• Sonuç bulunamadı

A. Federal Yüksek Mahkeme Kanun Tasarısının Biçimsel Açıdan Ġncelenmes

4. Karar ve Hüküm Verme Usulü

Federal Yüksek Mahkeme kanun tasarısının 12. maddesi, mahkemenin ne Ģekilde çalıĢacağını açıklamaktadır. Buna göre, anayasa davası görüleceği zaman, mahkeme baĢkanı toplantı yapmak üzere üyeleri uygun bir vakit için oturuma davet eder. Oturum süresi yedi günü aĢamaz. Her bir üyeye davanın metni ve gerekçesi gönderilir. Kanun tasarısının 12/1. Maddesi, mahkemenin oluĢabilmesi için üyelerin üçte birinin hazır bulunmasını Ģart koĢmaktadır. Buna göre, kanun tasarısı, 2005 tarih ve 30 sayılı Federal Yüksek Mahkeme Kanununun 5/1. Maddesinden yer alan oturum Ģartına burada yer vermemiĢtir.

Karar ve hükümlerin nasıl verileceğine gelince, bu konuyu kanun tasarısının 12. Maddesi Ģu Ģekilde açıklamaktadır;

1- Kararlar oturuma katılan bütün üyelerin ittifakıyla veya çoğunluğun sağlanmasıyla verilir.

2- Eğer dava, bölgesel ve merkezi hükümet ile vilayetler arasında cereyan ediyorsa, bu durumda karar, hazır bulunan üyelerin üçte ikilik çoğunluğu ile verilir.

3- Eğer dava, kanunların anayasaya uygunluğu veya birinci maddenin a fıkrasına göre Ġslam‟a aykırılık ile ilgiliyse, bu durumda hüküm, üç Ġslam Hukuku uzmanının ittifakıyla verilir.182

Dolayısıyla, davanın konusuna göre, Ġslam hukuku uzmanlarının dörtte üçünün katılımıyla verilir.

182

Aslında Ġslam hukukçuları arasında aynı mezhepte olmalarına rağmen birçok ihtilaf bulunmaktadır. Ġki mezhep olunca acaba durum ne olur? Bu durumda ittifak etmeleri imkansız hale gelir. Özellikle Irak gibi bir yerde bu iki mezhebin bir görüĢ etrafında toplanmaları hiç mümkün görünmüyor. Burada Ġslam hukukunun sabit prensiplerine aykırı olan durumlar ile ilgili davalardan söz edilmektedir. Oysaki Irak‟ta bulunan her iki mezhebin fakih ve alimleri herhangi bir noktada bir araya gelmiĢ değildirler. Kanun tasarısı bu konuda karar verilmesinin Ġslam hukuku üyelerinin dörtte üçlük ittifakına bırakmıĢtır. Üyelerden ikisi ġii diğer ikisi Kürt ve Sünnilerden oluĢuyor. Böyle bir oluĢumun bir konu hakkında ittifak etmesi mümkün değildir.

98

4- Dava, kanunların anayasaya uygunluğu ve 2/1/a-b- fıkralarında ifade edilen özgürlükler, demokrasi ilkeleri ve haklar ile ilgiliyse, burada karar hâkim ve hukuk uzmanlarının dörtte üçlük çoğunluğuyla verilir.

Bize göre, mahkemenin söz konusu davalar ile ilgili karar verebilmesi için bu Ģekilde nitelikli çoğunluk oyunun benimsenmesi isabetli ve doğru bir görüĢ değildir. Bunun sebepleri Ģu Ģekilde açıklanabilir;

i. Bu durum öncelikle kanun tasarısının iktibas edildiği kanuna aykırı bir durumdur. Örneğin 1973 tarih ve 14 sayılı Kuveyt Anayasa Mahkemesi Kanununun 3. Maddesinde; “Hükümler; mahkemede hazır bulunan üyelerin salt çoğunluğu ile verilir” Ģeklinde bir ibare geçmektedir. Öte yandan 1979 tarih ve 14 sayılı Mısır Anayasa Mahkemesi Kanununun 9. maddesi Ģu Ģekildedir: “Hükümler, mahkemede hazır bulunan üyelerin çoğunluğuna göre verilir. Oyların eĢit olması durumunda mahkeme baĢkanının bulunduğu tarafın görüĢü kabul edilir.”

