• Sonuç bulunamadı

GALATA TARİHİ

4. Galata’nın Beşeri ve Ekonomik Yapısı

Doğu Akdeniz’in başlıca uluslar arası ticari merkezlerinden biri olan İstanbul, Bizanslılar döneminde İtalyanlar başta olmak üzere ticari kolonilerin Haliç kıyılarına yerleşmelerine tanık olmuştur: Venedikliler, Cenevizliler, Pizalılar, Amalfililer ve Doğu Latin İmparatorluğu kurulmadan önce Provencelılar, Katalanlar. 1204’ten 1261 yılına kadar Haçlılar zamanında başı çekenler Venedikliler iken, Bizans’ın şehri tekrar ele geçirmesiyle yerini Cenevizlilere bırakmıştır.125 Dolayısıyla Osmanlılar şehri

fethettiklerinde şehirde çoğunluğu Galata olmak üzere önemli ölçüde yabancı tüccar yaşamaktaydı.126

XIII. yüzyılın sonundan itibaren Cenevizlilerin kenti olarak bilinen Galata, Osmanlı fethine kadar adeta İstanbul’dan bağımsız bir ömür sürmüştür. Fetihle birlikte Sultan Mehmet Galata’yı Osmanlı yönetimine dahil etmiş ancak Galata ‘kafirlerin kenti’ olma

122

Fleet Kate, Erken Osmanlı Döneminde Türk-Ceneviz Ticareti (İstanbul: Kültür Yayınları, 2009) 125-126.

123

Goffman Daniel, Osmanlı Dünyası ve Avrupa 1300-1700 (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2008) 204.

124

Mantran Robert, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul II (Ankara: T.T.K. Yayınevi, 1990) 113.

125

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 128.

126

Köse Metin Ziya, Osmanlı Devleti ve Venedik Akdeniz’de Rekabet ve Ticaret (İstanbul: Giza Yayınları, 2010) 79.

özelliğini korumuştur.127 Fatih Sultan Mehmet fetihten sonra Galata’daki Cenevizlilere

eski özerk statülerini vermemiştir. Böylece Cenevizliler Galata’daki eski üstünlüklerini zamanla kaybetmişler hatta 1680’de sayıları o kadar azalmıştır ki İstanbul’daki elçilik makamı iptal edilmiştir.128 Fetihten sonra burada kalan Cenevizliler Galata’nın başlıca Latin ve yabancı unsurunu oluşturdular. Ancak bunlar içinde zimmi statüsüne geçenler de vardı. Aralık 1455 tarihinde Galata halkı vergi tespiti için sayıldı ve hane sayıları

kaydedildi. Buna göre tespit edilen on üç mahallede daha çok Cenevizli Hıristiyanlar varken 1460’lardan itibaren Floransalılar da buraya yerleşip giderek nüfuz kazandılar.129 Sultan Mehmet, denizlerdeki başlıca rakibi Venedik’e karşı ticari ilişkilerinde

bağımlılığını azaltmak amacıyla Floransalılara yöneldi. 1454’lerden başlayarak yünlülerle yüklü Floransa gemileri İstanbul limanına demir atmaya başladı. Hatta Venedik’le

Osmanlılar arasındaki gerginlik sırasında, imparatorluk 1462’de Galata’daki birçok Venedikliyi kovarak yerlerine Floransalıları yerleştirdi.130 Böylece kentin Osmanlılarca

fethedilmesiyle birlikte meydana gelen en büyük değişiklik, egemenliklerini yitiren İtalyanların yerini Ermeni, Yahudi ve Rumlar’ın alması oldu.131 Osmanlı İstanbul’unda Galata’yı da içeren ilk nüfus sayımı Fatih’in buyruğuyla 1477’de gerçekleştirildi. Buna göre Galata’da 535 hane Müslüman, 592 hane Rum, 332 hane yabancı ve 62 hane Ermeni yaşadığı görülmektedir.132

Fatih Sultan Mehmet fetihten sonra Galata’daki Cenevizlilere ibadet serbestliği verirken Galata’nın en görkemli kilisesi olan San Paolo e San Domenico Kilisesi’nden

127

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 18.

