• Sonuç bulunamadı

Arazinin özellikleri ve zeminin yerleşime uygunluğu, imar planlarının yapımı ve plan işlevlerinin tanımlanmasında dikkate alınan temel kriterlerden biridir. Türkiye’nin deprem riskinin yüksek olduğu yerleşim yerlerinde; imar planı ve inşaat projelerine esas jeolojik ve jeoteknik etüdlerin sonuçlarına göre proje geliştirme ve uygulama yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Deprem riski dikkate alınarak yapılaşma kararlarının geliştirilememesi halinde, bunun ekonomik, sosyal ve çevresel yönlerden çok önemli olumsuz etkilerinin olması kaçınılmazdır. Nitekim yüzyılın felaketi olarak nitelendirilen 17 Ağustos 1999 Doğu Marmara Depreminin; nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu bölgelerde gerçekleşmesi nedeni ile çok sayıda can kaybına neden olduğu ve birçok binanın hasar görmesi veya yıkılmasına yol açtığı bilinmektedir. Bu anlamda depremden en fazla etkilenen yerleşim yerinden birinin Sakarya ili olduğu bilinmektedir. Depremden sonra konutları hasar gören ve hatta yıkılan on binlerce afetzedenin açıkta kalmalarını önlemek ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kalıcı konut yerleşim alanları oluşturulması zorunlu olmuştur.

17 Ağustos 1999 Doğu Marmara Depremi’nde Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki yerleşim yerleri içinde en büyük hasarın Sakarya ili sınırları içinde Adapazarı ilçesinde oluştuğu tespit edilmiştir (Sünbül vd. 1999, Gedikli 2001, Hayır ve Jentsch 2004).

Deprem sonrası dönemde yapılan saha gözlemleri, jeolojik ve jeoteknik etüd sonuçlarına göre kalıcı konut alanları ve ticaret alanlarının seçimine yönelik kapsamlı araştırmalar yapılmış ve seçilen yeni yerleşim alanlarının merkeze en yakın sağlam zeminler üzerinde olmasına dikkat edilmiştir (Sey 1999, Mestan 2005, Akyol 2007, Hayır ve Akyol 2009). Bu çerçevede, Adapazarı Büyükşehir Belediye sınırları içinde bulunan ve kent merkezinin 13 km kuzeybatısındaki mekan; mülga Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından hazırlanan Çevre Düzeni Planı ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) - Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) - Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından hazırlanan jeolojik ve jeoteknik etüt raporlarına dayanılarak kalıcı konut alanları olarak seçilmiştir (Anonim 1999b).

Kalıcı konut alanı olarak belirlenen mekanın, zemin dayanımı yüksek olan kaya zemin özelliğine sahip olmasına özen gösterilmiş ve belirtilen özellikleri taşıyan Karaman,

Camili 1 ve Camili 2 uydukentleri ile yine aynı bölgede yer alan Korucuk uydukentindeki Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı tarafından yapılan konut alanları, kalıcı konut alanları olarak tespit edilmiştir.

Çevre Düzeni Planı’nda araştırma alanı ile ilgili “merkezde büyük ölçüde zarar gören ticaret aktivitelerini kuzeybatıya yönlendirmek amacıyla ticaret ve yönetim merkezleri kentin kuzeyinde oluşturulması tasarlanan uydukentlerde önerilmesi” kararı ile Yenikent Bölgesi’ne konut alanı olması haricinde yeni işlevler ilave edilerek, kent için yeni bir merkez oluşturulması öngörülmüştür (Altınışık 2007, Anonim 1999b). Bu karar doğrultusunda yerel yönetimler tarafından bölgenin çekim merkezi olmasına yönelik bölgesel ölçekli politikalar üretilmiş, kimi politikalarda başarıya ulaşılmış, kimileri ise hayata bile geçirilememiştir. Bu çalışmada uydukent bölgesinin geleceğini etkileyen kentsel politikalar değerlendirilmiş ve bölgenin çekim merkezi olması için öneri ulaşım alternatifleri, ticari faaliyetlerin etkinlikleştirilmesi, bölge halkının beklenti ve taleplerine yönelik konut alanlarının oluşturulması ve sosyo-kültürel tesislerin aktif kullanımına yönelik öneriler geliştirilmiştir.

