• Sonuç bulunamadı

C. Kureyş Dışındaki Kabilelerden Öldürülmesi Emredilip de

1. Hâlid b Süfyân b Nübeyh

Hâlid b. Süfyân, Hüzelî kabilesinin başkanı olup394 tam kimliği hakkında kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur. Şöyle ki bazı kaynaklarda “Hâlid b. Süfyân b.

Nübeyh el-Hüzelî”395olarak aktarılırken bazılarında ise “Süfyân b. Hâlid b. Nübeyh

el-Hüzelî el-Lihyânî”396 şeklinde aktarılmaktadır. Muhammed Hamidullah,

Belâzürî’nin “Ensab”adlı eserinde her iki şekilde de geçtiğini dipnotta vermiştir.397 Biz burada İbn Hişâm’ın zikrettiği başlıktaki ismi kullanarak aktaracağız.

Vâkıdî ve İbn Sa’d, onun tam künyesini aktarırken şu kaydı da zikretmeleri “ﻲﻧﺎﻴﺤﻠﻟا ﻢﺛ ﻲﻟﺬﻬﻟا” onun Lihyân kabilesine mensup olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla da diyebiliriz ki Hâlid b. Süfyân, Lihyan kabilesinin lideridir. Doğumu, çocukluğu, gençliği ve ailesi hakkında kaynaklarda her hangi bir bilgiye ulaşamadık. Hâlid b. Süfyân, sinsi bir plan hazırlığının arefesinde iken devamlı teyakkuz halinde olan Hz. Peygamber, onun gerek kendi kabilesinden gerek başka kabilelerden398 kendisi ile savaşmak için adamlar topladığı haberini aldı. Sorunları kökleşmeden çözmeyi kendine şiar edinen Rasûlullah, bu zararlı ve yıkıcı harekete son vermek

gerçek manada Müslüman olmadığı halde Müslümanların ellerinden kurtulmak için böyle bir yalana başvurduğu demektir. Çünkü Furât, esir alındığı sıra Müslüman olduğunu söylemesi üzerine Hz. Peygamber tarafından serbest bırakılmıştı. Yukarıdaki bilgi kabul edildiğinde Hz. Peygamber başta olmak üzere Müslümanların oyuna getirildiği ortaya çıkmaktadır. Ancak biz bu görüşte değiliz. Çünkü yukarıda detaylı olarak aktardığımız Ebû Azze, olayıyla bu olay aşağı yukarı benzer bir hadisedir. Ebû Azze, olayında ikinci kez oyuna gelmeyen Rasûl-i Ekrem, nasıl oluyor da Hendek gibi zor bir savaşta câsûsluk yapan birisinin sözüne itibar ediyor? Burada kanaatimizce bir çelişki vardır.

392 Asrı Çubukçu, “Furât “b. Hayyân”, DİA, XIII, s, 218. 393 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, IV, s, 47-48.

394 Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, s, 460. bu kitapta Hüzeyl, kabilesinin başkanıydı

şeklinde tercüme edilmiştir. Ancak doğrusu tam künyesinden de açıkça anlaşılmaktadır ki “ﻲﻟﺬﻬﻟا” el Hüzelî’dir.

395 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, s, 346. 396 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 31; İbn S’ad, et-Tabakât, II, s, 50.

397 Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, s, 460,906 nolu dipnot 398 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 31; İbn S’ad, et-Tabakât, II, s, 50.

amacıyla Abdullah b.Üneys’i onu öldürmesi için gönderdi.399 Bu olay Hicretten otuz beş400 bir diğer rivayete göre ise elli dört ay sonra Muharrem ayı içerisinde vuku

bulmuştur.401 Yani yaklaşık olarak hicretin üçüncü ve dördüncü yıllarına tekabül

etmektedir.

