• Sonuç bulunamadı

F. Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun

1.4. İngiliz İdaresinde Kıbrıs

1.4.1. Girit Meselesi ve Kıbrıs

İtalya’nın 1911’de başladığı Trablusgarp işgali 1912 yılına gelindiğinde Rodos ve Oniki Adalar’a yayılmıştı. Bu arada Ekim ayında Osmanlı Devleti’nin zor durumundan istifade etmek isteyen Balkan devletleri Osmanlılara savaş ilan etmiş, bunun üzerine Osmanlı Devleti İtalyanlarla anlaşarak Trablusgarp’tan ayrılmıştı. Ayrıca bu anlaşmayla Rodos ve Oniki Adalar’ı Yunanistan’ın işgalinden çekinildiği için geçici olarak İtalya’ya bırakılmıştı. Balkan savaşıyla birlikte Ege Adaları’nı işgal etmeye başlayan Yunanistan Girit’i ilhak ettiğini açıklamış ve böylece burada Enosis’i gerçekleştirmişti. Kıbrıs resmi olarak hala Osmanlı toprağıydı ancak fiili olarak İngiliz

74

Kıbrıs Gazetesi, 15 Nisan 1894.

75

Süleyman Koç, Dünden Bugüne Kıbrıs Sorunu ve Stratejik Yaklaşımlar, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2005 İstanbul, s.107-109.

yönetimindeydi ancak yine de Kıbrıslı Rumlar benzer bir durumun Kıbrıs’ta da gerçekleşeceği beklentisine girmişlerdi. İşte bu süreç içerisinde Trablusgarb’taki savaş nedeniyle Ada’da Kıbrıslı Rum ve Türkler arasında ciddi bir gerginlik yaşanmaya başlamıştır. Girit benzeri bir durumun Kıbrıs’ta da gerçekleşeceği yönündeki beklentinin yanında, Kıbrıslı Rumların bu saldırgan tutumunun ardında yatan bir diğer önemli nokta da, İngiltere’nin Enosis konusunda Kıbrıslı Rumlara karşı dururken

Ada’nın hala Osmanlı’ya ait olduğu gerekçesini öne sürmesi olabilir.76

Halil İnalcık, Kıbrıs ile ilgili tespitlerinde Girit’e ayrı bir parantez açar. Osmanlı ülkesinin, Hıristiyan tebaanın bağımsız devletler kurarak parçalanması sürecini 1821 Yunan ayaklanması ile başlatan İnalcık’a göre bu tarihten günümüze kadar Yunanlılar tarihi Grek İmparatorluğu’nu ihya hayalinden vazgeçmemişlerdir. Bu amaçla Girit’te birçok kışkırtma, isyan ve Müslüman halka yapılan baskılara ön ayak olmuşlardır. Osmanlı devletinin güç durumundan her seferinde yararlanmayı politika yapan Yunanistan, Türkler’e karşı her zaman Avrupa’ya güvenmiştir. Bu anlamda Yunanlılar hem Girit’te hem başka bölgelerde Müslüman halkı görmezden gelerek tarihi geriye

çevirmek amacındadır. Bugün Kıbrıs’ ta da aynı sorun yaşanmaktadır.77

Girit, Ege’nin en büyük adası olup 8850 kilometre kara yüzölçümüne sahiptir. 1710’da Osmanlı tarafından alınmış ve 1760 yılında 200 bin Müslümana karşı 60 bin Hıristiyanın yaşadığı bilinmektedir. İlk Girit isyanı 1770 yılında çıkmış ve 140 yıl boyunca aralıklarla devam etmiştir. Özellikle Yunanistan bağımsızlığını kazanır kazanmaz Ada’daki Hıristiyanları her fırsatta kışkırtmıştır. Bu sırada Batılı devletler daha sonra Kıbrıs’taki tutumlarına benzer bir biçimde konuyu bir Avrupa sorunu haline getirmeyi amaçlamıştır. Girit’in Yunanistan’a verilmesini sağlamak için Osmanlı

Devleti’ne ardı ardına protesto notaları vermiştir.78

Batı dünyasının bu desteğinin nedenlerinden bir tanesi de Yunan isyanının içerisinde din olgusunun da bulunmasıdır. Osmanlı’nın Müslüman ayaklanan halkın ise Hristiyan oluşu meseleyi Avrupa devleleri

açısından daha da önemli hale getirmiştir.79

Yunanistan’ın bağımsızlığının ardında da

76

Gürhan Yellice, “1878’den 1931’e Kıbrıs’ta Enosis Talepleri ve İngiltere’nin Yaklaşımı”, Çağdaş

Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt:12 Sayı:24, 2012, s.20. 77

Halil İnalcık, Osmanlı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011, s.193-200.

78

Erçin Tekakpınar, “Girit-Kıbrıs-Enosis”, Girit Nasıl Kaybedildi, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Tanıtma Dairesi Yayınları, Lefkoşa, 1990, s.41.

