• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.3. Uluslararası toplum yönetimi ve Yeni Düzen

2.1.3. Göç dalgası ve Kosovalı Türkler

Şüphesiz ki, göç hadisesi hangi millet ve din mensubunun başına gelirse gelsin bir insanlık dramıdır. Tarihi olaylar neticesinde milletlerin zorla yer değiştirmeleri, hadiseleri insanların hafızlarından kolayca silinmemekte ve çeşitli izler bırakmaktadır. Rumeli’den Türkiye’ye yönelik yürütülen göçler, son dönemde yaşanan en büyük göç dalgası olması bakımından bölgede halen hafızalardan silinmeyen önemli bir travma etkisi olarak kalmaya devam etmektedir. Göç kelimesi, göçmeyi, insan köküyle bağlantısını kesmeyi çağrıştırması olayın ne denli ağır sonuçlarını taşıdığını göstermesi açısından daha açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.282

Balkan coğrafyasının dini olmak üzere birçok etnik yapıyı içinde barındırması ve büyük güçlerin sürekli hedefinde olması, bölgenin kırılganlığının temel nedenleri arasında yer almıştır. Gurupların belli süreçlerde bölge veya ülkelerde üstünlük kurma girişimi, diğer topluluklara yönelik baskının artmasına, bazı durumlarda da baskının göç olgusunu ön plana çıkmasına etki ettiğine şahitlik edilmiştir. Özellikle de Osmanlı sonrası bölgede yaşanan büyük boşluk, baskı ve güç olgusunun tekrar bölge literatüründe üzerinde fazladan söz edilmesine etki etmiştir.

Osmanlı Devletinin Balkanlardan çekilmesinden sonra Balkanlarda Türk nüfusu öksüz kalmış, bundan sonra bir kısım kendi benliğini koruma mücadelesi verirken, bir kısım asimile olurken, diğer bir kısım da kurtuluş olarak göç yolunu tutmuştur. Fakat Osmanlı sonrasında bölgeden göç eden kişi sayısı hakkında net bir bilgi olmaması, Kosova’dan göç eden Türklerin sayısının da bilinmemesine neden olmuştur. Bu konuda çok sayıda farklı düşünce savunulmasına rağmen 1919 yılında

281 Bakan Yağcılar, Termkolli’nin İthamları Asılsız ve Yersiz, http://www.kosovaport.com/bakan-

yagcilar-termkolli’nin-ithamlari-asilsiz-ve-yersiz/, (27.10. 2017).

282 İsmail Canbazov, Balkanlarda Türkler ve Müslüman Azınlıklar, 21. Yüzyıl Türk Kültür Merkezi

200.000 olan Türk sayısının 1951’de 30 binlere düşmesi sayının ne denli büyük olduğunu göstermesi açısından önem arz etmektedir. 283

Gerçekleşen bazı göçlere rağmen 1921 yılında yapılan sayımlarda Kosova’da 114.095 kişinin Türkçe konuştuğu tespit edilmiştir. Dönemin Sırp- Hırvat-Sloven Krallık yönetimi sayımlarda milliyet sorusunu sormamış konuşulan dili kayıt altına almıştır. Bu sayımlarda Kosova’da Türkçe konuşanların sayısı 114.095 iken, Arnavutça konuşanlar 439.010, Sırpça konuşanlar ise 288.907 olarak sayılmıştır. Sırplar, Sırpça konuşanların bu kadar az olmasını Osmanlı dönemine bağlamakta ve Sırpların çoğunun Kosova’dan bu dönemde kaçtıklarını vurgulamaktadırlar.284