Hâlid b. Süfyân, bu sırada “ﺔﻧﺮﻌﺑ وأ ﺔﻠﺨﻨﺑ” “Nahle veya Urane” de oturuyordu.402 Bu iki yerleşim yerinin Mekke’nin doğusunda yakın bir yerde olması onun rahat bir şekilde çeşitli entrikalar çevirmesine olanak tanıyordu. Hâlid b. Süfyân’ın karargâh olarak burayı seçmesi zeki birisi olduğunu göstermektedir. Kısaca onun karargâh olarak Mekke’nin doğusunda bulunması Muhammed Hamidullah’ın “İslâm Peygamberi” adlı eserinde belirttiği üzere operasyonunun ne kadar zor ve tehlikeli olduğunu göstermesi açısından yeterlidir.403

Olay kaynaklarda Abdullah b. Üneys’in kendi ağzından şöyle anlatılmaktadır. Hz. Peygamber, beni yanına çağırarak: “Bana ulaşan habere göre İbn Süfyân b.

Nübeyh el-Hüzelî, benimle savaşmak için insanları bana karşı toplamaktadır. O, (şimdi) Nahle veya Urane’de bulunmakta olup git onu öldür.” buyurdu. Bunun

üzerine İbn Üneys: “Ya Rasûlallah! Onun vasıflarını bana söyle ki, bana tarif etki

onu tanıyayım.” 404diyerek Hz. Peygamberden onun hakkında bilgi almak istedi. Bu rivayetten anlaşılmaktadır ki Abdullah b. Üneys onu tanımamaktadır. Bu istek üzerine Hz. Peygamber: “Muhakkak sen onu gördüğünde (O) sana şeytanı

hatırlatacaktır.”405 buyurdu. Devamında da Rahmet Peygamberi: “Seninle onun

arasındaki alamet, işaret senin onu gördüğünde kendinde bir ürperme ve korku hali bulursun.”406 buyurdu. Cesur birisi olan Abdullah b. Üneys, Hz. Peygamber’in bu

tarifi üzerine: “Ya Rasûlallah! Ben hiç kimseden korkmam.” diyerek gerektiğinde aleyhinde bir şeyler söylemek için Rasûlullah’tan izin istedi. Rasûl-i Ekrem, “Harp

399 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 31; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 50; İbn

Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, s, 346.

400 İbn S’ad, et-Tabakât, II, s, 50. 401 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 31.

402 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Sa’d bu yeri Urane olarak vermiştir. Bkz: et-Tabakât, II, s, 50. 403 Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, s, 460.

404 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51. 405 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218.

406 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218. Şu kaynaklarda buna benzer ifadeler kullanılmıştır Bkz: Vâkıdi, el-

Meğâzî, II, s, 31; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140; Zehebî, Târîhu’l- İslâm, II, s, 346.

hiledir” düsturundan yola çıkarak ona dilediğini söylemesi için müsaade verdi.407 Bu izni alan Abdullah b. Üneys, kılıcını kuşanarak Huzâalılara doğru yola çıktı. Olayın devamında İbn Üneys şöyle anlatmaktadır: Urane’ye geldiğim zaman Hâlid b. Süfyân’la arkasında adamlarıyla birlikte yürürken karşılaştım.408 Rasûlullah’ın verdiği tarife göre onu hemen tanıdım.409 Kendisini görür görmez ürperdim410 ve ter döktüm. Ve kendi kendime “Allah Rasûlü ne kadar da doğru söylemiş.” dedim.411 İbn Hişâm’ın verdiği bilgiye göre İbn Üneys, Hâlid b. Süfyân’ın yanına vardığında ikindi namazının vakti girmişti. 412Abdullah b.Üneys: “Onunla aramda meydana

gelecek olan çarpışma/mücadele namazımın geçmesine neden olur korkusuyla namazımı baş işaretiyle yani imayla kıldım.”413dedikten sonra şöyle devam eder: Başımı eğip sonra ona doğru yürümeye başladım. Yanına yaklaştığım zaman Hâlid b. Süfyân: “Bu adam da kim?” diye sordu414 İbn Üneys soğukkanlı bir şekilde: “Senin

