• Sonuç bulunamadı

5. İdari Taksimatı

1.2. Fransa ile Rekabet

1.2.1. Avrupa’da Fransız Üstünlüğü (1798-1815)

Fransız ihtilali sonuçları ve etkileri itibariyle Avrupa’yı siyasî, sosyal ve ekonomik olarak etkileyen en önemli tarihi olaylardan biridir. 1789 yılında ihtilalin patlak vermesinden 1814 yılında toplanan Viyana Kongresine kadar tüm Avrupa muvazenesi alt üst oldu ve I. Dünya Savaşına yol açacak olay ve gelişmelere zemin hazırladı.

1.2.2. İhtilal Sonrası Değişen Fransız Politikası ve Diğer Devletlerin Buna Tepkisi

1789 yılında başlayarak tüm Avrupa ve kısa sürede Dünyayı siyasî, sosyal ve iktisadî olarak etkileyen Fransız İhtilali, etkisini ilk olarak doğduğu yerde yani Fransa’da gösterdi. İhtilal mutlakiyetle yönetilen Fransa’da, uzun zamandan beri toplanmayan Etats Generaux’nun iktisadî iflasın önüne geçmek için toplanması ile başladı. Ulusal Meclis’in kurulması ile ayrıcalıklılar ve ruhban sınıfı korkuya kapıldılar. Kralı da yanlarına alarak Meclisi kapatmaya çalıştıysalar da halkın da desteğini alan bu hareketi durdurmak mümkün olmadı.

76 Britanya İmparatorluğunun Irak’ta geçmişten günümüze meydana getirdiği istikrarsızlık, kavga,

Meclis, “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ni ilan ettikten sonra hazırlanan anayasayı 14 Eylül 1792’de kabul etti. Böylece Fransa’da mutlakiyet sona erdi ve Meşrutî Monarşi başladı. 1792 yılında kurulan Konvansiyon Meclisi ilk iş olarak Cumhuriyeti ilan etti.

Konsüllük döneminde ise Napolyon Bonapart, Fransa’nın birinci adamı oldu. Birinci Konsül olan Bonapart’ın amacı tüm Avrupa’yı Fransa’nın egemenliği altına almak ve ülkesini Dünyanın en güçlü ülkesi haline getirmekti. Napolyon bu amacına ulaşmak için Avrupa devletleri ile 1813 yılı sonlarına kadar savaştı ve bu tarihe kadar Fransa Avrupa’da tartışmasız en büyük güç oldu*.

1814 yılında toplanan Viyana Kongresi, Avrupa’nın yeni haritası ve geleceğini mütalaa etmeye başladı. Fakat kongreye katılan her ülkenin ayrı ayrı planları olduğu için uzun bir süre sonuç alınamadı. Napolyon’un sürgün edildiği Elbe Adası’ndan kaçtığı haberi üzerine aceleci ve kısa vadede Avrupa’ya hizmet edecek kararlar alındı. Nitekim çok kısa süre sonra yine anlaşmazlıklar baş gösterdi ve bu anlaşmazlıklar I. Dünya Savaşına kadar artarak devam etti.

1.2.3. Fransızların Mısır’a Girmesi

Napolyon Bonapart’ın imparator olması ve devamında Fransa’da ilan edilen Cumhuriyet, Osmanlı Devleti tarafından tanındı. Fransa bunu iyi değerlendirdi ve İstanbul’da siyasî bir misyon açmak için derhal çalışmalarına başladı. Fransa, İstanbul’dan berat alır almaz Fransa’yı İstanbul’da temsil etmesi için diplomatı Verninac’ı İstanbul’ a gönderdi. Bu görevlendirmenin hemen akabinde Osmanlı Devleti de Paris’te bir elçilik açtı ve defterdar kesedarı Ali Efendi’yi Paris elçisi olarak görevlendirdi.

* 1805’te İspanya’nın Trafalgar Burnu’nda Büyük Britanya ile Fransa-İspanya devletleri arasında 1805’te

cereyan eden deniz savaşını İngilizler kazandı. Lord Major, Başbakan Pitt onuruna düzenlediği şölende Başbakanı “Avrupa’nın kurtarıcısı” olarak niteliyordu. Lakin bu mağlubiyet Fransızları geri çekilmek bir yana daha da hırslandırdı. Zira İngilizler denizlerde güçlü olabilirlerdi fakat karada Fransızlar kendilerini rakipsiz görüyorlardı. Nitekim kısa süre sonra İngilizlerin de içinde bulunduğu koalisyon dağıldı ve Üç İmparator Savaşı olarak da bilinen Austerlitz Muharebesi’nde Napolyon Bonaparte’ın komuta ettiği Fransa ordusu II. Francis ve Çar I. Alexander’ın idâresindeki Rusya-Avusturya ittifakını Austerlitz’te mağlup etmeyi başardı. Bu zafer sonrası Fransa’nın Avrupa’daki üstünlüğü 1813’e kadar artarak devam etti. Müttefiklerinden yoksun olmasının yanında İngilizlerin Avrupa’da Fransızlar karşısında etkisiz olmalarının altında yatan nedenler arasında mali sıkıntılar, Kral ile Başbakan arasındaki anlaşmazlık, askerî masrafları karşılamak için konulan yeni vergiler sayılablir. Oysa masraflarını finanse edebilmek için Fransızlar yeni ele geçirdikleri yerlerden vergi ve değişik adlar altında para alıyorlardı. Üstelik İngiltere’ninki ile kıyaslandığında Fransa’nın nüfusu yaklaşık iki kat idi. Halk Napolyon’a ve Fransız ordusuna güveniyor, askerî başarıların Avrupa ve Dünyada kendilerine üstünlüğü getireceğine itimat ediyorlardı. Hal böyle olunca Fransa’da iç huzur tesis edilmiş oluyordu.

