• Sonuç bulunamadı

1.3. FUTBOLDA ŞİDDET VE SALDIRGANLIK

1.3.1. Futbolda Şiddet ve Saldırganlıkla İlgili Kuramsal Yaklaşımlar

ilgili olduğu düşünülüp araştırmalar yapılmıştır. Şiddet ve saldırganlığın nedenleri incelendiğinde birçok kuram vardır.

Psikoloji alanına göre saldırganlığın kişilikle alakalı olduğu öne sürülmüştür. Sosyoloji alanına göre, saldırganlığın öğrenme ile gerçekleştiği düşüncesi hâkimdir. Biyoloji alanına göre şiddet ve saldırganlığın doğuştan insanlarda var olan davranış eğilimi olduğu düşünülmektedir (Gümüşgül, 2016: 35)

1.3.1.1. İçgüdü ve Saldırganlık Kuramı

İçgüdü ve saldırganlık kuramını ortaya atan kuramcılara göre insanlığın doğuştan gelen bir özellik olduğu düşünülmektedir. Çünkü diğer türlerinde saldırganlık göstermeleri, içgüdüsel bir davranış olarak düşünmelerine yol açmıştır (Gümüşgül, 2016: 35).

İçgüdü ve saldırganlık kuramında S. Freud ve K. Lorenz ön plana çıkmaktadır. Freud insanların içgüdüsel olarak ölüm duygusu yaşadığı ve bu duyguyu yaşarken yıkıcı bir enerjinin ortaya çıktığını düşünmektedir ve insanlar bu enerjiyi azaltmak için saldırganlığı uyguladığı görüşünü savunmaktadır (Kurtiç, 2006: 23). Lorenz saldırganlığın ortaya çıkış sebebini insanların diğer insanlarla mücadele de bulunma içgüdüsüyle ortaya çıkmasıyla açıklamaktadır (Kural, 2017: 13).

Bazı araştırmacılar, futbolda ortaya çıkan şiddet ve saldırganlık olaylarıyla insanların, normal yaşamlarındaki şiddet ve saldırganlıklarını kontrol altına aldıklarını düşünmektedirler. Futbolla ilgili şiddet ve saldırganlık duygusunu insanların bastırmasıyla, spor dışındaki yaşamlarında şiddet ve saldırganlığın artacağı düşünülmektedir (Zelyurt, 2011: 86).

1.3.1.2. Biyoloji ve Saldırganlık Kuramı

Saldırganlığı biyolojik kuramla açıklamaya çalışan düşünürler, insanların biyolojisiyle ilgili varsayımlar geliştirmişlerdir. Saldırganlığı etkileyen faktörler bu kuramda, genler, biyokimyasal etmenler ve sinir sistemi olarak açıklanmıştır. Araştırmalara göre insan biyolojisinin saldırganlık üzerinde etkisinin var olduğu ancak henüz etkisinin ne boyutta olduğu tespit edilememiştir (Gümüşgül, 2016: 37).

1.3.1.3. Engellenme ve Saldırganlık Kuramı

Doop, Miller, Mowrer ve Sears, tarafından 1939 yılında engellenme ve saldırganlık kuramı geliştirilmiştir. Bu psikologlar Yale Grubu olarak da bilinmektedir. Yale Grubu’na göre, kişi engellenmelere maruz kalırsa saldırganlık

davranışları artmaktadır (Tiryaki, 2000: 28). Örneğin futbolda rakip oyuncunun engellenmesiyle karşılaşan oyuncunun, saldırganlaşarak çelme takma veya dirsek atma gibi davranışlar sergilemesi, Yale Grubu’na göre engellenme ve saldırganlık kuramıyla açıklanmaktadır. Kurama göre her türden bir engellenme kişide her zaman bir saldırgan davranışa yol açmaktadır. Saldırgan davranışlar engellenmeyle ortaya çıkmaktadır (Avcı, 2010: 89).