ii. Mahkeme baĢkanının durumu burada dikkate alınmamıĢtır. Oyların eĢit çıkması durumunda mahkeme baĢkanının bulunduğu tarafa öncelik verilmesi gerekirdi. Bu düzeltilmesi gereken önemli bir eksikliktir.

iii. Kararların verilmesinde söz konusu oranlarda bir çoğunluğun Ģart koĢulması hem taraflar hem de üyeler açısından birtakım sıkıntılar oluĢturmaktadır. Mahkeme bu durumda hüküm verme konusunda bir iç tartıĢmaya itilmiĢ olmaktadır. Bu durum mahkemeyi halkın gözünde küçük düĢürmektedir. Sonuç olarak, siyasi partiler, Ġslam hukukçuları ve hukuk uzmanları aracılığıyla mahkemenin kararlarına dâhil olabilir. Mahkemenin bütün kararlar için tek bir ölçü belirlemesi gerekir. Hazır bulunan üyelerin üçte ikilik katılımı, eĢitlik durumunda ise mahkeme baĢkanının bulunduğu tarafın görüĢü tercih edilmelidir. Böylece yargılama usulü kanunu ilkelerine uyulmuĢ olur ve gereksiz tartıĢmaların oluĢmasına yol açılmamıĢ olur.

5- Federal Yüksek Mahkeme‟nin vermiĢ olduğu hüküm ve kararların bağlayıcılığı.

Federal Yüksek Mahkeme kanun tasarısının 13. maddesinde bu durum Ģöyle açıklanmıĢtır; Federal Yüksek Mahkeme‟nin vermiĢ olduğu karar ve hükümler kesin olup bütün kurum ve kuruluĢlar için bağlayıcıdır. Eğer hüküm herhangi bir kanun veya düzenlemenin anayasaya uygun olmadığı hakkındaysa, bunun 15 gün içerisinde

99

Resmi Gazete‟de yayınlanması gerekir. Eğer hüküm bu yöndeyse, yayın tarihinden itibaren söz konusu kanun veya düzenleme iptal edilmiĢ sayılır.

Üzerinde ittifak edilen nadir durumlardan biri de Federal Yüksek Mahkeme kararlarının bağlayıcılığıdır. Bu karar ve hükümler kesin olup uygulanması gerekir. Bu karar ve hükümler devletin bütün organlarını, federal, bölgesel, merkezi kurum ve kuruluĢları bağlayıcıdır.

Bu, esasında 2005 tarihli anayasanın 94. maddesine dayanır: “Federal Yüksek Mahkeme‟nin karar ve hükümleri kesin olup bütün organlar için bağlayıcıdır.”

13. maddeyi 4 baĢlık altında inceleyebiliriz;

i. Kanun tasarısının 13. Maddesinde, sadece karar ve hükümlerinin devletin bütün organları için bağlayıcı olması Ģeklinde bir açıklama yapılmıĢtır. Bu kararların bireyler açısından da bağlayıcı olduğu açıklanmamıĢtır. Bu durumun düzeltilmesi ve daha geniĢ kapsamlı bir ibarenin kullanılması gerekmektedir.

ii. Kanunlar Resmi Gazete‟de yayımlanır. Bu, 2005 tarih ve 30 sayılı Federal Yüksek Mahkeme kanununda da geçmektedir. Kanun tasarısında hükmün 15 gün içerisinde yayınlanması gerekli görülmüĢ, fakat hangi tarihten itibaren yayınlanacağı açıklanmamıĢtır. Bize göre kararın verilmesinde sonraki günden baĢlamak suretiyle on beĢ gün içerisinde bunun Resmi Gazetede yayınlanması gerekir. Böylece on beĢ günlük süre mantıklı bir Ģekilde sayılabilir ve burada bir kapalılık söz konusu olmaz. iii. Kara ve hükümlerin resmi gazetede yayınlanması Ģartı sadece anayasaya uygunluk konulu davalarda söz konusudur. Diğer davalar için Resmi Gazetede yayınlanma Ģartı yoktur.

iv. Kanun tasarısı anayasaya uygunluk konusunda medeni davalar ve ceza davalarını Ģu Ģekilde birbirlerinden ayırmıĢtır:

a) Federal Yüksek Mahkeme‟den çıkan hükme göre, ceza hukukunu ilgilendiren bir kanun anayasaya uygun değilse, bu kanun yok hükmündedir. Geriye dönük olarak iptal edilir.