Verninac, çalışmalarına derhal başladı ve III. Selim’e ittifak teklif ederek karşılığında Osmanlı Devletinin kaybettiği toprakları geri alabileceğini vaad etti. Sultan, Napolyon’a ve Fransa’ya duyduğu güvenin de etkisiyle bu teklifi kabul etti. Lakin Fransa, İngiltere’nin Hindistan ile bağlantısını kesmek ve Ortadoğu’yu müstemlekesi yapmak için Tulon’da Mısır seferi için hazırlıklara başlamıştı bile77. Napolyon’un Osmanlı Devleti ile olan dostluğuna mugâyir olarak İskenderiye’ye çıkacağı istihbaratı İngilizlere ulaştırıldı. Bunun üzerine İngiltere yaklaşan tehlikeye karşı Osmanlı Devletini uyardı. Devlet buna pek inanmak istemese de İskenderiye’de savunma amaçlı tabyalar ve mevziler yapmak için çalışmalara başladı. Fakat Fransa hazırlıklarını tamamlamıştı. Osmanlı Devletinin Mısır’da güvenlik tedbirleri almaya başladığını öğrenince donanmasını derhal Mısır’a gönderdi. Napolyon kumandasındaki Fransız donanması Mısır Kölemenlerinin yapmış olduğu savunmayı silah teknolojisi ve asker üstünlüğü sayesinde kırarak 1798 yılında Mısır’ı ele geçirdi78. Burasını zorlanmadan ele geçirmekle birlikte burada tutunmasının ve nüfuz kurmasının çok zor olacağını gayet iyi bilen Napolyon farklı taktikler uyguladı. Mesela, bir İslam memleketi için Müslüman yönetici tarafından idare edilmenin ehemmiyetini iyi bildiğinden Memlüklülere “Sizin

Allah’a ibadet ettiğinizden daha çok ben Allah’a ibadet ediyorum” sözleriyle hitap etti.

Hatta bir adım daha ileri giderek “Fransızlar da gerçek Müslümanlardır” iddiasında bulundu. Ancak, Osmanlı Devleti ve İngiltere karşısında Fransanın Mısır’ı işgali fazla sürmedi79.

İngilizleri aşarak Mısır’a çıkan Fransız donanmasının bir kısmı yine İngilizler tarafından tahrip edildi, tamamının ise Fransa ile olan irtibatı kesildi. Bunun üzerine Fransızlar başta Cezzar Ahmet Paşa olmak üzere Türklerle İngilizlere karşı işbirliği içerisine girmek istediler, lakin muvaffak olamayarak Akka yenilgisi sonrası Mısır’dan çekildiler80.

1763’te Hindistan’ı ele geçiren İngiltere, Ortadoğu ülkelerinin müstemleke haline getirilebilmesi için Mısır’ın son derece önemli bir mevki olduğunun farkındaydı. Sömürgelerinin güvenliğini sağlamak, tüm Ortadoğu’yu etki alanına katabilmek ve

77Ireland, Iraq a Study in Political Department, s. 36- Mustafa Nuri Paşa, Netayic-ül Vukuat,

(Sadeleştiren Neşet Çağatay), TTK Basımevi, Ankara, 1980, s. 200-203 – www.historyofwar.org

78 Mustafa Nuri Paşa, Netâyic-ül Vukuat, s. 202-Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet 3, Üçdal Neş., İst.,

1984, s. 1684-Ireland, Iraq a Study in Political Department, Kegan Paul Limited, London, 2004, s. 36 - www.historyofwar.org

79 Süleyman Kızıltoprak, Mehmet Ali Paşa’dan II. Abbas Hilmi Paşa’ya Mısır’da Osmanlı’nın Son Yüzyılı, TBBD Yay., İst., 2010, s. 4- www.historyofwar.org

Mısır’ı Fransa’ya karşı korumak için hem askerî hem de politik çalışmalar yürüttü ve bunda da muvaffak olmayı bildi81. Hatta Fransanın bu seferi İngiltere’ye menfaat sağladı çünkü Napolyon Bonapart tehlikesinin ortadan kalkması ve Ebuhır’da Fransız donanmasının yakılmasıyla Akdeniz’de İngiltere daha da kuvvetlendi82.

İngiltere Osmanlı Devleti ile siyasî müasebetlerini geliştirmeye başladı. Böylece İngiliz politikacıların Orta Doğu için yapmış olduğu planları icraata geçirmeleri için uygun zemin oluşmaya başladı.

İngiltere, Akdeniz’de elde ettiği bu başarının ardından 1814’te toplanan ve Fransa’yı ihtilal öncesi sınırlarına hapseden Viyana Kongresi’nde de en kazançlı çıkan devlet oldu. Fakat bu kongre milli menfaatler doğrultusunda Avrupa haritasını keyfi olarak düzenlediğinden, Fransa’dan başlayarak kongreye karşı büyük tepkiler meydana geldi. Fransa’da 1830 İhtilalleri patlak verdi. Bu tarihte, zorla birleştirilen Belçika ve Hollanda birbirinden ayrıldı. Böylece Viyana rejimi iflas etti. Sanayi İnkılabının kıta Avrupasına yayılması ile birlikte uluslararası sömürge alanlarındaki rekabet hızla gelişti, bu da XX. yüzyıl başlarında I. Dünya Savaşına giden sebepleri hazırladı.