Bu dönemde göç nedenlerinin başında; krallığın Osmanlı feodal yapısını kaldırmayı amaçladığı Toprak reformunda yatmaktadır. Toprakları olmayan köylüleri toprak sahibi yapmak ve dengeyi sağlamak olarak arkası örtülmeye çalışılan reformun aslında tek hedefi toprakların büyük bölümünü elinde tutan Türk ve Müslümanların topraklarına el koyarak, topraksız olan Sırplara vermektir. Bu dönemle ilgili verilen bir veriye göre; Kosova’da 12.371 kişinin öldüğü verisi paylaşılırken, 20 binden fazla kişinin hapse atıldığı ve çok sayıda ev gibi diğer taşınmaz malların Sırplar tarafından yağmalandığı ileri sürülmektedir.285

Bu el koyma sonucunda da bugün toprakları ellerinden alınan Türkler, yarın canlarının da alınabileceği endişesini taşıdıklarından kurtuluşu Türkiye’ye göç etmekte bulmuşlardır. Özellikle hazledilen malların Sırp ve Hırvatlara dağıtılması, reformun hangi amaçla yapıldığının anlaşılması açısından önemli bir örnek olarak görülmüştür. Bu yıllarda Türkler huzur ortamından uzak baskıcı rejim altında varlık mücadelelerine önem vermiştirler. 9 Şubat 1934 tarihinde, Balkan Ülkeleri ve Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan Balkan paktı, bölgedeki Türklerin haklarında önemli gelişmeler sağlamamıştır. Durumları ve statüleri belli olmayan

283 Daha geniş bilgi için bakınız; Şule Kut, Balkanlarda Kimlik ve Egemenlik, İstanbul, İstanbul

Bilgi Üniversitesi yayınları, 2005, s: 226.

284 Altay Suroy, Kosova’nın Türk dernekleri ve Kuruluşları, Prizren, Kosova Haber yay. 2007, s 9. 285 Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyete Balkanların Makuz Tarihi: Göç, İz Yayıncılık, s.

Kosovalı Türkler, her gün açık hedef olarak korku içinde yaşamlarını yürütmüşleridir.

Sırp rejiminin baskı politikaları ikinci savaşı öncesinde de devam etmiştir. Bölgenin Slavlaştırması başka bir deyişle bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi gerekliliği konusunun entelektüel çevrelerde yüksek sesle dile getirilmeye başlamasını takiben 11 Temmuz 1938 tarihinde Türk ve Yugoslav hükümetleri arasında Kosova ve Makedonya’da yaşayan 40.000 Türk ailenin 6 yıl içinde Türkiye’ye göçüne dair bir anlaşma imzalanmıştır. Anlaşmanın temel kriterleri arasında, “Türk dili ve orijini olanlar ve Türk Kültürüne sahip Yugoslavya Müslümanları” göç etme hakkı tanınmıştır. Görüleceği gibi buradaki amaç Türklerin yanı sıra, Arnavut ve Boşnakların da hedeflendiği görülmektedir. Bu anlaşma ile Osmanlı zamanında Arnavutlar ve Müslümanlar lehine değişen demografik yapının değişim süreci de resmen başlamıştır. Bu anlaşma çerçevesinde 40 bin aile yani 200 bin kişi evlerinden göç ederek, Türkiye’ye sığınmıştır. 286

Bu anlaşma başka bir deyişle 21 Eylül 1928 yılında başlanan birinci anlaşmanın devamı niteliği de taşımıştır.

Balkan savaşlarının ardından başlayan yoğun göçler, İkinci Dünya Savaşı’na kadar devam etmiştir. Tito Yugoslavyasının temelleri atıldığı yıllarda bir ara durmuş gibi görülse de, bir defa başlamış olsun bu yol bir daha durmamıştır. Türklerin 1951’de tanınmış olması baskılara ve göçlere son vermemiştir. “Silah arama eylemeleri”, topraklara el koyma ve buna benzer uygulanan politikalar bir kez daha başarılı olmuştur. Yugoslavya istatistiklerine göre bu dönemde 80 bin, Türkiye’deki bazı kaynaklara göre ise 150 bin kişi Yugoslavya’dan Türkiye’ye göç etmiştir. Bu rakama, komünist rejimin baskılarından kaçabilmek için kendini Türk olarak yazdıran birçok Arnavut ve Boşnak da dahildir. O dönemde Arnavutların direnişinden endişelenen Sırbistan’ın, Arnavutların Kosova’daki diğer Müslüman unsurları ile bağlarını zedelemek için 1951 yılında Türkleri milli azınlık olarak

