• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜRKİYE’DE KAMU GÜVENLİĞİ VE KOLLUK HİZMETLERİ

3.1.1. Güvenlik Harcamaları Devlete Mali Yük Getirmektedir

Güçlü bir devlet yapısına sahip ülkeler vatandaşa her hizmeti götürmeyi devletin ana görevlerinden biri saymıştır. Bu doğrultuda ülkelerde artan ekonomik gelişmeler ve ulusal sermayedeki artış refah ortamı sağlamış ve refah devleti yaklaşımı oluşmuştur. Nüfusun hızla artması ve halkın ihtiyaçlarının çoğalması devletin yeni kurumlar, yeni teşkilatlanmalara gitmesine yol açmıştır. Koruyucu ve refahı idame eden devlet daha fazla kamu görevlisini istihdam etmiştir. Böylece kamu harcamalarının ekonomideki payı genişlemiş ve vatandaşa her hizmeti götürme isteği yüksek maliyet ve harcamalara neden olmuştur. Kamu gelirleri kamu harcamalarının altına düştüğünde halka uygulanan vergi miktarları arttırılmış, buna ekonomik buhranlar da eklenince devlet kaosa sürüklenmiştir (Gough, 2001: 895-897).

Güvenlik sektörü açısından da devlete bağlı güvenlik elemanlarının sayısal artışı, bütçeye ağır bir yük getirmiştir (Bosna, 2004: 24). Vatandaşın güvenliğini sağlamaya ve kamu düzeni devam ettirmeye yönelik tek güç olarak kendisini gören devletin, polis birimlerinin çoğaltması ve yüksek oranda personel istihdamına gitmesi ekonomik yükün yanında bazı krizleri ortaya çıkarmıştır. Devletin genişlemesine paralel olarak güvenlik birimlerinin hizmet yükü, kaliteyi ve etkinliği düşürmüştür (Cerrah, 2000: 116, 117).

Ayrıca günden güne gelişmekte olan güvenlik cihazları ve ekipmanları, bu ekipmanların tamiri ve onarımı devlete ayrı bir mali yük daha getirmektedir (Meriçli, 2004b: 164).

Polisiye hizmetlerdeki mali yükün büyük bir çoğunluğunu personel harcamaları tutmaktadır. Polisiye hizmetler ve modellerle ilgili kapsamlı araştırma yapan Bayley, birçok ülkenin polis teşkilatlarını karşılaştırmalı bir analizle değerlendirmiştir. Genellikle polis, personel sayısının yetersizliğini ve polisiye hizmetlere aktarılan kaynakların azlığını şikayet etmektedir. Eğer polis sayısı arttırılırsa ve ek kaynak imkanı sağlanırsa kamu güvenliği hizmetinin daha etkin sunulacağını savunmaktadır. Halbuki polisiye alanda çok fazla kaynak aktarımı yapmanın ve personel sayısını arttırmanın, kamu güvenliğine anlaşılır bir artış getirmesi olası değildir (Bayley, 2006: 41). Polise gerekli görüldüğünde kullanmak üzere kaynak verilmez, bunun yerine personel verilmektedir (Bayley, 2006: 54). Verilen kaynaklarda iş gücü göz önünde bulundurularak iyi değerlendirilememektedir. Bu nedenle kaynaklar kamu güvenliğinin gereklerine göre daha rasyonel kullanılmalıdır (Bayley, 2006: 62). Öncelikle iş yükü, iş standartları ve süreleri belirlenmelidir.

Amerikan polisi, Japonya, İngiltere, Avustralya ve Kanada ile karşılaştırıldığında nüfus oranlamasına göre polis sayısı daha fazladır. Yani polis başına düşen kişi sayısı diğer ülkelere nazaran ABD’ de daha azdır. Buna rağmen, diğer ülkelere nazaran polis başına düşen kişi sayısı daha fazla olan Japonya, suç oranı açısından en düşük ülkedir. Ayrıca Japonya’ da polis sayısında artış, diğer ülkelere göre daha düşüktür (Bayley, 2006: 41).

Buradan da şu sonucu çıkarabiliriz: Ülkelerdeki suç oranının fazla olması, o ülkedeki polis sayısının az olmasıyla bağlantılı değildir. Öyleyse polis sayısını arttırarak devlete mali yük getirmenin anlamı yoktur. Bunun yerine polisin ne olduğunu, ne iş yaptığını ve iş standartlarının ne olduğunu belirleyerek iş yüküne göre yerel polis amirlerine gerektiğinde kullanabileceği kaynak aktarmalıdır.