namını işiten ve şu Muhammed adındaki kişi için taraftar topladığını duyup da bu

maksatla yanına gelen Araplardan biriyim.”dedi.415 Vâkıdî ve İbn Sa’d ise

“Huzâalılardan bir adam” diye aktarmışlardır.416 Abdullah b. Üneys kendini tanıttıktan sonra Rasûlullah’dan aldığı izinden hareketle: “Muhammed’in şu

sonradan ortaya çıkardığı din bizleri atalarımızın gittiği yoldan ayırdı. Onların yaptıklarını ve akıllarını hafif saydı. Bu sözlerden çok hoşlanan Süfyân b. Hâlid: “ Bana, onun (Hz. Peygamber’i kastederek) yaptıklarını bu şekilde açıkça teşbih ve temsil eden onunla çarpışmayı sevimli ve gerekli gösteren bir kimseyle daha karşılaşmadım,”417diyerek memnuniyetini ifade etti.

407 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 31; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51. Bu durum, düşman arasına sızmak için

gerekirse İslâm aleyhinde konuşulabileceği noktasında sonrakilere örneklik teşkil etmesi acısından önemlidir.

408 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 31; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51. 409 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, s, 346. 410 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218.

411 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51. 412 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218.

413 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140;

Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, s, 346.

414 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140. 415 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, s, 346. 416 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51.

Hâlid b. Süfyân, İbn Üneys’in kendine yakın fikirleri olduğunu duyunca sevinerek: “Evet, ben bu iş üzereyim.”418 Diğer bir rivayete göre ise “Onun için adam

toplamakla meşgulüm.”419 diyerek amacını itiraf etti. İbn Üneys onun bu şekilde

konuştuğunu haber verdikten sonra şöyle devam etmektedir: “Onunla biraz

yürüdüm.”420 Yürüme esnasında onunla konuşurken Rasûlullah hakkındaki sözlerim onu hayrete düşürdü. Nihayet onun çadırına kadar geldik. Bana “ Ey Huzâalı kardeş!

Yanıma gel!”421 diyerek beni çadırına çağırdı. Netice olarak Abdullah b. Üneys,

ortalık sakinleşip halkta uykuya dalınca422 Hâlid b. Süfyân’ın üzerine atlayarak onu öldürdü.423 Görüldüğü üzere Halid, yıkıcı eylem hazırlığında olduğu bir sırada suç üsttü yakalanarak öldürülmüştür.

İbn Üneys, kadınları onun yanında ağlar bir vaziyette bırakarak oradan hızlıca ayrıldı. Gece karanlığından istifade ederek kaçarak bir mağaraya saklandı. Hâlid’in adamları onu aradılar ama bulamadıkları için geri döndüler. O, geceleri yürüyerek gündüzleri gizlenerek Medine’ye ulaştı. Rasûlullah İbn Üneys’i karşısında görünce: “Yüz, felaha erdi. Şeref kurtuldu.!” Zımnen muradına erdin buyurdu. Rasûlullah’ın bu taltifi üzerine İbn Üneys: “Ya Rasûlallah! Siz de muradınıza erdiniz” dedi.424 Başka bir tarikte İbn Üneys: “Ya Rasûlallah! Onu öldürdüm dedikten sonra Hz.

Peygamber : “Doğru söyledin.” 425 buyurarak onu tasdik etti. Vâkıdî ve İbn Sa’d da geçen bilgiye göre, İbn Üneys, Hâlid’in başını Hz. Peygamber’in önüne koyarak olan biteni anlattı.426 Ancak bu rivayete diğer kaynaklarda ulaşamadık. Özellikle İbn

418 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51; İbn

Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, s, 346.

419 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51.

420 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51; İbn

Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140

421 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32 422 İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51

423 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140. 424 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51.

