• Sonuç bulunamadı

B. TASAVVUF VE TIP

I. D Fuzûlî’nin İlmi

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Fuzûlî, “Türk edebiyatının bilgiye ve sevgiye önem veren en büyük şâirlerindendir.”98 Onda ilim öğrenme isteği ve gayreti

bir aşk derecesinde tutkuludur. Küçük yaştan itibaren hayatını bu istek uğrunda idame ettirmiş ve kendisini ilimle donatmıştır. Öyle ki yaratılışında var olan şairlik yeteneğini ve yazdığı şiirlerini ilimden geri tutarak önceliği ilim öğrenmeye vermiştir. Bu doğrultuda “ilimsiz şiir temelsiz duvar gibi olur, temelsiz duvar ise gayet itibarsız olur.” sözünü söylemiştir.99 Fuzûlî, gece gündüz çalışarak aklî ve naklî

bütün bilimleri öğrendiğini100 eserlerinde belirtmiş, birçok ilme vâkıf olduğu101 ve

çok iyi bir tahsil gördüğü de yine eserlerinden ortaya çıkmaktadır.102 Fuzûlî, tahsil

hayatı sırasında muhitin de uygun oluşu sayesinde (anadili Türkçenin yanı sıra) Arapça ve Farsçayı bu dillerde kusursuz eser yazabilecek ve şiir söyleyebilecek derecede öğrenmiştir.103 “Bunlardan biri, onun mukaddes dil bildiği, Kur’an dili, ilim

95 Mazıoğlu, Fuzûlî Üzerine Makaleler, s.83. 96 A.g.e., a.g.y.

97 Banarlı, Türk Edebiyatı Tarihi, s 544.

98 Altınkaynak, Yazarlar ve Şairler Sözlüğü, s. 262.

99 Muhammed Nur Doğan, Fuzûlî’nin Petikası, 3. Baskı, Yelkenli yay. İstanbul, 2009, ss. 26-27. 100 Bkz. Başlangıçtan Günümüze Kadar Büyük Türk Klasikleri, Ötüken-Söğüt neşriyat, İstanbul, 1986.

Cilt 3, s. 308.

101 Bkz. Fuzûlî, Erenler Bahçesi( Hadikatü’s Süeda I), s. 9.

102 Bkz. Mazıoğlu, Fuzûlî Üzerine Makaleler, s. 11; Türk Ansiklopedisi, s. 76. 103 Karahan, Fuzûlî, 1996, cilt 13, s. 241.

dili Arabî idi. Diğeri, bir kuş dili âhenginde olduğuna inandığı, büyük edebiyat ve tasavvuf dili Farisî idi. Üçüncüsü sanatını ve ömrünü ona vakfedercesine yükselmesi ve güzelleşmesi için şuurla çalıştığı Türkçe idi.”104 Gerçekten Fuzûlî, Türk, Arap ve

Fars kültürlerinin kavşağı, büyük İslâm bilginlerinin kaynağı olan Bağdat çevresinde, fikir ve ilim feyzine ermiştir.105 Onun geniş bir ufku kapsayan derin bir kültür ve

bilgi birikimi vardır. Bu birikimini farklı alanla ilgili, farklı eserlerinde, değişik derecelerde ortaya koymuştur.

Fuzûlî’nin “kimden ve ne derece ilim gördüğü kesin olarak belli değildir.”106

Fakat eserlerine bakılınca sağlam ve mükemmel bir ilmî birikiminin olduğu açık ve kesin bir şekilde görülmektedir. Anlaşıldığına göre Fuzûlî kendi kendisini yetiştirmiş107 büyük bir bilgin108 evrensel bilgi sahibi âlim ve filozof idi.109 Devrinin

büyük âlimlerinden biri olarak tanınmış ve kendisine “Mevlânâ Fuzûlî”, “ (büyük âlim mânâsında110) Molla Fuzûlî” gibi isimler verilmiştir.111 Kaynakların Fuzûlî’yi

Mevlânâ sözü ile anmalarından ve şiirlerinden de Fuzûlî’nin âlim bir şâir olduğu anlaşılmaktadır.112

Her sanatçı gibi Fuzûlî’nin de ilim öğrendiği, edebî birikim edindiği kişi veya kişiler olmuştur. Fuzûlî’nin etkilendiği ve kendilerine nazireler yazarak beğenisini gösterdiği ve dolayısıyla etkilendiği şâirler arasında; Ali Şir Nevaî (ö. (ö. 906/1501), Necâtî Beğ (ö. 914/1509), Lütfî ((ö. 897/1492 [?]), Habibî (d. 1470 civarı?), Hayâlî-i Kadîm (ö. 964/1556-57) gibi Türk şâirlerin yanında; Hâfız-ı Şirazî ((ö. 792/1390[?]), Sa‘dî-i Şirâzî (ö. 691/1292), Selman (ö. 36/656 [?]), Molla Câmî (ö. 898/1492), Nizâmî-i Gencevi (ö. 611/1214 [?]), Hâtifî(ö. 927/1521) gibi büyük İran şâirleri de vardır.113 Mazıoğlu, özellikle Hâfız-ı Şirazî’nin Fuzûlî üstünde çok fazla etkisi

104 Banarlı, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 534.

105 Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, 11. baskı, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İstanbul, 2002, cilt II, s. 574. 106 Bkz. Timurtaş, Tarih İçinde Türk Edebiyatı, s. 194.

