• Sonuç bulunamadı

B. TASAVVUF VE TIP

III. ESERİN MUHTEVÂSI

Eser, Ruh’un Beden ülkesine yaptığı yolculuğu ve bu yolculuk sonrasında kendine de yolculuk yapıp kendinden kendisine ulaşmasını, kendini bilmesini tasavvufî bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Eser, genel bir bakışla hayır ve şer dünyasının kendine has özelliklerini ve onların kendi içindeki cüz’lerini ortaya koyar.335 İnsandaki iyi duygular ile kötü duyguların mâhiyeti; birbiriyle ilişkisi, çatışması, mücadelesi ve sebep oldukları sonuçlar gösterilir. Ruh ile beden arasındaki

335 Kenan Mermer, Kitap tanıtımı, “Rind ile Zâhid Sıhhat ile Maraz, Fuzûlî, çev. Prof. Dr. Hüseyin

Ayan, İstanbul: Büyüyenay Yayınları, 2. Baskı, 2017, 140 s.” Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

münasebet semboller ve mecazlar üzerinden ele alınmıştır. Vücuttaki maddî sağlık üzerinden mânevî sağlık ön plana çıkarılmıştır. Bu eserinde Fuzûlî, insan ruhunun türlü acılar ve ızdıraplar çekmek suretiyle temizlenerek ve maddî hayattan uzaklaşmak, nefsi öldürmek336 suretiyle aşk sayesinde fenâfillâha erişmesini

anlatır.337 Ruhun kendisine yaptığı içsel yolculuk temsilî olarak ele alınır. Bu

yolculuk aslında insanın var oluşunu, varlık amacını, varlık felsefesi açısından da ele almaktadır. Şâirin bu eseri “insanın, varlık âleminde kendi varlığını anlama ve kendini konumlandırmasını konu edinen önemli eserlerden biridir.”338

Sonsuzluğa namzet olan Ruh, sonlu olan Beden kalıbında, sonsuzluğa ulaşmak için sonlu olan dünyaya sefer etmiş ve dünyayı geçici olarak vatan edinmiştir. Aslında böylelikle Ruh, geçici yurdu olan beden diyarında gurbete çıkmış, öz diyarından ayrı düşmüştür.339 Ruhun Beden’e yerleşmesi, bedenle

bütünleşip uyum içinde yaşaması, bu süreçte gerekli merhaleleri ve imtihanları geçerek tekrar öz vatanına kavuşması için hem kendisiyle hem bedenle hem de beden ile ruhun birleşiminden doğan sonuçlarla azami derecede bir denge ile düzen işleyişi yakalaması ve yakaladığı çizgide istikamet üzerine ilerlemesi gerekmektedir. Eserde Ruhun Beden üzerinde yaptığı yolculuk bu yönleriyle ele alınmaktadır. Nihayetinde de Ebedi olana ulaşarak kendisi de ebedi olacaktır.

Fuzûlî’nin bu kitabı “tıb ile insan psikolojisi ve irfanı birlikte işlediği ve aralarındaki kopmaz ilişkiyi dile getirdiği bir eserdir.”340 “Hikâye ruhlar âlemindeki

insan ruhunun dünyaya gelerek bedene yerleşmesinden sonra sahip olduğu maddî ve mânevî bütün duyu ve duygularını ele almış”tır.341 Eser, tasavvufu, tasavvufun özünü

ve seyr ü sülûku, yâni Allah’a yapılan yolculuğu ana hatlarıyla genel bir şekilde

336 Edebî açıdan nefsi öldürmek dense de tasavvufî açıdan buna nefsi tezkiye etmek, arındırmak veya

terbiye etmek denir. Çünkü tasavvufa göre nefsanî duygu ve isteklerden ne kadar arınılsa da nefs tamamen yok edilemez, öldürülemez. İnsanın insan olabilmesi için nefse de ihtiyacı vardır çünkü.

337 İpekten, Fuzûlî, 1973, s. 48

338 Ahmet İçli, “Ruh’un Kendine Yolculuğu…”, s.1 017.

339 Bu noktada belirtmek gerekir ki şair, hikâyenin bu kurgusuna şiirinde de yer vermiş, şiirlerini

dünya gurbetine düşen ruha benzetmiş ve şiirin ruhundan bahsederken Allah’a niyaz ederek şöyle demiştir: “Madem ki lütuf ve ihsanını yoldaş edip onu yokluğun darlığından varlığın ferahlığına getirdin, merhametinle destekleyip yardım ederek gayb vadisinden şehadet kırına ulaştırdın; hangi diyara gitse ve hangi şehre ulaşsa şerefli adımlarını mübarek ve uğurlu, latif matla’ını hayırlı ve kutlu edesin.” Muhammed Nur Doğan, Fuzûlî’nin Poetikası, s. 40.

