• Sonuç bulunamadı

Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın Türk Hukukuna

B. Onurun Korunması ve Özellikleri

3. Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın Türk Hukukuna

İnsan onuru kavramının net bir tanımını dahi yapmanın çok zor olduğu dikkate alındığında, bu kavramın hukuksal olarak karşılığını tanımlamak oldukça güçtür. İnsan onurunun doğuştan itibaren tüm insanların temel bir hakkı olduğu görüşü hakim olmakla birlikte, ülkelere göre bu hakkın hukuken düzenlendiği yerler farklı olmaktadır. Türk Hukuku açısından insan onuru kavramının pozitif hukuk dayanağını Anayasa’da yer alan düzenlemeler oluş- turmaktadır.

İnsan onuru kavramının anayasalarda yer alması, bireylerin sahip olduğu hakların hukuksal olarak düzenlenmesinin yanı sıra devletlerin özgürlükçü düşünceye sahip olduğunu gösteren temel bir anlayış benimsediği de ortaya çıkmaktadır. Bu durumda insanın devlet için değil, devletin insan için var olduğu anlaşılmaktadır161.

1982 Anayasası’nın başlangıç kısmının 6. paragrafında “Her Türk vatan- daşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” ifadesine yer verilerek, insan onuruna yakışır şekilde bir hayat sürülmesinin doğuştan olan haklardan olduğu vurgu- lanmıştır162. Anayasa’nın 174. maddesine göre başlangıç kısmında belirtilen bu ifade Anayasa’nın metninden sayılmaktadır. Yine Anayasa’nın 5. maddesinin gerekçesinde de insan onuruna yakışan bir yaşamın gerçekleştirilmesi devletin ödevi olarak kabul edilmiştir163.

Anayasa Mahkemesi’ne göre insan onuru “…insanın ne durumda ve hangi koşullar altında olursa olsun, salt insan olmasının kazandırdığı değerin

161 STERN Klaus, Das Staatsrecht der Bundesrepublik Deutschland, München 1988, s.27; LUHMANN, s.61.

162

ATAR, s.104; ŞİMŞEK, s.48.

51

tanınmasını ve sayılmasını ifade etmektedir. Ayrıca bu öyle bir davranış çizgi- sidir ki, ondan aşağı düşünce ve davranış ona muhatap olan insanı insan olmak- tan çıkartmaktadır”164. Bu karar ile insan onurunun, sadece insan olmaktan kaynaklanan bir hak olduğu, bunun toplumlara göre değişebilecek bir yapıda olmadığı hususuna dikkat çekilmiştir. İnsan onurunun evrenselliği ve doğuştan gelen bir hak olduğu belirtilmiştir.

Uluslararası bir belge ile onur kavramı, asıl olarak Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ile Türk Hukukunda yer almıştır. Nitekim Avrupa Sosyal Şartı da Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin sosyal haklara ilişkin karşılığını oluşturmaktadır. Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 26. maddesi “Onurlu Çalışma Hakkı” başlığı ile üye ülkelerin bu konuda duyarlı olmaları sağlanmak istenmiştir165. Maddeye göre, Sözleşme tarafları, tüm çalışanların onurlu çalışma haklarının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla işverenlerin ve çalışanların örgütlerine danışarak,

1- Çalışanların işyerinde ya da işle bağlantılı cinsel taciz konusunda bi- linçlenmesi, bilgilenmesi ve bunun engellenmesini desteklemeyi ve çalışanları bu tür davranışlardan korumaya yönelik tüm uygun önlemleri almayı,

2- Çalışanların birey olarak işyerinde ya da işle bağlantılı olarak maruz kaldıkları kınanılacak ya da açıkça olumsuz ya da suç oluşturan, yinelenen eylemler konusunda bilinçlenmesi, bilgilenmesi ve bunların engellenmesini desteklemeyi ve çalışanları bu tür davranışlardan korumaya yönelik tüm uygun önlemleri almayı taahhüt etmektedirler.

Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nda iki husus dikkat çekicidir. Ayrıntısı daha sonra açıklanacağı üzere, özellikle iki davranışın işçinin onuru-

164 AYM.,28.06.1966, 1963/132-1966/29, AYMKD., S. 4, s.187. Alman Anayasa Mahke- mesi de verdiği bir kararda insan onurunu sosyal bir hak olarak kabul etmiştir. BVerfG(Bundesverfassungsgericht) Urt. 09.02.2010, E. 125, 175.

165

GÜZEL Ali/ERTAN Emre, İşyerinde Psikolojik Tacize (Mobbinge) Hukuksal Bakış, Avrupa Hukuku ve Karşılaştırmalı Hukuk, Legal İSGHD 2007/14, s.513.

