• Sonuç bulunamadı

A. Kureyş Müşriklerinden Öldürülmesi Emredilip de Öldürülenler

2. Ebû Süfyân b Hâris

Ebû Süfyân b. Hâris, Hz. Peygamber’in amcasının oğlu olup tam künyesi: Ebû Süfyân b. Hâris b. Abdulmuttalip b. Hâşim b. Abdi Menâf el-Kuraşî el- Hâşimî’dir.272 Babası, Hâris b. Abdulmuttalip annesi, Ğaziyye(ﺔﻳﺰﻏ)273 bnt. Kays274 kardeşinin adı ise Muğîre’dir.275 İbn Hacer ve İbn Abdi-l-Berr’in aktardığı bilgiye göre onun ismi bir görüşe göre Muğîre, diğer bir görüşe göre ise künyesi Muğîre’dir.276 O, Hz. Halime’den süt emdiği için de Rasûl-i Ekrem’in sütkardeşidir.277 Rasûlullah ile akran olmaları sebebiyle çocuklukları ve gençlikleri birlikte geçmiştir. Bu dönemlerde İbn Hâris, Hz. Peygamber’in çok samimi dostlarından birisiydi.278 Aynı zamanda O, dili iyi kullanan bir şâirdi.279

271 İbn Abdi’l-Berr, el-İstiâb, IV, s, 1680; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, V, s, 149-150.

272 İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1673; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, V, s, 145; İbn Hacer, el-İsâbe, IV,

s, 90. Ebû Süfyân b. Hâris b. Abdulmuttalip b. Hâşim b. Abd-i Menâf b. Kusayy’dır. Bkz: İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 49.

273 Annesinin ismi (ﺔﻧﺰﻏ) olarak ta aktarılmaktadır. Bkz: İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, V, s, 145.

274 İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 49; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1673-1674; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-

Ğâbe, V, s, 145–146; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, s, 90.

275 İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1673-1674; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, V, s, 145–146; İbn Hacer,

el-İsâbe, IV, s, 90. Babaannesinin adı ise Sümeyye bnt. Mevheb’dir. Bkz: Ahmet Davutoğlu, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, X, s, 391-392.

276 İbn Hacer, el-İsâbe, IV, s, 90. İbn Abdi’l-Berr, İbrâhîm b. Münzir’e göre onun ismini Müğîre

sonraki âlimlere göre ise künyesi Müğîre’dir. Bkz: İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1673.

277 İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 49; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1673; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe,

V, s, 145; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, s, 90.

278 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 245; İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 50.

İki amcazade arasındaki dostluk, Hz. Peygamber’in risâletle görevlendirilmesinden sonra yerini düşmanlığa ve kine bıraktı. Çünkü İbn Hâris, müşrikler tarafında yer alarak Rasûlullah’a en şiddetli muhalefet eden kişilerden biri oldu.280 İbnü’l-Esîr, Rasûl-i Ekrem’e eziyet veren onunla ve Müslümanlarla en çok alay edenlerin arasında Ebû Süfyân b. Hâris’inde ismini de zikretmesi bunun delilidir.281 Ayrıca Ebû Süfyân b. Hâris, İslâm davetini reddeden şiirler söylerdi. Rasûl-i Ekrem, onun bu zararlı çalışmaları karşısında ister istemez çok üzülürdü. Yukarıda da detaylı bir şekilde aktardığımız gibi kendisine bu kadar yakın birisinden böyle yıkıcı, karalayıcı davranışları doğal olarak beklemezdi. İbn Hâris, Mekke’li müşriklerle yapılan mücadelelerde onlara eliyle ve diliyle destek verirdi.282