340 Fuzûlî, Sıhhat u Maraz, çev.: Kemal Küntaş, İbn-i Sina yay., b1. Baskı, Kasım 2017, s. 6.

341 Fuzûlî, Rûhun Yolculuğu, Hazırlayanlar: Ahmet Naim Çiçekler, Mücahit Kaçar, 1. Baskı,

özetler niteliktedir. Özellikle Hüsn ile Aşk’ın serüveninin başladığı kısımda Ruh’un Hakk’a varan yolculuğu bunu göstermektedir. İnsanın bu yolculuğunun genel seyrinin insan ruhunda ve bedeninde, dolayısıyla sâlikin üzerindeki etkisini, baştan sona kadar hikâye eder. İnsanın ham halden olgun hale erişip kendini bularak Allah’a kavuşma serüveni, tasavvufî hal ve mertebeleri içeren bir şekilde sanatlı bir üslûpla ele alınır.

Sıhhat ve Merez’de birçok gizemli konu vardır.342 Bu gizemlerden biri ve en

önemlisi Ruh’un kendisidir. Eserde Ruh müphem bırakılmıştır. Beden’in mâhiyeti tafsilatlı bir şekilde açıklanırken ruhun mâhiyeti açıklanmamış, sadece eserin sonuna doğru kendini bulması açıklanmıştır. Ruh görünmez olan Allah’a dönük, Beden ise görünür olan dünyaya dönük yaratılmıştır. Yolculuğa en başta bu iki zıt yönü, aynı ve doğru olan istikamete yönlendirerek ruh ile beden arasında denge ve uyum elde etmek gerekmektedir. Bu denge ve uyum; öncelikle bedeni yöneten dört unsur için gereklidir ki eserde de dört unsurun sulhu içinde uyum gerçekleşir.

Eserin birinci bölümü temel olarak, anâsır-ı erbaa/dört unsur denilen hava, su, toprak ve ateş kavramlarının insan bedenindeki karşılığı olan kan, safra, balgam ve sevda üzerine kurgulanıp yazılmıştır. Bu yönüyle eser tıp, tasavvuf, edebiyat, felsefe, kimya gibi birçok alanla da ilgili olması bakımından önem taşımaktadır. Ayrıca eser sûfî tıbbı ve psikolojisini hatta kişilikötesi psikolojiyi de ilgilendiren bir mâhiyettedir.343 Hâlihazırda “Bütün ilimler, bir dairenin farklı dilimleri gibi

birbirlerini tamamlayan ve aynı kuralları farklı meselelerle dile getiren disiplinlerdir.”344 Bu yönüyle ilimler bütüncül olarak değerlendirilir ve her ilim bir

bütünün parçası addedilir. Genel olarak dört unsur yaratılışın temeli olup kâinatın var olmasında ve devam etmesinde temel sayıldığı için birçok disiplinde yararlanılarak kullanılmıştır. Eserde dört unsur vücuttaki organlar üzerinden kaleme alınmış ve yazar, bahsi geçen organların ve hıltların mâhiyetini ve vücuttaki vazifelerini kısa ve

342 Ramazanova Törexanım, “Fuzûlî’nin Sıhhat ve Merez Eserinde Tasavvufî Simgeler”, Turkish

Studies, International Periodical for the Languages Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 12/34(423-427), s. 423.

343 Bkz. Yahya Kemâl Taştan, “Següzeşt-i Ruh Yahut Fuzûlî’nin Sıhhat u Marazı”, Fuzûlî Kitabı,

Kesit Yay Ankara, 2011, s.481-482.

öz bir şekilde anlatmıştır.345 Eserin birinci kısmında dört unsurla ilişkili olarak ruhun

ve bedenin hem iyi haldeki durumları hem kötü haldeki durumları sebepleriyle beraber belirtilmiştir. Bu açıdan, temelde insanı hasta eden ana sebepleri ve tedavi için gerekli temel uyarıları içeren kısa ve öz olarak hastalık ile sağlığı anlatan bir mâhiyet taşır.

Geleneksel tıpta olduğu gibi eserde de dört unsurun uyumu, vücuda giren gıdalar aracılığıyla sağlanır veya bozulur. Sadece bir maddenin azlığında veya çokluğunda bedende hastalıklar baş gösterebilir. Her şeyde orta yolu, mutedil olmayı ve dengeyi tavsiye eden İslam’da, Yaratıcı bedenin işleyişini de denge üzerine programlamıştır. Dolayısıyla bu unsurlar arasında uyum ve denge, beden ve ruh sağlığı açısından oldukça önemlidir.

