• Sonuç bulunamadı

GALATA TARİHİ

2. Fetihten Önce Galata

İstanbul’un kuzey kıyısında bulunan Galata, verimli toprakları ve bilhassa liman

kenti olması sebebiyle asırlar boyunca birçok milletin yaşadığı ya da yaşamak istediği bir yer olmuştur. Galata’ya ilk yerleşmeler hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte antik çağlarda Haliç-Eminönü arasındaki limanda bulunan Prehellenistik Bizans’ın önemli bir balıkçılık merkezi ve ticari antreposu olduğu bilinmektedir. İşte bu dönemde Galata’nın ve Boğaz’ın bazı yerlerinde çok küçük yerleşme noktaları olduğu düşünülmektedir.53 Yine milattan iki yüz yetmiş yıl önce Goller Avrupa’dan Asya’ya geçerken buraya uğramışlar, bir müddet bu semtte kalmışlardır. Bizans imparatoru Constantinus (324-337) 324 yılında İstanbul’u başkent yapmaya karar vermesiyle birlikte kenti baştanbaşa yenilemiştir. Bu dönemde limanın çevresindeki alan surlarla çevrilmiştir. Constantinus surları Üsküdar’dan buraya taşınan Hıristiyanları korumak ve onurlandırmak için yaptırmıştır.54 Ayrıca kenti on üç iç yönetim bölgesine ayıran da O’dur.55 Oğlu II. Constantinus (337-361) da

babasının kentleşme etkinliklerini sürdürmüştür. II. Theodosius (408-450) zamanına gelindiğinde Galata kasabası kente bağlanarak bir kilisesi, bir genel ve beş özel hamamı, bir agorası, bir tiyatrosu, iki tersanesi, bir büyük sütunlu caddesi, biri devlete ait dördü özel beş un değirmeni, dört yüz otuz bir evi ve otuz dört gece bekçisi ile

Konstantinopolis’in on üçüncü bölgesi haline gelmiştir. Şehre yakın olması sebebiyle Konstantinopolis-Galata arasındaki ulaşım çok sık ve kolaydır.56 I. Justinianos (527-565) dönemi Bizans’ın ve başkentinin en ünlü dönemidir. İmparator, hukukçu ve imarcı kimliğiyle, yaptığı işlerle yüzyıla damgasını vurmuştur.57 Bu dönemde yapılan

düzenlemelerle Galata da yenilenmiştir. Justinianos Galata’yı daha da büyütmüş, büyük

53

Ortaylı İlber, İstanbul’dan Sayfalar (İstanbul: Turkuvaz Yayınları, 2008) 243.

54

Türker Orhan, Galata’dan Karaköy’e Bir Liman Hikayesi (İstanbul: Sel Yayıncılık, 2007) 13.

55

Mantran Robert, İstanbul Tarihi (İstanbul: İletişim Yayınları, 2005) 42.

56

Türker Orhan, Galata’dan Karaköy’e Bir Liman Hikayesi (İstanbul: Sel Yayıncılık, 2007) 13.

57

binalar yaptırmış, tiyatro ve surları restore ettirerek bu semte ayrı bir şehir statüsü

vermiştir. İsmini de Justiiniae ya da Jüstinianupolis koymuştur. Ancak bu isim sadece bu dönemle sınırlı kalmıştır. Ayrıca bu dönemde daha sonra Osmanlıların Kasımpaşa’da yaptıkları tersanenin yerinde bir tersanenin bulunduğu sanılmaktadır.58

VI. yüzyılın sonlarından itibaren Bizans İmparatorluğu birçok cephede saldırıya

uğramıştır. Araplar Suriye valisi Muaviye’nin idaresinde ilk olarak 668 yılında Galata’yı kuşatmış ve fethetmişlerdir. Ancak ele geçirilen ganimetler götürülürken kent

Cenevizlilere bırakılmıştır. 677 yılındaki İstanbul kuşatmasında ise Galata tekrar fethedilmiş bu defa birincisinden farklı olarak kentte bazı düzenlemeler yapılmış, bu sayede kent yeni bir görünüm kazanmıştır. Galata’da seksen bin muhafızla birlikte halife, yerine bir vekil ve ona bir vezir bırakarak dönmüştür.59

