• Sonuç bulunamadı

2.3. Enerji Konusunda Yerel Kurumsal Yapılar

2.3.3. Hükümet Programlarında Enerji

Hükümetlerin, TBMM’nden güvenoyu alarak geçerli olduğu dönem içinde yapacakları çalışmaları bildirdikleri Hükümet Programları’nda geçmişten günümüze kadar enerji konusunun nasıl gündeme getirildiği incelendiğinde, 1923 yılından başlayarak 1935 yılına kadar ilk önceliğin üke savunması ve tarım koruma önlemlerinin olduğu görülmektedir. 1931 yılında maden kanununun değiştirilmesi ve maden işletilmesine mani olan usul ve resimlerin ıslah edilmesi amacının dışında enerji ile

ilgili somut bir ifadenin olmayışı henüz sanayileşme sürecine geçiş yapılmadığına işaret etmektedir.

1935 yılında ilk defa sanayileşme vurgusu yapılmış ve bundan sonraki dönemdede madencilik sektöründe yapılacak iyileştirmeler üzerinde durulmuş, özellikle dış piyasalardan gittikçe artan talebi karşılayabilmek için kömür madenlerinin ihracat rakamlarını artırılabilmesi için yapılacak işlemler üzerinde durulmuştur. Petrol arama işlemlerinin devam ettirilebilmesi için gerekli olan maddi imkânların olmadığı belirtilmiş fakat sondajların artırılacağı ve Maden Tetkik Arama Enstitüsünün teçhizatını ve elemanlarını amaca hizmet edebilecek şekilde organize edileceği belirtilmiştir.

Denk bütçe ve devletçilik politikaları mihmalinde 1939 yılında oluşturulan 12. hükümet programında ticaret ve sanayi işlerini gören İktisad Vekâleti yalnız sanayi ve maden işleri ile meşgul olmak üzere bırakılmış iç ve dış ticarete ait vazifeler toplanarak (Ticaret Vekâleti) teşkil edilmiştir.

Liberal iktisat ilmi vurgusu ilk defa 13.Hükümet programında belirtilmiş, iktisadi cephenin kuvvetlendirilebilmesi için gerekli görülmüştür. İktisadi anlamda devletin çektiği darlığın giderilebilmesi için tarım sektörü üzerinde durulmuştur.

14. Hükümet programında ekonomik anlamda ülke genelinde yaşanan sıkıntılara ek olarak kömür arzının taleple doğru orantılı artmadığı, ülke genelinde kömür ihtiyacının tatmin edilemediği ve yardımcı tedbir olarak linyit kaynaklarını daha esaslı işletebilmek için gerekli önlemlerin alındığı belirtilmiştir.

15. Hükümet programında kalkınmayı sağlayabilmek için sanayileşme hareketinin yeni imkan ve şartlardan faydalanarak geliştirilmesi, ülkenin çeşitli yerlerinde bulunan kömür kaynaklarının işletilerek büyük enerji santrallerinin inşa programının bir an evvel hayata geçirilmesinin amaçlandığı vurgulanmaktadır.

16. Hükümet programında su gücünden ve linyitten elektrik enerjisi elde etmenin milli endüstrinin en verimli şekilde devamı için gerekli olduğu belirtilmiştir. Milli gelirin yükseltilebilmesi için büyük bir servet kaynağı olarak görülen kömür havzasının genişletilebilmesi için gerekli teçhizatla donatılması hedeflenmektedir.

20. Hükümet dönemine kadar geçen sürede enerji konusuna dair herhangi bir öncelik belirtilmemiş, bu dönemde yakıt ve petrol işlerinin Hükümet tarafından çözülecek işler olduğu belirtilmiştir. 21. Hükümet döneminden 26. Hükümete kadar aynı söylemler devam etmiş 1954 yılında 21. Hükümet döneminde köylere elektrik ulaştırma hedefi vurgulanmıştır.

1961 yılında 26. Hükümet programında hidroelektrik santralların iktisâdi verimlilik esaslarına göre kurulması, barajların sulama ve enerji istihsâli maksatlarına uygun tesislerle tamamlanması, tamamlanan her tesisin bir an evvel işletmeye açılması suretiyle istihsâlin çoğaltılması başlıca hedef olarakbelirtilmiştir.

27. Hükümet programında ilk defa yer alan %7 ekonomik büyüme hedefi sanayinin gelişmesine bağlı tutulmuş, enerji talebinin karşılanabilmesi için de enerji kaynaklarımızın aranıp bulunması ve işletilmesi hususunda Maden Tetkikve Arama Enstitüsünün verimli, etkin kullanımı vurgusu yapılmıştır.