128

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 134.

129

Ortaylı İlber, “Galata’’. D.İ.A. XIII (İstanbul: T.D.A.V.Yayınları, 1996) 303.

130

Goffman Daniel, Osmanlı Dünyası ve Avrupa 1300-1700 (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2008) 208- 209.

131

İnalcık Halil, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi I (İstanbul: Eren Yayıncılık, 2004) 260.

132

Dominikenleri çıkardı. Saltanatının son yıllarında buranın camiye çevrilmesi için bir ferman verdi ve cami Müslümanların ibadetine açıldı.133 1492’de Müslümanların Endülüs’teki son kalesi olan Gırnata’nın Katolik Ferdinand tarafından alınması sonucu İspanya’dan kovulan Müslüman Arap ve Yahudiler İmparatorluğun çeşitli bölgelerine yerleştirildi. İstanbul’a gelen Araplar Galata’daki bu caminin etrafına yerleştirildiler ve cami bu nedenle Arap Cami adını aldı.134 Kanuni Sultan Süleyman döneminde de

İstanbul’a gelen Arapların çoğu Arap Caminin bulunduğu Galata kıyılarına

yerleştirildiler.135 Zamanla burada yaşayan Araplar, İstanbul’da Hıristiyanlara düşmanlık duygularının ortaya çıkışında etkili olmuşlardır.136 Araplar inşaata, özellikle de taş

kesiciliğine veya yontuculuğuna ilişkin alanlarda, seramik, fayans, çanak-çömlek alanında uzmanlaşmışlardır.137 İspanya’dan gelen Arapların yanı sıra Mısır ve Suriye’den gelen Araplar da Galata’da yaşıyordu. Bunlar geçimlerini İstanbul-Galata arasında perame ve teknelerde kürek çekerek sağlıyordu.138 İspanya’dan gönderilen diğer grup Yahudilerse

Haliç’in kuzeyinde Balat semti ile bugünkü Yeni Cami ve Mısır Çarşısı’nın bulunduğu bölgeye yerleştirildi. XVII. yüzyılın ikinci yarısından sonra Yahudilerin çoğunlukta olduğu yerler arasında Galata da bulunmaktaydı. Yahudiler başkentte birçok iş yapıyorlardı. Özellikle Osmanlı iç ticareti ile uluslar arası ticarete büyük önem

veriyorlardı. Uzmanlık gerektiren esnaf arasında yer almakta, Türklerle Frenkler arasında aracılık görevi yapmaktaydılar. Aynı zamanda başta hekimlik olmak üzere serbest

meslekler de icra ediyorlardı. İstanbul’da 1494’te kurulan ilk matbaa Yahudilere aitti. Sonuçta Yahudiler başkentte kısa süre içinde önemli bir yere sahip olmayı

133

Marmara Rinaldo, Bizans İmparatorluğu’ndan Günümüze İstanbul Latin Cemaati ve Kilisesi (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006) 25.

134

Kaya Önder, Cihan Payitahtı İstanbul 2500 Yıllık Tarihi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2010) 117.

135

Mantran Robert, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul I (Ankara: T.T.K. Yayınevi, 1990) 63.

136

İnalcık Halil, “İstanbul’’, D.İ.A. XXIII (İstanbul: T.D.A.V.Yayınları, 2001) 233.

137

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 53.

138

Üçel-Aybet Gülgün, Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları (1530-1699) (İstanbul: İletişim Yayınları, 2010) 491.

başarmışlardı.139 Yahudiler Galata’da dükkanları bulunmasına karşın İstanbul’un Avrupa

yakasında oturmayı tercih ederler, akşam olunca dükkanlarını kapatıp evlerine giderlerdi. Buna karşın Rumlar ve Ermeniler Galata’da otururlardı.140

