• Sonuç bulunamadı

Polislik hizmetlerinin halk tarafından nasıl algılandığını belirlemenin en temel yollarından biri toplumun düşüncesinin ölçülmesidir. Toplum, polisin performansının algılanmasıyla ilgili olarak çok hayati bir bilgi ve geri bildirim sağlamaktadır. Polisin, görevi sırasında hayati derecede önem arz eden halk desteğini sağlayabilmesinin temel gerekliliklerinden bir tanesi, kurumun kendisini başkalarının

gözüyle denetlemesi, değerlendirmesi ve hatalarıyla yüzleşme cesareti

gösterebilmesidir. Bu açıdan bakıldığında polisin, halkın farklı kesimleri tarafından nasıl algılandığı ve imajının ölçülmesi önem arz etmektedir.

Polisin genel imajı, halkın polisi nasıl algıladığı hususunda temel bir bilgi verir. Genel imaj ölçülürken insanların ve kuruluşların karakteristik özellikleri ayırt edilmeden olduğu gibi bırakılır ve göz ardı edilir. Genel imajın ölçülmesinde kullanılan yöntemler halkın polise desteğinin seviyesinin de ölçülmesini sağladığı için oldukça faydalıdır.

Polisin halk gözündeki imajını ölçmede değişik metotlar

kullanılabilmektedir. Yapılan anketlerde, polis ve hizmetleri konusunda bir takım

şeyler sorarken aynı zamanda polisle ilgili genel sorular da sorulmaktadır. Aynı

zamanda halk desteğini ölçmek için kullanılan terminoloji de kendi içinde değişiklik göstermektedir. Örneğin anketler de polisin faaliyetleri, bu faaliyetlerin halk tarafından tasvip edilip edilmediği, polise güvenip güvenmedikleri, polise inançlarının olup olmadığı, polise saygı duyup duymadıkları, polise destek

verilmesine taraftar olup olmadıkları, polise taraftar olup olmadıkları sorulmaktadır.

Burada kullanılan terminolojiyi genel yapan kriter, performansın

değerlendirilmesinde kullanılan standart ve kriterlerin özele inilmeden

kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Bu sorularla, halkın doğrudan doğruya polislik faaliyetlerinin süreçleri ve polis faaliyetlerinin özel boyutlarına ne kadar önem verdiklerini belirlemek mümkün olmamaktadır. İşin herhangi bir özel noktasına değinilmeden yapılan bu tip anketler, anket uygulanan kişilere, kendisinden beklenen değerlendirmeyi kendi tercihlerine göre yapma olanağı verdiği için son derece faydalıdır.

Genel olarak polis imajı denildiğinde bunu belirleyen unsurlar, algılamalar, duygular ve herhangi bir kritere dayanmayan polislikle ilgili genel sorulara göre yapılan değerlendirmelerdir. Genel imaj kavramına şunlar örnek olabilir (Mastrofski vd., 2001:17):

• Polise duyulan güven.

• Polisin yaptığı işlerden memnuniyet.

• Polisin işini iyi yapacağına olan inanç.

• Polise saygı.

• Polise destek.

• Genel manada polisin performansı ile ilgili değerlendirme.

Bu şekilde genel tanımlamaların yapılması halkın polisle uyumunun ortaya çıkarılması bakımından da fayda sağlamaktadır. Bunlar, halkın polise karşı ne kadar olumlu veya olumsuz düşünceler beslediğini gösterir. Sınırlı değerlendirmeler yapabilmeyi sağlarken, polisin yaptığı işlerden hangilerinin memnuniyet hangilerinin memnuniyetsizlik doğurduğuna ilişkin bir değerlendirme yapmaya olanak sağlamaz.

Kısacası bu kriterler özetleme amacıyla kullanılan kriterlerdir, kişisel

değerlendirmeleri açığa çıkarmazlar ve sorulara cevap verenlerin yaptıkları değerlendirmeye neyin sebep olduğu konusunda herhangi bir fikir vermezler.

Başlangıçta sadece suçluları yakalama amacına yönelik olarak kurulan polis teşkilatları önleyici polislik anlayışının gelişmesiyle “çift yönlü” bir yapıya

kavuşmuştur. Artık halkın rızası olmaksızın polisin iç güvenliği sağlaması olanaksızdır. Polisin geniş halk kesimleri tarafından devletin temsilcisi olarak algılanmaya başlaması bu “çift yönlü” sürecin bir sonucudur (Ergut, 2004:52). Artık polisin “ne yaptığı” kadar “halkın bu yapılanı nasıl algıladığı” da önemlidir.