Mahkeme baĢkanı, Yüksek Yargı Konseyi ve Adalet Bakanlığı‟na, çıkarılan kararın uygulanması için tebliğde bulunur.

100

b) Federal Yüksek Mahkeme‟de dava konusu medeni hukuku ilgilendiren bir kanunun denetimine iliĢkin ise, bu durumda karar, müktesep hakları etkilemez sadece yayınlandıktan sonra geçerli olmaya baĢlar.

Bu Ģekilde kanun tasarısının 14. maddesini incelemiĢ olduk. Buna göre Federal Yüksek Mahkeme ceza hukukunu ilgilendiren anayasaya uygunluk davalarında müktesep hakları göz ardı ederken, medeni hukuku ilgilendiren davalarda müktesep haklar korunmuĢtur. Dolayısıyla, medeni hukuk davalarında, hükümler yayınlandıktan sonra geçerli olmaya baĢlar, geriye dönük bir iĢlem uygulanmaz.

101

SONUÇ

Anayasa mahkemesinin inĢa edilmesi Irak‟ta demokrasinin geliĢimine önemli bir katkıda bulunmuĢtur. Zira bu sayede kanunların anayasal denetimi sağlanmıĢ baĢta yürütme organı yani hükümet olmak üzere devletin bütün organları anayasal denetim altına alınmıĢtır. AraĢtırmanın faydalı olabilmesi için buraya kadar elde etmiĢ olduğumuz sonuç ve tavsiyeleri açıklamayı yararlı buluyoruz.

Bu mahkeme ilk olarak Amerikan yargıç Paul Bremer tarafından hazırlanan Irak Geçici Devlet Ġdaresi Kanunu‟na göre hayatları boyunca göreve devam edecek olan dokuz hâkimin seçilmesiyle kurulmuĢtur. 2005 tarih ve 30 sayılı Kanun ise meclis tarafından değil, Bakanlar Kurulu tarafından çıkmıĢtır. 2005 Anayasasında Federal Yüksek Mahkeme‟nin hâkim, Ġslam Hukuku uzmanı ve hukukçulardan oluĢacağı açıklanmıĢ, üyelerin dağılımı hakkında bir bilgi verilmemiĢtir. Devlet Ġdaresi Kanunun iptal edilip yerine yeni anayasanın kabul edilmesine rağmen Federal Yüksek Mahkeme halen eski düzeniyle iĢlemeye devam etmiĢtir. Üyeler Irak‟ın etnik yapısına göre belirlenmiĢ ve yaĢ sınırları belirtilmiĢ olup bunun dıĢında onların ne Ģekilde tayin edileceklerine dair bir bilgiye yer verilmemiĢtir. Mahkeme BaĢkanı istediği bir kiĢiyi üye olarak atayabilme hakkına sahiptir.

Mahkeme, kurulduğu ilk zamanlar sadece federal mahkeme tarafından verilen davaların temyiz baĢvurusunu alan bir mahkeme görevi yapmaktaydı. Bu ise kanunların anayasal denetimini yapacak olan bir mahkeme için eksiklik sayılan bir durumdur.

93/3. maddeye göre Federal Yüksek Mahkemenin görevlerinden biri de Anayasa maddelerini açıklamaktır. Bu görev aslen Federal Yüksek Mahkeme‟ye verilmemesi gereken bir görevdir. Zira mahkeme üyeleri bir yargı heyeti olup milletvekilleri değildirler. 93. Maddede Federal Yüksek Mahkeme‟nin hüküm ve kararlarının kesin ve bağlayıcı olduğu açıklanmıĢtır. Bu durum aslen anayasaya aykırıdır. Zira maddelerin ifade ettikleri anlamlar zaman içerisinde değiĢiklik gösterebilirler.

Örneğin anayasanın 76. maddesinin yorumunda, bir cumhurbaĢkanı aday gösteren (en büyük parlamento grubu) Ģeklindeki ifadenin ne anlama geldiğini,

102

Federal Yüksek Mahkeme‟nin 28/3/2010 tarih ve 2010/Federal/25 sayılı kararı belirlemiĢtir.