107 İpekten, Fuzûlî, 1973, s. 16. 108 Gölpınarlı, Fuzûlî Dîvânı, s. X.

109 Tural, Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, Türk Dünyası Edebiyat Tarihi, Atatürk Kültür Merkezi

Yayını, Ankara, 2004.cilt VI, s.453.

110 Banarlı, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 531.

111 Türk Dünyası Edebiyatı, TİKA yayın kurulu, Ankara, 2002, cilt I, s. 117. Ayrıca bakınız: Kabaklı,

Türk Edebiyatı, s. 574.

112 İpekten, Fuzûlî, 1973, s. 16. ; Ayrıca bkz: Gölpınarlı, Fuzûlî Dîvânı, s. X.

113 Ayrıntılı bilgi için bkz: Banarlı, Türk Edebiyatı Tarihi, ss. 545, 546.; Mazıoğlu, Fuzûlî Üzerine

olduğunu belirtmiştir.114 Dolayısıyla Fuzûlî, bu şâirleri kendisine üstâd saymıştır,

diyebiliriz.

Fuzûlî’nin ilmi mârifet edalıdır, mârifetle donanmıştır. O, İslamî ilimler konusunda âlim sayılacak kadar bilgili olduğunu; islamî esaslara, Kur’an’a, hadise, sünnet ve kıssalara yönelik doğrudan veya dolaylı atıflara eserlerinde bolca yer vererek ispat etmiştir. Zâten “eski metinlerde hemen hiçbir sayfa yoktur ki, içinde Kur’an’dan bir ayet, Peygamberden bir hadis cümlesi bulunmasın ve düşünceler bunlara bağlanmış olmasın.”115 Ayrıca Fuzûlî’nin yaşadığı çevre ve dönem, dini

hayatın merkezine alan bir durumdadır. Din hayatın her cephesinde kendisini hissettirecek derecede hayatın içine yerleşmiş bir pozisyondadır. Toplumsal yaşantıdan edebiyat-sanata kadar hemen hemen her şey İslâmî hükümlere dayanır. İnsanlar da bu konuda oldukça hassastır ve dinî hükümlere saygılıdır. Dolayısıyla kâleme alınan eserler, türü ne olursa olsun dinî unsurların ağırlığıyla başlar ve biter. Ayrıca bu durum bir gelenek haline gelmiştir. Fuzûlî de geleneğe uymuş ve eserlerinde dinî unsurlar ağırlıkta olmuştur. Haliyle İslâmî unsurlar Fuzûlî’nin eserlerinin tamamında ve birçok farklı boyutta görülmektedir.

Fuzûlî, ilim konusunda bir hayli iddialıdır. Bunu; ‘Allah’ın yardımı ile bütün ilim ve fenleri şahsında toplamak’ şeklinde dile getirir.116 Bilgiyi en üstün gören şâire

göre bilgi, bilgiç görünmek, suret bezemek değil, mânâ yüceliğini elde etmektir.117

O, eserlerinde “Şiiri ilim ve mârifetle beslemek gerektiğini”118 belirtir. Dediği gibi de

yapmış ve eserlerini gerçekten ilim ve mârifetle donatmıştır. Zâten eserlerinden tefsir, hadis, kelam, heyet, fıkıh, hendese, mantık gibi devrinin bütün ilimlerini çok iyi bildiği anlaşılmaktadır.119 Bunlara astroloji, gramer, kimya ve anatomi de

eklenebilir.120 Ayrıca bunların yanında inceleyeceğimiz eser olan Sıhhat u Maraz’ın

114 Bkz. Mazıoğlu, Fuzûlî Üzerine Makaleler, ss. 199-223.

115 Hikmet Özdemir, “Bütün Zamanların Şâiri: Fuzûlî”, Dil Ve Edebiyat Dergisi,

s.21.https://www.academia.edu/7206305/D%C4%B0L_ve_EDEB%C4%B0YAT_18_A_Y_I_N_D_O _S_Y_A_S_I (24. 08. 2020)

116 Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Devirler/İsimler/Eserler/Terimler, Dergâh yay. İstanbul,

1979, cilt 3, s. 250.

117 Gölpınarlı, Fuzûlî Dîvânı, s. LXXV. 118 İpekten, Fuzûlî, 1973, s. 28.

119 Türk Ansiklopedisi, “Fuzûlî”, Milli Eğitim Basımevi, cilt XVII, Ankara 1969, s. 78; Ayrıca bkz:

Gölpınarlı, Fuzûlî Dîvânı, s. X.