Türk olmayanlar içinde en kalabalık unsur olan Rumların hepsi kentin yerlisi değildir. Fetihten sonra kentte oturmalarına izin verilen Bizanslı Rumların sayısı oldukça kısıtlıdır. Yeni Rum iskânı başlangıçta Mora ve Ege adalarından, daha sonra İzmir, Sinop, Samsun ve Trabzon’dan getirilen Anadolu Rumlarıyla gerçekleşmiştir. Rumlar daha çok Hasköy, Kasımpaşa, Galata ve Tophane’de oturmaktaydılar. Eremya Çelebi’ye göre Ortodoks Rumların Galata ve Tophane’de üç tane kiliseleri vardı. Rumlar da Yahudiler gibi ticaretle hatta büyük ticaretle ilgilenmişlerdir. Rumlar ticaretin vazgeçilmez

unsurlarıdır. Galata onların faaliyet ve haber merkezidir.141 Rumlar arasında Pera’da çok zengin tacirler vardı. Ticaretin yanı sıra meyhane, han ve lokanta da işletmişlerdir.

İstanbul’un ilk Ermenileri Fatih Sultan Mehmet tarafından Tokat, Sivas ve Kayseri’den getirtilmiştir. Daha sonra Bursa, Ankara, Bayburt ve Adana’dan Ermeniler gelmiştir. Bunlar Galata ve Samatya bölgelerine yerleştirilmiştir.142 XVII. yüzyılda

Doğu’daki Celali isyanları nedeniyle bölgedeki nüfusun çoğunluğunu oluşturan Ermeniler batıya göç etmişlerdi. Böylece Ermenilerin azınlıkta olduğu şehirlerde Ermeni nüfusu artmıştır. Bu artıştan en çok İstanbul etkilenmiştir. Burada yerli Ermenilerin nüfusu seksen haneyken, yeni gelen Ermenilerin İstanbul, Galata ve Üsküdar’a yerleşmeleriyle şehirdeki Ermeni nüfusu kırk bin haneyi geçmişti.143 Ermenilerin başlıca iki faaliyet alanları vardı.

139

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 51.

140

And Metin, 16. Yüzyılda İstanbul Kent-Saray-Günlük Yaşam (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2011) 67.

141

Mantran Robert, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul I (Ankara: T.T.K. Yayınevi, 1990) 53-56.

142

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 53.

143

Üçel-Aybet Gülgün, Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları (1530-1699) (İstanbul: İletişim Yayınları, 2010) 197.

Bunlardan biri toptancılık, kambiyo ve bankacılık işlemleri idi. Nitekim bu faaliyet onları XVIII. ve XIX. yüzyılda Osmanlı transit ticaret ve uluslar arası ticarette çok büyük rol sahibi olan kişiler haline getirmiştir. Diğer faaliyet alanları ise merkepçilik, pastırmacılık, bakkalcılık gibi küçük mesleklere yönelik idi.144

Galata’nın yabancı nüfusu içinde Avrupalılardan da bahsetmek gerekir. 1536 yılında Kanuni Sultan Süleyman ile Fransa Kralı I. François bir anlaşma yaparlar. Bu anlaşma dahilinde Fransız tacirlerine hiçbir kısıtlama olmaksızın Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde ticaret yapma özgürlüğü veren kapitülasyonlar da yer almıştı. Bunun sonucunda Türkiye’deki Avrupalı milletlerin ilk örneği olarak bir Frenk milleti ortaya çıktı. Bu Avrupalı cemaatler Galata’nın yukarı kısımlarına yerleştirildiler. Elçilikleri ve kiliseleri de İstiklal Caddesi üstünde kuruldu.145 XVII. yüzyılın sonunda sayıları iki yüz veya üç yüzden az olan Frenklerin Galata’da hekimlik, cerrahlık, eczacılık veya saatçilik yaptıkları bilinmektedir.146 İngilizler ise XVI. yüzyılın sonunda kalabalık olarak gelmişlerdir.

1640’lar civarında yirmi dört veya yirmi beş tane ticarethaneleri vardır. Osmanlı

İmparatorluğu’nun genelinde çok faal olan Hollandalılara gelince, bunlar İstanbul’da az kişiyle temsil edilmektedirler. 1669’da sadece bir ticarethaneleri vardır ama tekneleri başkente sık sık gelmektedir. Hollandalılar İstanbul’da dürüst, namuslu, mükemmel kalitede mal satan tüccarlar olma ününe sahiptirler.147 Pera XVII. yüzyılın ortasından

itibaren Avrupalı bir kibar mahallesi kılığına bürünmeye başlamıştır ve bu niteliği ileride daha da artacaktır.