Onun bu aktif düşmanlığı Mekke fethinin öncesine kadar yirmi yıl gibi uzun bir süre sürdü. Bu dönemde özellikle Rasûlullah ve Müslümanlara hicviyeler söylerdi. Şöyle ki o, şâir olması nedeniyle şiir silahını iyi kullanırdı. Vâkıdî’ye göre o, Rasûlullah ve Müslümanları Mekke döneminde hemen hemen her gün hicv ederdi. Bir başka deyişle Hz. Peygamber’i ve Ashâbını hicvetmediği bir gün yoktu.283 Ebû Süfyân b. Hâris, Rasûl-i Ekrem’i diliyle, şiirleriyle yerer, müşrikleri ve müşrik felsefesini ise methederdi. O, Rasûl-i Ekrem’e ağır bir dille hakaret ederek eziyet ederdi. Bu düşmanlığı aynı şekilde Medine döneminde de artarak devam etti. İbn Hâris, İslâm aleyhindeki bu mücadelesini sadece şiirle sınırlandırmazdı. Hemen hemen İslâm aleyhinde olan her olaya aktif olarak katılırdı. Müşriklerle yapılan hiçbir savaştan geri kalmaması bunun göstergesidir. 284 Rasûl-i Ekrem, onun haddi aşan bu zararlı çalışmaları nedeniyle görüldüğü yerde öldürülmesini emretti. Özellikle halk nezdinde o dönemin en etkili, tesirli silahı olan şiiri İslâm aleyhinde kullanmış olması hiç kuşkusuz ölüme mahkûm edilmesinde etkili olmuştur.285

Hassân b. Sâbit, Ebû Süfyân b. Hâris’in haddini aşan bu hareketlerine özellikle de Rasûl-i Ekrem’i yermesine dayanamayarak ona şiir diliyle karşılık vermesi için Rasûlullah’tan izin istedi. Hz. Peygamber: “Ben, onun akrabası

280 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 245-246; İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 49. 281 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, I, s, 596.

282 Celaleddin Vatandaş, Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslâm’a Daveti, II, s, 430-431. 283 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 245- 246; İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 49–50.

284 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 245-246; İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 49-50; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV,

s, 1674; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, s, 90; M. Yaşar Kandemir, “Ebû Süfyân el-Hâşimî”, DİA, İst., 1994, X, s, 232.

olduğum halde sen bunu nasıl yapacaksın?” buyurarak tereddüdünü ifade ettiğinde

Hassân: “Seni, senin soyunu hamurun içinden kıl çeker gibi kolay çekip ayırt eder

sonrada onu hicv ederim.” Başka deyişle Akla karayı; sapla samanı birbirine

karıştırmadan kolay bir şekilde yapacağını söyleyince Rasûlullah, ona istediği izni verdi.286 Hassân b. Sâbit, aldığı bu izin ardından ona şöyle karşılık verdi: “Sen,

Muhammed’i hicvettin. Ona dil uzattın. Ben de onun adına sana cevap veriyorum. Bunda (benim için) Allah katında sevap, mükâfat vardır.287 Sen, bütün güzellikleri, iyilikleri üzerinde toplayan adeta ahlak abidesi olan Hz. Muhammed’i hicv ettin. Şüphesiz babam, dedem ve şahsım, Muhammed’in ırzını, onurunu, şahsiyetini sizden korumak için gözeticidir, fedadır…”288

Ebû Süfyân b. Hâris, İslâm ve Hz. Peygamber’e karşı yürüttüğü düşmanlığın kendisine ve davasına hiç faydası olmadığını yirmi yıl gibi uzun bir süre sonra anladı. Kendisi başta olmak üzere müşriklerin, Yahûdilerin ve Münâfıkların bütün sinsi çalışmalarına rağmen İslâmiyet’in ilerlemesini durduramamışlardı. Hatta islâm’ın Hicaz bölgesinin en güçlü siyasi gücü haline gelmişti. Allah’ın kalbine attığı İslâm sevgisi kısa zamanda etkisini gösterdi. Kendi iç dünyasında gittiği yolun yol olmadığını anlayarak hanımı ve çocuğuna şöyle seslendi: “Yola çıkmak

için(Rasûlullah’a gitmek amacıyla) hazırlanınız. Muhammed’in gelmesi yakındır.”