Coackley’e göre taraftarlar açısından engellenmeyle birlikte saldırgan davranışların artması için 3 koşulun gerekliliği belirtilmiştir. İlk olarak taraftarlar, takım veya oyuncularla kendini özdeşleştirmeli, ikinci olarak taraftarlar engellenme duygusu yaşarken öfke duyguları ağır basmalı, üçüncü olarak da taraftarların saldırganlık için fırsatı olmalı ve uyarıcıları olmalıdır (Aktaran: Zelyurt, 2011: 88)

1.3.1.4. Reversal Teori

Reversal Teori’nin bakış açısı insanların ihtiyacı olan uyarı düzeyine göre duygularının arasında etkileşim olduğu görüşüdür. Kişinin beklentisine göre uyarılma düzeyi yüksek olursa, kişide gevşeme duygusu olurken beklediği uyarılma düzeyi az olursa kişinin öfke düzeyi artabilir.

Futbol taraftarlarından holiganlar, maç esnasında heyecan aramaktadırlar. İzledikleri maç sıkıcı geçtiği takdirde, beklenti içinde oldukları heyecanı bulamamış olmaktadırlar ve bu durum düşük uyarılma sebebiyle saldırganlık içeren davranışlar sergilemelerine neden olmaktadır. Yani kısaca bekledikleri heyecan duygusunu doyuma ulaştırmaya çalışmaktadırlar (Aktaran: Zelyurt, 2011: 88).

1.3.1.5. Sosyal Kimlik Teorisi (Sosyal Psikolojik Yaklaşım)

Sosyal psikolojik bir yaklaşım olan sosyal kimlik teorisini Festinger geliştirmiştir. Bu yaklaşıma göre birey içinde bulunda grubun karşı beklentilerini, tutumlarını ve inançlarını benimseyip kendi kimliğinden uzaklaşırsa, birey karşı rakiplerine daha önyargılı, şiddet ve saldırganlığı benimseyen bir davranış sergilemektedirler. Dolayısıyla birey kendi kimliğinden uzaklaşarak kimliksizleşmektedir (Festinger, 1954: 7).

Hagger ve Chatzisarantis’e göre taraftarlar karşı gruba saldırı davranışı sergilediğinde, amaç grup dışı kişilere saldırganlık olsa da aslında mensubu olduğu grubu coşkuya getirmek adına dayanışma gösterisi sergilemektedirler. Bu durum

kişinin pozitif duygusunu veya sosyal kimlik duygusunu korumaktadır (Aktaran: Şanlı, 2014: 30).

1.3.1.6. Sosyal Öğrenme Kuramı

Bu yaklaşıma Albert Bandura öncülük etmiştir. Bu yaklaşıma göre kuramcılar, bireyin saldırgan davranışları çevreyi etkileyebildiği gibi çevre de bireyin saldırgan davranışında uyarıcı rol oynadığını düşünmüşlerdir (Aktaran: Kırhan, 2007: 35).

Bu yaklaşımı savunan kuramcılara göre şiddet ve saldırganlığın sebebi ve ortaya çıkma şeklini, model alma, pekiştirme, özdeşleştirme ve taklitle öğrenilen davranışlarlar olarak açıklamaktadırlar (Gültekin, 2008: 27).

1.3.1.7. Davranışçı Kuram

Başka bireyleri incitebilecek her türlü davranışı saldırganlık olarak açıklayan davranışçı kuramı, aynı zamanda insan davranışlarındaki saldırganlığı geçmiş hayatındaki, sosyal ve çevresel değişkenlerin arasındaki etkileşim olduğunu açıklamaktadır. Bireyin davranışlarının bütünü kişiliğini oluşturmaktadır. Birey öğrenme yoluyla ve içindeki sosyal çevreye göre davranışları değişebilmektedir. Saldırgan davranışlar ödüllendirildiği ya da onaylandığı takdirde tekrarlanma olasılığı artmaktadır. Eğer ceza uygulanırsa saldırgan davranış önlenebildiği gibi saldırgan davranışa neden olma olasılığı da vardır (Gümüşgül, 2016: 41-42).