XVI. yüzyılın ortasında Galata duvarlarla eşit olmayan üç bölüme ayrılmıştı.

144

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 53.

145

Freely John, Saltanat Şehri İstanbul (İstanbul: İletişim Yayınları, 2009) 225.

146

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 56.

147

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 134-135.

Frenkler bir bölümde, Rumlar öbüründe ve az sayıda Yahudi ile Türkler ise bir başka kesimde yaşıyorlardı. Türklerin yaşadığı kısım Arap Kapısı denilen üçüncü mahalle idi. Galata kadısı da bu mahallede oturuyordu.148 Evliya Çelebi’nin kaydettiğine göre

Galata’nın nüfusu 17 mahalle Müslüman, 70 mahalle Rum, 2 mahalle Ermeni, 1 mahalle Yahudi, 3 mahalle Avrupalı olmak üzere 200.000 Hıristiyan ve Yahudi ile 60.000 Müslüman’dan oluşuyordu.149 Böylece kent XVI. yüzyıldan itibaren giderek büyüdü ve

XVII. yüzyıla gelindiğinde Galata’nın kuzeyindeki Pera ve çevresi batılı elçiliklerin ikametgâhı konumuna geldi. Osmanlı başkentine elçilik binaları XVI. ve XVII. yüzyıldan itibaren yayılmaya başlamıştır. Bu dönemden önce batıdan gelen elçiler, Çemberlitaş’ın karşısına düşen ve muhtemelen bugünkü Çemberlitaş sinemalarının bulunduğu mevkide yükselen Elçi Han’ın da ikamet etmek zorundaydılar. Bu hanın üst katındaki odalar elçi ve maiyetlerine ayrılırken, alt katlar da ahır ve depo olarak kullanılıyordu. XVI. yüzyılda Pera’da ilk elçiliği Fransızlar açarken, İstanbul’da elçi bulundurma hakkını ilk olarak Venedikliler elde etmişlerdi.150 18 Nisan 1454’te imzalanan anlaşmayla Fatih

Venediklilere İstanbul’da balyos adı verilen bir elçi bulundurmalarına müsaade ediyordu. Önceleri Venedik balyosları Eminönü kıyısındaki Yahudi mahallesinde ikamet

ediyordu.151 XVII. yüzyıldan itibaren balyoslar Pera’da inşa edilen Venedik Sarayı’nda oturmaya başladı.152 Fransızların Pera’da açtıkları elçilik binasının tarihi ise 1535’e çıkar.

Bu aynı zamanda Fransa’ya Kanuni tarafından kapitülasyonların veriliş tarihidir. Yine bu yüzyılın sonlarında İngiliz elçisi Lord Edward Burton Tophane semtinde bir ev

kiralayarak burayı elçilik olarak kullanmıştır. Fakat eğlenceye düşkün olan elçinin semt

148

And Metin, 16. Yüzyılda İstanbul Kent-Saray-Günlük Yaşam (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2011) 63-66.

149

Üçel-Aybet Gülgün, Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları (1530-1699) (İstanbul: İletişim Yayınları, 2010) 491.

150

Kaya Önder, Cihan Payitahtı İstanbul 2500 Yıllık Tarihi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2010) 178.

151

Pertusi Agostino, İstanbul’un Fethi Çağdaşların Tanıklığ I (İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, 2004) 304. Ayrıca bakınız: Kaya Önder, a.g.e., 179.