Bunun üzerine çocuğu ve hanımı bu sözü ve anı bekler gibi: “Canımız sana feda

olsun! Arap ve acemlerin Muhammed’e tabi olduklarını görüyorsun da sen ona hâlâ düşmanlık besliyorsun! Aslında akrabalık münasebetiyle ona yardım edenlerin ilki sen olmalıydın!”289 Başka ifadeyle ona destek vererek arka çıkmak yakını olarak

sana düşerdi diyerek ona sitem ettiler. Ebû Süfyân b. Hâris, daha fazla zaman kaybetmeden hazırlıklarını yaparak ailesiyle yola çıktı. Ebvâ’ya geldiklerinde Hz. Peygamber ordusuyla Medine’den hareket etmişti.290 Vâkıdî ve İbn Sa’d’ın aktardığı

286 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 245-246; Müslim, Kitâbu Fedâilü’s-Sahâbe, 2489. Hz. Peygamber

Hassân’a izin verdikten sonra Hz. Ebû Bekir’den nesebi hakkında bilgi almasını istemiştir. Çünkü Hz. Ebû Bekir, neseb ilmini iyi biliyordu. Bkz: Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 245-246; Müslim, Kitâbu Fedâilü’s-Sahâbe, 2489.

287 Müslim, Kitâbu Fedâilü’s-Sahâbe, 2490; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1673–1674; İbn Hacer,

el-İsâbe, IV, s, 90.

288 Müslim, Kitâbu Fedâilü’s-Sahâbe, 2490.

289 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 246; İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 49–50.

290 Ebû Süfyân b. Hâris’in Hz. Peygamberle karşılaştığı yer hakkında kaynaklarda farklı bilgiler

bulunmaktadır. Vâkıdî ve İbn Sa’d’a göre Ebvâ’da, İbn Hişâm’a göre Nîku’l-Ukâb’ta, İbnü’l-Esîr’e göre ise Seniyyeti’l-Ukâb’ta karşılaşılmıştır. Bkz: Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 246, İbn Sa’d, et-Tabakât,

bilgiye göre O, kendi ağzıyla kanı heder edilmiş olması sebebiyle öldürmekten korkarak gizlendiğini söylemektedir.291 Böylece de gizlenmesinin nedeni kendi

ağzıyla (ﻲﻣد رﺬﻧ ﺪﻗ)292, (ﻲﻣد رﺪه ﺪﻗ)293 ifadeleriyle itiraf etmektedir.

Ebû Süfyân b. Hâris, can korkusuyla Müslüman askerlere görülmeden Rasûl-i Ekrem’e kadar yaklaştı. İbn Hâris, fırsatını bulduğu bir anda Rasûlullah’la görüşmek istedi. O, kendisinin Müslümanlığı tercih ettiği için Hz. Peygamber’in ve Müslümanların onun bu kararından dolayı çok sevineceklerini zannediyordu. Ancak durum onun geçmişteki şiddetli düşmanlığı sebebiyle düşündüğü gibi olmadı. Rasûl-i Ekrem, onun kendisiyle görüşmek isteğini yüzünü çevirerek reddetti.294 Bunun üzerine Hâris, Rasûlullah’ın yüzünün dönük olduğu tarafa geçince bu defa Rasûl-i Ekrem, yüzünü diğer tarafa çevirdi. Rasûlullah’ın bu tavrı beden dili olarak son derece önemlidir. Şöyle ki Rasûl-i Ekrem’in bu tutumundan onlara ne kadar kırgın olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber’in bu tavrı üzerine o, aracılar bulmaya çıktı. Ancak bütün Müslümanlar, Rasûl-i Ekrem’in bu tavrı üzerine onun bu isteğine olumlu cevap vermedi. Vâkıdî’nın aktardığı bilgiye göre Ensâr’dan bir adam Ebû Süfyân b. Hâris’i kandırarak Hz. Ömer’e yaklaştırdıktan sonra bağırarak: “Ey

Allah’ın düşmanı! Rasûlullah’a ve Ashâbına diliyle eziyet eden onlara dil uzatan sensin ha! Düşmanlığını doğu ve batıya kadar ulaştı, ulaştırdın.” dedi.295 Bununla Hz. Ömer’i kışkırtmak istediği ortadadır. Ancak burada Hz. Ömer’in harekete geçtiğine dair her hangi bir bilgi aktarılmamıştır. Rasûl-i Ekrem’in yukarıdaki tutumu ve Müslümanların ondan yüz çevirmesi üzerine Hz. Ömer’in sessiz kalması tarihte bildiğimiz Ömer portesiyle örtüşmemektedir. Burada akla şu soru gelmektedir. Ya Hz. Ömer, onun kanının heder edildiğini bilmemektedir. Ya Rasûlullah’ın ondan yüz çevirdiğinden onun haberi yoktur. Ya da bu bilgi zayıftır? Bu üç ihtimalin olma ihtimali de vardır. Ancak kanaatimizce üçüncü şıkkın olma ihtimali daha yüksek gibidir. Çünkü şayet onun öldürülmesine yönelik bir bilgi olsaydı Hz. Ömer onu öldürmeye belki güç yetiremese bile kesinlikle onu öldürmek

IV, s, 49–50; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 32; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1674; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l- Ğâbe, V, s, 146.