1.3.1.8. Figürasyonel Teori

Sosyoloji teorilerinden biri olan Figürasyonel Teori’yi, Dunning ve Leicester Okulu araştırmacıları savunmuştur ve en etkili kitle şiddetiyle ilgili sosyal teorilerden biridir. Futbolda var olan şiddet ve saldırganlığın en etkili teorisi olarak düşünülmektedir. Bu teoriye göre Avrupa’daki medeni davranış değerleri toplumun her sınıfına yayılamamıştır. Bu yaklaşım, işçi sınıfının alt tabakalarına bu değerlerin henüz yerleşmemesiyle futbol holiganizmi arasında ilişki olduğunu savunmaktadır. İşçi sınıfının toplumsal yapısında erkekler dövüşmeyi heyecan, statü ve anlam kaynağı olarak görmektedirler. Dunning ve arkadaşları, işçi sınıfındaki insanların meselelerini şiddet ve saldırganlıkla çözmeye eğilimli olduklarını düşünmektedirler (Hagger & Chatzisarantis, 2005: 208).

1.3.1.9. Çatışma Kuramı (Marxist Teori)

Marksist yaklaşım, futbolda var olan şiddet ve saldırganlığı eleştirel bakış açısıyla ele almıştır. Bu yaklaşıma göre futbolun endüstriyel bir hal alması yaşanan şiddet olaylarının sebebidir (Çakmak, 2016: 30).

Guttman’a göre Klasik Marksistler futbolda yaşanan şiddeti ele aldıklarında, taraftarlar spordaki burjuvalaşmaya tepki göstererek direniş sergilediğini ve politik protesto için şiddeti araç olarak gördüklerini düşünmektedirler (Akataran: Zelyurt, 2011: 100).

Ian Taylor Marksist yaklaşımın tanınan isimlerinden biridir. Futbolda var olan şiddetin, toplumdaki sınıfların eşitsizliklerinden ve birbirleriyle çatışmalarından kaynaklandığını savunmuştur. Taylor, futbolun İngilizlerin işçi sınıfından çıktığını ve daha sonra endüstriyel bir hal alarak ticarileşmesiyle asıl sahiplerinin ilgisinin azalmasına neden olduğunu ileri sürmektedir. Bu durum, futbol kültürünün zayıflamasına, burjuva ve işçi sınıfının tepki vermesine neden olmuştur. Verilen tepki futbolda şiddeti ortaya çıkarmıştır (Young, 2015: 641). Taylor, şiddeti modern futbol anlayışının bir fonksiyonu olarak görmektedir (Sen, 2013: 103).

Neo-Marksistler, sporda şiddet ve saldırganlığı şu şekilde yorumlarlar: İnsanların yaşamları içerisinde maruz kaldığı kötü durumlardan ve sınıf ayrılıklarından uzaklaşma aracı olarak futbolu görmek, içindeki kötü enerjiyi dışarıyı atmak futbolda şiddeti ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca Neo-Marksistler futbolun, kapitalist düzenin içinde bulunmasına mecbur bırakılan ve bu görünmez şekilde yapılmaya çalışılan, eleştirilmesini engellenen ve olumsuzluklarının üstü kapatılan bir araç olarak görüldüğünü düşünmektedirler ve bu durumu eleştirmektedirler (Akataran: Zelyurt, 2011: 100).

1.3.1.10. Bilişsel Yeni Çağrışım Kuramı

Berkowitz, engellenmenin, kışkırtılmanın, gürültünün ve rahatsız eden olayların olumsuz duygu yaşanmasına sebep olduğunu anlatmaktadır. Bu durumlar yaşanması sonucuyla saldırganlığın kendisini ve saldırganlığa iten eğilimleri çağrıştıran çok sayıdaki düşünceleri, anıları, dışa vurumcu motoru ve psikolojik temelli tepkilerin otomatik olarak uyarılmasına neden olmaktadır. Saldırganlığa çağrışım yapan

durumlar korkunun yaşanmasına neden olmaktadır dolayısıyla bu çağrışımların öfke duygusuna neden olduğu açıklanmaktadır (Aktaran: Şanlı, 2014: 28).