Böylece mecliste 91 koltuk kazanan partinin CumhurbaĢkanı adayı belirlemesinin önü kesilmiĢtir. Mecliste 89 koltuğa sahip olan bir diğer parti ise CumhurbaĢkanı adayı çıkarmıĢtır.

Federal Yüksek Mahkeme, genel yargının üzerinde anayasa davalarına bakan en yüksek mahkemedir. Hak ve özgürlükleri korumanın yanında kendisine verilen yetkiler çerçevesinde farklı mekânlarda bulunan mahkemeler arasındaki davalara bakmakta ve temyiz mahkemesi görevini de yürütmektedir. Örneğin 29/11/2017 tarihinde 2017/130 sayılı davada, Musul mahkemesine bağlı bulunan bir tahkik mahkemesi ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi‟ne bağlı Duhok mahkemesi arasında geçen davaya temyiz mahkemesi sıfatıyla bakmıĢtır. Bu davada iki mahkeme söz konusudur. Bunlardan biri Duhok‟a bağlı Berd ReĢ ilçe mahkemesi diğeri ise BaĢika ilçe mahkemesidir. Davanın konusu ise ayrılan bir çiftin çocuklarının velayeti hakkındadır. Dava Berd ReĢ mahkemesinde görülmekte iken, çocuğun babası ve amcaları yargılama usulünün 382. maddesine aykırı olarak çocuğu zorla alıkoymuĢ ve davanın BaĢika mahkemesinde görülmesini istemiĢtir. BaĢika mahkemesi davanın burada görülmesini kabul etmemiĢtir. Taraflar davanın hangi mahkemede görülmesi gerektiği hakkında kesin bir sonuç elde etmek için Federal Yüksek Mahkeme‟ye baĢvurmuĢlardır. Böylece, dava Federal Yüksek Mahkeme‟ye taĢınmıĢtır. Federal Yüksek Mahkeme, Berd ReĢ mahkemesi Irak Bölgesel Yönetim‟e bağlı olduğundan dolayı bu davaya bakabileceğine yönelik bir karar vermiĢtir. Hâlbuki yargılama usulü kanununa göre bu davada temyiz yetkisi Bağdat‟ta bulunan Temyiz Mahkemesi uhdesindedir.

Bundan dolayı bazı uzmanlar Federal Yüksek Mahkeme‟nin esasen Irak‟ın baĢkenti Bağdat‟ta bulunan Temyiz Mahkemesi‟nin görev alanına müdahil olmaması gerektiğini düĢünürler. Aslına bakılırsa böylesi davaların Federal Yüksek Mahkeme‟de görülmesi uygun değildir.

Federal Yüksek Mahkeme‟nin görevlerinden biri de milletvekili seçim sonuçlarını onaylamak ve parlamento üyelerinin milletvekilliklerinin iptaline yönelik

103

baĢvuruları değerlendirmektir. Bu görevin aslında idari mahkemelere verilmesi gereklidir. Federal Yüksek Mahkeme bu tür iĢlerle ilgilenmemeli daha çok kuruluĢ amaçlarına odaklanmalıdır. Birçok hukukçu, yeni bir Federal Yüksek Mahkeme kanununun çıkarılarak bu yetkinin buradan alınıp idari mahkemelere verilmesi gerektiğini düĢünmektedir.

Ne Anayasa ne de Federal Yüksek Mahkeme Kanunu, anayasaya aykırı olduğuna karar verilen kanunların uygulanmasından doğan zararların tazmin edilmesine yönelik bir açıklama yapmamıĢtır. Federal Yüksek Mahkeme kanununda bunun belirtilmesi gerekmektedir. Bu durum hem adaletin inkâr edilmesi anlamına gelmekte hem de zararların tazmin edilmesi gerektiği ilkesine ters düĢmektedir. Yeni kanunun hazırlanması esnasında bu noktaya dikkat edilmesi gerektiğini düĢünüyoruz.

Anayasa, Federal Yüksek Mahkeme Kanunu ve mahkeme içtüzüğü, mahkeme baĢkanı ve üyelerin görevleriyle ilgili bir suç iĢlemeleri durumunda nasıl hareket edileceği, nasıl bir yargılama süreci izleneceği hakkında bir bilgi vermiĢ değildirler. Nitekim mahkeme baĢkanı ve üyelerine vazife baĢındaki suçlar dâhil olmak üzere geniĢ bir dokunulmazlık yetkisinin verilmesi de beklenemez. Türk hukukunda, Anayasa Mahkemesi üyelerinin iĢlediği suçlarda yargı merciinin yine anayasa mahkemesinin kendisi olduğunu görüyoruz.