291 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 246; İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 50. 292 İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 50.

293 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 246.

294 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 246; İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 50; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1674. 295 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 246. Kettânî, Ebû Süfyân b. Hâris’in Ensâr’ın ileri gelenlerinde Nuaymân

için harekete geçerdi. Özellikle de Hz. Peygamber’in ondan yüz çevirdiği bir durumda Ebû Süfyân b. Hâris’in kurtulma ihtimali yokken Ömer gibi celalli birisinin burada sessiz kalması rivayetin sıhhati konusunda ciddi tereddütler bizde oluşturmaktadır. Hatta Ebû Süfyân b. Hâris’in kanı gerçekten heder edilmemiş olabilir mi? Sorusu doğal olarak zihnimizde oluşmaktadır. Diğer sahâbelerin de öldürmek için her hangi bir teşebbüste bulunmamaları bizim tereddüdümüzü haklı olarak güçlendirmektedir. Çünkü Sahâbe-i Kiram’ın buna benzer durumlarda gösterdiği tavır aşağıda da detaylı anlatacağımız üzere bellidir. Özellikle Ka’b b. Züheyr olayında olduğu gibi Ashâb’ın onu öldürmek için harekete geçmemesi manidardır. Aşağı yukarı iki olayda benzerdir. Bu rivayetler hakkında kendi kanaatimizi aşağıda söyleyeceğimiz için burada üzerinde durmak istemiyoruz. Şimdi konuya dönecek olursak Ebû Süfyân b. Hâris, Ashâb’tan umduğu desteği, yardımı alamadı. Bu sırada devreye Rasûlullah’ın eşlerinden Ümmü Seleme girerek: “Ya

Rasûlallah! Bunlardan biri amcanın oğlu ve sütkardeşin (diğeri ise) hısımın ve

halanın oğludur.296 Allah, onları sana Müslüman olarak getirdi. Bu ikisi sana

düşman olan insanların en şâkisi, en azılısı olamaz!” diyerek onları affetmesi için

Rasûl-i Ekrem’e ricada bulundu.297 Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Benim, o ikisine

ihtiyacım yok. Başka ifadeyle o ikisi bana gerekmez.” Amcamın oğluna gelince O, benim namusuma dil uzattı, halamın oğlu ve hısmına gelince ise o, Mekke’de bana diyeceğini dedi. Başka deyişle dememesi gereken sözleri söyleyerek geriye bir şey bırakmadı.”298 buyurarak onların yaptıklarına içten ne kadar müteessir olduğunu ifade etti. Özellikle nübüvvet’in ilk yıllarında Abdullah b. Ümeyye’nin söylediği ve onun ağzından İsrâ süresinin meâlen : “Yahut da altından bir evin olmalı, ya da göğe

çıkmalısın. Bize, okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece (göğe) çıktığına da asla

inanmayız….”299ayetini Ümmü Seleme’ye okuyarak geçmişte nasıl küstahlıklara

kalkıştıkları söyleyerek onların suç dosyasının kabarık olduğunu vurgulamak istedi. Bunun üzerine Ümmü Seleme, onun söylediği sözlere benzer ifadeleri yaklaşık

296 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 246-248; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1674; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe,

V, s, 146.

297 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 246-248; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1674.

