• Sonuç bulunamadı

A. Kureyş Müşriklerinden Öldürülmesi Emredilip de Öldürülenler

3. Ebû Azze

Ebû Azze,186 müşrik şâirlerden birisi olup tam künyesi: Ebû Azze Amr b. Abdullah b. Vehb187 b. Osman b. Uheyb b. Huzafe b. Cumahî (ﻲﺤَﻤﺠﻟا)’dir.188 Babası Amr b. Abdullah’tır. Cumahoğullarından olan Ebû Azze, ekonomik açıdan fakir bir Mekke’liydi. Onun, hakkında Sîyer, Meğâzî ve Tabakât kaynaklarında doğumu, ailesi, çocukluğu hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Özellikle de Ebû Azze’nin Bedir savaşı öncesi geçmişi hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye ulaşamadık. Elimizdeki bilgiler bu savaştan sonraki yaşamıyla ilgilidir. Fakir ve kalabalık bir ailenin babası olan Ebû Azze, canıyla ve tek sermayesi olan diliyle İslâm düşmanlarına destek verirdi. O, dilini iyi kullanan bir hatipti. Ebû Azze, bu yeteneğini özellikle Uhud savaşı öncesi Kureyş’e asker toplanmasında kullandı.189

Ebû Azze, İslâmiyet’in geleceği açısından son derece önemli bir dönemeç olan Bedir gazvesinde müşrik saflarında savaşa katıldı. Neticede, bu savaş Müslümanları kesin zaferiyle sonuçlandı. Mekke’li müşrikler önemli liderleri başta olmak üzere yaklaşık yetmiş küsur kişi190 ölü bir o kadarda esir vererek çekilmek zorunda kaldı. İşte bu esirlerden birisi de Ebû Azze el-Cumehî idi.191 Hz Peygamber

“..İş hakkında onlara danış. ”192 ayeti gereği ashâbıyla yaptığı istişare sonucunda bu savaşta ele geçirilen esirlerin durumunu belirledi. Bu ortak akıldan esirler hakkında

186 Ebû Izze’de okunabilir. İbn Hişâm, “Ayn”harfinin üzerini fetha olarak hareketlendirdiği için biz

çalışmamızda Azze okunuşunu tercih ettik.

187 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 135.

188 İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 283. İbn Hişâm’da “ﺢﻤﺟ” yerine bir yerde yanlışlıkla “ﻊﻤﺟ” yazılıdır. Bu

hata kanaatimizce yazımdan kaynaklanmaktadır. Bkz: İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 283.

189 İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 17.

190 Bedir esirlerin sayısı hakında farklı rivayetler mevcuttur. Meselâ İbn Müseyyeb ve İbn Abbâs’tan

aktarılan rivayete göre Müşriklerden 70 kişi öldürülmüş 70 kişi ise esir edilmiştir. Zührî’den aktarılan bilgiye göre ise müşriklerden öldürülen ve esir edilen kişilerin sayısı 70’ten fazladır. Diğer rivayetlerde ise esirlerin sayısı 49 ve 74 olarak değişmektedir. Detaylı bilgi için bkz: Vâkıdî, el- Meğâzî, I, s, 137.

191 İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 283. 192 Al-i İmran 3:159.

dört hüküm ortaya çıktı. Bunlar: Fidye karşılığında serbest bırakılanlar, Mübadele

yoluyla salıverilenler; Ebû Süfyân’ın oğlu Amr, Sa’d b. Numan’a karşılık

salıverilmiştir. Öldürülenler; Ukbe b. Ebi Muayt ve Nadr b. Hâris gibi bunları detaylı bir şekilde önceki sayfalarda anlattık. Son olarak Fidyesiz, karşılıksız (meccanen)

serbest bırakılanlar.193 Esirler hakkında takip edilecek yol Kur’ân-i Kerim’de özlü bir şekilde açıklanmıştır.194 Cenâb-ı Hak: “Yeryüzünde ağır basıncaya (küfrün belini

kırıncaya) kadar, hiçbir peygambere esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, hâlbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.”195ayetlerinden de anlaşıldığı üzere Hz. Peygamberi, küfrün önderlerini ve destekçilerini öldürmeyerek fidye karşılığında salıvermesi sebebiyle kınamış ve uyarmıştır.

Bedir esirleri arasında yer alan Ebû Azze, Hz. Peygamber’e: “ Sen de pekiyi

bilirsin ki ben-malı mülkü olmayan- fakir ve ihtiyaç sahibi bir adamım. Ve üstelik çoluk çocuk sahibi birisiyim. Beni bağışla.”196 Bir diğer rivayette Rasûl-i Ekrem’e: “fakirliğinden ve fazla kalabalık bir ailesi olduğundan..” 197 şikâyette bulunarak Hz.