Federal Yüksek Mahkeme Kanununda, CumhurbaĢkanı, BaĢbakan ve Bakanlar gibi mahkeme üyelerinin de iĢlediği suçlar hakkında yine bu mahkemenin yetkili olduğuna dair bir maddenin yer alması gerekir.

Irak Anayasası sadece Federal Yüksek Mahkeme üyelerinin, hâkim, Ġslam Hukuku Uzmanı ve Hukukçulardan meydana geleceğini açıklamıĢtır. Bunun dıĢında üyelerin adaylık ve seçimleri, yaĢ sınırlamaları ve görev süreleri hakkında bir açıklama yapılmamıĢtır. Ayrıca Ġslam Hukuku uzmanları ve hukuk uzmanlarının istiĢare amaçlı mı yargı amaçlı mı mahkemede bulunacakları açıklanmamıĢtır. Özellikle Irak gibi onlarca mezhebin farklı görüĢlerle varlıklarını devam ettirdikleri bir yerde Ġslam hukuku noktasında hangi mezhebin takip edileceği açıklanmamıĢtır. Öte yandan Irak‟ta Hristiyanlık, Yahudilik, Sabiilik ve Yezidilik gibi farklı dinler de mevcuttur. Bunlar içerisinden bir dinin diğerlerinden önde tutulması demokrasiye

104

aykırı bir durumdur. Diğer yandan hukukçuların hangi alanda uzmanlaĢmıĢ olmaları gerektiği açıklanmamıĢtır. Bize göre Federal Yüksek Mahkeme Kanununda Ġslam Hukukçularının dıĢarıda bırakılmasına yönelik bir düzenleme yapılmalıdır. Ġran örneği karĢımızda apaçık durmaktadır. Mollaların baskısı vatandaĢların hak ve özgürlüklerini kısıtlayacak bir duruma gelmektedir. Öte yandan Irak‟taki fakihler en ufak bir Ģey hakkında dahi ihtilafa düĢerlerken nasıl olur da bütün meseleleri ittifakla çözüme kavuĢturabilirler.

Federal Yüksek Mahkeme üyeliğine kabul edilecek olan hukukçu adayların uzmanlık alanlarının anayasa hukuku olması gerektiğini düĢünüyoruz. Zira mahkemenin en büyük rolü anayasa bağlamındadır.

Uygulamada olan düzenlemelerin anayasalık denetiminin Federal Yüksek Mahkemeden alınarak Ġdari Mahkemelere verilmesi gerektiğini düĢünüyoruz. Zira bu, 1979 tarih ve 65 sayılı Meclis ġura Kanununun 7/2/d. maddesine göre Ġdare Mahkemelerinin iĢidir.

Çıkarılacak olan Federal Yüksek Mahkeme Kanununda hakimlerin yanı sıra üyelere de yer verilmelidir. Bu kiĢiler devletin yüksek bürokratlarından ya da savcılardan olmalı ve en az yirmi yıl yüksek bürokraside görev yapmıĢ olmalıdır. Zira Federal Yüksek Mahkeme siyasi içerikli önemli görevleri yürütmekte hatta Irak‟ın taraf olduğu uluslararası anlaĢmaları dahi görev alanında barındırmaktadır.

Federal Yüksek Mahkeme için yeni bir kanunun çıkarılması ve bu kanunda 2005 tarih ve 30 sayılı kanunda yer alan eksikliklerin gözden kaçırılmaması gerekir. Örneğin bu meclisten çıkarılması gerekirken bakanlar kurulu tarafından çıkarılmıĢtır. Bu, demokrasi ve kuvvetler ayrılığını esas alan bir devlete yakıĢmayan bir durumdur. Federal Yüksek Mahkeme üyelerin sayısının dokuz ile sınırlı tutulmaması, üyeler arasında savcı, yüksek bürokrat ve anayasa hukukçularının olması gerekir. Ayrıca iki üyenin BaĢkan yardımcısı olarak seçilmesi gerekir. Mahkemedeki yargı iĢlemlerinin aksamaması için birkaç heyetin çalıĢmasına yönelik bir düzenlemenin önü açılmalıdır. Örneğin Türkiye ve Fransa‟da Anayasa mahkemesi iki heyetten oluĢmaktadır. Her bir heyetin baĢkan ve yardımcısı ayrı ayrı yargı iĢlemlerini takip etmektedirler.