30. Hükümet programında 1965 yılında Demirel tarafından TBMM’de yapılan konuşmada, “Petrol politikamızın temeli, memleketin petrol ve petrol ürünleri ihtiyacının bir an önce tamamen milli kaynaklarımızdan karşılanması, petrol ithalâtı yüzünden dışarıya ödenmekte olan büyük meblağların tasarrufu ve Türkiye’nin kısa zamanda ham ve işlenmiş petrol ile petrol ürünleri ihraç eden bir ülke haline gelmesidir. Bu hedefleri gerçekleştirmek amacıyla, petrol kaynaklarımız; milli menfâatlerin gerektirdiği bütün tedbirler alınarak, geliştirilecektir.Petrol rezervlerinin tespiti, aranması, üretimi, nakli, işlenmesi ve dağıtımı gibi fâaliyet alanlarına yeterli ve verimli yatırımlar yapılması teşvik edilecektir.İşlenmiş petrol ithal etmemek ham petrolü ise menfâatlerimize en uygun, pazarlarda satın alabilmek için yeni bir milli rafineri kurulacaktır.Petrol Kanununun uygulanmasında, tespit edilen güçlükler giderilecek, vuzuhsuz noktalara açıklık verilecek, ekonomimize en yararlı hale getirilecektir. Petrol Dairesi, görevini tam ve eksiksiz yapacak şekilde takviye edilecektir.Yerli üretimimiz milli ihtiyaçları karşılayacak seviyeye ulaşıncaya kadar, ithal etmek zorunda kalacağımız hampetrol, mümkün olan en uygun fiyatlarla satın alınacaktır.Petrol sanayii artıklarının değerlendirilmesi için Petrol Kimya ve suni gübre endüstrisi yatırımlarına öncelik verilecektir. Petro-boru hattının inşaatı, kısa zamanda tamamlanarak, karayolu taşımasıyla sınırlanmış bulunan yerli petrol üretimimiz, süratle artırılacaktır.İşletme ve satışta, Devletle özel teşebbüsün yanyana bulunduğu petrol sanayiindeki teşekküllere şart ve imkân eşitliği sağlanacaktır”(Demirel,1965), enerji hedefleri bu şekilde sıralanmıştır.

33. Hükümet programında, enerji ve tabii kaynaklar konusunda reform yapılması hedefi yer almıştır. Bu reformlar: (Erim,1971)

“Enerji sorunu içinde bulunduğu dağınıklıktan kurtarılacak yeni bir düzene konulacaktır. Bu amaçla uzun vadeli bir enerji plan ve programı hazırlattırılacaktır. Enerji politikası öncelikle öz kaynaklarımıza dayandırılacaktır.

Petrol kaynaklarının arama ve işletilmesinde Anayasaya uygun olarak yeni bir politika uygulanacaktır. Bu konuda ihtisaslaşmış devlet kuruluşuna öncelik verilecektir.

Petrolde üretimden alınan devlet payı ve başkaca vergilerin bütün dünyada uygulanan düzeye ulaştırılması sağlanacaktır.

İthal malı ham petrolün de fiyat yönünden en uygunlarını elde etmek için sınırlayıcı hükümlerin kaldırılması sağlanacaktır.

Ulusal petrol sanayiinde Petrol Ofisi, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına bağlanacak, Türkiye'de ana depo satış işleri devletleştirilecek ve bu yeni ulusal örgüt eli ile yapılacaktır.

Yakıt kullanılmasında ulusal çıkarlarımıza en uygun plan ve program hazırlatılacaktır.

Linyit üretimi ve dağıtımı devlet eliyle yapılacaktır. Devlet kuruluşları tarafından meşgul olunmayacak kadar küçük linyit yataklarının devlet eliyle yapılacak işletme projelerine göre madenci teşebbüsler eliyle işletilmesi sağlanacaktır.

Maden aramaları bugünkü dağınık ve kontrolsüz düzenden kurtarılacak Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) ihtisas kuruluşları haline getirilecek aramalar daha etkili kılınacaktır.

Boraks gibi stratejik madenler yurt ekonomisindeki önemine ve yerine göre devletleştirilecek ve herhalde madenlerimiz yabancı etkilerden kurtarılacaktır.

Maden ihracatı devlet ve kamu kuruluşlarınca kontrol edilecektir.