VII. ve VIII. yüzyılda Bizans Yakındoğu’da önemli toprak kayıplarına ve Arap

ticaretinin Akdeniz bölgesine yayılmasına karşın Konstantinopolis uluslar arası bir pazar olarak kalmıştır. IX. ve X. yüzyıllarda Haliç’e Rus, Bulgar, Amalfili, Pisalı, Venedikli ve Cenevizli tüccarlar yerleşmişlerdir.60 Bizans döneminde Galata, Akdeniz İtalyan

şehirlerinin Levant61’taki koloniyal faaliyetlerinin yoğunluğuna bağlı olarak gelişir. Başlangıçta bu İtalyan kolonileri Sirkeci ve Unkapanı liman tesislerinin hemen

arkasındaki dar sokaklarda yaşıyorlardır. Sonraları Galata’ya taşınırlar.62 İstanbul’a gelip ilk yerleşen İtalyanlar Amalfililerdir. Bunlar 944 yılında bugünkü Eminönü ve Yeni Cami’nin yerine yerleşirler. Daha sonra bulundukları bölgede bir kilise ve bir manastırları olur. Amalfi şehrinin 1073’te Norman Krallığı’na katılmasından sonra Bizans sürekli

58

Mantran Robert, İstanbul Tarihi (İstanbul: İletişim Yayınları, 2005) 60.

59

Banoğlu Niyazi Ahmet, Tarihi ve Efsaneleriyle İstanbul Semtleri (İstanbul: Elest Yayınları, 2010) 190.

60

Mantran Robert, İstanbul Tarihi (İstanbul: İletişim Yayınları, 2005) 108.

61 Levant: Doğu Akdeniz için Batılıların kullandığı terim.

62

tehdit aldığı bu düşmanına karşı 1082’de Venedik’e imtiyazlar vererek anlaşma yapar. Böylece İstanbul’daki Amalfililer buradaki bütün yabancılar gibi gümrük muafiyetinden yoksun kalırlar. Bu hak sadece Venediklilerin olduğu için Amalfililer Venedik’in

himayesini kabul etmeye mecbur olurlar.63 İstanbul’a ikinci olarak Venedikliler 991 yılında Bizans’tan aldıkları ticari imtiyazlarla bugünkü Bahçekapı, Eminönü (Zindan kapı) ve sonra Fener’e yerleşirler. Fakat asıl yaşadıkları yer Galata’dır.64 Venedik 1083

yılındaki Draç kuşatması sırasında Normanlara karşı Bizans’ın yanında olur ve bu sayede İmparator I. Aleksios Komnenos Venediklilerin Haliç’in kıyılarına yerleşmelerine, serbestçe ticaret yapmalarına, Venedik mallarının gümrük ve vergi ödenmeden

satılabileceği eşeller65 kurmasına izin verir.66 Bu tarihten itibaren Galata’daki Venedikliler birçok yerde oturmaya müsaade alırlar. Dükkanlar, meyhaneler işletirler.67 I. Aleksios Komnenos’tan sonra gelen halefleri de onun izinden giderler ve Venedik’le yapılan imtiyazlar sürekli olarak yenilenir. 1111 yılına gelindiğinde aynı ayrıcalıkları Pisalılar elde ederler. Venediklilerle Amalfililerin eşellerinin doğusuna yerleşirler. Pisalıların imtiyazına bir sokak, bir kilise ve bir iskele dahildir. Ama 1162-63’te Ceneviz yerleşimine yaptıkları saldırıdan sonra İmparator I. Manuel tarafından Haliç’in kuzey yakasına

sürülürler, geri dönmelerine 1170’te izin verilir. 1192’de Pisa imtiyaz bölgesinin kapsamı genişletilerek iki kilise ve üç iskele eklenir. Latinler döneminde de bölge Pisalıların elindedir. Ancak Pisalılar eski konumlarını bir daha asla elde edemezler.68 XV. yüzyılın başında Pisa kolonisi Floransa yüzünden gerilemiş durumdadır.

63

Marmara Rinaldo, Bizans İmparatorluğu’ndan Günümüze İstanbul Latin Cemaati ve Kilisesi (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006) 13.