Halkın polisle ilgili değerlendirmeleri, yine halkın polisin yaptığı işleri nasıl algıladığıyla da ilişkilidir. Polisin yürüttüğü çalışmaları ve uyguladığı programları halka doğru biçimde anlatabilmesi oldukça önemlidir. Halk polisin yaptığı işle alakalı olarak şunları değerlendirir (Ivkoviç, 2008:409-410):

• Bölgede güvenliği sağlama

• Düzeni sağlama

• Mal güvenliğini sağlama

• Suçlara karşı koruma

• İnsan haklarına saygı

• Acil çağrılara zamanında cevap verme

• İşlemlerde nezaket ve eşitlik

• Polis memurlarının genel davranışları

• Gençlere yönelik bilgilendirmeler ve sosyal programlar

• Değişik polis programlarının nitelikleri

Polislerin bir takım şeyler üretmesi beklenir. Bunlardan bazıları geleneksel polislik anlayışına uygun ve uzun süredir polisin asli misyonu olarak tanımlanmışken, bazıları son dönemde ortaya çıkan Toplum Destekli Polislik kavramıyla ortaya çıkmıştır:

• Suç ve toplumsal olayların azaltılması

• Suç korkusunun azaltılması

• Halkın problemlerinin çözülmesi ve hayat kalitesinin arttırılması

Bunlardan ilk ikisi geleneksel polislik anlayışına uygun beklentiler iken son ikisi çağdaş polislik anlayışının ortaya çıkardığı beklentilerdir. Bu beklentiler halk gözünde polis imajının oluşmasına da ışık tutar.

Polisten aynı zamanda iş odaklı bir takım standartlara bağlı hareket etmesi beklenir. Bu standartlar her poliste bulunması gereken ve polisin hem kişisel hem de görevle alakalı sahip olması gereken temel vasıfları ifade eder. Bu standartları şu

şekilde sayabiliriz (Mastrofski vd., 2001:18; Töremen ve Sönmez 2003:121-123;

Cerrah, 2000:118-139):

Sağlam Karakterli Olmak; Yolsuzluktan kaçınmak, yetki ve gücünü

şahsi çıkar için kullanmamak, dürüstlük, yolsuzluğa, gücün ve yetkinin kötüye

kullanımına ve diğer görevliler arasındaki dürüst olmayan davranışlara tolerans göstermemeyi kapsar. Bu noktada polisin sabırlı ve hoşgörülü olma becerisine sahip olması gerektiğini belirtmek gerekir. Sabırlı olmak, olaylara doğru bakılmasını ve sağlıklı değerlendirmeler yapılmasını sağlar. Polis bir olayla karşılaştığında son derece sabırlı olmalı ve temkinli hareket etmelidir. Bu noktada polislik mesleğinin yapısından kaynaklanan zor bir durum ortaya çıkmaktadır. Suçtan zarar gören ile suç

şüphelisi hakkında, hangisi adına neyin anlayışla karşılanacağı çok zor ve önemli bir

sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Adaletli Davranmak; Görevini yaparken insanlar arasında ırk, cinsiyet ve etnik kökenlerine bakılmaksızın eşit davranmayı ifade eder. Güç kullanma konusunda eğitimlerden geçen ve her zaman elinde böyle bir potansiyel bulunan güvenlik güçlerinin hak kavramı konusunda çok sağlıklı bir anlayışa sahip olmaları gerekir. Güçlü olanın haklı olduğu değil, haklı olanın güçlü olduğu bir anlayışın hakim olması gerektiğine herkesten çok güvenlik görevlileri inanmalı ve özümsemelidir. Adalete açılan ilk kapı olarak ifade edilen polis birimleri hak kavramının her şeyin üstünde olduğu çok iyi benimsenmelidir. Akrabalık, arkadaşlık, meslektaşlık gibi yerine göre çok gerekli ve güzel olan kavramlar güvenlik görevlilerinin işini yaparken hak düşüncesinden uzaklaşmasına sebebiyet vermemelidir. Polis yaptığı hizmetlerde hiçbir zaman taraf olmamalı ve adaletten sapmamalıdır. Hizmetlerin yerine getirilişi sırasında adil olmanın en büyük erdem olduğu asla göz ardı edilmemelidir. Günümüz insanı eskiye göre çok daha bilinçli

hale gelmiş ve sorunlarına sahip çıkmaya başlamıştır. Kendisine karşı davranışların eşit ve adil olmaması durumunda bunu kolaylıkla fark edebilmekte ve gündeme getirebilmektedir. Polisin eskisine göre çok daha duyarlı biçimde davranması, eşitlik ve tarafsızlık ilkesinden ayrılmadan görevini yerine getirmesi gerekmektedir. Uygulamalar sırasında standartlara bağlı, herkese aynı muamele gösterilmeli, adalet ve güven duygusunu sarsacak davranışlardan kaçınılmalıdır.