152

halkının şikâyeti üzerine ikametgâhını Pera’ya taşımak zorunda kaldığı biliniyor.153

Zengin ve büyük bir saray görünümünde olan İngiltere elçilik binası Kasımpaşa tarafına gidilen yöndeydi. Yine Fransız elçisinin binası muhteşem bir mimari yapıya sahip olup bu binaya Fransa Sarayı veya Kral’ın Evi denilmekteydi. Fransız elçisinin ikametgâhı

Pera’nın en yüksek tepesine inşa edilmişti.154 Fransız ve İngilizlerin ardından Hollandalılar XVII. yüzyılın başında böyle bir temsilciye sahip olabilmişlerdir.155

Polonyalılar 1650 yılında, İtalyanlar 1895 yılında elçilik binası yaptırdılar. Ayrıca Lehistan, Macaristan, İsveç, Felemenk, Raguza, Prusya mümessilleri sıra ile bugünkü İstiklal caddelerinde büyük binalar yaptırarak yerleştiler.156 Sonraki dönemlerde

elçiliklerin yanı sıra Avrupa devletleri cemaatlerine ait evlerle ve kiliselerini de o zaman Grand Rue de Pera diye bilinen bugünkü İstiklal Caddesi boyunca inşa ettiler.157

Yabancıların binalarının yanı sıra iç oğlanların yetiştirildiği Galatasarayı da Fransız elçilik binasının yakın bir yerindeydi.158 Sonuçta Galata Osmanlı Devleti zamanında

büyükelçilerin, kiliselerin, tüccarların ve en zengin azınlıkların evlerinin toplandığı kalabalık bir semt haline gelmiştir. Sahip olduğu liman ile her dönemde uluslar arası ticaretin kalbinin attığı bir mekan olarak önemini korumuştur. İstanbul limanı kentin iaşe limanı iken Galata limanı kentin ithalat ve ihracat limanı olmuştur. Galata limanı

Cenevizlilerin XIII. yüzyılın sonunda ticari üsleri haline getirmelerinden bu yana İstanbul’un ticari limanı olma özelliğini her dönem taşımıştır. Burada doğrudan veya dolaylı olarak deniz sayesinde yaşayan büyük bir insan grubu vardır: Denizciler, komisyoncular, memurlar, katipler, aracılar, acenteler, elçilik temsilcileri, iskele

153

Kaya Önder, Cihan Payitahtı İstanbul 2500 Yıllık Tarihi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2010) 179.

154

Üçel-Aybet Gülgün, Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları (1530-1699) (İstanbul: İletişim Yayınları, 2010) 492.

155

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 135.

156

Banoğlu Niyazi Ahmet, Tarihi ve Efsaneleriyle İstanbul Semtleri (İstanbul: Elest Yayınları, 2010) 211.

157

Freely John, Saltanat Şehri İstanbul (İstanbul: İletişim Yayınları, 2009) 213.

158

Üçel-Aybet Gülgün, Avrupalı Seyyahların Gözünden Osmanlı Dünyası ve İnsanları (1530-1699) (İstanbul: İletişim Yayınları, 2010) 494.

hamalları, tekneleri koruyan yeniçeriler, meyhaneciler, her türden satıcılar ve birbiri sayesinde yaşayan bütün bir halk Galata’nın İstanbul’un en canlı yerlerinden biri olmasını sağlamıştır.159 Fatih döneminde Haliç’te gemi yapımı için bir tersane inşa edilmesi

Galata’da gemicilikle ilgili mesleklerin ortaya çıkmasını sağlamış, bu da nüfusun artmasında etkili olmuştur. Kalafatçılar, halatçılar, ipçiler, seren ve gemi direği

imalatçıları, yelkenciler, demirciler bu meslek gruplarının bazılarıdır.160 Haliç tersanesi

Yavuz Sultan Selim zamanında Galata’dan Kağıthane’ye kadar genişletilmiş, içinde üç yüz göz bulunan tersane binası yapılmıştır. Bu büyük tersanenin inşası ile Osmanlı donanmasının merkezi Gelibolu’dan Haliç’e nakledilir. Böylece Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar donanmanın merkezi olan Tersane-i Amire kurulmuş olur.161

159

Mantran Robert, XVI ve XVII. Yüzyılda İstanbul’da Gündelik Hayat (İstanbul: Eren Yayıncılık, 1991) 41.

160

Mantran Robert, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul II (Ankara: T.T.K. Yayınevi,1990) 7.

161

Gülsoy Ersin, “XVI.-XVII. Yüzyıllarda Akdeniz’de Osmanlı Hakimiyeti’’, Türkler Ansiklopedisi IX (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002) 590.

Ü Ç Ü N C Ü

B Ö L Ü M