• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜRKİYE’DE KAMU GÜVENLİĞİ VE KOLLUK HİZMETLERİ

3.1.3. Güvenliğe Güvensizlik Ve Meslek Ahlakı

Hiyerarşik yapı, kırtasiyecilik ve bürokratik formalitelerin artması vatandaşın devlete olan güvenini zedelemiştir. Yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı polis gerçek işini, kamu düzenini ve esenliğini sağlama görevini aksatmaktadır, bu da polise olan güveni sarsmıştır. Güvenlik birimlerindeki kadro şişkinliği ve hiyerarşik yapı toplumla iletişim engeli teşkil etmiştir (Dağ, 2002: 34). Almod ve Verba, 1960 yılında İngiltere, Almanya, İtalya ve Meksika gibi ülkelerde yaptıkları karşılaştırmalı analizde, polise güven duymayan kesimin büyük oranda eğitim düzeyi düşük kişiler olduğunu tespit etmişlerdir. İngiltere’ de diğer ülkelerden farklı olarak halkın %85 oranında polise güven duymaktadır fakat etnik kökenlerin görüşleri değişmektedir (Glezial, Domenach and Yournes, 2000: 284). Cerrah kamu hizmetlerinde hizmeti alan ile hizmeti veren arasında bir güven olması gerektiğini, güvensizliğin ise sürekli değil nadiren ortaya çıkabileceğini belirtmektedir (Cerrah, 2005: 11). İç güvenlik sektöründe kamu güvenliğine duyulan güvensizliğin nedenleri, polisin halkla olan iletişiminin kopması ve polis alt kültürü

neden olmuştur (Dağ, 2002: 35). İletişimi güçlendirmek ve polisiye uygulamaları etkinleştirmek üzere polis meslek ahlakı kuralları belirlenmiştir.

Gleizal, polis meslek ahlakının oluşum nedeninin temelinde yasal düzenlemeler, hukuki rejim ve polisiye faaliyet arasındaki ilişkinin karmaşıklığından kaynaklandığını vurgulamaktadır (Glezial, Domenach and Yournes, 2000: 144). 1983’ de Fransız psikologlar, polislerin kişisel dayanaklar ile mesleki dayanaklarını birbirine karıştırdıklarını, halkla ilişkiler yerine bu dayanaklarla fazlaca haşır neşir olup daha çok ideolojik normlara başvurduklarını belirlemişlerdir. Bu nedenle şeffaflığı sağlamak ve polis-halk ilişkilerini geliştirmek üzere polis meslek ahlakı yasası 1986’ da yürürlüğe girdi (Glezial, Domenach and Yournes, 2000: 145). Meslek ahlak yasası, polisiye prensiplere açıklık kazandırmak ve oyunun kurallarını belirlemek üzere polisin doğrudan başvuracağı bir kaynak özelliği taşımaktadır (Glezial, Domenach and Yournes, 2000: 146).

Polis meslek kültürü hakkındaki ilk çalışmalar Anglosakson ülkelerinde görülmektedir. Westley’ in 1970 yılında yaptığı bir çalışmada, polislerin kendilerini tehlikeye atılmış ve tedirgin edilmiş gibi hissederek sürekli şiddetin kurbanı olduğunu, bu nedenle toplumu düşmanmış gibi görerek birbirleriyle olan dayanışmalarını arttırdıklarını vurgulamaktadır (Glezial, Domenach and Yournes, 2000: 271, 272). Bu durumda polis diğer kişilere ve kurumlara yani sivillere güvenmemektedir. Cerrah, polisin kendi mensupları dışındakilere güvenmeyip onları potansiyel suçlu olarak görme duygusunu bir tür “kurumsal paranoya” (institutional paranoia) olarak tanımlamaktadır (Cerrah, 2005: 11).

1964 yılında Banton’ un yaptığı çalışmada ise bütünleşmiş görüntüye sahip İngiliz polisinin, amerikan polisine göre daha fazla dışlandığını, halkla ilişkilerinin iyi olmadığını savunmaktadır (Glezial, Domenach and Yournes, 2000: 271, 272). Banton ve Westley’ den farklı olarak Skolnick, 1966 yılında yaptığı çalışmada polisin bünyesindeki normal dışı davranışlara sebep olabilecek çelişkilerin belirlenmesi ve işteki kişiliği üzerinde durmuştur. Şiddetle karşı karşıya kalan ve diğer mesleklere göre daha fazla iç dayanışma gösteren polisin, ırkçı ve maço düşünceleri paylaştıklarını, argo kelimeler kullandıklarını, cinsellik ve alkole bağımlılık gösterdiklerini vurgulamaktadır