Medeni Olmak; İnsanlara saygın bir şekilde muamelede bulunmayı ifade eder. İşlediği suç ne olursa olsun her insan, her zaman insan onuruna yakışır davranış görmek ister. Polis bu durumu her zaman göz önünde tutmalı, görevini yaparken gösterdiği özeni ve gayreti insani ilişkilerde de göstermeli, insanlara karşı sergileyeceği davranışlara azami özeni göstermelidir. Karşısındaki insanların onur ve

şerefini zedeleyici davranışlardan kaçınmalı ve kişilere karşı yaklaşımında özenli,

dikkatli ve yardımsever bir tutum içerisinde olmalıdır.

Profesyonellik: Polis görevinin her aşamasında profesyonellik ilkelerine uygun hareket etmelidir. Bu çerçevede uygulamalarında tarafsız olmalı, duygusal davranmamalı, görevi sırasında vatandaşları tahrik etmemeli ve asla tahriklere kapılmamalıdır. Profesyonelliğin en önemli unsuru uygulamalarda tarafsızlıktır.

Beklentilere Karşılık Vermek; İnsanların istediği hizmeti vermek, onların problemleriyle ilgilenmek ve yardımcı olmaya çalışmak oldukça önemlidir. Beklentilere cevap verme konusunda bu cevabın zamanında ve gecikmeden olması da halkın polisle ilgili değerlendirmelerini ciddi şekilde etkileyebilmektedir.

Polisin Varlığını Hissettirmek; Polis hizmetlerinin geciktirilmeden sağlanabileceği şekilde hazır ve erişilebilir olmasını ifade eder. Polis devriye ve ekiplerle günün her saatinde hazır olduğu ve sokaklara hakim olduğunu hissettirmeli, vatandaşlardan gelen taleplere zamanında cevap vermelidir.

Gücün Dengeli Kullanımı; Amaca ulaşmada gücün gerektiği kadar ve asgari biçimde kullanılmasını ifade eder. Güç ve zor kullanımında dengeyi sürekli gözetmek ve mecbur kalmadıkça güç kullanmamaya özen göstermek gerekir.

Ehil Olmak; İşini ve görevini yapmak için gerekli bilgi, yetenek ve donanıma sahip olmayı kapsar. Her kademedeki polis amir ve memurları kendilerine verilmiş olan görevleri yerine getirmek için gerekli bilgi ve donanıma sahip olmalı, yetkilerini kullanırken tereddüt göstermemelidir.

Önyargısız Olma; Önyargı kavramı bir kimse veya konuyla ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu ya da olumsuz yargı veya peşin hüküm anlamına gelmektedir. Önyargılı ve peşin hükümlü olmak, olayların sonuçları hakkında gerekli tahlili yapmadan karar verme eylemidir. Toplum içerisinde hassas değerlerin korunması yönünde önemli bir görevi yerine getiren polisin, peşin hükümle karar vermesi bu değerlere zarar verecek, toplumsal düzenin sağlanmasında önemli bir engel teşkil edecektir. Doğal olarak polise başvuran kişiler, yaşadıkları olayın etkisiyle dramatik bir tavır içerisine gireceklerdir. Polis bu kişileri olayın etkisinde kalmadan sabırla dinlemeli, ancak olayın etkisinde kalmama adına kayıtsız kalıyor görüntüsü de vermemelidir. Polis her olayda tarafsız, önyargıdan uzak ve yasal çerçevede görev yapmalıdır.

