• Sonuç bulunamadı

B. TASAVVUF VE TIP

III. FUZÛLÎ’NİN ETKİLERİ

Türk edebiyatının muhtelif sahaları üzerinde asırlardan beri Fuzûlî kadar tesir bırakmış şâir pek azdır.297 Dîvân edebiyatında Fuzûlî’nin etkisi günümüz şâirlerine

kadar sürmüş, şiirleri hafızaları doldurmuş, eserleri pek çok kişinin başucu kitabı olmuş, şiirleri defalarca bestelenmiş, her türlü mecliste okunmuştur.298 O, “Dîvân

edebiyatımızın şöhreti en yaygın, etkisi en geniş ve sürekli şâiri299 olmuştur. Hiçbir

Dîvân şâiri, halk arasında onun kadar sevilip tanınmaz.300 Bu açıdan “Türk

edebiyatının en büyük şâiri Fuzûlî’nin eserlerine, şâirin yaşadığı XVI. yüzyıldan başlayarak nazireler yazılmıştır.”301 Bu nazireler sadece şâirin yaşadığı bölgeyle

sınırlı kalmamış, Anadolu’dan Orta Asya ve Balkanlara kadar uzanan ve yaşadığı yerin dört tarafını kapsayan bir coğrafyayı içine alarak yazılmışlardır. Özellikle Bağdat’ın Osmanlıya bağlanmasından sonra Fuzûlî’nin etkisi Klasik Osmanlı edebiyatına ve Anadolu sahasına doğru yayılmıştır.

Fuzûlî kendisinin önemli ve değerli eserler vücuda getirdiğinin farkındadır ki eserlerinde, kendisinin ve eserlerinin değerinin anlaşılmadığından yakınmaktadır. O, kıymet aradıkça, değer istedikçe istediği şey ondan uzaklaşmış fakat bu isteği o öldükten sonra gerçekleşmiştir. Şâir, ismiyle de eserleriyle de tek ve özgün olmak istemiş, bu açıdan doğrudan doğruya herhangi bir şâirin etkisi altında kalmamıştır. Bununla birlikte eserlerinde benzerlikler bulunan bazı şâirlar olmuştur. Bu durum şâir olmanın da doğasında vardır. Her sanâtkarın kendinden önce gelenleri, büyük ustaları bilip tanımak, öğrenmek için onları okuması gerekir. Fuzûlî de hem devrinin şâirlerini hem de kendinden önce gelen şâirleri okumuştur. Beğendiği şiiirlere, özgünlük süzgecinden geçirdiği nazireler yazmıştır. Dolayısıyla etkilendiği kişileri

297 Nihad Sami Banarlı, Kültür Köprüsü, Süleyman Çelebi’den Mehmed Âkif’e, Kubbealtı Neşriyat,

İstanbul 1985, s. 85.

298 Tural, Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, cilt IV, s. 93. 299 Mazıoğlu, Fuzûlî ve Türkçe Divan’ı…, s. 26. 300 Yener, Fuzûlî, s. 96.

301 Aynura Mahmudova, “Fuzûlî’nin ve Gelibolulu Mustafa Âli’nin “Usanmaz mı” Gazellerinde Ortak

Hususiyetler”, Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi International Journal of Social and

birebir kopya etmemiş, onlara benzememiş, beğendiği şiirlere kendine has üslubuyla, kendi kelimeleriyle nazireler yazmıştır.

Dîvân edebiyatında geçen şiirlerin konuları, beslendikleri birikim, kültür ve oluştukları zeminin altyapısı çoğunlukla aynıdır. Yâni İslam medeniyeti temelleri üzerine inşa edilmiş olan bu edebiyatın temel beslenme kaynakları; Kur’an, Hadis ve bu ikisinden neşet eden bir bilim olan Tasavvuf’tur. Her eserde muhakkak bu üç unsurdan en az biriyle ilgili bağlantıya rastlanır, her eser bu üç temelden en az biriyle beslenir. Dolayısıyla şâirlerin ortak bir birikim ve beslenme alanı olan medeniyet merkezi vardır. Hal böyle olunca, şâirlerin aynı konuları aynı şekilde ele almaları doğal olarak karşılaşılan bir durumdur. Tam da bu noktada şâirlerin şiirlerini birbirinden farklı ve özgün kılan şey, onların his kuvvetlerinde, mânâ derinliğinde, şâirlık hünerlerinde ve bilgi birikimlerinde yatmaktadır. İşte Fuzûlî’yi de diğer Dîvân şâirlerinden pek çok konuda ayrı ve üstün tutan durumun sebebi yukarıda sayılan özelliklerin onda daha fazla ve belirgin olmasıdır. Bunlar sebebiyle de şâirin etki alanı daha fazla, daha geniş ve daha derin olmuştur.