64

Ortaylı İlber, İstanbul’dan Sayfalar (İstanbul: Turkuvaz Yayınları, 2008) 223-224.

65 Ticari faaliyetler için ayrılmış nakil noktalarına ‘’eşel’’ adı verilir. Konstantinopolis’te Galata

dışında Haliç’in güney kıyılarında da eşeller bulunmaktaydı. Mantran Robert, a.g.e., 128.

66

Mantran Robert, İstanbul Tarihi (İstanbul: İletişim Yayınları, 2005) 128.

67

Banoğlu Niyazi Ahmet, Tarihi ve Efsaneleriyle İstanbul Semtleri (İstanbul: Elest Yayınları, 2010) 191.

68

Müller-Wıener Wolfgang, Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003) 23.

1142’den itibaren kentte bir koloni sahibi olmak için çaba gösteren Ceneviz ancak

uzun süren pazarlıklar sonucunda 12 Ekim 1155 tarihli anlaşmayla yerini alırlar. Onlar da Venediklilere tanınan imtiyazlara sahip olurlar ve bir konsoloshane, bir kilise, hamam ve sarnıçlar yapmalarına müsaade edilir.69 Ancak İtalyan kolonileri arasındaki rekabet onları birbirine düşürür. 1162’de Pisalılar Ceneviz mahallesini yağmalar ve halkının büyük bir kısmını kılıçtan geçirir. Bunun üzerine Manuel Pisalıları şehirden kovar, ölümden dönen Cenevizlileri de Galata topraklarına yerleştirir. Sükûnet sağlanınca Pisalılara geri dönme izni verilir, Cenevizlilere bırakılan alan genişletilir (1169).70 Böylece Bizans imparatorları Latin tüccarlara etkinliklerini geliştirme ve Rumların zararına olarak uluslar arası ticarete yavaş yavaş ağırlıklarını koyma olanağı tanıdılar. Latinlere verilen bu ayrıcalıklar kamu huzurunu kaçırdı. Daha başından beri Latinlerin Bizansla ve birbirleriyle ilişkileri düzgün değildi. Verilen imtiyazlar sonucunda Rumlar 1182’de Latin mahallelerine saldırdı. Bu ayaklanmada altı bin Latin katledildi, evleri yağmalandı ve yıkıldı, katliamdan canını kurtarabilenler gemilere sığındılar.71 1192’de Cenevizlilere daha elverişli koşullar ve ikinci bir iskele sağlandıysa da Cenevizliler korsanlık faaliyetlerini sürdürdüler. Bunun sonucu 1198-1202 yıllarında kentten kısa süreliğine sürüldüler.72

1182’deki saldırının sonuçları daha ileriki yıllarda bir faciaya dönüştü. Venedikliler

1204’te IV. Haçlı Seferleri’ni İstanbul’a yönelterek intikamını aldı. Şehir işgal ve

yağmaya ve katliama uğradı ve yarım asrı geçen Latin hâkimiyeti başladı.73 Haçlı seferine katılanlar aralarında bir bölüşme anlaşması düzenlediler. Doğu Akdeniz’de nice zamandır görüp geçirdikleri sayesinde tacirlerinin iyice gözü açılmış bulunan Venedikliler

69

Banoğlu Niyazi Ahmet, Tarihi ve Efsaneleriyle İstanbul Semtleri (İstanbul: Elest Yayınları, 2010) 191.

70

Mantran Robert, İstanbul Tarihi (İstanbul: İletişim Yayınları, 2005) 128-129.

71

Marmara Rinaldo, Bizans İmparatorluğu’ndan Günümüze İstanbul Latin Cemaati ve Kilisesi (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006) 18.

72

Müller-Wıener Wolfgang, Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003) 24.

