• Sonuç bulunamadı

Geleneksel Yapının Genel Özellikleri

Gelenek kavramı farklı şekillerde anlam içermekle birlikte, genel olarak geçmiş yaşantı ve kültürel unsurları şu ana taşıyan ve şu anda yaşatılmaya çalışılan değerler bütünüdür. Kavram, bireyin şu andaki yaşam biçiminin oluşmasında açık ya da gizli olarak etkindir. Birey de farkında olarak veya olmayarak yaşam biçimini oluşturan geleneği aktarmaya devam eder. Gelenek; “Belirli davranışsal norm ve değerleri benimseyip aşılayan, gerçek ya da hayali bir geçmişle süreklilik gösteren ve genellikle yaygın benimsenen ritüeller ya da başka sembolik davranışlar kümesi ile ilişkili toplumsal pratikler kümesi” (MARSHALL, Çev: Osman Akınhay, Derya Kömürcü, 1999: 258-259) olarak tanımlanmaktadır.

Gelenek, bireyin doğumuyla onu saran ve yaşamı boyunca onun davranışlarını şekillendiren kültürün bütünüdür ve karşılaşılan durumlarda nasıl davranması gerektiği hakkında bireye yol gösterir. Yani kültür ve gelenek bireyin sosyal yaşama uyumunu kolaylaştırır. Bireyin sosyal gelişme ile yeni karşılaşacağı durum karşısında onun nasıl davranması gerektiği hakkında geçmiş yaşantılardan örnekler göstererek onun toplumla barışık olmasını sağlar. “Fert daha önce keşfedilmiş cevapları bulmakla şanslıdır ve tekamülü mümkün kılan da budur. Bu manada gelenek cemiyetin hafızasıdır. ” (TATAR, 2000: No. 4264:199-215) . Gelenek kavramının ya da geleneksel yaşam biçiminin üretmiş olduğu değerler, toplumsal yaşamı sarmallayarak toplumun genel düşünce yapısının da şekillenmesinde etkili olur. Bu yapının ürettiği değerlerle hayata bakan birey ve genel olarak toplum, değişme karşısında geleneği bir sığınak olarak görmektedir. Fakat değişimin hızlı olduğu günümüz dünyasında gelenek, bu değişim karşısında içinde az da olsa var olan değişim hızı ile yeni unsurlar değerlendirerek buna uygun davranışlar üretmekte zorlanmaktadır. Bu nedenle gelenek, modernliğin karşısında olarak algılanmakta ve düşünülmektedir. Esasen gelenek ile modernlik her alanda birbiri ile çatışan zihniyeti oluşturur. Fakat, gelenek toplumun hızlı değişme karşısında karşılaşabileceği ve daha önceden öngörülemeyen değişme dalgasını absorbe ederek değişmeyi kontrol altına alan bir değerler bütünüdür de. Bu değerler bütünü

uzun bir tarihsel süreçte ortaya çıkmıştır. Ve köklerinde “din ve kutsallık” (ARMAĞAN, Tarihsiz: 43) vardır. “Sosyolojik anlamda önceki nesillerden tevarüs edilen yahut aktarılan ögelerin tümüne yahut bir kısmına gelenek adı verilir. ” (ARMAĞAN, Tarihsiz: 55). Toplumları birbirinden ayıran ve toplumu toplum yapan değerler bu anlamda geleneği oluşturur ki bunlar “örf ve adetler, kurumlar, konuşma şekli, giyim-kuşam tarzı, kanunlar, şarkı ve türküler, masallardır. Gelenek bireye aidiyet hissi, güvenilirlik duygusu verir. ” (ARMAĞAN, Tarihsiz: 56). Gelenek olarak adlandırılan değerler yığını bireyleri bir şekilde sarmallamış olduğundan bireyler bu sarmaldan kendilerini kurtaracak yeni değerlere yönelebilirler. Ancak “Canlı bir gelenek, iş göre göre, hayata nizam vere vere, kolaylık ve rahatlık sağlaya sağlaya, yani denenerek bugüne gelmiştir. Bu demektir ki kargaşadan uzak, sağlıklı ve etkili işleyen bir toplumun insanları tabii olarak gelenekseldir. ” (ÖZAKPINAR, 1997: 115). Geleneksel yapıya eklemlenmek isteyen yeni değerler-modern değerler- hemen kabul görmezler. Alınan değerler de zaman ile gelenekselleşirler. “Modernite kendini ve karşıtını nasıl tanımlarsa tanımlasın, tarihte asıl olan sürekliliktir ve hiç bir yenilik geçmişten, yani gelenekten bağımsız değildir. ” (CANATAN, 1995: 28-39). Çünkü modern olsun ya da olmasın yeni karşılaşılan bir değeri toplumun hemen kabul etmesi söz konusu değildir. Eğer bir değer sorgulanmadan ya da tepeden inme topluma ve bireye kabul ettirilmeye çalışılıyor ise bu durum toplumsal çözülmeyi ve sapmayı doğuracaktır.

