• Sonuç bulunamadı

Özelleştirme Uygulamaları Açısından Enerji

2.3. Enerji Konusunda Yerel Kurumsal Yapılar

2.3.6. Özelleştirme Uygulamaları Açısından Enerji

Türkiye’de enerji sektöründeki değişmelerin ve gelişmelerin temel özelliği kamusal hizmet açısından özelleştirme uygulamaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak sadece enerji sektörüne özgü olmayıp tüm alt yapı hizmetlerinde gözlemlenebilen özelleştirme süreci, kamu hizmeti kavramının alt yapı hizmetleri alanından tasfiyesine yol açmakta, alt yapı hizmetleri üretimi ve sunumu özel hukuk alanına ait meta üretimi haline dönüşürken, alt yapı hizmetlerinden yararlanan vatandaşlar da tüketiciler olarak değerlendirilmektedir (Erdoğdu, 2004: 97).

“Reform” örtmecesi altında sürdürülen ve yalnızca enerjide değil, diğer alt yapı hizmetlerinde de yaşanan özelleştirme sürecinin kuramsal dayanakları, yeni liberal düşünce okullarına dayanmaktadır (Friedman, 1982:Hayek, 1960). 1980’lerden bu yana liberalizasyon ve rekabete açılma adı altında sürdürülen ve hükümetlerin ve enerji bürokrasisinin tartışmasız bir gereksinim olarak sundukları özelleştirme, teknik etkinlik açısından özelin kamuya üstünlüğü ampirik olarak kanıtlanabilmiş olmadığı halde (Pollitt, 1995; Huffschmid, 2003), sektörde etkinlik ve verimlilik sağlanması gerekçeleri ile savunulmaktadır (Bayliss, 2001; Energy Information Administration, 1996; Zenginobuz ve Oğur, 1999). Bu savların arkasında ister Friedman’ın temsil ettiği Chicago ekolü, ister Hayek’in temsil ettiği Avusturya ekolü, isterse de Buchanan’ın temsil ettiği Virginia ekolü olsun (Taylor, 1999: 1-33), bütün yeni liberal yaklaşımlar aynı sonuca varmaktadır:

Kamu etkin değildir. Kamu verimsizdir.

Kamu, ‘ortak yararı’ sağlayamaz. ‘Ortak yarar’, kendi çıkarları peşinde hareket eden bireylerin yararlarını maksimize etmeleri ile sağlanır.

Gerçek piyasalardaki kusurlar, fiyat farklılıklarının yönlendireceği giri- şimcilerin kar maksimizasyonları ile giderilir.

Devlet girişimcilerin sahip oldukları bilgiye sahip olamaz ve merkezileşmiş planlı hizmet üretimi kaynakların optimum dağılımını sağlayamaz vb.

Çözüm olarak geliştirilen yöntem kamusal çıkar bulunan hizmetlerin üretimini ve teminini özel sektöre bırakmak, “ortak yarar” ın sağlanmasını piyasanın görünmeyen eline emanet etmek olarak görülmektedir.

Gelişmişülkelerin yaptıklarıözelleştirmeler ve piyasa kurulları; gelişmişpiyasalarda piyasa mekanizmalarının işlediği bir iklimde altyapının kamu tarafından yapılmasının ve işletilmesinin faydalarından milli sanayinin ve ekonominin güven verici bir ortamda yararlanmasınıtamamladığı, bilişim ekonomisine geçişin eşiğinde, kalkınma açıklarıbulunmadan, büyük enerji açıklarısöz konusu olmaksızın, özelleştirilen tesislerin büyük çoğunluğunu satın almaya veya ihaleleri yüklenmeye iç piyasa şirketleri ve bankaların gücünün bulunduğu bir ortamda kamunun geri çekilmesi şeklindedir(Şirin, 2009: 5).

Türkiye gibi faiz dışı fazlayı sağlamak için kamu gelirlerini ipotek altına aldırmış olan ülkelerde kamunun yeni yatırım yapacak ya da mevcut yatırımlarda iyileştirmeler yapacak kaynağa sahip olamaması veya bütçe kısıtı savları özelleştirme uygulamalarını desteklemiştir. Örneğin, Türkiye’de yıllık %8’lik elektrik enerjisi talep artışını karşılayabilmek için gerekli olan 3-4 milyar ABD Doları tutarındaki yatırımın, ancak liberal bir elektrik piyasasında yabancı sermayenin ilgisini çekebileceği gerekçe olarak gösterilmektedir (World Bank,2002).Önümüzdeki 10 yıl için yapılan elektrik talep projeksiyonları, yıllık ortalama %6 oranında büyüyen ekonomimizin elektrik ihtiyacının karşılanabilmesi için, aynı dönemde 50 milyar dolarlık bir yatırım gerektiğini ve bu yatırımın 20 milyar dolarının ilk beş yılda, kalan 30 milyar dolarlık bölümünün ise ikinci beş yılda yapılmasının kaçınılmaz olduğunu göstermektedir (Şahin,1994).