52

nu zedeleyeceği ön plana çıkarılmıştır. Bunlar, cinsel taciz ve çalışana karşı yöneltilen kınanmaya müsait veya düşmanca davranışlardır. Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı Türkiye tarafından onaylandığı için de Türk Hukukunda bu iki madde başta olmak üzere işçi onurunun korunmasıyla ilgili esaslı bir düzenleme yapılması gerekmektedir166. Türkiye tarafından Şart’ın onaylanma- sına rağmen Şart’da yer alan maddelerin Türk Hukukunda doğrudan uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin görüşler vardır167.

Doktrinde Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın kişilere sübjektif haklar vermediği, sadece kamu otoritesine bir takım haklar getirdiği, bu neden- le Şart’da yer alan normların mahkemeler önünde talep edilemeyeceği görüşü-

166 TINAZ Pınar/BAYRAM Fuat/ERGİN Hediye, Çalışma Psikolojisi ve Hukuki Boyutla- rıyla İşyerinde Psikolojik Taciz (mobbing), İstanbul 2008, s.157; GÜZEL Ali/ERTAN Emre, Avrupa Hukuku ve Karşılaştırmalı Hukukta Psikolojik Taciz, Galatasaray Üniver- sitesi ve İstanbul Barosu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku 11.Toplantısı, İstanbul 2008, s.164.

167 Anayasa’nın 90/5. fıkrasına göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anaya- sa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürür- lüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlera- rası antlaşma hükümleri esas alınır.

SUR’a göre, uluslararası normlar bireylere yönelik doğrudan uygulanabilir hak ve yü- kümlülükler getirmelidir. Getirilen hak ve yükümlülüklerin doğrudan uygulanabilmesi için ise hakların yeterince açık olması, hukuki açıdan bütünlük göstermesi, herhangi bir hukuki düzenlemeye gerek kalmaksızın işletilebilecek nitelikte olmalıdır. Ayrıca kabul edilen uluslar arası norm, devlete yahut da bireylere belirli şekilde davranma veya dav- ranmama hususunda açık yükümlülük getirmeli, hak sahiplerine de bu konuda talep hak- kı tanıyacak şekilde kesin olmalıdır. SUR, Uluslararası Kaynaklar, 54 vd.

GÜLMEZ’e göre, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı insan hakları sözleşmesi nite- liğinde olduğu için, Türkiye tarafından onaylandıktan sonra kesin bağlayıcılık kazanır. Bunun nedeni de Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı kişisel hak doğurması nedeniy- le özel olarak ulusal düzenlemeye gerek kalmaksızın, ulusal hukuktan üstün olarak doğ- rudan uygulanabilir niteliktedir. Sonuç olarak Gözden Geçirilmiş Sosyal Şart’ın uygula- nabilmesi için Şart’ın onaylanmış olmasından dolayı hukuksal yükümlüklerin yerine ge- tirilmesi için ulusal hukukta özel bir düzenleme yapılması beklemeye gerek yoktur. Özellikle de yargı organları uyuşmazlık hallerinde Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nı, ulusal hukuka üstün tutarak uyuşmazlıkları çözmelidirler. GÜLMEZ Mesut, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartına Uyum Sağlayabilecek miyiz?, Çalışma ve Toplum Dergisi, 2007/12, s.31 vd.

53

nün yanı sıra, onurlu çalışma hakkına ilişkin normun doğrudan uygulanabilir nitelikte olmadığı, bu hakkın uygulanabilmesi için Şart’da belirtilen hususlar yönünden iç hukukta yeni düzenlemeler yapılması gerektiği görüşü hakim- dir168.

Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın onurlu çalışma hakkına iliş- kin normunun uygulanabilmesi için iç hukukta özel bir düzenleme yapılmasına gerek olmadığı kanaatindeyiz. Bir normun doğrudan uygulanabilirliğinin en somut şeklini o norma yargı kararlarında yer verilip verilmediği göstermekte- dir. Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı bazı yargı kararlarında dayanak gösterilerek Şart’da yer alan hususlara göre karar verilmektedir. Dolayısıyla Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın iç hukukta özel olarak düzenlen- mese dahi uygulamaya yol gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Nitekim konuyla ilgili Danıştay tarafından verilen bir kararda “Türkiye Cumhuriyeti, 09.03.2007 tarih ve 26488 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2007/11907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, 03.05.1996 tarihli (Gözden Geçirilmiş) Avrupa Sosyal Şartının (daha etkisiz bir denetim sistemi öngörmesine karşın sosyal hakların da güvenceye alınmasını sağlamıştır). Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, BM Genel Kurulunca 16.12.1966 tarihinde kabul edilmiş, 3.1.1976'da yürürlüğe girmiştir. Türkiye bu Sözleşmeyi, 15.08.2000'de imzalamış, 4.6.2003 tarih ve 4867 sayılı Yasa ile onaylanmış, 11.8.2003 tarih ve 25196 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış ve iç hukukta bu tarihten itiba- ren, uluslararası hukukta ise 23.12.2003 tarihinden itibaren geçerlilik kazan- mıştır.