79

Avrupa devletleri Yunanistan'ın sınırlarını genişletmek için çaba harcamışlardır. Nitekim 1832 yılı Mayıs ayında Londra’da yapılan bir anlaşma ile Yunanistan'ın kuzey

sınırları Arta-Volo olarak kabul edilmiştir.80

Osmanlı Devleti Girit’te diğer devletlerin destekleri ile güçlenen ayaklanmalar karşısında Ada’da birçok düzenleme yapmak zorunda kalmış ve sonuçta Ada’nın elden çıkmasını kolaylaştırılacak birçok taviz verilmiştir. Örneğin 1866’da Giritliler Islahat Fremanında yer alan ve Avrupalı devletler tarafından garanti edilen reformların yapılmasını ve Ada’nın Yunanistan’a devredilmesini istemiştir. Rusya, Fransa, İtalya ve Prusya Girit’in Yunanistan’a bırakılmasından yana tavır koymuşlardır. Ancak İngiltere’ye göre Ada Yunanistan’a verilirse bir şekilde Büyük Yunanistan gerçekleşmiş olacak ve bu devlet Rusya’nın dostu olacaktır. Bundan dolayı İngilizler ilk zamanlarda

Ada’nın kendi kontrollerinde kalmasından yanadır.81 Rumların bu ıslahatları ilhakın

gerçekleştirilmesi yolunda bir aşama olarak değerlendirerek bundan sonrada isyan faaliyetlerine devam ettikleri ve Osmanlı Devleti’nin çıkan isyanları yeni tavizler vererek yatıştırma yönünde bir politika benimsediği görülmektedir.

Ancak isyan dalgası tekrarlanmakta Osmanlı Devleti isyanları bastırdıkça hesapları bozulan Yunanistan, Osmanlı Devleti’ne karsı silahlanarak ve Yunanistan’daki Giritli göçmenlerin mağduriyetini Avrupalı devletlerinin gündemine taşıyarak, Girit Sorunu’nun devletlerarası politikanın gündeminden düşmemesi için çabalamaya başlamıştır. Yunanistan’ın bu politikası karsısında Osmanlı Devleti, 1868 yılı Kasım ayında Giritli göçmenlerin Ada’ya dönmelerini talep etti ve 11 Aralık 1868’de Yunan Hükümeti’ne nota vererek Ada’daki faaliyetlerine son vermesini istedi. Yunan Hükümeti’nin bu notaya olumsuz yanıt vermesi üzerine Osmanlı Devleti, Yunanistan ile olan ilişkilerini kesti ve iki taraf savaşın eşiğine geldi. Bu gelişmeler üzerine Girit İsyanı’nın basındaki politikasını değiştiren ve Doğu Sorunu’nun tekrar alevlenmesini istemeyen 3. Napolyon’un çağrısı ile 9 Ocak 1869 tarihinde Paris’te Fransa, İngiltere, Rusya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya, Prusya ve Osmanlı Devleti’nin katılımıyla bir konferans düzenlendi. Yunanistan, konferans davetini reddetti. Konferansta, İngiltere’nin Osmanlı Devleti’nin lehine ağırlığını

80

a.g.e., s.107.

81

koyması sonucunda, Yunanistan’ın Girit’teki faaliyetlerine son vermesini isteyen bir

tavsiye kararı alınmıştır.82

1878 yılına gelindiğine ise Osmanlı Devleti yaptığı Islahatları revize edecek ve daha da genişletecek olan “Halepa Sözleşmesi”ni yürürlüğe koymak zorunda kalmıştır. Sözleşmesinin hükümlerinin bazıları şu şekildedir:

1. Avrupa’nın onayı ile Osmanlı tarafından atanacak 5 yıllığına atanacak vali bir Hristiyan olabilecekti.

2. Bu valinin yardımcısı zorunlu olarak Müslümanlardan seçilecekti.

3. Bölge başkanları heryerde halkın nüfus oranına göre Müslüman yahut Hristiyan olacaktı.

4. Rumlar nahiye meclislerine ve mahkemelerine iştirak edebileceklerdi. 5. Hristiyanlar jandarma subaylığına alınabileceklerdi.

6. Vilâyet genel meclisi, 49 Hıristiyan ve 31 Türk olmak üzere 80 kişiden oluşacak ve bu meclis senede kırk gün toplantı yapacaktı.

7. Resmi Dil ve muamele dili olarak Rumca kabul edilmişti.83

Halepa Sözleşmesi Ada yönetimine siyasî, kültürel, toplumsal anlamda geniş ayrıcalıklar tanıyan bir metindir. Bu düzenleme ile Ada’da yerel yönetim güçlendirilirken politik mücadelelerin de önü açılmıştır. Osmanlı Devleti’nin 1889 yılında sözleşmeyi kısıtlaması çeşitli isyanlara sebep olmuş ve kontrol edilemeyen isyanlar 1897 yılına kadar devam etmiştir. Bütün bunlar Ada’da Osmanlı hâkimiyetinin fiilen sona ermesine yol açacak gelişmeleri başlatmıştır. 1897 yılı Şubat ayında Yunanistan, Girit’e asker çıkarması Avrupalı devletlerin de Türk-Yunan savaşının engellenmesi ve Ada’da Osmanlı hâkimiyetinin korunması gibi gerekçelerle Ada’ya asker çıkarmalarına sebep olmuştur. Bu gelişmeler Girit’in idaresinin Avrupalı devletlere geçmesine ve Osmanlı Devleti’nin de onayıyla 18 Aralık 1897 tarihinde

muhtariyet yönetiminin ilan edilmesini netice vermiştir.84

82

Ali İhsan Gencer, “Tanzimat Fermanı 1839’dan 1876’ya Kadar Osmanlı İmparatorluğu”, Doğuştan