298 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 32; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, V, s, 146. Hz. Peygamber’in, Ebû Süfyân

b. Hâris’ten yüz çevirmesi ve ona gereken ilgiyi göstermemesinin nedenlerinden biri de onun Müslümanlığı konusunda ne kadar samimi olduğunu görmek istemişte olabilir.

olarak bütün Kureyş’in de söylediğini ve onlarında haklarında buna benzer ayetler indiğini bunların suçlarından daha ağır suç işleyen kişileri bile affettin. Üstelik bu iki kişi senin çok yakın akrabaların olması sebebiyle onları affetme konusunda insanların en layığı sensin diyerek onları affetmesi için Hz. Peygamber’e ısrar etti.300 Diğer bir rivayete göre ise Hz. Ali, Ebû Süfyân b. Hâris’e Yusuf’un kardeşlerinin Yusuf’a söylediği şu sözleri Rasûl-i Ekrem’e söylemesini tavsiye etti: “Allah'a yemin

ederiz ki, Allah seni bizden üstün tutmuştur; doğrusu biz büyük suç işlemiştik….”

Hz. Ali, Gerekçe olarak da: “ Rasûlullah, hiçbir kimsenin söz ve davranış olarak

kendisinden daha güzel olmasına istemez, razı olmaz.” diyerek ona güvence verdi.

Ebû Süfyân b. Hâris, bu dost tavsiyesini yerine getirdi. Rasûlullah, onların bu sözlerine Yusuf (a.s)’ın sözleriyle karşılıkta bulundu. Şöyle ki: “…Bugün sizi

kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.”301 ayetini okuyarak onları kendisine yaklaştırdı. Ve ikisi de Müslüman oldu.302 Diğer rivayete göre ise Rasûl-i Ekrem’in: “Benim, o ikisine ihtiyacım yok.” ifadesini duyan Ebû Süfyân b. Hâris: “Vallahi (Rasûlullah) ya beni kabul edecek, yanına girmem için

bana izin verecek ya da şu oğlumun elini tutarak yeryüzünde açlık ve susuzluktan ölünceye kadar çekip (buralardan) gideriz. Sen, insanların en yumuşak huylusu ve cömerdisin.” diyerek Hz. Peygamber’e yürekten duygulu bir seslenişte bulundu. Bu

sözlerini duyan rahmet Peygamber’i ikisine de acıyarak huzuruna girmelerine izin verdi. Bu iyi haber üzerine ikisi de Müslüman oldu.303

Rasûl-i Ekrem’in onları affetmesi üzerine Ebû Süfyân b. Hâris, geçmişte yaptığı hatalardan, yanlışlardan çok pişman olduğunu özür beyan eden bir kasîde okudu. Bu kasîdeki bazı beyitler onun nasıl bir İslâm düşmanı olduğunu kendi ağzından ifadesi olup konunun daha iyi anlaşılacağına ışık tutacağı gerekçesiyle o bölümleri aktaracağız: “And olsun ki ben, Lat’ın atlıları, askerleri Muhammed’in

atlılarını yenmek için bir sancak taşıdığım günlerde karanlık bir gecenin başında yürüyen bir şaşkın idim. Zaman şimdi ise, hidayet’e doğru yol bulduğum zamandır. Mekke döneminde Rasûllah’a düşmanlıkta insanların en şiddetlisi ve daha önce var gücümle (öldürmek amacıyla) sürekli kovalayıp durduğum kimse, hidayetçi, beni,

300 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 247-248. 301 Yusuf 12: 92.

302 İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV, s, 1674; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, s, 119–120. 303 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 32; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, V, s, 146.

doğru yola ileterek Allah’a ulaştırdı…”304 diye devam eden uzun bir şiir söyledi. Şiiri dinleyen Hz. Peygamber, Ebû Süfyân b. Hâris’in“..Var gücümle (öldürmek

amacıyla) kovalayıp durduğum kimse beni Allah’a ulaştırdı …”305 sözleri karşısında

göğsüne vurarak: “Sürekli beni var gücüyle kovduğunu söyleyen sen değil

miydin?”buyurdu. Sonra da Hayır, bilakis biz, seni kovduk.306 Diğer tarikte ise: “Her

kovulacak yerde Allah, seni kovdu.” 307 buyurarak ona gerçekte onun dediği gibi olmadığını söyledi. Bu sözler üzerine Ebû Süfyân b. Hâris: “Ey Allah’ın Rasûlu! Bu

sözü cahiliyye döneminde söylediğim bir sözdür. Başka ifadeyle cahillik dönemimde söylenmiş bir sözdür. Sen, affetme ve yumuşak huylulukta insanların en önde gelenisin. ” diyerek kusurunu kabul etti. İbnü’l-Esîr ve İbn Hacer, Ebû Süfyân b.

