• Sonuç bulunamadı

IV. Kavramlar

IV.3. Sünnet Kavramının Tanımı

IV.3.5. Hadisçilere Göre S-n-n Kavramının Anlamı

Sünnet lafzı hadis usulünün yanısıra kelam ve fıkıh usulü alanlarında da kullanılan bir kavramdır. Bu kavram farklı alanlarda kullanılmasına karşın her bir alanın ona yüklediği anlam birbirinden farklılık arz etmektedir. Mesela Kelam ve Arap dili sahalarında ihtisas sahibi olan Hintli alim Süleyman en-Nedvî’ye göre hakikatte sünnet, Rasûlullâh (s.a.s.)’a ait amellerin tevârüsen aktarılması hadisesidir. Bunu ise amel-i

145 Humeydî, Ebubekir Abdullah b. ez-Zübeyr İsa b. Ubeydullah el-Kureşî (v. 219/834), el-Müsned, I-

II, thk. ve thrc. Hasan Selim Esed ed-Dârânî, Dâru’s-Sakâ, Şam 1996, hadis no: 824, II/50-51; İbn Hıbbân Ebû Hâtim Muhammed b. Hıbbân b. Ahmed et-Temîmî (v. 354/965), es-Sahîh, I-XIII, thk. Şuayb el-Arnaût, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut 1414/1993, hadis no: 3308, VIII/101-102. Müslim’in mezkûr hadisi bab başlığı olarak kullandığı ve bu babla alakalı iki rivâyete yer verdiği tespit edilmiştir. Rivâyetler için bk. Müslim, İlim, 15, 16, hadis no: 1017, 2674, IV/2059.

146 İlgili eserlerde sünnetin teşrî değeri hakkında fıkıh usülcülerinin birçok değerlendirmesi

bulunmasına rağmen muhaddisler ve hadis usulcülerinin bu konu hakkındaki fikirlerine ve yaklaşımlarına yeterince değinilmediği görülmektedir. Özellikle muhaddislerin bu konuyla ilgili genel yaklaşımlarına objektif bir şekilde vakıf olabilmek için en azından hadiste otorite kabul edilen eserlerin bilhassa “Kitâbu’s-sünne” başlığı altındaki babları ve hadisleri analiz edilmelidir. Hadis külliyatında mevcut olan mezkûr bab başlığının tahlil edilmesi; detaylı bir araştırma, yoğun bir gayret ve fazla mesai ile ayrı bir çalışma gerektirecek niteliktedir. Bu çalışmada ise teşrî ve sünnet kavramlarının otorite kabul edilen hadisçiler perspektifinden mezcedilerek nasıl değerlendirildiğini bilmek elzem bir durum olarak görülmektedir. Daha detaylı bir şekilde ele almak gerekirse sünnetin kısımlarından biri olan takririn teşrî fonksiyona sahip olup olmadığı ya da hangi ölçüde ve ne boyutta etkin olduğunun anlaşılabilmesi ile ilgili herhangi bir kaynakta varlığını tespit edemediğimiz otorite olan muhaddislerin sünnet ve teşrî hakkındaki yaklaşımlarıyla ilgili değerlendirmede bulunularak analiz ve sentez ile söz konusu olabilecektir. Problematik olarak değerlendirilen mevzunun izaha kavuşturulması, muhaddislerin sünnet hakkındaki fikirlerini ortaya koyan bab başlıkları ve bu bab başlıkları altında yer verdiği hadislerin niçin o bölüm altında bulunduğu ile ilgili bir değerlendirme gerektirmektedir.

147 Malik b. Enes b. Malik el-Esbahî el-Medenî (v. 179/795), el-Muvatta, I-VIII, thk. Muhammed

Mustafa el-A’zâmî, Müessesetü Zâyed b. Sultan Âli Nihyân, Ebû Zabî 1425/2004, Kader, 1, hadis no: 3338, V/1323.

mütevâtir olarak isimlendirmektedir148. Bütün branşların sünnete yükledikleri müşterek

anlamlar ise şöyle özetlenebilir: Sünnet, Rasûlullâh (s.a.s.)’la ilgili şeyleri kapsamaktadır ve O (s.a.s.)’nun izini takip etmek anlamına gelmektedir149.

Hadis usulü literatürü diğer branşlardan soyutlanarak incelendiği zaman tek bir branşın içinde dahi sünnet kavramının aynı mefhumları haiz olmadığı görülmektedir. Ancak genel itibarıyla hadis literatüründe sünnet, hadis ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır150. Bu yönüyle hadis usulcülerinin zihninde yer alan sünnet, fıkıh

usulcülerinin zihin dünyalarında yer alan sünnetten farklılaşmaktadır. Bu başlık altında her bir alimin görüşüne ayrı ayrı vermek yerine sünnetin teşrî ile alakası dikkate alınarak şöyle bir sonuca varılabilir: Hadis usülcüleri sünneti daha geniş bir satha yaydıkları için sünnet kabul edilen alan, aynı zamanda kendisine uyulması gereken O (s.a.s.)’nun teşrî vazifesinin nihâî sonucu olarak tealluk eden birçok söz ve pratiği151

kapsamaktadır ve her biri şer’î bir vasfa sahip olduğu için uyulması elzem olan hususlardır.