Empatik İletişim Kurabilme; Empati, bir kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla, onun penceresinden bakabilmesi ve o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlayabilmesi, bu durumu da karşı tarafa iletmesi sürecidir. Polis için çok sıradan ve rutin olan bir olay veya durum vatandaşlar için ilk kez yaşanıyor olabilir. Dolayısıyla bu durumda vatandaş için bir kriz ortamının başlangıcından söz etmek mümkündür. Kriz ortamının birinci aşaması olan “endişe aşaması” nda polis destekleyici bir yaklaşımda vatandaşın endişesini gideremezse vatandaş ikinci aşama olan “savunma aşaması” na geçecektir. Bu aşamada da kriz çözümlemezse “tepki aşaması” başlayacak ve polis – vatandaşla karşı karşıya gelecektir. Sürecin sonunda ise polis halk ilişkileri ve polis imajının olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır.

Polisin bu standartlara ne kadar uygun davrandığı konusunda halkın düşüncesini belirlemek genel manada sistematik bir değerlendirme yapmaya olanak sağlamaz. Aynı zamanda halkın polisle ilgili değerlendirmelerini belirlemede bu özelliklerin ne kadar önem arz ettiğini de bilmemiz gerekir. İnsanlar polise

inançlarını ve memnuniyetlerini ifade ettiklerinde, sayılan bu özelliklerin hangilerinin etkili olduğu çok önemlidir.

Polis hizmetlerindeki teknolojik gelişmeler ve polis uygulamalarının başarısının istatistiksel olarak ele alınması polis hizmetlerini olumlu şekilde etkileyip bir takım yeni stratejilerin geliştirilmesine olanak sağlamakla birlikte bazı olumsuz etkilere de sebep olmuştur. Profesyonelleşme çabaları sonucunda polisler toplumdan soyutlanmış ve polisin halka olan uzaklığı daha da artmıştır. Bunun sonucu olarak halkın gözündeki polis imajı olumsuz etkilenmiş, polis ile halk arasında meşruiyet krizi ortaya çıkmıştır (Bahar, 2002:292).

Bu gelişmelerin sonucu olarak, polisin ortaya çıkan olumsuzlukları bertaraf edebilmesi için imaj ve itibarını yükseltmesi gerektiği görülmüştür. Polisin imaj ve itibarını yükseltebilmek için yapılması gerekenler şu şekilde sayılabilir (Skogan, 2005:318):

• Halk sesini duyurabilirse daha çok memnun olur. Vatandaşlar

durumlarını açıklayabilir ve görüşlerini polise aktarabilirse polis faaliyetlerinin meşruluğu artar.

• Halk, polisin tarafsız, anlaşmazlıkların çözümünde nötr ve verdiği

kararlarda objektif olmasını ister. Tarafsızlık polisin yaptığı işlerde adil olduğu düşüncesine de yol açar.

• Halk davranışları, itibar, saygınlık ve hakların verilmesine göre

değerlendirir.

• Halk, polisin onların ihtiyaç ve endişelerini dikkate aldığını

düşündüğünde daha olumlu karşılık verir.

Korkmaz ise polisin sosyal bir görevli, arabulucu ve halkın teminatı olduğunu belirttikten sonra halkla birlikte görev yapması gerektiğini ve iyi bir polis imajı için şu özelliklere sahip olması gerektiğini belirtmiştir (Korkmaz, 1994:59).

• Etkili ve objektif davranan, görevini iyi bilen ve uygulayan kişi

• Üzerindeki üniforma ve sahip olduğu otoritenin olumsuz etkilerinden sıyrılmış, halktan uzaklaşma duygularını aşmış olmalıdır.

• Görevinde karşılaştığı değişik karakter ve özellikteki insanlara karşı

eşit, dengeli ve kontrollü bir davranış içerisinde bulunmalıdır.

Taslak ve Akın Yozgat ilinde polis imajıyla alakalı yaptıkları çalışmada polisin genel imajının, mesleki, görsel ve davranışsal imajlarla alakalı unsurlardan oluştuğunu belirtmişlerdir.

Mesleki imajla ilgili olarak; adalet, güvenilirlik, insan haklarına saygı, işleri hızlandırma ve kolaylaştırma, haksız çıkar sağlamama, yasalar çerçevesinde hareket

etme, cezalandırma kurumu olmadığının bilincinde olma gibi unsurlar

bulunmaktadır.

Görsel imajla ilgili olarak; kıyafetler ve genel görünüme dikkat etme, faaliyet gösterilen binanın düzeni gibi personelin ve polisin faaliyet gösterdiği binaların dış görünüşüyle ilgili unsurları ifade eder.

Davranışsal imajla ilgili olarak, kibar ve güler yüzlü davranışlar, ilgili ve anlayışlı yaklaşım sayılabilir.