Peygamber’e kendisini bağışlaması için yalvardı.198 Rasûl-i Ekrem, onun şâirlik yeteneğini bildiği için Müslümanların aleyhinde konuşmayacağına ve İslâm’a karşı yürütülen hiçbir faaliyete katılmayacağına ve Müslümanlarla bir daha savaşmayacağına dair söz alarak199 onu fidyesiz/meccanen serbest bıraktı.200 Bu nebevî jestin üzerine Ebû Azze, Rasûlullah’ı metheden sözler söyledi.201 Ancak Ebû Azze verdiği bu söze bir sene bile sadık kalmadı. Şöyle ki Mekke’li müşrikler Bedir’in intikamını almak için savaş hazırlıklarına başladıklarında Ebû Azze, taraftar toplamak amacıyla yapılan propagandalarda aktif görev alarak sözünde durmadı. Bütün imkânlarını seferber ederek diğer Arap kabilelerini İbn Hişâm’a göre ise

193 Ahmet Özel, İslâm Devletler Hukukunda Savaş Esirleri, s, 37. 194 Muhammed 47:4.

195 Enfâl 8: 67-68.

196 İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 236.

197 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, s, 58. Bir diğer tarikte ise “Kızları olan ihtiyaç sahibi bir kimse idi.”

şeklinde bir tahsis yapılmıştır. Bkz: İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 236.

198 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 135; İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 236; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, s, 58. 199 İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 236; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, s, 58.

200 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 135-136; İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 236. 201 İbn Hişâm, es-Sîre, II, s, 236.

Kinâne oğulları kabilesini gezip oralarda ateşli nutuklarda bulunarak insanları Müslümanlar aleyhinde tahrik etti.202 Onları Mekke’li müşriklere yardım etmeye

çağırdı.203 Hâlbuki Rasûl-i Ekrem, Ebû Azze’yi İslâm aleyhinde çalışmamak şartıyla

ücretsiz olarak serbest bırakmıştı. Böylece İslâm davası aleyhinde adam toplamak için yapılan propagandalara bizzat aktif bir şekilde iştirak ederek sözünde durmayarak ahdine ihanet etti.

Uhud savaşı öncesi Ebû Azze’nin taraftar toplamak için harekete geçmesi kaynaklarda şöyle anlatılmaktadır. Kureyşin ileri gelen İslâm düşmanlarından Safvân b. Ümeyye, ona gelerek: “Ey Ebâ Azze! Sen şâir bir kişisin. Bizimle birlikte gel ve

bize dilinle yardımcı ol.” diyerek ona bir teklifte bulundu. Ebû Azze, bu teklife ilk

başta: “(Bedir günü) Muhammed, bana iyilikte, yardımda bulundu. (Bu nedenle)

onun aleyhinde çalışmak, (size) destek vermek istemiyorum.”diyerek olumsuz bir

cevap verdi. Başka bir rivayette ise Ebû Azze: “Ben Muhammed’e verdiğim sözde

duracağım! Benden başkaları öldürülür veya kurtulma akçesiyle canını kurtarırken benden kurtulmak akçesi almaksızın beni serbest bıraktı.” 204 diyerek İslâm aleyhinde yapılan çalışmalara asla destek vermeyeceğini ifade etti. Bunun üzerine Safvân b. Ümeyye ısrar ederek: “Peki öyle ise bize şahsınla yardım et.” diyerek ona şöyle bir teklifte bulundu: “Eğer sen (bu seferden) sağ salim dönersen, seni zengin yapmaya

ve şayet ölürsen kızlarını, benim kızlarımla kolaylıkta ve zorlukta –aralarında fark gözetmeksizin- geçindirmeye Allah adına sana söz veriyorum.”205demek süretiyle ona güvence verdi. Başka bir rivayette ise Safvân b. Ümeyye, bir sonra ki gün Cübeyr b. Mut’imi de yanına alarak Ebû Azze’nin yanına geldi ve söylediklerini tekrarladı. Cübeyr b. Mut’im de yapılan bu vaatlerin takipçisi olduğunu söyleyince Ebû Azze, teklifleri kabul etti.206

Yapılan vaadlerle verdiği sözü unutan Ebû Azze, hemen harekete geçip Tihame bölgesine giderek oradakilere şiirler söylemek suretiyle Kinane oğulları’nı Kureyş’e yardım etmeye, Müslümanlarla ise savaşmaya teşvik etti. Onların hoşuna gidecek şu

202 Birçok kaynakta bu kişinin ismi Ebû Azze, olarak aktarılmış iken burada Mevlânâ Şiblî Numânî;

onun adını Amir olarak aktarmıştır. Ancak bunu destekleyen başka bir bilgiye ulaşamadık. Kanaatimizce bahsedilen şahıs aynıdır. Bkz: Mevlânâ Şiblî Numânî, Sîretü’n-Nebî, I, s, 239.