120 Bkz. Sadık Tural(Proje Başkanı), Önder Göçgün(Başkan), Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, Türk

ilişkili olduğu tıp ilmine de vâkıf olduğu anlaşılmaktadır. Eserlerini de bu ilimlerden edindiği birikimle harmanlayarak meydana getirmiştir. Ayrıca eserlerini bir açıdan ilmini teşhir etmeye vasıta kılmıştır.121 Böylelikle, birçok ilim dalını ilgilendiren

eserler yazmıştır. Gerek dinî ilimler sahasında, gerekse tıp, felsefe ve astronomi gibi tabiat ilimlerinde ne kadar derin olduğunu eserlerinden anlamak mümkündür.122

Denilebilir ki onun her eseri ayrı bir ilim dalıyla ilişkilidir ve bu yönüyle kendisi birçok ilimle ilgili kimlikler kazanmıştır. Arapça, Farsça ve Türkçe yazdığı eserleri incelendiğinde; Dîvân’larıyla mutasavvıf, Leyla vü Mecnun’uyla hikâyeci, Beng ü

Bade ve Sohbet’ül Esmar’ıyla siyasetçi ve botanikçi, Hadikatü’s Su’ada’sıyla tarihçi,

mektuplarıyla sosyolog, Rind ü Zahid’iyle pedagog, Matla’ul İtikad ve Terceme-i

Hadis-i Erbain’iyle İslam bilgini ve Sıhhat u Maraz( Hüsn ü Aşk)’ıyla da bir tabib

kimliğiyle dikkat çeker.123 Özellikle, Fuzûlî’nin çeşitli bilgi alanlarına olan ilgisini

bir de onun “Sıhhat u Maraz”, “Rind ü Zahid”, “Yedi Cam”eserlerinden duymak mümkündür, şöyle ki, bu eserlerde tıbbın, devlet ve toplum kurumlarının, astronominin vs. önemli sorunları açıklanıyor.124 Bununla birlikte incelenecek olan

Sıhhat u Maraz adlı eser de dâhil, “mensur eserlerinde secili, sanatlı üslubu dikkat

çekerken; geniş kültürü, üstün zekâsı ve duygu zenginliği son derece başarılı lirik şiirler yazmasında etken olmuştur.”125 Şâirin hangi eserine bakılırsa bakılsın orada

sanatkâr Fuzûlî ile mütefekkir Fuzûlî de görülecektir.126 Fuzûlî’nin bu türlü

ilimlerdeki olgunluğunun sebepleri arasında başta onun devlet adamlarından, yorucu ve bıktırıcı siyasi uğraşmalardan umûmîyetle uzak kalarak tek başına yaşayıp hep okumakla vakit geçirmesi gelmektedir.127 Özellikle bulunduğu coğrafyada sıkça

yaşanan savaşlar yüzünden kendi içine kapanmış, şâir kimliğiyle korunup desteklenme adına başvurduğu yöneticilerden de gerekli iltifatı göremeyince adeta Allah’ın onu Kendisinden başkasına yönelmemesi sadedinde, kendisini tamamen ilim öğrenmeye adamıştır. Şâir, bütün üstün adamlar gibi, en zor muhit ve hayat

121 Bkz. Nazif, Fuzûlî, s. 206. 122 Hacıeminoğlu, Fuzûlî, s. 15.

123 Muhittin Eliaçık, “Sıhhat u Maraz’da Ahlât-ı erbaanın İşlenişi”, Mukaddime Dergisi, cilt 1, sayı 1,

yıl 2010, s. 127.

124 Babek Osmanoğlu Kurbanov, “Şarkiyatçıların Gözünden Fuzûlî”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Cilt 0, Sayı 6, s. 83.

125 Mine Mengi, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, 13. Baskı, Akçağ yay. Ankara, 2007, s. 155. 126 Tural, Göçgün, Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, cilt VI, s. 453.

şartları içinde dahi kendisini kuvvetle yetiştirmiş, ilimde, edebiyatta ve tefekkürde derin bir bilgi ve irfan seviyesine ulaşmıştır.128

Şâirin, dinî ilimlere ne derece vâkıf ve bu konuda ne kadar âlim olduğu şuradan anlaşılır: Prof. Dr. Hikmet Özdemir “Fuzûlî’nin Gazellerindeki Ayet ve

Hadislere Telmihler” konusunu ele alırken mevzunun derinliği dolayısıyla

Fuzûlî’nin ilminin ve eserlerindeki inceliklerin niteliğini anlayabilmek için birden fazla hadis külliyatını ve birkaç tane tefsiri incelemiş ve ancak bu şekilde Fuzûlî’nin çok katmanlı beyitlerini yorumlama imkânı bulabilmiştir.129 Beyitleri incelerken de

bir beyitin birden çok ayete veya hadise telmihte bulunduğunu fark ederek Fuzûlî’nin Kur’an’a, Tefsir’e ve Hadis’e eserlerinde göndermeler yapacak kadar vâkıf olduğunu meydana çıkarmıştır.