Yozgat ili örneğinde yapılan çalışmada polisin genel imajının oluşumunda ve iyileştirilmesinde etkili olan asli unsurun mesleki imaj olduğu, görsel imajın ise ikinci planda kaldığı tespit edilmiştir. Polisin yaptığı işin kalitesini oluşturan mesleki imaj genel imajı güçlü bir şekilde etkilemektedir. Bunun sonucu olarak örgütlerin genel imajının şekillenmesinde mesleki imajın önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür (Taslak ve Akın, 2005:290).

Polisin görevini yaparken yetkisinin neler olduğunun bilincinde olması, insan hakları konusunda duyarlı ve görevini tarafsızlık ilkesine uygun olarak yapıp halka güven vermesi, polisin mesleki imajını ve dolayısıyla genel imajını etkileyen temel faktörlerdir.

Zor kullanma, silah kullanma, yakalama, arama gibi yetkilere sahip olan polisin imajıyla ilgili bir diğer önemli kavram meşruiyettir. Polisin sayılan bu yetkilerinin kaynağı ve nasıl kullanıldığı polisin imajı açısından önemlidir (Yalçın,

2009:3). Meşruluk, toplumun değer yargılarına, yasa ve içtihatlara uygun davranılması ve bunlara itaat edilmesi suretiyle kazanılabilir. Görüldüğü gibi var olabilmesi için toplumsal bir uyum, genel bir anlaşma ve uzlaşı gereken meşruluk yasallıkla aynı şey değildir. Bu uzlaşma ancak polisin yetki kullanımının, toplumun politik ve sosyolojik kültürüne aykırı olmaması halinde sağlanabilecek bir durumdur (Aydın, 2000:159). Yasallığın sınırları bellidir ve yasal olan her şeyin meşru olduğunu söylemek mümkün değildir. İnsanlar meşru olduğuna inandıkları sürece kurallara uyarlar ve meşruluk hem yönetenleri, hem de yönetilenleri kapsayan çift taraflı bir olaydır (Işık ve Erdem, 2007:109). Kamu düzeninin sağlayıcısı olarak bizzat devletin ve onun en önemli iç güvenlik kurumu olan polisin meşruluğu ancak halkın kabulüne ve hukukun üstünlüğü ilkesine dayanması ile mümkündür.

Kamu düzenini sağlamak için güç kullanma yetkisine sahip olan birkaç kurumdan birisi olan polisin güç kullanımı sınırsız ve keyfi değildir. Polisin güç kullanımı bir takım ilkelere bağlıdır. Ancak bu ilkelere uygun olduğunda güç kullanma meşru hale gelir. Polisin güç kullanımının meşruluğunun üç şartı vardır (Aydın, 2002:96-97):

• Gücün hukuka uygun kullanılması (Hukuksal boyut)

• Güç ilişkilerinin ahlaki ve adil olması (Ahlaki boyut)

• Halkın rıza göstermesi (Toplumsal boyut)

Otoritenin kendilerine karşı meşru olmayan bir şekilde kullanıldığına inanan insanlar o otoriteye karşı isyan etme eğilimindedirler. Bu durum polisle ilgili ise bizzat kanuna karşı gelme sonucunu doğurur. Hatta polisin meşruiyetini kaybetmesi durumunda suç oranlarının, polise ve diğer hukuki ve politik kurumlara karşı mukavemet ve isyanın artacağı söylenebilir.

Polisin zor kullanması, ancak hukuki kurallara uygun, ahlaki ve adil biçimde ve toplumsal uzlaşının dikkate alınması halinde meşrudur. Bu noktadan hareketle polisin olumlu bir imaja sahip olabilmesi için görevini yerine getirirken yasalar çerçevesinde hareket etmenin yanı sıra meşru biçimde davranması yani toplumsal uzlaşmaya önem vermesi gerektiğini söyleyebiliriz.

Polisin meşruiyeti ve polis-halk ilişkileri ile alakalı olarak son dönemde ortaya çıkan farklı bir polislik anlayışı “Uzlaşmacı Polislik” tir. Uzlaşmacı polislik, polis ile halk arasında devam eden bir ilişkinin, bunun yanı sıra da polisin hareketlerinden sorumlu olmasını veya hesap vermesini sağlayacak mekanizmaların varlığı halinde söz konusu olabilir. Burada, polisin günlük uygulamalarına rıza göstermek ve her yaptığına destek vermekten ziyade genel polislik politikalarının oluşmasına ve uzun dönem planlarına halkın aktif biçimde katılımı söz konusudur. Ancak polislik mesleğinin doğasında var olan baskı ve zor kullanma gibi unsurların uzlaşmacı polisliğin tam olarak uygulanmasına hiçbir zaman imkan vermeyeceği söylenebilir (Aydın, 2002:103).