203 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 186-187; İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 17;

204 İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 17; Zehebî, Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osmân (748/1374),

Târîhu’l-İslâm, thk. Ömer Abdüsselâm Tedmurî, Beyrut, 1415/1994, II, s, 168-169.

205 İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 17 206 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 186-187.

şiiri söyledi: “Ey savaştan kaçmayan, zorluklara tahammül eden, yenilmek bilmeyen

Abdi Menât Oğulları! Sizler himaye edicilersiniz. Babalarınız da himayeciydi. Bana bu seneden sonra yardımınızı esirgemeyin, beni yardımsız bırakmayın, beni boş çevirmeyin. Beni, sakın teslim etmeyin. Teslim etmek (zaten) helal olmaz, (yardımsız bırakmak) doğru değildir.”207 diyerek onların Uhud savaşına katılmalarına neden olmuştur.208 Dolayısıyla da Bedir’de vermiş olduğu söze bağlı kalmayarak kendisine yapılan bu iyiliğe ihanet ederek müşriklere taraftar toplamaya yardım etti. Buna bağlı olarak da Uhud’da verilen şehitlerin ölümünde dolaylı da olsa sorumlu bir savaş suçlusuydu.

Ebû Azze, Bedir esirleri içerisindeyken Hz. Peygamber, tarafından “Müslümanların aleyhinde diliyle çalışmamak” şartıyla bedelsiz salıverilmiş bir mahkûmdu.209 O, bu sözünde durmadığı gibi bizzat kendisi de Uhud savaşına katılarak ikinci kez ahdini hiçe saydı. İşte bu Ebû Azze, Uhud savaşı sonrasında müşriklerin Medine’ye saldırmaları endişesiyle Rasûlullah’ın onları takib amacıyla çıktığı Hamrâü’l-Esed mevkiinde tekrar Müslümanların eline düştü. Olay şöyle gerçekleşmiştir: Kureyş ordusu, bu mevkide mola verdi, sonra da sabah erkenden buradan hareket ederek ayrıldı. Bu sırada Ebû Azze, güneş yükselinceye kadar uyuyakalmıştı. Müslümanlar oraya geldiğinde yeni uyanan Ebû Azze, sağına soluna baktığı sırada gafil olarak yakalandı. Rasûlullah’ın onu öldüreceğini anlayan Ebû Azze : “Ya Muhammed! Ben (Uhud seferine) zorlanarak, istemeyerek çıktım. Bakıma

muhtaç kızlarım var. Bana eman ver. Beni affet.”diyerek kendisine bir şans daha

verilmesini istedi. Böylece kanaatimizce Hz. Peygamber’in hissiyatlarını okşayıp kurtulmayı amaçlıyordu. Bu nedenle de bütün hünerlerini ortaya koyarak dil döküyordu. Öyle ki inanmadığı halde yakasını kurtarabilmek için: “Ya Rasûlallah!210

Beni (yine) serbest bırak.”211 dedi. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem: “Senin bana

evvelce vermiş olduğun kesin söz nerde kaldı?” buyurarak verdiği sözü ona hatırlattı.

Devamında da : “Allah’a yemin olsun ki (bundan sonra) Mekke’ye vardıktan sonra

207 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 187; İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 17. 208 İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 17.

209 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 135; İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 17, 53.

210 Bu hitaba baktığımızda Ebû Azze’nin korkusundan söylediğini düşünüyoruz çünkü bu hitap

mü’minlerin hitabıdır. O ise Kureyşli bir müşriktir.

(ellerini ovuşturarak) Muhammed’i iki kez aldattım diyemeyeceksin.”212 buyurarak müminlerin dikkatli ve müteyakkız olması noktasında bir mesaj içeren şu hadisi söyledi: “Muhakkak mümin bir delikten iki kere ısırılmaz, sokulmaz.”213 Bu hadisin

vürud sebebini bu olay oluşturmaktadır.214

Hz. Peygamber, bu önemli uyarıdan sonra onu ihaneti nedeniyle cezalandırmak için bir rivayete göre Zübeyr b. Avvam’a, diğer bir rivayete göre ise Asım b. Sâbit’e emrederek Ebû Azze’nin boynunu vurdurdu.215 Böylece Hz. Peygamber, ikinci kez oyuna gelmeyerek onu cezalandırdı. Yukarıda detaylı olarak aktardığımız üzere Rasûl-i Ekrem, Bedir esirlerini öldürmeyip fidye alması nedeniyle sert bir şekilde uyarılmıştı. Hâlbuki Ebû Azze, hiç bedel alınmadan bir daha İslâm aleyhinde hiçbir faaliyete katılmamak koşuluyla serbest bırakılmıştı. Hz. Peygamber, Bedir esirlerini öldürmemesi sebebiyle Cenâb-ı Hak tarafından kınanmışken Ebû Azze’nin yapmış olduğu bu ihanet elbette cezasız bırakılamazdı.