Özelleştirmenin, özellikle de ulusal ve kamusal nitelik taşıyan alt yapı hizmetlerinin özelleştirilmesinin, bir diğer nedeni küreselleşmenin mimarlarının, çok

uluslu şirketlerin bu hizmetlerin sermayeye açılması talepleri olarak da görülmektedir. Aynı zamanda Türkiye’de elektrik enerjisi sektörünün serbestleştirilmesi Avrupa Birliği Topluluk Müktesebatın’a uyum hedefi çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Sektörde gerekli reformların yapılmasınıteminen, kamu mülkiyetindeki elektrik işletmelerinin yeniden yapılandırılmasısuretiyle elektrik enerjisi üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesi gerçekleştirilecektir. Elektrik enerjisi üretim ve dağıtım varlıklarının zamanında ve başarılı bir şekilde özelleştirilmesi, serbestleştirmenin sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır (WEB_25).

Sektörün özelleştirilmesinin diğer gerekçeleri şunlardır:

Gerek sektörde yatırımların borçlanma yoluyla finanse edilmesi ve çoğu zaman yatırımların zamanında bitirilememesi sonucunda oluşan finansman maliyetlerindeki artışların, gerekse kamu elektrik tesislerinin teknolojik geriliği nedeniyle oluşan yüksek üretim maliyetlerinin tarifelere yansıtılması sonucunda enflasyonun körüklenmesi,

Ülkemizde kişi başına tüketilen elektrik miktarının dünya ortalaması ve diğer ülkeler seviyesinin gerisinde kalması,

Kamu işletmeciliğinden kaynaklanan aşırı istihdam ve politik müdahaleye açık örgüt yapısı,

Kamunun fiili durum itibariyle tekel konumunda bulunması ve bu konum nedeniyle politik baskının da etkisiyle teknik gerekçelerden çok keyfi olarak ve bütçeye gelir sağlamak amacıyla fiyatları çok yüksek tutması ve dolayısıyla sanayinin rekabet gücünün olumsuz etkilenmesi, bazen de yine politik kaygılarla fiyatların gereğinden düşük tutularak işletmelerin yatırım gücünün düşürülmesi, olarak sayılmaktadır(Şirin, 2009: 4-5).

1980’li yıllara kadar büyük ölçüde dikey olarak entegre edilmiş bir kamu tekeli olarak var olan elektrik enerjisi sektörü, 2001 yılında 4628 sayılı Elektrik Piyasası Yasası ile elektrik sektöründe özelleştirmenin ve liberal sektör yapısının yeni çerçevesi çizilmiş, kamusal hizmet olmaktan çıkartılan elektrik enerjisi alınıp satılan bir mal olarak tanımlanmıştır (WEB_26). Kamu hizmeti olarak elektriğin üretimi ve dağıtımı devlet tarafından üstlenilmiş ve istisnai olarak da imtiyaz sözleşmeleri ile özel sektöre gördürülmesi yoluna gidilmiştir (Erdoğdu,2004:102).

1970 yılından beri 1312 sayılı kanun ile faaliyetlerini sürdürmekte olan Türkiye Elektrik Kurumu(TEK), sektörde özelleştirme uygulamalarının başlatılması amacıyla,

Bakanlar Kurulu'nun 12.08.1993 tarih ve 93/4789 tarihli kararıyla, Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş.(TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.(TEDAŞ) unvanlı iki ayrı iktisadi devlet teşekkülü (İDT) halinde ikiye bölünerek yeniden teşkilatlandırılmıştır (Özdemir,2009:4).

Bakanlar Kurulu’nun 05.02.2001 tarih ve 2001/2006 sayılı kararı ile TEAŞ, 233 sayılı “Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında KHK”nin 3.maddesine göre; üçe bölünmüş ve Türkiye Elektrik İletim A.Ş.(TEİAŞ), Elektrik Üretim A.Ş.(EÜAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ) unvanları altında üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü olarak yapılandırılmıştır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 2004 yılında yayınladığı Strateji Belgesi doğrultusunda, 4046 sayılı Kanun kapsamında kamuya ait elektrik dağıtım şirketlerinin %100 oranındaki hissesinin, blok olarak satış yöntemi ile özelleştirilmesini, buna paralel olarak da şirketlerin faaliyet alanında bulunan mevcut dağıtım hat ve tesisleri ile bunların işletilmesi için varlığı zorunlu diğer taşınmazların mülkiyetinin TEDAŞ’ta bırakılarak, işletme haklarının ilgili özel sektör şirketlerine verilmesini kararlaştırmıştır.