Maden Dairesi hızla yeniden örgütlenecek, maden işlerini etkili biçimde kontrol eden bir örgüt haline getirilecektir.

Ham cevherden çok yarı işlenmiş veya tam işlenmiş maden ürünleri ihracatını sağlayacak tedbirler alınacaktır.

Madencilik yatırımlarının arttırılması, hızlandırılması ve kontrolü için gerekli tedbirler sağlanacaktır.

Türkiye Enerji Kurumu (TEK) dışında kalan belli başlı elektrik üreten şirketlerin bu örgüte bağlanması için gereken tedbirler alınacaktır.

Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) ilerde kurulacak Devlet Proje Ofisinin çekirdeğini teşkil edecek ve bu amaçla statüsü en kısa zamanda düzenlenecektir” şeklindedir.

45. Hükümet programında 1973 yılında meydana gelen petrol fiyatlarındaki ani yükselişlerin dış ödemeler açığını artırdığı ve enflasyonu tetiklediği üzerinde durulmuştur. Çözüm olarak enerji ve maden konularında gelişmelerin

hızlandırılabilmesi için Devlet tarafından tespit edilen esaslar çerçevesinde özel kesime yatırım ve işletme hakkı verilebileceği belirtilmiştir. Enerjinin, sanayileşmenin, kalkınmanın ve medeniyetleşmenin can damarı olduğu vurgusu yapılmış, başta kömür hidrolik, petrol olmak üzere doğal gaz, nükleer, güneş ve jeotermal potansiyelinden yararlanabilmek için tesislerin kurulacağı belirtilmiştir.

50. Hükümet programında özelleştirme ve yabancı sermayeyi ülkeyi çekebilmek için gerekli olan altyapı hizmetlerinin gerçekleştirilmesi üzerinde durulmuştur. Enerji politikaları da bu bağlamda değerlendirilerek ele alınmıştır. Doğalgaz boru hatları, termik santraller, hidroelektrik santraller ve rafinerilerin işletim kapasitesine yapılacak yatırımlarla enerji talebini karşılamak hedeflenmiştir.

54. Hükümet programında enerjinin kesintisiz ve emniyetli sağlanması hedefi vurgulanmış, devlet elinde bulunan maden işletmelerinin özelleştirilmesi gündeme getirilmiştir.

58. Hükümet Programı’nın enerji ile ilgili kısmı sürdürülebilirlik konusuna ve enerji-çevre uyumuna önem verildiği izlenimi vermektedir.

“Arz ve kaynak güvenliği ve çeşitliliğini sağlamak, ülkenin bu alandaki yatırım ihtiyacını belirlemek ve ihtiyaç duyulan enerjinin ekonomik ve güvenilir olarak temin edilebilmesi için uzun dönemli stratejiler ve politikalar geliştirilecektir” denilerek sürdürülebilir enerji tanımının maliyet ve arz güvenilirliği unsurlarına değinilmekte, elektrik üretim maliyetlerinin, kayıp-kaçak oranlarının, verimsiz kullanımlarının düşürülmesine yönelik çalışmaların sürdürüleceği belirtilmektedir.(WEB_21).

Sürdürülebilir enerji kavramının bir diğer unsuru; çevre ile ilgili olarak da: “Çevrenin bir değer ve maliyet unsuru olduğu dikkate alınarak, enerji dönüşüm işlemleri sırasında ortaya çıkan kirleticiler titizlikle kontrol edilecek ve çevrenin korunması amacıyla, temiz enerji kaynakları ve dönüşüm teknolojisinden yararlanılacaktır” denilerek sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine önem verileceği vurgulanmaktadır(WEB_22).

59. Hükümet Programı 14.03.2003-29.08.2007 tarihleri arasını kapsamakta, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Meclis’e sunulmuştur.

59. Hükümet Programı’nda ise “Hükümetimizin enerji politikasının temelinde ulusal çıkarlarımızı koruyarak enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak, serbest rekabete dayalı bir enerji piyasası oluşturmak ve duyarlı olduğumuz çevreyi ve insan sağlığını korumak bulunmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’yi bir enerji köprüsü

haline getirebilmek için hükümetimiz azami çaba içinde olacaktır” denilerek sürdürülebilir enerji kavramının üç ana unsurunun birlikte altı çizilmektedir (WEB_23). 59. Hükümet Programının bir önceki programdan farkı ise “çevreci nükleer enerji” kavramının ortaya atılarak bu konuda çalışmalar yapılacağını belirtmiş olmasıdır.