73

imparatorluğun işe yarar kısımların çoğunu sahiplendiler. Yöreyi sadece Venedikliler tanıyor, ne elde edebileceklerini yalnızca onlar biliyordu. Haçlıların ise nerede oldukları, ne yapmakta bulundukları hususunda bir fikirleri yoktu.74 Venedik’in yanı sıra başka İtalyan kentleri de çok geçmeden hak sahibi oldu. Savaş sırasında kentte kalmış olan Pisalılara 1204’te eski kiliseleri ve eski imtiyaz bölgeleri iade edildi. 1218 yılında Cenova ile barış yapılmasından sonra Cenevizli tüccarlara Romania’da -eski Bizans İmparatorluğu topraklarında- ticaret yapma izni verildi. Eski imtiyaz bölgelerinin de o zaman verilmesi muhtemeldir. En azından 1251’de imtiyaz bölgeleri yeniden ellerine geçmişti. Kent Latin işgali döneminde de önemli bir ticari metropol olmaya devam etti.75

Elli yedi yıl süren Latin egemenliğinden sonra kent 26 Temmuz’da VIII. Mihail Paleologos’un ordusu tarafından geri alındı. Galeyana gelen halk tüm Venediklileri ve Latinleri kentten kovdu. VIII. Mihail 14 Ağustos 1261’de İstanbul’a girdikten sonra Cenevizlilerle yaptığı anlaşmaya sadık kalarak daha önce Venediklilerin elinde bulunan sarayı ve mahalleyi onlara verdi. Rekabet ve intikam duygularına yenik düşen Cenevizliler ise Venedik sarayını yıktılar. VIII. Mihail hem bu olaydan hem Cenevizlileri, rakipleri Venedikliler ve Pisalılarla doğrudan ilişkiye girmelerini engellemek hem de İstanbul’a yerleşen Cenevizlilerin giderek artmasından dolayı güvenlik tedbiri olarak onları önce Trakya’daki Herakleia’ya, ardından 1267’de İstanbul’un karşısındaki Pera’ya sürdü.76

Yeni bir anlaşma düzenlendi. Bu 1261’de imzalanmış olan anlaşmanın eki

niteliğindeydi.77 Anlaşma şartlarına göre Galata’daki sur duvarları yıkılacak, Cenevizliler

kendilerini imparatorun vasalleri olarak görecekler, Podesta’ları saraya çağırıldığı vakit

74

Nicol Donald M., Bizans’ın Son Yüzyılları (1261-1453) (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003) 9-10.

75

Müller-Wıener Wolfgang, Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003) 29.

76

Marmara Rinaldo, Bizans İmparatorluğu’ndan Günümüze İstanbul Latin Cemaati ve Kilisesi (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006) 28.

77

Nicol Donald M., Bizans’ın Son Yüzyılları (1261-1453) (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2003) 65.

alçakgönüllü bir itaat gösterecekler ve gemileri Blakhernai’nin önünden geçerken imparatorluk sarayını selamlayacaktı. Öteki İtalyan topluluklarına böyle şartlar dayatılmamıştı. Cenevizliler yabancı yurttaşlar arasında kışkırtıcı hatta fesatçı olarak biliniyordu. Şartlar aşağılayıcı olmakla birlikte Cenevizliler bu teklifi tereddütsüz kabul ettiler. Çünkü Konstantinopolis limanı içinde kendilerine ait diye adlandırabilecekleri bir arazinin yasal mülkiyetini onlara veriyordu.78 Böylece Galata her yıl ana şehir

Ceneviz’den gönderilen ve podesta denen bir valinin yönettiği Bizans’a bağlı özerk bir şehir devleti haline geldi.79 Bizans açısından bakıldığında kendilerine ihanet eden Venedik’e karşı onların düşmanlarını Galata’ya yerleştirerek intikam almış oldular.

Ne var ki Venedikliler, rakiplerinin kendi kalıntılarının üzerine yerleşmesinden son

derece rahatsızdılar. 1284’te II. Andronikos zamanında şehre bir donanma gönderdiler. Gemiler Galata’yı denizden kuşattı ve ateşe verdi. Cenevizliler çaresizlik içinde Haliç’in karşı yakasına sığındılar. Taraflar arasında barış sağlandıktan sonra Ceneviz kolonisi zarar gören yerleri onardı ve yeni bir saldırıya karşı kendini güvence altına almak için imtiyaz bölgesini bir hendekle çevirdi.80 21 Temmuz 1296 tarihinde Venedik filosu Galata’daki Ceneviz kolonisine tekrar saldırdı. Cenevizlilerin mağazalarını ve Haliç’teki deniz surlarının dışındaki Rum evlerini yakıp yıktı. Andronikos buna kentteki bütün Venediklileri tutuklayıp tüm mal varlıklarına el koyarak karşılık verdi. Kentteki