Geleneksel değerin yaşama alanı; modern değer olarak belirtilen ve özünde aydınlanmanın kutsala olan başkaldırısı ve reddi hareketinden sonra ortaya çıkan sanayi hareketi ile daralmıştır. Geleneksel toplum yapısı -ilk önce Batı toplumlarında olmak üzere- yerini sanayi toplumuna ve onun toplumsal yapısına bırakmıştır. Daha sonra sanayileşme eğiliminde olan toplumlar, geleneksel yapıyı daraltarak değişime başlamışlardır. Bu bakımdan geleneksel yapı olarak adlandırılan yapı sanayi ve sanayi ötesi toplumlarından şu şekilde ayrılır:

a- Modern toplumun sanayileşme, kentleşme, bireyleşme, akılcılık, piyasa ekonomisi gibi özelliklerine sahip değildir.

b- İnsan ilişkileri duygusal, samimi ve yüz yüzedir. c- Örgütler henüz uzmanlaşmamıştır.

d- Aile ve birincil grup ilişkileri egemendir. e- Kitlesel okur-yazarlık yoktur.

f- Toplumsal hareketlilik çok yavaştır.

g- Değişme (sosyal değişme) “gelenek”in ve geleneğin belirlediği siyasal yapının “içinde” vuku bulur.

h- Toplumun alt unsurları, kültürel faaliyetler, sosyal ilişkiler, her toplumun ana dinamiğini besleyecek biçimde çalışarak toplumun çerçevesinin korunmasına yardımcı olurlar ve böylece modern toplumlarda görülen toplumsal unsurlardaki dağınıklık, geleneksel toplumlarda yerini bir bütünlüğe bırakır (ARMAĞAN, : 63-64). Fakat Sanayi toplumunun üretim süreciyle başlayan değişim, kurumları -aile, ekonomi, siyaset, din gibi- rasyonelliğin hakim olduğu bir yapılar olarak yeniden kurgulamıştır. Oysa geleneksel değerlerin hakim olduğu toplumlarda bu yapıların bir çoğunda kutsallık ve dinin etkisi vardır. Sanayileşme bireye aklı ile hareket etmesi gerektiğini belirtirken, geleneksel yapıda ise birey tutum ve davranışlarında örf ve adetler etkilidir. Geleneksel yapıda herhangi bir değere sahip gözükmüyormuş gibi düşünülen birey, modern toplum yapısında vatandaş konumuna yükseltilmekte ve aynı birey yapı içinde yapıyı bozmayacak şekilde yaşamını devam ettirmektedir.

Geleneksel yapı ile modern yapıyı birbirinden ayıran en önemli noktalardan biri de eğitimdir. Geleneğin hakim olduğu yapıda bireylerin toplumsal statülerini kendileri dışındaki faktörler belirlemektedir. Oysa modern toplumlarda eğitim imkanı her bireye anayasal hak olarak sunulmuş ve bireyin eğitim aşamalarında devlet rol alır hale gelmiştir. Modern birey eğitim ile toplumsal statüsünü belirlemeye çalışmaktadır. Geleneksel yapıda ise statü bireyin dışındaki bazı etkenlere bağlıdır. Modern birey toplumsal yaşamda rasyonel ilişkiler ile örülü bir dünyada yaşarken, geleneksel yapıda birey cemaat özellikleri göstermekte ve ilişkiler ağı birincil olmaktadır.