105

2005 tarih ve 1 sayılı Federal Yüksek Mahkeme içtüzüğünün 3-4-5-6. maddeleri hem anayasa hem de Federal Yüksek Mahkeme Kanununa aykırıdır. OluĢturulacak yeni kanunda bunun düzeltilmesi, Anayasaya ve Federal Yüksek Mahkeme Kanununa uygun hale getirilmesi gerekir. Anayasanın 14. maddesine göre yargılama baĢvurusu hakkı herkes için kabul edilirken mahkeme içtüzüğü bu hakkı sadece yetkili avukata tahsis etmektedir. Bu ise, maddi durumu uygun olmayan Irak vatandaĢlarının haklarını engelleyen olumsuz bir durumdur. Zira maddi durumu yetersiz vatandaĢlar Federal Yüksek Mahkeme‟ye baĢvuru yapabilecek yetkili avukatlar için yargılama giderlerini ödeyecek durumda değildirler.

Federal Yüksek Mahkeme Kanununda mahkeme baĢkanı ve üyelerin seçilmesi noktasında önemli adaletsizlikler vardır. Kanun tasarısının onaylanmasından önce bu hata ve eksikliklerin giderilmesi gerekir. Bu durumların sebebi ise Ģunlardır;

a) Mahkeme baĢkanı ve üyelerin seçimi yargı ve yürütme organları tarafından ortak olarak yürütülmektedir. Oysaki 2005 tarihli anayasanın 48. Maddesine göre kuvvetler ayrılığı esastır. Dolayısıyla burada böyle bir sürecin iĢletilmesi kuvvetler ayrılığına, yani anayasaya aykırıdır.

b) CumhurbaĢkanı, BaĢbakan ve bakanların, mahkeme baĢkanı ve üyelerin seçiminde söz hakkına sahip olması anayasa aykırıdır. Zira Anayasanın 92/1. maddesine göre Federal Yüksek Mahkeme ekonomik ve idari olarak bağımsızdır. Bu durum mahkemeyi yürütme organlarının esareti altına sokmaya neden olmaktadır.

Görüldüğü gibi Federal Yüksek Mahkeme kanun tasarısında birçok bariz hata vardır. Bunların baĢında ise Irak‟taki parlamentoda temsil edilen etnik ve dini gruplara göre din alimleri ve hukukçulara mahkemede yer verilmesidir. Bu durum anayasanın fırsat eĢitliği ilkesine aykırıdır. Federal Yüksek Mahkeme tam tersine bütün etnik ve dini unsur ayrımlarından uzak tutulması gereken bir kurumdur.

Tezimizde Federal Yüksek Mahkeme için bazı önerileri Ģu Ģekilde sıralayabiliriz:

Halkın temsilcileri olan milletvekillerini, Federal Yüksek Mahkeme kanun tasarısına yeniden bakmalarını ve buradaki bariz hataları düzeltmeye davet ediyoruz. Bu, ancak akademisyenler ile yüksek yargı kurumlarında görev yapan hakimlerden yardım alınarak yapılabilir. Kanun tasarısında baĢta etnik ve dini unsurlara göre üye

106

dağılımı yapmak gibi anayasaya aykırı olan durumların izale edilmesi gerekir. Öte yandan mahkeme baĢkanı ve üyelerin görev süreleri yeniden düzenlenmeli; gerekirse bu konuda CumhurbaĢkanının görev süresi olan sekiz sene örnek alınmalıdır.

Federal Yüksek Mahkeme‟nin mevcut baĢkanı, gerek Arap dünyasında gerekse Irak‟ta bilinen önemli bir anayasa hukukçusudur. Bu konuda kendilerine büyük bir görev düĢmektedir. Öncelikle Federal Yüksek Mahkeme‟nin anayasaya uygun bir Ģekilde tesis edilmesi için elinden geleni yapmalı ve anayasanın en önemli ilkelerinden biri olan kuvvetler ayrılığını korumaya çalıĢmalıdır. Mahkeme içtüzüğü yeniden gözden geçirilmeli ve 2005 tarih ve 1 sayılı Federal Yüksek Mahkeme Kanununda yapılan hatalar burada tekrarlanmamalıdır.

