber-i vâhidle istidlal etmesi durumunda bir hanefîye bu itirazı yöneltmesi sahihtir. Zira bu, hasmın kendi kabul etmediği bir yöntemle istidlalde bulunduğunu söyleyerek itiraz etme anlamına gelir ki bu sahih bir itirazdır.662

3.2.5.2. İstidlal Edilen Hadisin Senediyle İlgili Geçersiz İtirazlar

Şîrâzî, hadislerin senedine yönelik geçerli itirazlar yanında bir de cedelde tarafların başvurduğu ancak aslında hadisin senedine zarar vermeyecek vasıfta geçersiz itirazlardan da bahsetmiştir. Bu itirazların bir kısmı râvînin makbul olmayan bir şekilde ta’n edilmesiyle, bir kısmı râvînin kendi rivâyetiyle uyumsuz tutumuyla, bir diğer kısmı da rivâyetin Rasûlullâh’a (s.a.s.) aidiyetiyle ilgilidir. Bu geçersiz itirazları ve bunlara verilebilecek olan cevapları kısaca şu şekilde zikredebiliriz:663

662 Şîrâzî, el-Mülahhas, I, 433.

a) Zikri geçen ta’n sebeplerinden birisi söylenmeksizin hadisin zayıf olduğunun söylenmesi: Bu itiraza, hadis ulemasının bir hadisin reddedilebilmesi için red sebebinin de zikredilmesi gerektiğine dair ifadeleriyle cevap verilir.

b) Geçersiz bir sebeple râvînin ta’n edilmesi: Bu itiraza, zikredilen sebebin bir ta’n sebebi olmadığı söylenerek cevap verilir.

c) Selefin seneddeki bir râvîyi ta’n ettiğinin söylenmesi: Bu itiraza, bir râvînin sika olması durumunda selefin bu râvî hakkındaki olumsuz ifadelerinin o râvînin rivâyetlerine zarar veremeyeceği söylenerek cevap verilir.

d) Râvînin kendi rivâyet ettiği hadisi inkâr ettiğinin söylenmesi: Bu itiraza, şayet kendi rivâyet ettiği hadisi inkâr eden râvîden bu rivâyeti sika bir râvî rivâyet etmişse, bu durumda inkâr eden râvînin bu rivâyeti unutmuş olabileceği söylenerek cevap verilir.

e) Râvînin kendi rivâyet ettiği hadisle amel etmediğinin söylenmesi: Bu itiraza, bu durumun hadisle ameli engellemeyeceği, zira râvînin unuttuğu için, tevilinde hata ettiği için ya da başka bir rivâyeti daha uygun gördüğü için bu rivâyetle ameli terk etmiş olabileceği söylenerek cevap verilir.

f) Rivâyetin mevkuf olduğunun söylenmesi: Bu itiraza, söz konusu rivâyetin doğrudan Rasûlullâh’tan (s.a.s.) da nakledildiği, mevkuf olan rivâyetin ise o râvînin fetvası olduğu söylenerek cevap verilir.

g) Râvînin hadis metnine hadisten olmayan ifadeler kattığının iddia edilmesi: Bu itiraza, hadisin metninin zahirine göre hadisteki tüm ifadelerin Rasûlullâh’a (s.a.s.) ait olduğunun anlaşıldığı, bunun aksini söyleyen kişinin zahir olana muhalefet ettiği söylenerek cevap verilir.

h) Hadisteki kimi lafızların yalnızca tek sahabeden nakledildiğinin ve ziyadenin hadisin aslından olamayacağının söylenmesi: Bu itiraza, söz konusu lafızların yalnızca o sahâbînin bulunduğu bir ortamda söylenmiş olmasının ya da yalnızca bu râvînin o ifadeleri duymuş olmasının mümkün olduğu söylenerek cevap verilir. i) Rivâyetlerde yer alan “sünnet şu şekildeydi” gibi ifadelerin Rasûlullâh’ın sünnetini mi yoksa başka sahâbîlerin uygulamalarını mı ifade ettiğinin bilinmediğinin söylenmesi: Bu itiraza, mutlak olarak “sünnet” denildiğinde bununla Rasûlullâh’ın (s.a.s.) sünnetinin kastedildiği söylenerek cevap verilir.

j) Râvî olan sahâbînin “Rasûlullâh (s.a.s.) şunu emretti/yasakladı” gibi ifadelerde bulunması durumunda, onun Rasûlullâh’ın sözünün delaletini yanlış anlamış olma ihtimalinin olduğunun söylenmesi: Bu itiraza, lafızların delaletinin dilsel bir mesele olduğu ve râvînin de o dile hâkim olduğu söylenerek cevap verilebilir.