Kaynaklardan tasarruf sağlamak üzere bir takım çalışmalar da mevcuttur. Örneğin Amerika ve Kanada’ da sendika sözleşmelerinden dolayı günün belirli saatlerinde devriye polisi bir araçta tek başına çalışmaktadır. Aracın maliyeti personel

maliyetinden daha düşüktür (Bayley, 2006: 50). İngiltere’ de rapor yazma ve idari işlerin büyük zaman aldığı göz önünde bulundurularak sivil daktiloculardan faydalanılmaktadır. Böylece aynı iş daha az masrafla yapılmakta, devriyenin sokakta hizmet süresi arttırılmaktadır (Bayley, 2006 :53). Diğer yandan bazı polisiye hizmetler sivilleştirilmiş, bazı polisiye hizmetlerde özelleştirilmiştir.

3.1.1.1. Türkiye’de Kamu Güvenlik Harcamaları Artışı

Türkiye’ de polisiye alanda yapılan harcamalar Avrupa ülkeleri ile mukayese edildiğinde ekonomide daha az yer tutmaktadır. Polisiye harcamalarda en yüksek payı personel giderleri almaktadır. Ülkemizde yapılan birçok idari veya bilimsel araştırmalarda personel yetersizliğinden hep şikayet edilmektedir. Bayley’ in tespitleriyle karşılaştıracak olursak bu eleştiri yersiz görülebilir fakat ülkemizde polis başına düşen kişi sayısı diğer ülkelere nazaran daha fazladır. Yani ülkemizde polis sayısı Avrupa ve ABD’ ye göre daha da düşüktür. Aynı zamanda ülkemizde polisin iş yükü diğer ülkelere nazaran daha da fazladır. Bayley, polis hizmetlerinde standartların belirli olmadığını, polisin göreviyle ilgili konulara ve asıl yapacağı işlere zamanını fazla ayırmadığını belirtmektedir. Bu bağlamda birçok ülke standartlarını oluşturmuş/oluşturmaktadır. Fakat ülkemizde personel yetersizliğinden farklı olarak meslek standartlarını oluşturmaya yönelik gözle görünür bir çalışma yapılmamıştır.

2002 tarihi itibariyle toplam personel sayısı 171585 (Köprülü, 2002: 108) iken 2007 yılı itibariyle 166918’ dir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2000 yılında ülkemizin nüfusu 67.800.000 iken, bu sayının 72.974.000’ a çıktığı tahmin edilmektedir. 2000 yılında polis bölgesindeki nüfus yaklaşık 43.500.000 iken, bugün %13.8 artarak 49.541.316’ ya çıkmıştır (İşte Kanun Gerekçesi, www.memurlar.net). Avrupa polisi ile mukayese edildiğinde 1 polise 250 kişi düştüğü varsayılırsa bugün itibariyle polis teşkilatı 31 bin 247 kadro eksiğiyle görev yapmaktadır. 2009 yılında 210 bin 160, 2012 yılında ise 220 bin 296’ya ulaşması planlanmaktadır (Emniyete 20 Bin Polis, www.polis.web.tr). 5596 sayı ve 07.03.2007 tarihli kanun ile Emniyet Hizmetleri Sınıfına 200000 polis memuru alınması kararlaştırılmıştır (R.G. ,10/03/2007, 26458).

Mevcut polisin tamamı suçu önleme ve asayiş hizmetlerinde çalışmamaktadır. Trafik hizmetleri, pasaport hizmetleri, ruhsat işlemleri gibi alanlarda çok sayıda polis bulunmaktadır. Asayiş hizmetlerinde çalışanların da bir bölümü idari bürolarda görev yapmaktadır. Ayrıca toplumsal olaylara mücadele etmek için kurulan Çevik Kuvvet Şube Müdürlüklerinde personel istihdamı oldukça fazladır. Toplumsal olay yokken bu birimin personeli hazır kıta bekletilmektedir. Oysa 81 ilin hepsinde toplumsal olay yoktur. Bu doğrultuda EGM personelden daha fazla istifade etmek için Çevik Kuvvet Şube Müdürlüklerinin kapatılıp, Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğüne dönüştürülmesini kararlaştırmıştır.

Ülkemizde personel sayısını iyileştirmeye yönelik çalışmaların yanı sıra polisiye hizmetlerin standartları belirlenmeli, böylece kaynakların daha rasyonel kullanımı sağlanmalıdır. Personel sayısının arttırılması Avrupa standartlarına ulaştıracaktır ancak önemli olan personelin verimliliğini ve etkinliğini arttırmak olmalıdır. Böylece devlet maddi bir yükten kurtulabilir. Bunun yanı sıra 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun (ÖGHDK) sayesiyle güvenlik hizmetlerinde özel sektörden yararlanılması, büyük oranda devlet harcamalarında iyileşmeye neden olmaktadır. Suç önleme ve koruma hizmetlerinde yararlanılan özel güvenliğin yanı sıra henüz yasallaşmamış özel araştırma ve dedektiflik şirketlerinden, suçların aydınlatılmasında yararlanılabilir. Örneğin özel kişilerin talebi üzerine polisçe yürütülen bir tahkikatı dışarıdan araştırıp elde ettiği bilgileri polise aktaran özel dedektiflik uygulaması, suçların daha çabuk çözülmesine, böylece kaynak tasarrufuna neden olabilir.