Polis-halk ilişkilerini kolaylaştırmayı temin etmek için geliştirilmiş bir diğer uygulama ise “Problem Odaklı Polislik”’tir (Bridenball ve Jesilow, 2008:174). Mahalle problemlerinin çözümüne ve polise karşı tutumların olumlu yönde değişmesine katkıda bulunmayı amaçlayan bu uygulama vatandaşlara, toplumun dikkat isteyen problemlerini gündeme getirme fırsatı verir. İdeal olarak, bölge sakinleri ve polisler, o bölgenin en ivedi sorunlarını belirlemek ve bu sorunlara çözüm bulmak için birlikte çalışırlar. Ancak pek çok “Problem Odaklı Polislik” uygulaması sadece isimde kalmakta, suçla mücadelede geleneksel yöntemler kullanılmaya devam etmektedir.

Polis-halk ilişkilerini istenilen şekilde düzenlemek ve olumlu bir polis imajı oluşturmaya dönük olarak sürdürülen bir diğer çağdaş ve yaygın uygulama ise “Toplum Destekli Polislik” anlayışıdır. Toplum Destekli Polislik anlayışı polis-halk ilişkilerinde yaşanan krizler ve çözüm arayışlarının bir sonucudur. Bu anlayışta en önemli strateji halkın desteğini sağlamaya yönelik çalışmalar yapmaktır. Yaklaşımın temel mantığı, polis ile halk arasında karşılıklı güvenin sağlanması ve her iki tarafın, ortaklık anlayışı içerisinde, kamu düzeninin sağlanmasında sorumluluğu paylaşmasıdır.

Toplum Destekli Polislik, polisin teknolojik bağımlılığının artması, önceleri halkla iletişimi sağlayan ortamların zamanla yok olması, yaya devriyelerin yerini motorize ekiplerin alması ve polis ile halk arasında sağlanması gereken çift yönlü iletişimin ortadan kalkması sebebiyle meydana gelen olumsuzlukları bertaraf etmek

için ortaya atılmıştır. Polis ile halk arasında iletişimin nasıl sağlanacağı ve suçlara neden olan koşulların ortadan kaldırılabilmesi için polis ile diğer kamu ve özel kuruluşların işbirliğinin nasıl sağlanacağı üzerinde durur(Bahar, 2002:293).

Polislik toplum destekli bir anlayışa yönelince halkın polis aktiviteleri ile ilgili tutumları daha ilgi çeker hale gelmiştir. Toplum Destekli Polisliğin en önemli hedefi koruyucu problem çözme stratejileri uygulamak ve halkla polis arasında işbirliğine dayalı ilişkiler geliştirmektir. Toplum Destekli Polislik felsefesinde halkın polis imajı suç savaşçısı olmaktan, daha fazla işbirliğine dayalı, hizmet anlayışının hakim olduğu ve dayanışmaya önem veren bir polisliğe doğru dönüşmüştür. Bu anlayış polisin halkın beklentilerini belirlemesini gerektirir. Halkın geribildirimi geleneksel polisliğe göre çok daha önemli hale gelmiştir. Polis, geleneksel polislikte sahip olduğu aktivitelerindeki özerkliği kaybetmiş, önceliklerini belirlemede halka danışmadan hareket etme anlayışını terk etmek zorunda kalmıştır. Toplum Destekli Polislik anlayışında polisle halk arasında daha interaktif ilişkiler kurma ihtiyacı ve isteği giderek artmıştır (Salmi vd., 2005:188-189).

Toplum Destekli Polislik, yerel problemlerin belirlenmesi ve çözümünde işbirliği için hem polisi hem de vatandaşları cesaretlendirir. Her işbirliği karşılıklı ilişkilerin olumlu şekilde gelişmesini sağlar, halkın polis stratejilerini anlamasına ve polisin halka karşı olumsuz davranışlarının azaltılmasına yardım eder.

Toplum Destekli Polislik uygulamalarının var olduğu bölgelerde yaşayan