Hâris’in Rasûl-i Ekrem’in bu hatırlatması karşısında utancından başını kaldırmadığını aktarmaktadır.308 Bu da suçluluk psikolojisinden kaynaklandığı açıkça ortadadır.

Ebû Süfyân b. Hâris’in kanının gerçekte heder edilmemiş olma ihtimalinin olabileceğini söylemiştik. Şimdi bu düşüncemizi biraz açacak olursak: Hz. Peygamber’in ilk anda ona takınmış olduğu tavır kanının önceden heder edilmiş olduğu izlenimi vermektedir. Ancak Rasûl-i Ekrem’in ısrarlı bir şekilde yüz çevirmesine rağmen sahâbenin onu öldürmek için teşebbüs etmemesi de akla bazı soruları doğal olarak getirmektedir. Şayet hakkında öldürme emri olsaydı Müslümanlar onu öldürmek için harekete mutlaka geçerlerdi. Özellikle yukarıdaki rivayette Hz. Ömer’in onu öldürmek için herhangi bir teşebbüste bulunmamış olması bizde İbn Hâris’in gerçekte Hz. Peygamber tarafından kanının heder edilmediği kanaatini oluşturmaktadır. Neticede, Ebû Süfyân b. Hâris, affedildi. Mekke’nin fethine, Huneyn savaşına ve sonraki savaşlara Hz. Peygamber’in yanında iştirak etti. Onun iyi bir Müslüman olduğunun en açık delili Huneyn günü göstermiş olduğu kahramanlıktır. Şöyle ki âni saldırı karşısında panikleyerek geri kaçıldığı ve Hz. Peygamber’in etrafında kimsenin kalmadığı sırada direncini ve soğuk kanlığını

304 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 32–33; İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 50–51; İbn Abdi’l-Berr, el-İstîâb, IV,

s, 1674-1675; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, s, 120; Üsdü’l-Ğâbe, V, s, 146; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, s, 90.

305 İbn Hişâm, es-Sîre, IV, s, 32–33; İbn Sa’d, Tabakât, IV, s, 50–51; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, s, 120. 306 İbn Sa’d, et-Tabakât, IV, s, 50-51.

307 Vâkıdî, el-Meğâzî, II, s, 249.

kaybetmeden Rasûl-i Ekrem’i koruyan sayılı kahramandan biriydi. Bu cesaretine karşılık Rasûlullah, ona dua ederek onu taltif etti.309

Ebû Süfyân b. Hâris, simaca Hz. Peygamber’e çok benzeyen kişilerden biriydi.310 Rasûlullah, onu affettikten sonra Hz. Ali’ye emrederek: “Dikkat et. Allah

ve onun Rasûlu Ebû Süfyân b. Hâris’ten razı olmuştur. Sizde razı olun.”311 buyurarak Müslümanları uyardı. İbn Hâris, Rasûl-i Ekrem, vefat ettikten sonra mersiye okuyarak üzüntüsünü ortaya koydu.312 Hişâm b. Urve’nin babasından aktardığı rivayete göre Hz. Peygamber: “Ebû Süfyân b. Hâris, cennet ehli gençlerin

seyyitlerindendir.” 313 buyurarak onu övdü. Hz. Ebû Süfyân b. Hâris, Müslüman

olduktan vefat edeceği güne kadar güzel bir hayat yaşarak geçmişteki kötü günlerinin izlerini silmeye gayret etti. Hatta kabrini kendi kazarak yakınlarının kendisi öldüğü sıra ağlamamalarını tavsiye etti. Gerekçe olarak da Müslümanlığı tercih ettikten sonra hiç günah işlememiş olduğunu delil göstermesi çok manidardır.314 Ölümüne neden olarak da Hac’da saçını tıraş eden berberin başındaki siğili kesmesi gösterilmektedir.315 Ebû Süfyân b. Hâris, hicrî 15 diğer bir görüşe göre ise hicrî 20. yılda Hz. Ömer’in hilafeti sırasında Medine’de vefat etti.316