Anayasa hakimleri için daha sıkı Ģartlar getirilmelidir. Bu konuda özel uzmanlık alanı ve yüksek diploma Ģartı konulmalıdır. Anayasa hakimliğine sıradan bir hakim, mahkeme baĢkanı veya yargı heyeti üyesi atanmamalıdır. Zira atamaların yapılmasında gevĢeklik gösterilmesi ileriki zamanlarda mahkemenin bağımsızlığını, hak ve özgürlükleri korumasını olumsuz etkiler.

Hukuk Fakülteleri ve Yargı Enstitülerinde, idare hukuku gibi anayasa hukuku derslerinin de yer alması gerektiğini düĢünüyoruz. Böylece Hukuk Fakültesi öğrencileri hem Irak‟ta anayasa hukuku tarihini, geliĢim ve dönüĢümünü hem de anayasa hukukunun geliĢtiği ülkelerde bunun ne durumda olduğuna dair bilgi elde etmiĢ olurlar. Öğrenciler bir anayasa davasının nasıl görüldüğü, avukat, davalı ve davacılara karĢı nasıl davranıldığı hakkında eğitim görmüĢ olurlar. Bu insanlar bu fakültelerde mezun olduktan sonra bir anayasa davasının nasıl görüleceği hakkında her türlü bilgiyi edinmiĢ olurlar. Bütün bunların sonucunda Ģunu diyebiliriz ki Irak‟ta bir anayasa mahkemesinin bulunması Demokrasi yolunda hak ve özgürlüklerin korunması adına çok önemli bir mesafenin kat edildiği anlamına gelir.

107

KAYNAKÇA

Abbas, Muhammed: Ġhtisas “el Mahkemetul Ġttihadiyyet fi er rakabe ala Dusturiyyetil Kevanin fil Ġrak,”,”FYM ve kanunların anayasal denetimi” Doktora tezi, Bağdat Nehrin Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Bağdat: 2009.

AbdulHalim Kamil, Nebile: “erRakabetul Kadaiiye ala dusturiyyetil Kavanin”,”Yargının Kanunları anayasal denetime tabi tutma görevi”, Darun‟n Nahdal‟l al Arabi 1993.

Abdulkerim Said ve Nedavi, Ethme Vehb, “el kanun el murafeat el medeniyye”,”Medeni Yargılama Hukuku” Bağdat Üniversitesi, 1984.

Abdullah hasen, Ġntisar: “Devrul Mahkemetul ittihadiyyetil ulya fil irak fi himayeti el hukuk ve l huriyyeat”,”Ġnsan Hakları ve Özgürlüklerin Korunmasında FYM‟nin Rolü”: www.isej.net.

Abdurrahman Ali Taha, Faysal: “Takrir el Mesir ve‟l infisal:

www.sudaress.com.

Abdurrahman Muhammed Said: “el Hukmul kedai erkanuhu kavaiduhu ve isdaruhu”,”Yargı kararı, öğeleri kadieleri ve kuralları” darul Halebi, Beyrut, Lübnan, 2011.

Abdusseyyid, Rıfat: “el veciz fi deaava dusturiyye”,”Anayasa Davaları Özeti” Dar‟un Nahda‟l Arabi, Kahire, 2004.

Adil Talip, Musaddık, “el mahkemetul Ġttihadiyyetil Ulya beyne el Vaki en Nezeri ve lntikadat el Mustekbeliyye”,”Bugün ve Yarın arasında FYM” Dar‟us Senhuri, Bağdat: 2018.

Ahmed Zeki, Mahmud, “el hu”kum es sadir fi deava ed dusturiyye asaruhu ve hucciyyetehu ve tenfizuhu”,”Anayasa davalarında verilen bazı kararlar ve bunların uygulanması”, Dar‟un Nahda el Arabiyye, Kahire, 2005.

Ahmed, Abdulfedil Muhammed: “el Mebadiil Kanun fi Zilli enzimetil Mamul biha fi Memleketil erabiyyeti Sudiyye”,”Suudi Arabistan‟da Devletin gölgesinde Uygulanan bazı Hukuk Ġlkeleri” Riyad, 1993.

Belgede Irak Federal Yüksek Mahkemesi (sayfa 108-125)