425 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218-219; İbn Kesîr, Bidâye, IV, s, 140; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, s, 346. 426 İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51. Hz. Peygamber, almış olduğu bu sevinçli haberden dolayı Abdullah

b.Üneys’e bir baston hediye etti ve şöyle buyurdu: “Ya Abdullah b. Üneys! Bu asayı yanında tut. Yani muhafaza et.” buyurarak ona nasihat etti. Bu güzel hediyeyi alan Abdullah b. Üneys, dışarı çıktığında oradakiler: “Bu asâ nedir? diye bir soru sorunca İbn Üneys: “Bu asayı Rasûlullah bana verdi ve onu yanımda tutmamı emretti.”dedi. Oradakiler “Geri dön de Rasûlullah’a bunu ne için verdiğini sor?”dediler. İbn Üneys Rasûlullah’ın yanına gelerek bu soruyu sorduğunda Hz. Peygamber: “O, aramızda kıyamet gününde bir alamettir.” buyurdu sonra da “O gün bastona dayanan insanlar azdır.” buyurdu. Zımnen kıyamet günü bastona dayanan insanların işi kolaydır. Buna çok sevinen İbn Üneys, hayatı boyunca bastonu kılıcıyla birlikte bulundurup onu yanından ayırmadı. Ölünce bastonu kefeninin arasına koyarak defnetmelerini vasiyet etti. Bu vasiyeti ailesi tarafından yerine getirilmiştir.

Hişâm’ın bundan hiç bahsetmemiş olması son derece önemlidir. Bu sebeple kanaatimizce bu rivayet sahih olmasa gerektir. Böyle bir uygulama liderini ikna etmek için krallıklarda ve zorba yönetimlerde uygulanan bir uygulamadır. Müslüman’ın sözü de delil olduğu için Hz. Peygamber’in böyle bir delile ihtiyacı yoktur. Üstelik İslâm dininin ilkelerine de bu uygulama uymamaktadır.

Bu olay hicretin 4.yılının Muharrem ayında Hz. Peygamber’e ulaştı. Rasûlullah, hiç vakit kaybetmeden Abdullah b. Üneys’i bu işle görevlendirdi. İbn Üneys Medine’den ayrılışından 18 gün sonra Hâlid b. Süfyân’ı öldürerek Muharrem’in 23’ü Cumartesi günü Medine’ye geri döndü.427 Bu seriyye meydana geldiği zaman ve mekân bakımından son derece önemli bir konuma sahiptir. Zaman olarak baktığımızda Uhud savaşından sonra meydana gelmiştir. Mekân olarak da Urane, Mekke’nin yakınındaydı. Bu seriyye Müslümanların Uhud gibi bir savaştan çıkmalarına rağmen ne kadar güçlü ve gözü pek olduklarını göstermesi açısından da kanaatimizce önemlidir. Özellikle Mekke’li müşrikleri tedirgin ettiği bir gerçektir. Rasûlullah, böyle bir yola başvurarak İslâm devletinin geleceğini garanti altına almıştır. Çünkü bu olay Hz. Peygamber, başta olmak üzere Müslümanlar aleyhinde asker toplamaya kalkışacak kişilerin geri adım atmalarını sağlamıştır.428

Abdullah b. Üneys, Lihyân kabilesinin reisi olan Hâlid b.Süfyân’ı oyuna getirerek öldürdü.429 İbn Üneys, Hâlid’i öldürüp yanından ayrılırken bir şiir okumuştur. Bu şiiri İbn Hişâm “es-Siretün-Nebeviyye”adlı eserinde genişçe yer vermiştir. Biz bu şiirden sadece onun görevlendirilişi ile ilgili bölümünü zikretmekle yetineceğiz: Abdullah b.Üneys, Hind yapımı keskin kılıcını Hâlid b. Süfyân’ın başına vururken: “Ben, kınayan olmayan savaşçı Üneys’in oğluyum… Peygamber,

bir kâfiri kastettiği sıra ona lisan ve elimle koşarım”430diyerek bu işi Rasûlullah’ın

emretmesi nedeniyle seve seve yaptığını söylemektedir. Bu şiir İbn Üneys’in ne

Bkz: Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 32; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 218-219; İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51; İbn Kesîr, el-Bidâye, IV, s, 140; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, II, s, 347.