Cenevizliler ise Konstantinopolis’teki Venedik tüccarlarını ve Venedik bailo’sunu katletti. Ertesi yaz filolarıyla kenti topa tutarak misillemede bulunan Venedikliler, kayıplarının bedelinin ödenmesini sağladıktan sonra ayrıldılar. Bizans’ın Venedik saldırılarını durdurmaya güçleri yoktu. Bizans donanması hemen hemen dağılmış gibiydi. Nitekim

78

Nicol Donald M., Bizans ve Venedik Diplomatik ve Kültürel İlişkiler Üzerine (İstanbul: Sabancı Üniversitesi Yayınevi, 2000) 179.

79

Freely John, Saltanat Şehri İstanbul (İstanbul: İletişim Yayınları, 2009) 180.

80

Marmara Rinaldo, Bizans İmparatorluğu’ndan Günümüze İstanbul Latin Cemaati ve Kilisesi (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006) 29.

1302 yılında Venedik donanması tekrar saldırdığında Andronikos bir barış anlaşması yapabilmek için dükaya yüklü miktarda bir fidye ödemek zorunda kaldı.81 Bu dönem boyunca Venedik’in Levant’taki başlıca rakibi Cenova idi. Bu rekabet sonucunda yaşanan savaşlar çoğunlukla Karadeniz’in denetimi meselesinden kaynaklanıyordu. Ancak bu savaşlar Doğu Akdeniz’de iki devlet arasındaki güç dengesini değiştirmedi ve mevcut durum aynen korundu. İki taraf da birbirine üstünlük sağlayamadı.82

Her ne kadar başta Bizans Cenevizlilere Galata’daki yerleşimlerinin etrafını surlarla

çevirmemelerini şart koştuysa da, Venedik saldırıları ve ardından 1302’de Katalanların saldırısı karşısında Cenevizliler, ilk olarak yerleşimlerinin etrafını 15 metre genişliğinde hendeklerle çevirme iznini aldılar.83 Ardından 1 Mayıs 1303 tarihinde Cenevizliler kentlerinin sınırlarını kesin olarak belirleyen bir ferman aldılar. Buna göre Galatalılar hendeklerini iyice genişlettiler, uzağa taş atmalarını sağlayacak mancınıklar yerleştirdiler ve evlerini küçük birer kale haline getirdiler. Bir sonraki yıl Cenovalılar İmparator II. Andronikos’tan bir imtiyaz beratı daha aldılar. Bu berat onların fazladan sağlam ve güvenli evler ve daha başka binalar etmesine, bunun yanı sıra hamamlar, çarşılar ve ayinlerin Latin ritine göre yapılacağı kiliseler yapmasına izin veriyordu.84 Cenevizliler aynı yıl Galata’nın etrafını surlarla çevirdiler. Hatta Galata’nın çevresinde bağlar

oluşturdular ve bunların korunmasını bahane ederek kuleler inşa ettiler.85 Galata’ya köklü

biçimde yerleşen Cenevizliler üst üste yeni haklar elde ettiler. Zamanla hendek çevresine inşa etmiş oldukları yüksek binaların arasını duvarla birleştirerek kolonilerinin etrafını sağlam surlarla çevirdiler.86 Bu dönemde Bizans giderek çöküyor, İtalyanlar sürekli güçleniyordu. Cenevizliler Bizans’ın zayıflığından faydalanıp kendilerine güçlü bir

81

Freely John, Saltanat Şehri İstanbul (İstanbul: İletişim Yayınları, 2009) 182-183.

82

Fleet Kate, Erken Osmanlı Döneminde Türk-Ceneviz Ticareti (İstanbul: Kültür Yayınları, 2009) 12.

83

Kaya Önder, Cihan Payitahtı İstanbul 2500 Yıllık Tarihi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2010) 89.

84

Marmara Rinaldo, Bizans İmparatorluğu’ndan Günümüze İstanbul Latin Cemaati ve Kilisesi (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006) 29.