Fuzûlî’nin etkilendiği şâirler olduğu gibi etkilediği şâirler de olmuştur. Bir taraftan Hayâlî’ye (ö. 964/1556-57), Taşlıcalı Yahyâ’ya (ö. 990/1582), Ruhî (Bağdadî) (ö. 1014/1605-1606) ve Âlî’ye (ö. 1008/1600), nihayet XVI. yüzyıl Batı Türk Dîvân edebiyatının en büyük şâiri Bâkî’ye (ö. 1008/1600) ondan sonra da XVIII. yüzyılda Nedim’e (ö. 1143/1730) ve Şeyh Galib’e (ö. 1213/1799) çok mühim tesirleri olmuştur.302 Şâir, XVI. yüzyıla damgasını vurmuş, bundan sonra da etki

sahası yaşadığı dönemden başlayıp günümüze kadar genişleyerek süregelmiştir. Özellikle “tasavvufla ilgisi olan her seviyede insan Fuzûlî’yi kendi yoldaşı sayar ve onun şiirlerini ezberler. Hatta bunların arasında Fuzûlî hafızı olanlar vardır.”303

Fuzûlî’nin bu etkisine, hem dinî hem lâdinî şiirleriyle her açıdan insanlara hitap etmesi, sûfîler arasında mutasavvıf olarak görülmesi, Bektaşilerce sahip çıkılıp sevilmesi, Dîvân edebiyatı yanında halk, tekke ve saz şâirleri tarafından da okunup sevilmesi gibi başta gelen özellikleri vesile olmuştur.

302 Gölpınarlı, Fuzûlî Divanı, s. LXXXVII.

303 Mustafa İsen, Ötelerden Bir Ses, Dîvân Edebiyatı ve Balkanlarda Türk Edebiyatı Üzerine

Aslında Fuzûlî birçok Dîvân edebiyatı şâirine göre oldukça avantajlı bir coğrafyada yaşamıştır. Çünkü bu coğrafya, Arapça, Farsça ve Türkçe hepsinin konuşulduğu ve hepsine ait ayrı kültür birikimlerinin olduğu yerdir. Dolayısıyla Fuzûlî bu üç kültürün birikimini kendi bünyesinde barındırarak faydalanmış ve bu üç dilde eserler yazmıştır. Haliyle etki alanı bu üç dilin konuşulduğu coğrafyaya yayılma imkânı bulmuştur. Yaşadığı coğrafya, Türk kültür ve sanatının Herat, Tebriz, İstanbul hattındaki gelişim çizgisinin ortasında yer aldığı için dili itibariyle her iki tarafa da anlaşılabilir gelen şâir, büyük ustalığı yanında bu özelliği yüzünden de Türkçenin en çok okunan isimlerinden biri olmuştur.304 Ayrıca yaşadığı

coğrafyada inanç açısından da farklı olan Şiîlik ve Sünnîlik yaygın olduğu için her iki inanca bağlı taraflarca tutularak sevilmiştir. Bu sebeplerle o, sadece Osmanlıda bilinen veya sadece Şiî veya sadece Sünnî inanca hitap eden şâir ve şâirlerden daha fazla yayılma, daha fazla sevilme ve daha fazla etki alanına sahip olma imkânı bulmuştur. Eserlerinin hem Şiî çevrelere hem Sünnî çevrelere hitap eden içerikte olması onu her iki çevreden de sevilir ve tutulur hale getirmiştir. Ayrıca Saray edebiyatı olarak da adlandırılan Dîvân edebiyatında şâirler daha çok saray kesimine hitap ederken Fuzûlî Dîvân edebiyatı şâirlerinin yanında halk edebiyatı şâirlerine de ulaşmıştır. Mustafa İsen, Fuzûlî’nin diğer Dîvân şâirlerine göre çok daha geniş bir yelpazede yayılma ve etki alanı gösterdiğini söyler. Buna da onun Dîvân’larının baskı sayıları ve baskı yerlerinin diğerlerinden daha fazla olmasını dayanak gösterir.305

Hayatında layık olduğu kadar tanınmış ve korunmuş olmamakla beraber; ölümünden sonra gittikçe artan bir sevgi ve alaka hâlesiyle kuşatılan Fuzûlî, bütün Türk dünyasınca sevilmiş; onun tarzında yazan ve yetişen şâirlerin çoğalmasıyla, büyük ve devamlı bir ‘Fuzûlî Mektebi’ kendiliğinde teessüs etmiştir.306 Zaman içinde

Fuzûlî’nin eserleri yayılıp ünlendikçe şâirin izinden giden bir ekol oluşmuştur. Bundan sonra Fuzûlî’nin etki alanı genişleyerek daha çok kişiye ulaşmıştır. Fuzûlî

304 Macit, İsen ve diğerleri, Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, 2005, s. 93. 305 Detaylı bilgi için bkz. İsen, Ötelerden Bir Ses, ss. 232- 233. 306 Nihad Sami Banarlı, Kültür Köprüsü.., s. 85.

okulu kendinden sonraki yüzyılda en öncü ve en çok nüfus dairesine sahip edebî okul307 olma özelliğine sahip olmuştur.

Fuzûlî’nin eserlerinde her şâirin kendi istidat ve ilgisine göre etkilenebileceği ve örnek alabileceği yönler vardır. Çünkü şâirin eserleri hem zengin içeriğe sahiptir, hem farklı türlerdedir hem de farklı farklı alanlara yöneliktir. Ayrıca eserleri öyle bir içeriğe ve anlam katmanına sahiptir ki ondan her etkilenen, aynı şeyden kendisine göre farklı bir şey bulabilir. Böylelikle şâirin eserleri ondan her etkilenen kişiyle daha çok zenginleşmekte ve daha çok mânâ boyutuna ulaşmaktadır.

Bütün bunların yanında, Fuzûlî’nin Klasik edebiyatta olduğu kadar modern edebiyatta da etki sahası oluşmuştur. Bugün çağdaş şiirlerimizde ve romanlarımızda Fuzûlî üslûbunun, Fuzûlî bediî ifadelerinin sesi duyulmakta, rengi görülmekte ve ruhu hissedilmektedir.308