Bu çalışmanın amacı; deprem sonrası oluşan yeni yerleşim alanlarının yer seçim kararları, gelişimi, bölgeye nüfusu çekmek amacıyla uygulanan veya uygulanamayan politikalar, alanın kent merkezi ile olan etkileşiminin değerlendirilmesidir. Araştırmada yöntem olarak önce teorik çerçeve oluşturulmuş ve önceki araştırma sonuçları ile saha gözlemlerine dayalı olarak durum tespiti yapılması ile yetinilmiştir. Çalışmanın veri toplama aşamasında kaynak tarama tekniğinden yararlanılmıştır. Bu çerçevede kalıcı konut talebinin karşılanmasında mülga Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Valilik ve Belediye’nin çalışmaları öncelikle incelenmiş ve daha sonra konutların özellikleri ile bu alanlarda yaşayanların beklentilerine yönelik değerlendirmeler yapılmıştır. Yeni yerleşim alanlarının yer seçimi ve yapılaşma kararlarının irdelenmesinde; ilgili kamu kurumlarının kayıtları ile yerleşim alanları için hazırlanan imar planları ve plan açıklama raporları birlikte kullanılmıştır. Bunlara ilave olarak seçilen çalışma alanında farklı meslek disiplinlerinde yapılan saha çalışmalarının bulguları (Turoğlu 2004, Mestan 2005, Özdemir 2005, Hayır ve Akyol 2007, Akyol 2007) da dikkate alınarak

fırsatları ve tehditleri de araştırma sonuçlarına dayalı olarak ortaya konulmuştur. Doğal afetler yönünden hassas bir coğrafyada bulunan Sakarya ilinde, yeni afetlerin meydana gelme olasılığı ve kalıcı yerleşim alanlarına yeniden ihtiyaç duyulabilmesi çalışmanın önemini göstermektedir.

Araştırmanın sonuçları altı bölümde özet olarak sunulmuştur. Çalışmanın birinci bölümünde konunun önemi, amaçları ve kapsamı kısaca açıklanmış, ikinci bölümünde uydukent olgusu, uydukentlerin oluşumu ve tercih edilmesine etki eden faktörler, uydukent çeşitleri, uydukentleşmenin sonuçları ve Türkiye’deki uydukent örnekleri başlıkları altında konu ile ilgili bir kavramsal çerçevenin ana hatları tespit edilmiştir.

Araştırmanın üçüncü bölümünde, deprem sonrası mülga Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmalar incelenmiş ve deprem sonrası oluşturulan kalıcı yerleşim alanlarının tespitine yönelik üst ölçekli planlama çalışmalarına yer verilmiştir.

Dördüncü bölümde Adapazarı’nda oluşturulan uydukentler incelenerek; bölgede uygulanan kentsel politikalar değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre genel durum analizi ile elde edilen bulgulara dayalı olarak kalıcı konut alanları yer seçimi ve uydukent yerleşimleri politikalarının Güçlü (G) Yönleri, Zayıf (Z) Yönleri, Fırsatları (F) ve Tehditleri (T) birlikte analiz edilmiş olup, GZFT sonuçları ve diğer bulgular birlikte kullanılarak kalıcı yerleşim alanlarında gözlenen temel sorunlar ve başlıca çözüm yaklaşımları beşinci bölümde tartışılmıştır. Araştırmanın başlıca çıktıları ve gözlenen başlıca sorunlara yönelik çözüm yaklaşımları ise son bölümde özet olarak sunulmuştur.

Benzer Belgeler