Yukarıda belirtilen uluslararası insan hakları sözleşmeleri, Anayasa gere- ğince uyulması zorunlu belgelerdir. Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına eklenen kural, sözleşmeler ile yasalarımızın çatışması durumunda, sözleşmele- rin, yasalara üstün tutularak öncelikle uygulanmasını öngörmektedir. Artık

168

SAVAŞ Burcu Fatma, İşyerinde Manevi Taciz, İstanbul 2007, s.63; ERGİN, (TINAZ /BAYRAM/ERGİN), s.158; SUR, Uluslararası Kaynaklar, 54 vd.

54

temel hak ve özgürlüklere, bir başka anlatımla insan haklarına ilişkin olan usulüne göre yürürlüğe konulmuş, yani onaylanmış uluslararası antlaşmalar, doğrudan uygulanmak zorundadır. Bunun bir başka anlatımı ise; bu antlaşma ya da sözleşmelerdeki kuralların, iç hukuka taşıyan yasal düzenlemeler yapıl- ması, hatta yargı önünde ileri sürülmesi aşamasına gelmeden bizzat idarece kendiliğinden uygulanmasıdır. Sonuç olarak; Anayasa ya da yasalarda yer alan sözleşmelere aykırı kurallar değiştirilmemiş olsa da, sözleşme kuralları kendi- liğinden uygulanmalıdır” ifadesine yer verilmiştir169.

Türk Hukukunda, onur ve saygınlığın iki yolla oluşabileceği görüşü ha- kimdir. Bunlardan ilk görüşe göre, kişi birey olmasından dolayı bir onura sahiptir. Bu durum pasif onur olarak adlandırılmaktadır170. İkinci görüşe göre de, kişi, onurunu ve toplum içerisindeki saygınlığını sahip olduğu yaşantısı ile elde eder. Yani kişinin yaşayış biçimi toplumun nezdinde ona bir değer ölçüsü kazandırır. Bu durum da aktif onur ve saygınlık olarak adlandırılır171. Aslında bu görüşlerin temelinde insan onurunun felsefesine yönelik yapılan çalışmalar vardır. Nitekim, Kant’a göre de, insan onuru en yüksek değerdir ve insan onuruna herkes sahiptir. Ancak sahip olunan onurun derecesini insan kendisi belirler172. Kant’ın düşüncesi değerlendirildiğinde, herkeste başlangıçta eşit olan onur, kişinin yaşam sürecinde şekillenebilmektedir. Kişinin ahlaksızca

169 D10D.,19.10.2009, 2006/4835 E-2009/8958 K, www.kazanci.com.tr (01.09.2012); Anayasa Mahkemesi’nin, 11.6.2003 gün ve E.2001/346, K.2003/63 sayılı kararı da aynı doğrultudadır.

170 DURAL Mustafa, Türk Medeni Hukukunda Gerçek Kişiler, 4.Baskı, İstanbul 1995, s.133; DURAL Mustafa/ÖĞÜZ Tufan, Türk Özel Hukuku C. II, Kişiler Hukuku, İstan- bul 2004, s.118; KILIÇOĞLU Ahmet, Kişilik Hakları Hukuku, Ankara 1982, s.61; KILIÇOĞLU Ahmet, Şeref, Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara 1982, s.61; ZEVKLİLER Aydın/ACABEY M.Beşir/GÖKYAYLA K.Emre, Medeni Hukuk, 6.Baskı, Ankara 2000, s.409.

171 TINAZ, (TINAZ /BAYRAM/ERGİN), s.93; HELVACI Serap, Türk ve İsviçre Huku- kunda Kişilik Hakkını Koruyucu Davalar, İstanbul 2001, s.67; KILIÇOĞLU, Kişilik Hakları, s.61 vd.; ZEVKİLER/ACABEY/GÖKYAYLA, s.409; DURAL, s.133; DU- RAL/ÖĞÜZ, s.118.

172

VON KIRSTEN Lehnig, Der verfassungsrechtliche Schutz der Würde des Menschen in Deutschland und in den USA, Münster, 2003, s.28.

55

yaşam sürmesi onur değerini azaltırken, hoşgörülü ve topluma örnek bir hayat sürmesi ise onur değerini artıracak bir durumdur.