Bir yönüyle Ruh ile Beden’in, bir yönüyle de Mizaç ile Hıltların uyumundan Sağlık/Sıhhat meydana gelir. Eserde Beden’in ve Ruh’un sağlıklı olma hali, sağlığın Ruh’ta ve vücutta neler sayesinde sağlandığı, sonra sağlığın bozularak hastalıkların Ruh’u ve vücudu nasıl, neyle ve nereden istila ettiği, daha sonra da tekrar sağlığa kavuşarak Ruh ve Beden’i iyileştirmek için nelerin, nasıl yapılması gerektiği aşama aşama anlatılmıştır. Bu yönüyle “Eser temelde bir sacayağına oturtulur. İlk fasıl/ayak sıhhatin yâni sağlığın mâhiyetini sorgular; ikinci fasıl maraz yâni hastalıkla ilgilidir; son fasıl maraza tutulmuş sıhhatin tedavisiyle meşgul olur.”346 Eserin ilk bölümü

için böyle bir durum sözkonusudur. Eserde, hastalığı gidermek için hastalığın kökenine inerek sorunun kaynağı ortaya çıkartılmış ve hastalığın illetlerini de gidermeye yönelik bir tedavi reçetesi sunulmuştur. Buna göre perhiz uygulanmıştır. Aynı zamanda vücudun tüm organları arasındaki bağlantılar ve bu bağlantıların sonuçları düşünülerek tedavi yöntemi belirlenmiştir. Bu da gelenksel/eski tıbbın tedavi yöntemidir.

Eserin ikinci bölümünde, yâni Hüsn ü Aşk kısmında, Ruh kendisinin zayıf ve güçsüz olduğu bir zamanında gerçek aşka ulaşmıştır. Çünkü güçlü ve mağrur(!) olduğu zamanda kendisini görmez, daha doğrusu kendisinden başkasını göremez gerçek aşk, gerçek varlık arayışına girmezdi. Birtakım sebeplerle acizliğini anladı ve

345 Bkz. Fuzûlî, Risâle-i Sıhhat ve Maraz, trc. Lebîb Efendi, Ceridehâne matbaası, İstanbul, 1282 s.

3,4.

böylece asıl varlığı kavradı. Bu yönüyle insanın aciz ve zayıf olması Rabb’ini bilmesi adına önemlidir. Ruhnâme, bireyin kendini tanıması ekseninde önemli sembolik anlatımlar barındırır.347 Dolayısıyla insan kendini tanırsa Rabb’ini de tanır.

Ruh’un yolculuğuna eserin ikinci kısımda “Aşk” eşlik eder. Tasavvuftaki seyr ü sülûka eşdeğer olan bu zorlu yolculukta birçok engel vardır. Ruhun Aşkla yolculuğuna neden Hüsn’ün varlığıdır. Ruh Hüsn’ün kendisinde olduğunu anlayamadığı gibi Aşk’ın verdiği aynada da onu anlamadığından Hüsn’ü aramaya karar verir. Ruh bedende kendini, dolayısıyla Rabbini bilmeye başlar. Aslında bildiği şeyi tekrar eder, hatırlar. Bildiği şeyin bedende imtihanını verir, ne kadar bilip bilmediği açığa çıkar.

Hz. Peygamber’in Miraç yolculuğunu aşk sayesinde, aşk vasıtasıyla, aşk içinde geçmesi gibi Ruh da Hüsn’e ulaşmadaki yolculuğunu Aşk sayesinde tamamlayabilmiştir. Fenâfillaha ulaşma ve ‘vahdet-i vücud’u bularak kendisi de dâhil, O’ndan geriye kalan her şeyi dışarda bırakma -ki O’nun varlığından başka gerçek varlık da yok kâinatta- şeklinde sona eren hikâyede Ruh, çeşitli mertebelerden geçerek türlü sınavlarla yolculuğunu tamamlamıştır. Nihayetinde de meşhur bir söz olan “Sen çıkarsan aradan, Kalır seni yaradan” durumu gerçekleşmiştir.348 Bu

bağlamda yine Hallâc-ı Mânsûr’un(ö. 309/922) “ene’l Hakk” olarak söylediği ve aslında her şeyin özü itibariyle O’ndan ibaret olduğunu anlatan sözü örnek verilebilir.