Günümüze Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt: XI, Çağ Yayınları, İstanbul, 1989, s.500-501. 83

Nicolae Yorga, Osmanlı Tarihi, Cilt V (1774-1912), Çev: B. Sıtkı BAYKAL, Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1948, s.598.

84

Ayşe Nükhet Adıyeke, Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2000, s.26.

Buna düzenlemeye göre, Girit Adası Osmanlı hâkimiyetinde tarafsız ve muhtar bir vilayet olacaktı. Ayrıca Ada’ya büyük devletlerin izni ile padişah tarafından Hıristiyan bir vali atanacak ve Müslümanların da temsil edileceği seçilmiş bir meclis yasama vazifesi yapacak ve onun kararlarına padişah müdahale etmeyecekti. Bunun yanısıra müslümanların emniyeti sağlandıkça Osmanlı Devleti Ada’daki askerlerini geri

çekmeyi taahhüt etmişti.85

Büyük devletlerin Muhtariyet yönetimi ile birlikte istediği olmuş ve kendi istedikleri valiyi atamak yolu mümkün kılınmıştır. Özellikle Rus Çarı’nın Osmanlı Devleti’ne yaptığı baskılar sonucunda Girit valiliğine her ne kadar Osmanlı Devleti istemese de Prens George getirilmişti. Görev süresi 3 yıl olarak belirlenen Prens George’nin, 21 Aralık 1898’de göreve başlamasından sonra Girit’te askeri kuvveti bulunan dört devletin amirallerinden her biri 800 kişilik bir kuvvet bırakarak, Ada’dan çekildiler. Ancak, Ada’daki isyan faaliyetlerini kontrol altına almak amacıyla göreve getirilen Prens George’un asıl niyeti Ada’nın Yunanistan’a ilhakının sağlanmasıydı ve Muhtariyet Anayasası’nı uygulamaya koyduktan sonra esas niyeti ilk kez 1900 yılında

Hanya’da Hükümet Konağı’na Yunan bayrağını çektirmesiyle ortaya çıkmıştır.86

Prens Georges’un göreve geldikten sonra ilk icraatı, 9 Ocak 1899’da yapılacak olan mebus seçimlerinde, Meclis’teki üyelik dağılımının Ada’daki nüfus oranına göre, 138 Hıristiyan ve 50 Müslüman şeklinde olacağını açıklamak oldu. Meclis’in açılmasından sonra Venizelos başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanan 114 maddelik Muhtariyet Anayasası, 19 Nisan 1899’da uygulamaya konuldu. Anayasa’nın 1. maddesinde, Girit Adası’nın tam bir muhtar hükümet olduğu, diğer bir maddesinde, resmi dilin Rumca olduğu ve benzeri hükümler Osmanlı hükümranlık haklarıyla açık bir

şekilde çelişmekteydi.87

Ancak Yunanlılar’ı yeni yönetim ve geniş haklar da tatmin etmemiş olacak ki 1901’den itibaren Enosis için eylemler hız kesmeden devam etmiş ve Müslümanlar kitleler halinde göç etmeye zorlanmıştır. 1908 yılında İstanbul’da 2. Meşrutiyet ilan edilince Girit Meclisi Yunanistan ile birleşme kararı almıştır. 1. Dünya Savaşı süresinde

85

Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 1985, s.329-330.

86

Cemal Tukin, “Girit”, İslam Ansiklopedisi, Cilt: XIV, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1996, s.91-92.

87

Ada, Kıbrıs gibi pazarlık konusu yapılmış ve 1913 yılında düzenlenen Londra Konferansı’nda Selanik ve Güney Makedonya ile birlikte Yunanistan’a verilmiştir. Girit’in Osmanlı’dan koparılışının özetinde; görmezden gelinen, hakları elinden alınan, katliamlara maruz kalan Müslüman bir halk, Avrupalı devletlerin verdiği desteklerle bağımsızlığını kazanan, bu desteklere güvenerek her türlü anlaşmayı ihlal etmekten geri durmayarak adım adım genişleyen Yunanistan ve gün geçtikçe güçlenen Megali İdea hayali görünmektedir. Girit meselesinde, Avrupa devletleri arasında sadece Almanya- Avusturya bloku Osmanlı’dan yana tavır koymuş, bunun dışında dağılma dönemindeki

Osmanlı hep yalnız bırakılarak Ada üzerindeki hakları elinden alınmıştır.88