85

Türker Orhan, Galata’dan Karaköy’e Bir Liman Hikayesi (İstanbul: Sel Yayıncılık, 2007) 14.

86

savunma sistemi meydana getirmişlerdi. Bu savunma sisteminin şahikası 1348 yılında limanın üstündeki tepede inşa edilen ve bugün Galata Kulesi diye bilinen İsa Kulesi’dir.87

Bu dönemden sonra Bizans-Ceneviz ilişkileri hiç düzelmedi. Bizans yanı başındaki

düşmanının gücünü kırmak için çok uğraştı. Bunun için 1348’de imparator,

Konstantinopolis’te yüklerini boşaltan gemilerin ödemesi gereken tarifeleri düşürdü. Böylece Galata’nın ticaret trafiğini kendi tarafına çekecekti. Çünkü Cenevizlilerin gümrük geliri Bizans’ın gümrük gelirinin yedi katı olmuştu.88Cenevizliler bu durumu

öğrendiklerinde öfkeye kapıldılar ve Bizans tersanelerine saldırdılar. Demirli duran tüm yük gemilerini ve karşılarına çıkan birkaç savaş gemisini yaktılar. Bu olay Bizans’ın güçlü bir donanma oluşturmasını sağladı. Bir yıl sonra donanma hazırdı ancak gemileri idare edecek, deneyimli kaptan ve tayfalar yoktu. Sağdan soldan toplananlarla yola çıkıldı. Plana göre donanma denizden kuşattığı sırada arkadan bir ordu da Galata’ya girecekti. Gemiler Galata önlerine geldiğinde aniden çıkan şiddetli bir rüzgar gemidekilerin paniğe kapılmasına ve gemileri boşaltarak denize atlamasına sebep oldu. Galatalılar da boş gemileri kendi limanlarına çektiler.89Bu arada Venedik-Ceneviz ilişkileri de düzgün değildi. Her ne kadar Bizans bu mücadelede tarafsız olmak istese de koşullar onu zorluyordu.

Bizans kendi iç problemleriyle uğraştığı sırada Anadolu’daki topraklarının sınırında

kurulan Osmanlı Beyliği gittikçe güçleniyordu. Beylik, ismini aldığı kurucusu Osman Bey’in döneminde Bizans’ın zararına olacak şekilde, Sakarya Nehri boyunca ve batıya Marmara Denizi’ne doğru genişledi.90 Osman Bey’in 1324’te ölümüyle yerine geçen oğlu Orhan, bir taraftan Bizans ile ittifak içerisinde hareket ederken diğer taraftan

87

Freely John, Saltanat Şehri İstanbul (İstanbul: İletişim Yayınları, 2009) 183.

88

Kaya Önder, Cihan Payitahtı İstanbul 2500 Yıllık Tarihi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2010) 88.

89

Nicol Donald M., Bizans ve Venedik Diplomatik ve Kültürel İlişkiler Üzerine (İstanbul: Sabancı Üniversitesi Yayınevi, 2000) 255-256.

90

Cenevizlilerle de iyi ilişkiler kurmuştu. 1351’de başlayan Venedik-Ceneviz savaşı sırasında Venedik donanması Pera’yı kuşattığında Cenevizliler Bizans-Venedik ittifakı karşısında Orhan Bey ile işbirliği yaptı.91 1351-55 Ceneviz-Venedik savaşı döneminde de Ceneviz donanması erzak ikmalini Orhan Bey’e ait limanlardan yaptı. Cenevizliler bu savaşta birlik olan Venedik-Bizans-Katalan donanmasına karşı Orhan Bey ile anlaştı. Savaş boyunca Pera Orhan Beyi yanında tabii bir müttefik olarak buldu. Orhan Bey ise Boğaz’da tutunmak için güçlü deniz devleti Venedik ve Aragon-Bizans ittifakına karşı Ceneviz’i tabii bir müttefik olarak görüyordu. Bu savaşın Osmanlıların Trakya’ya yerleşmesine önemli katkısı oldu.92 1376-1381 yıllarında V. Ioannes ile oğlu IV. Andronikos arasındaki taht mücadelesi de Osmanlılara Rumeli’de rahat hareket etme imkanı vermiş, bu dönemde Osmanlı kalıcı bir şekilde Rumeli’ye yerleşmiştir.93