(Glezial, Domenach and Yournes, 2000: 273). Yine 1967 yılında Bittner, polisin alt tabakadaki insanları ve kenar mahalle sakinlerini toplum için tehlikeli gördüğü yönünde bir çalışma yapmıştır (Glezial, Domenach and Yournes, 2000: 274). Zaten alt tabakadaki insanların polise güveni, diğerlerine göre daha azdır. Bu bahsedilen özellikler Türk Polis Modelinde de görülmektedir

3.1.3.1. Türkiye’de Polis Alt Kültürü Sorunu

Yukarıda anlatılan bir takım uluslar arası çalışmalarda elde edilen sonuçlar ülkemiz içinde aynıdır. Akşit ve Demirtaş’ ın 2000 yılında yaptığı bir araştırmada, polisin verdiği hizmetlerden genelde memnun olunmadığını, polisin “adaletsiz, saygısız, ilgisiz, sinirli, hoşgörüden yoksun, insanları küçümseyen” bir yapıya sahip olduğunu belirtmektedirler. Araştırmaya katılanların bir kısmı, polisin çalışma ve yaşam koşullarını bu davranışlara neden olarak göstermektedir.

Bunun yanı sıra ülkemizde polisin alt kültürünü şekillendiren diğer bir faktör, polis adaylarının gelmiş olduğu sosyal yapıdır (Mergen, 2003: 39). Cerrah, polisin kurumsal paranoya nedenlerinden bir diğerini, meslek içi sosyalleşmeden farklı olarak kişinin bilinç altında var olan “kendine güvensizlik” duygusundan kaynaklandığını vurgulamaktadır (Cerrah, 2005: 11). Kendine güvensizliğin en önemli nedeni kişinin doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı toplumdan kaynaklanmaktadır.

1998 yılında EGM Eğitim Daire Başkanlığının toplam 9012 polis okulu öğrencisi üzerine yaptığı bir araştırmada; polis adaylarının %49.40’ ı, 5 ve üzerinde kardeşi vardır, %90 eşleri ev hanımıdır, %71.30 babaları ilkokul mezunudur. Baba mesleği, %21.80 çiftçi, %21.80 memur ve memur emeklisi, %34 işçi ve işçi emeklisidir. Polis adaylarının aileleri il ve ilçelerde %47.40, köy ve kasabalarda %34.40 oranında yaşamaktadır (Mergen, 2003: 39, 40).

Bu çalışmaya göre polis adayları büyük oranda gelir seviyesi düşük, sosyal ve kültürel bağları kuvvetli ailelerden gelmektedir. Polislik mesleği, eğitim seviyesi yüksek ailelerin çocukları tarafından tercih edilmemektedir (Cerrah, 1999: 193’ den aktaran Mergen, 2003: 43). Polislik mesleğinin seçiminde temel neden maddi yetersizlikler ve başka uygun iş alanlarının olmayışıdır (Akşit ve Demirtaş, 2003: 439). Polislerin

genellikle kırsal kesimden gelmeleri, yetiştikleri çevrede edinilen bakış açısını ve değer yargısını aynen mesleğe yansıtmaktadır (Cerrah, 1999: 193’ den aktaran Mergen, 2003: 43). Cerrah’ a göre polisin sosyalleşmesinin diğer nedenleri, polisin eğitim, görev ve özel yaşamının büyük bir kısmını sivil toplumdan uzak ortamlarda gerçekleştirmesidir (Cerrah, 2005: 10).

3.1.3.2. Kişi Hürriyetleri Kısıtlanmaktadır

Modern devletin kamu güvenliği örgütlenmesinin bir diğer olumsuz yanı da, kamu güvenliğinin devamı ve devletin korunmasına yönelik güvenlik güçlerinin teknik kapasitelerini kişi hürriyetlerini kısıtlayıcı bir rol üslenmesidir. Kamu adına yapılan görevler aleni değildir ve zaman zaman güvenlik kuvvetlerine verilen yetki kötü kullanılmakta, özel hayatın gizliliği esası zedelenmektedir (Bal, 2003: 172-173). Buda halkın devlete ve kolluluğa karşı güveni sarsmaktadır. Asıl olan yetkilerin çokluğu değil, kısıtlı yetkinin en verimli bir şekilde kullanılmasıdır. Browden’ e göre politikleşme, polisi bir partinin zor kullanma aracı haline getirebilir. Günlük operasyonları bile politikacılar belirleyebilir ve Çin örneğinde olduğu gibi sınırsız yetkileri kullanan güç haline gelebilir (Bowden, 1978: 186’ dan aktaran Mergen, 2003: 52). Yüksek yetkilerle donatılmış bir güvenlik birimi toplum üzerinde baskı unsuru oluşturabilir ve insan haklarına aykırı davranabilir. Bu sebeple modern devlet yapısı içersinde meşru güç kullanımını elinde bulunduran merkezi kolluğun yetkileri kısaltılmalı, sadece asıl görevleri yaptırılmalıdır.