427 İbn Sa’d, et-Tabakât, II, s, 51-52; İbn Kayyım el-Cevziyye, Şemsuddin Ebû Abdillah Muhammed

b.Ebî Bekir(751/1350), Zâdü’l-Meâd fî Hedyi Hayri’l-İbâd, I-VI, çev., ve thk. Muzaffer Can, İst., 1990, III, s, 1211. Vâkıdî ise on iki gün sonra onu öldürerek Medine’ye döndüğünü aktarmıştır. Bkz: Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 31.

428 Abdurrahman el-Muhâcir, el-Menhecü’l-Hareke li’s-Sîreti’n-Nebeviyye, Rasûlullah’ın Hayatıyla

İslâm’ın Hareket Metodu, çev., Eyüp Aslan, I-IV İst., tsz., II, s, 281–282.

429 Mevlâna Şiblî Numâni, Sîretü’n-Nebî, I s, 250.

kadar yiğit ve Hz. Peygambere son derece itaatkâr birisi olduğunun göstermesi açısından önemlidir.

Hâlid b. Süfyân’ın öldürülme sebebine baktığımızda, rivayetlerden de anlaşıldığı üzere Hâlid, yerinde durmayarak Hz. Peygamber’i ve İslâmiyet’i ortadan kaldırmak için taraftar toplamaktaydı. Bu nedenle de İslâm devletinin ve toplumunun geleceği tehlike altındaydı. Şayet Halid b. Süfyân, planını uygulama fırsatı bulabilseydi Müslümanlar bundan çok zarar görebilirdi. Özellikle bu planın yapıldığı döneme bakıldığında Müslümanların oyuna getirilerek terörist saldırılara uğradığı Recî’ ve Bi’ru Maûne facialarına yakın bir zaman dilimi olduğu görülecektir. Onun için entrikacı bir lider olan Halid b. Süfyân’ın zamanında ortadan kaldırılması hem Recî’ ve Bi’ru Maûne gibi faciaların tekrarlanmasının önüne geçti hem de fazla can kaybına neden olmadan fitnenin başı öldürülmüş oldu. Buradan anlaşılmaktadır ki kim İslâm dininin ve Müslümanların aleyhinde zararlı bir yapılanmaya girerse onun zararsız hale getirilmesi elzemdir. Yani öldürülmesi caizdir. Ancak bu ceza günün şartlarına göre caydırıcı olacak bir şekilde değişiklik gösterebilir. Zaten İslâm’da ceza vermekte asıl olan caydırıcı olmaktır. Yoksa öldürmek temel hedef değildir. Öldürmek o dönemde kullanılan en önemli caydırıcı bir güçtür, araçtır.

Hâlid b. Süfyân, asker toplaması nedeniyle bir savaşçı konumundadır. Savaş ortamın şartları gereği de İbn Süfyân üstün bir taktikle, hileyle ortadan kaldırılmıştır. Yani harp stratejisi gereği ortadan kaldırılmıştır. Böylelikle de İslâm devletinin başkenti olan Medine’ye tertiplenmesi düşünülen bir terörist hareket başkanlarının öldürülmesiyle bertaraf edilmiş oldu. Hâlid b. Süfyân’a terörist bir lider olup toplumda huzursuzluğa neden olacak olayların planlayıcısı olması nedeniyle öldürülmesi kadar doğal ve makul bir şey yoktur. Çünkü umumum menfaati burada söz konusudur.