Orhan Bey’in Cenevizlilere bağışladığı ilk kapitülasyon 1352 başlarına rastlar.94

Osmanlı hükümeti ise 1352-56 yılları arasında Cenevizlilerle mektup alışverişinde

bulunmuşlar, onlardan başta Pera olmak üzere bazı yerlerde ticari haklar verilmesini talep etmişlerdir. Nitekim 8 Haziran 1387’de Sultan I. Murat ve Cenevizliler arasında

imzalanan, XIV. yüzyıldan günümüze kalan tek anlaşma niteliğindeki bu metne göre Cenevizliler Türk tacirlerinin Pera’da ödediği verginin en fazla %8 olarak azaltılmasını kabul etmişlerdi. Bununla birlikte kendileri de Osmanlı’nın egemen olduğu topraklarda Venedikliler ile diğer gayrimüslimlerin ödediği miktarla eşit oranda vergi ödeyerek özgürce dolaşma hakkını elde etmişlerdir.95 Osmanlı Devleti bu ticari faaliyetlerin

91

Emecen Feridun, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşundan Fetret Dönemine”, Türkler Ansiklopedisi IX (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002) 24.

92

İnalcık Halil, Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı, Devlet, Kanun, Diplomasi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2011) 98.

93

Emecen Feridun, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşundan Fetret Dönemine’’, Türkler Ansiklopedisi IX (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002) 25.

94

İnalcık Halil, Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı, Devlet, Kanun, Diplomasi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2011) 99.

95

Basso Enrıco, “İşbirliğinden Ayrılığa: XIV-XV. Yüzyıllarda Cenevizliler ve Türkler’’, Türkler Ansiklopedisi IX (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002) 355.

gümrük, mukataa yoluyla devlet hazinesine getirdiği gelirin öneminin farkındaydı.96

Cenevizliler de yaptıkları ticareti korumak ve güven altında tutmak istiyordu.97 Sonuç olarak Osmanlı-Ceneviz arasındaki ilişki siyasi olmakla kalmayıp ekonomik çıkarlara da dayanıyordu. Osmanlılar Ceneviz tüccarlarının sermayesinden ve uzmanlığından

yararlanarak, herhangi bir risk almadan devlet için sabit bir gelir sağladılar ve ticareti canlandırdılar.98

İstanbul ilk olarak I. Beyazıt döneminde 1391 yılında kuşatıldı. Bu kuşatma ile

Bizans başkentindeki sefalet ve şehri on yıllarca süreden beri gittikçe daha büyük bir baskı altına alan iaşe sıkıntısı böylece son haddine ulaştı.99 İstanbul’un bu kötü durumu

1390’larda Pera’da fiyatların yükselmesine yol açtı. Türk saldırısı ve korkusu nedeniyle 1392’de Pera’da çok az gıda maddesi sağlanabildi. Çünkü insanlar hasada ve ticarete yoğunlaşamadılar. Ticari etkinlikteki durgunluk malların mevcudiyetine ve mallara yansıdı. Bu dönemde Pera podestası Antonio Leardo, Komün ve önde gelenler, elçileri Jane de Draperiis, I. Beyazıt ile onun da onaylamak istediği bir anlaşmayı, elçisi Hasan Bey’in huzurunda daha önce Orhan Bey ve I. Murat zamanında yapılmış anlaşmalara riayet edecek şekilde bir anlaşma imzalamıştır.100 Ancak Cenevizlilerin böyle bir anlaşma imzalaması Osmanlı ile dost oldukları anlamına gelmiyordu. O dönemde doğuda ortaya çıkan Moğol Hanı Timur, ilk olarak 1400 yılında Beyazıt’ın ordusunu yenilgiye uğrattı. Bu yenilgiden sonra fırsatçılar Beyazıt’a karşı Timur’la birlik olmak için harekete geçti. Bizans başta olmak üzere Galata’daki Cenevizliler Timur’a elçi gönderdiler ve ondan gelen elçileri kabul ettiler. 1401 kışı boyunca Timur ile Beyazıt arasında gelip giden