Sonuç olarak Cahiliyye şâiri Ebû Azze, verdiği sözü yerine getirmemesi nedeniyle ölüme mahkûm edilmiştir. Hz Peygamber, müminlerin siyasî, içtimaî, askerî vb. alanlarda teyakkuz halinde olan devlet başkanını ve Müslümanları ikinci kez aldatmaya kalkışması sebebiyle onun boynunu vurdurdu. Özellikle şâirlik yeteneğini İslâm aleyhinde kullanması kanaatimizce bu kararda çok etkili olmuştur.216 Mevlânâ Şiblî Numânî’nin şiir hakkındaki şu sözleri şâirlerin o dönemki etki gücünü göstermesi bakımından son derece önemlidir. Mevlânâ: “Araplar

arasında heyecanı yaymanın, intikamı bileme ve kalpleri coşturmanın en büyük aracı şiirdi.”217 Aynı şekilde İhsan Süreyya Sırma, “Medine Vesikası Işığında Yahûdi

Meselesi” adlı çalışmasında “Savaş hazırlıklarında olduğu gibi savaş meydanlarında

212 İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 53; İbn Sa’d, et-Tabakât, III, s, 43.

213 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 111; İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 53; Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Ebû’l

Hüseyin b. el-Haccâc el-Kuşeyri en-Nisaburi (v.261/875) Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, I-XI, çev: Ahmed Davudoğlu, İst.,1978, Zühd, 6; Ebû Dâvûd, Edeb, 29; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, s, 58.

214 Zekeriya Güler, Hadis Günlüğü, Konya, 2006, s, 187-188. 215 Vâkıdî, el-Meğâzî, I, s, 111; İbn Hişâm, es-Sîre, III, s, 53.

216 Bu olaydan günümüz Müslümanlarının iyi ders çıkarmadıkları siyasî, içtimaî ve münferit olaylarda

birden çok aldatılmalarından anlaşılmaktadır. Bu vakadan yola çıkarak her kim Müslümanların iyi niyetini suiistimal edip onları aldatmaya kalkarsa cezalandırılmasında dinen bir sakınca yoktur. Ancak bu cezalandırma devletin eliyle olması gerekmektedir. Çünkü herkes kafasına göre toplumda insanları cezalandırmaya kalkarsa hiç kuşkusuz o toplumda kaos çıkar. Bu da o toplumu yaşanmaz bir hale sokar ki İslâm dini böyle bir fitneye asla müsaade etmez.

insanları en çok etkileyen en büyük silah şiirdi.”218 diyerek bu gerçeği ifade etmiştir. Bu ateşsiz silah, insanları gönüllerinden vurarak onları etkiliyordu. Dolayısıyla Kureyş bu silahı, lehine kamuoyu oluşturabilmek için iyi kullanıyordu. Ebû Azze de bu silahlardan birisiydi. Kısaca o Kureyş’in İslâm aleyhinde mücadele eden kalemşorlerinden biriydi diyebiliriz.

Ahmet Özel, bu konuyla ilgili olarak: “Bugünkü devletler hukukuna göre de

esirin kendisini saliveren devletle tekrar savaşmama şartıyla salıverilmesi halinde, tekrar esir alındığında cezası idamdır.”diyerek günümüzde de Ebû Azze’nin yapmış

olduğu ihanetin cezasının ölüm olduğunu söylemiştir.219 Esirlere yapılacak muamele konusunda yapılacak tercih devlet başkanına aittir. Devlet başkanı Müslümanların maslahatı neyi gerektiriyorsa onu tercih eder. Ancak eğer esirin sonra tekrar İslâm aleyhinde savaşma ihtimali varsa öldürülmesi elzemdir. Hanefi fâkihleri’nin çoğu esirlerin karşılıksız salıverilmesini caiz görmezler. Burada esirin yaşı, sağlığı, ilerde hainlik edip etmeyeceği faktörler göz önüne alınarak bir karara varılması en uygunudur.220