Hadis alimlerinin çoğu, Rasûlullâh (s.a.s.)’ın sünnetini risâlet öncesini kapsayacak şekilde tanımlarlar. Onlara göre sünnet, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kavil, fiill ve takrirleri; fizikî özellikleri ve ahlâkî vasıfları; risâlet öncesi ve sonrasını kapsayan tüm sîretidir152. İbn Receb el-Hanbelî, Şerhu ileli’t-Tirmizî adlı eserinde sünnet yerine

“metin” kavramını, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in kavil, fiill ve takrirleri; fizikî özellikleri ve ahlâkî vasıfları olarak nakledilen şey olarak zikretmektedir. Böylece onun metin ile nakledilen sünneti kastettiği düşünülmektedir153. Nurettin Itr muhaddislerin sünnetle

alakalı yaklaşımları hakkında bilgi verirken onların Rasûlullâh (s.a.s.)’ın fizikî ve ahlâkî vasıflarını da sünnete dahil ettiklerini, ancak fıkıh usulcülerinin bu vasıfları sünnetin medlulüne dahil etmediklerini zikretmektedir154. Kavramsal olarak sünnetin fıkıhçılar

148 Süleyman en-Nedvî (v. 1953), Tahkîki ma’ne’s-sünne ve beyânu’l-hâceti ileyhâ, Matbaatu’s-

selefiyye, Kahire 1377, s. 18.

149 Murteza Bedir, “Sünnet” DİA, I-XLIV, TDV yayınları, İstanbul 2010, XXXVIII/150.

150 Cezâirî, Tahir b. Salih b. Ahmed ed-Dımaşkî (v. 1338/1919), Tevcîhu’n-nazar ilâ usûli’l-eser, I-II,

thk. Abdulfettah Ebû Ğudde, Mektebetü’l-Matbûâti’l-İslâmiyye, Halep 1416/1995, I/40.

151 Pratik ifadesiyle fiil ve takrirlerinin tamamı kastedilmektedir.

152 İbn Hacer, Ahmed b. Ali Ebu’l-Fadl el-Askalânî (v. 852/1448), Fethu’l-bârî bi şerhi sahîhi’l-

Buhârî, I-XIII, thk, Abdulazîz b. Abdullah b. Bâz, numaralandıran: Muhammed Fuâd Abdulbaki,

tahric: Muhibbuddin el-Hatîb, Dâru’l-Marife, Beyrut 1379/1959, XIII/245.

153 İbn Receb el-Hanbelî, Zeynuddin Abdurrahman b. Ahmed b. Receb el-Bağdâdî, ed-Dımaşkî el-

Hanbelî (v. 795/1392), Şerhu ileli’t-Tirmizî, I-II, thk. Hemmâm Abdurrahîm Saîd, Mektebetu’l- Menâr, Ürdün, ez-Zerkâ, 1407/1987, I/156.

arasında yaygınlıkla kullanılmasına rağmen muhaddislerin bu kavramdan daha fazla hem mütekaddim hem de müteahhir dönemde hadis lafzını kullanmayı tercih ettikleri hakkında da bilgilendirmede bulunmaktadır155. Bu bilgilerden hareketle muhaddislerin

zihin dünyalarında sünnet kastedildiği zaman şer’e tealluk eden ve kat’î bağlayıcılık yönü olan ile bi’set öncesi ve sonrası tüm sîreti kapsaması ve Rasûlullâh (s.a.s.)’ın tüm özelliklerini haiz olması yönü ağır basan hadisin nüanslarının olduğu sonucu çıkarılabilir.

İbn Hacer sünnetle ilgili tanımlamasını, Kirmânî’nin “Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı tutunun”156 ayetinde geçen ip ile istiâre yoluyla Kitap ve sünnetin kastedildiği

değerlendirmesine yer verdikten sonra zikretmektedir. Kirmânî’nin anlayışı ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapmadan sünneti tanımlamaya gitmesi onun Kirmânî’nin anlayışını benimsediğini düşündürmektedir. Buradan hareketle en meşhur muhaddislerden olan İbn Hacer’in sünneti, kendisine sımsıkı tutunulması zorunlu olan ve kurtuluş vesilesi olarak telakki edilmesi gereken bir olgu olduğunu düşündüğü söylenebilir157.

Hadis usulcüleri, sıhhati bakımından mütevatir158 olarak kabul edilen sünnetin

hüküm koyma fonksiyonuna sahip olduğu konusunda hem fikirdirler. Ancak haber-i vahidin teşrî fonksiyonuna sahip olması meselesi ihtilaflı bir konudur159.

Hadis usulcülerine göre usul ölçütleri esas alınarak sahih olduğu düşünülen bir hadis dini hüküm koyma160 fonksiyonuna sahiptir.