286 Daha detaylı bilgi için bakınız; Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyete Balkanların Makuz

tanımaya karar aldığı ve aynı amaçla Kosova Türklerini Arnavutlara karşı desteklemeye başladığı söylenebilir.287

Türk Toplumunun Türkiye’ye yönelik göçe teşvik eden bir olay da 1953 yılında Split’te Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü ile “Centilmenlik Anlaşması” imzalanarak, Kosovalılara Türkiye’ye göç yolu açılmıştır.288

Ülkede iki tarafın baskısından bunalan Türkler, çareyi Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştırlar.

Yugoslavya İçişleri Bakanı Rankoviç’in döneminde Türk ve Müslümanlara yönelik baskısının artması, bölgeden ciddi sayıda Türk, Boşnak ve Arnavut kurtuluşu göç etmekte bularak, Türkiye’nin yolunu tutmuşturlar. Türkiye Köy İşleri Bakanlığının 1952-1967 tarihleri arasında serbest göçmenlerle ilgili yayınlamış olduğu bir raporunda vermiş olduğu sayı göç sayısının ne denli büyük olduğunu açıkça gözler önüne sermiştir. İlgili raporda, göçmen sayısının 175.392 olduğuna dikkat çekilirken, bu göçlerin 107.262’sinin 1954-1958 yılları arasında yapıldığına vurgu yapması Balkanlardan özellikle de Kosova’dan ciddi bir göç varlığının yaşandığını açıkça gözler önüne sermektedir. 289

Genel itibariyle Türklerin, göçe başvurmasının arkasındaki baskının yanı sıra ekonomik nedenlere de dayanmaktadır. Yugoslavya’da kötüleşen ekonomik durum ve alım gücünün düşmesi, Türk toplumunun da elinde var olan taşınmaz mallarını satarak, kurtuluş için çareyi doğup büyüdükleri toprakları terk etmekte bulmuşlardır. Eskiden özellikle Türkiye’ye göç eden aileler, davul ve zurna eşliğinde uğurlanırken, son yıllarda da bu sesiz ve sedasız bir şekle bürünmüştür.

1998 yılında ülkede cereyan eden iç savaş da Kosova’da diğer halklar gibi Türk toplumunun da çareyi göç etmesi zorunda bırakmıştır. Bu çerçevede Türkiye’ye sığınanların önemli bir kısmı var olan akrabaların yanına sığınırken, diğer bir kısmı da Kırklareli’nde hazırlanan kampa hayatlarını sürdürmeye çalışmıştırlar. İç savaşın son bulmasıyla Kosova’yı terk eden Türklerin önemli bir bölümü tekrar ülkeye

287 Erhan Türbedar, Balkan Türkleri, Asam yayınları, Ankara, s.76-77. 288 Dreshaj, a.g.e., s.8.

289 İsmail Canbazov, Balkanlarda Türkler ve Müslüman Azınlıklar, 21. Yüzyıl Türk Kültür Merkezi

dönerken, azımsanmayacak bir kısım da Türkiye’de yaşamlarını sürdürmek için farklı arayışlar içine girmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyetinin Kosovalı Türk öğrencilere başlatmış olduğu eğitim imkanı da beyin göçünün hızlanmasına neden olmuştur. Türkiye’de okumak için giden öğrenciler, ülkede var olan perspektifin olmamasından dolayı ülkeye dönmeyip Türkiye’de yeni bir hayat kurma eğilimine ağırlık verdikleri görülmektedir.