29.08.2007-06.07.2011 yıllarını kapsayan dönemde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 60. Hükümet Programında; “enerji politikasının temel amacını, rekabetin oluştuğu şeffaf bir piyasa ekonomisi ile artan nüfusumuzun ve hızla gelişen ekonomimizin enerji ihtiyacının sürekli, kaliteli, güvenli ve uygun maliyetlerle temin edilmesi” olarak açıklamıştır.

Enerji politikasında ana unsur, enerji arz güvenliği olarak tanımlanmıştır. Elektrik üretim ve dağıtımında özel sektör katılımının sağlanması, rekabetin oluştuğu işleyen bir piyasanın oluşturulması, tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilmesi ve enerji üretiminde azami oranda iç kaynak kullanarak ithalata bağımlılığın azaltılması temel öncelikler olarak sayılmaktadır.

Bu dönemde enerji sektöründe, yatırımcıya, tüketiciye ve ilgili kesimlere güven veren, belirsizlik içermeyen bir ortam oluşturulacak denilerek özelleştirme çalışmaları üzerinde durulmuştur.

Düzenlenmiş işleyen piyasa yapısını oluşturmak için başlatılmış olan çalışmalar hızla tamamlanacak, öngörülebilirlik sağlanacak ve özel sektörün yatırım yapmasının önündeki engeller kaldırılacaktır denmektedir.

Aynı zamandaalternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi için çalışmalar yapılacağı vurgusu yapılmıştır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından azami şekilde istifade etmek ve uygulamaları yaygınlaştırmak için yapılan çalışmalara devam edileceği belirtilmektedir.

60. Hükümet Programında da nükleer enerji konusu gündeme getirilmiş ve Enerji kaynaklarımıza nükleer enerjinin de eklenmesi için gerekli hukuki çalışmaların hızla sonuçlandırılacağı, özel sektörün bu alandaki yatırımlarının destekleneceği belirtilmiştir.

06.07.2011 tarihinden günümüze kadar uzanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 61. Hükümet Programında ise, cari açık üzerinden enerji konusu gündeme getirilmiştir. Cari açığın yapısal nedenlerinden kabul edilen enerjide dışa bağımlılık ve enerji ithalatı faturasının nasıl düşürüleceği üzerinde durulmuş, enerji arz güvenliğini sağlamak için alternatif enerji politikalarının neler olacağı açıklanmıştır.

“Enerjide dışa bağımlılığın yüzde 74'ler seviyesinde olduğu ülkemizde, petrol ve doğal gazın neredeyse tümü, kömürün ise beşte biri ithal edilmektedir. Bu nedenle uluslar arası enerji fiyat hareketleri Türkiye'nin cari açığını doğrudan etkilemektedir. Cari açığın GSYH'ya oranı 2008 yılında yüzde 5,7 iken 2010 yılında yüzde 6,5 olarak gerçekleşmiştir. Enerji fiyat etkisinden arındırıldığında ise bu oranlar sırasıyla yüzde 1,8'e ve yüzde 4'e gerilemektedir.

Son yıllarda birçok ülkenin enerji politikası; iklim değişikliği, düşük karbon ekonomisi, enerji ihtiyacının talep tarafı önlemler ile karşılanması üzerine inşa edilmekte, enerji politika dokümanları bu ifadeleri içeren cümlelerle başlamaktadır. Enerji ihtiyacının en ucuz maliyetlerle karşılanması sürekli olarak karşılanması temel bir insan hakkıdır (TMMOB,2012:19).

Özellikle son dönemlerde hızlı büyüyen ve yüksek teknolojiye dayalı sektörlerin girdi kullanımındaki dışa bağımlılığı, cari açıktaki artışın bir diğer nedenidir.Cari açığı daha düşük seviyelere indirmek ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının artırılmasına ve nükleer santrallerin kullanılmasına yönelik başlatılan çalışmalara kararlılıkla devam edilecektir” denmektedir. 61. Hükümet Dönemine kadar yapılan çalışmaların, elektrik enerjisi üretim kapasitesinin oluşturulmasına, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine, üretim ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesine yönelik olduğu vurgulanmıştır. Kayıp-kaçak oranları üzerinde durulmuş, özelleştirmenin bu sorunu 2015 sonuna kadar uygun seviyelere çekeceği öngörülmüştür.

Cari açığı daha düşük seviyelere indirmek ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının artırılmasına ve nükleer santrallerin kullanılmasına yönelik başlatılan çalışmalara kararlılıkla devam edileceği belirtilmiştir.