• Sonuç bulunamadı

Devletin Irak’ta Kontrolü Sağlamaya Yönelik Çalışmaları

5. İdari Taksimatı

2.1. Devletin Irak’ta Kontrolü Sağlamaya Yönelik Çalışmaları

II. Mahmud devletin başına geçtikten sonra ilk iş olarak İstanbul ve çevresinde merkezî otoriteyi sağlamaya yönelik ciddî ve kararlı adımlar attı. Kısa sürede olumlu sonuçlar alınca çalışmalarını arttırdı. Bir yandan da merkezden uzak eyâletlerin kontrolünü elinde bulundurmak ve devlette meydana gelebilecek muhtemel çözülmenin önüne geçmek için ilgili yerlerdeki görevlileri görev yerlerinde adaleti, asayişi ve devletin otoritesini sağlamalarını emretti. Irak da sorunların eksik olmadığı bölgelerden birisi olduğu için buraya da ayrı bir önem atfetti213. Lakin kısmen de olsa burasının kontrolü Davut Paşa’nın Bağdat Valiliğinden el çektirilmesinden sonra valileri merkezden tayin etmek sûretiyle sağlandı214. Atadığı valileri sıkı kontrol altında tutmaya, onları direktifleri doğrultusunda Irak’ı zapt-ı rabt altına almaları için gayret göstermelerini sağladı215. Valiler ve onun idaresi altındakiler başına buyruk hareket

212 “Fi’l-asl Bağdad Vâlisi kölelerinden olub üç seneden berü paşa-yı müşârünileyh tarafından Basra’da Mütesellimlik emrine me‘mur olan Selim Ağa nām sâbık Basra Mütesellimi ol makama mûkim olalı dimağında mektûm olan makâsıd-ı fitne müzâhirine vesîle-i husûl olmak üzre sükkân ve ahâliyi kendüye celb ve bend itmek kaydıyla takayyud-ı sebkat itmekden nâşi bu def‘a azli haberi bayağı isyan sülûk ve Vâli-i müşârünileyhin taht-ı itâatinden hurûc ile müstakilen hâkim olmak iddiasına kanaat itmiyerek vezâret hâsıl olmak garzını dahi izhâra cesâret idüb bu garzı ise kuvveden fiile getürmek hususunu kendüye mâil bir Arab kabilesinin imdâdı ve İngilterelünün dostluğu ve ez-cümle ‘âtebe-i seniyyeye kendünün arz ve mürâcaâtı takribleriyle icrāya muvaffak emelinde idi…” BOA, HAT 1348/52704

213 A.DVNS.MHM.d., No: 237, Hüküm No: 36, s. 12- A.DVNS.MHM.d., No: 241, Hüküm No: 1636, s.

259-A.DVNS.MHM. d. No: 243, Hüküm No: 56, s. 27

214 Gökhan Çetinsaya, Ottoman Administration of Iraq (1890-1908), Routledge, Abingdon, Oxon, 2006,

s. 5

215 “Musûl Vâlîsi Olub Kemâ-kân ʻuhdesinde Îbkâ ve Takrîr Kılınan ʻAbdülcelîl-zâde Vezîrim Ahmed Paşa İclâlehûya Hüküm… Bundan böyle zabt ü rabt ve memleket ve himâyet ü sıyânet-i fukarâ ve raʻiyyet ve tüccâr ve züvvârın emn-ü istirâhatleri esbâbının istihsâline ve dâhilen ve hâricen esbâb-ı muhâfaza ve muhâresesinin istihsaliyle icra-yı levâzımı ve intibâh ve basirete sarf rıʻyet ve mürâsele ve cezm ve zabta riʻâyet ve Musul kalʻasının istikmâl-ı esbâb-ı takviyye ve istihkâmına ve eşkıyâ-ı makûlesinin bi’l-küllîye defʻ-i mazarratları ve ʻUrbân ve sahrâ-nişinin terğiben ve takayyünen ve taltîfen havza-i itâʻatına isticvâblarıyla dâ’imâ hüsn-i sülûk ve muʻâşeret-i levazımına mübâderet ve şerʻîatı mutahhara ve evâmir- i ʻaliyyemin icrasına Fî Evâʻil-i Şevval Sene (1)231 (Ağustos 1816)…”A.DVNS.MHM.d., No: 241, Hüküm

edemiyorlar, kanunların hilâfına icraatlarda bulunmaları halinde kendilerine yaptırım uygulanacağını göz önünde bulundurarak hareket ediyorlardı. Sultanın uyguladığı bu politika kendisinin kısa süre içerisinde Irak’ta olumlu sonuçlar almasını sağladı216. Lakin ortaya çıkan bu yeni durum Türk-İngiliz anlaşmazlık ve rekabetinin başlamasına sebep oldu. Zira, İngilizler bölgedeki yöneticileri bir şekilde etkileri altına alabiliyorlardı. Fakat İstanbul’dan atananlar İngilizler için bir nevi tepeden inme görevliler anlamına geliyordu. II. Mahmud’un sağladığı otorite de uzun soluklu olamadı. Devletin içinde bulunduğu sıkıntılar ve uzaklık ister istemez Irak’ın yakından kontrolünü güçleştiriyor, devlet yetkilileri de bir nevi İstanbul’a karşı hesap vermek durumunda kalmıyorlardı. Fakat karşılaştıkları güçlüklerde çoğu zaman devleti arkalarında bulamıyorlardı. Bu durumda da kendilerinden yardımlarını esirgemeyen İngiltere ile dostâne ilişkiler içerisine giriyorlardı. Bu konu ile ilgili güzel bir örnek ise Süleymaniye Sancağı kaymakamı ile Caf Aşireti arasında 1846 senesinde meydana gelen anlaşmazlıktır. Bu anlaşmazlık neticesinde Kaymakam, adı geçen aşiret karşısında zayıf ve çaresiz kalarak İngiltere Konsolosluğuna sığınmak zorunda kaldı. İstanbul’dan atanan mülkî ve idarî amirleri yok hükmünde sayan Caf Aşireti, İngilizlerin yardımı

No: 1636- “Musûl Vâlîsi Olub Kemâ-kân ʻuhdende Îbkâ ve takrîr kılınan Vezîrim Yahya Paşa İclâlehûya Hüküm…eyâlet-i Musul uhdende ibkâ ve takrir kılınmağla mecbul ve mefzul olduğundan gayret ve sadâkat muktezâsınca kemâkan zabt ve rabt-ı memleket ve defʻ ve refʻ-i şurur ve erbâb-ı mefsedet ile himâyeti fukara ve siyâneti ahâli ve duafa ve merâhiminin istihsâline ve tüccarın emn ve istirahatleri husûsuna dikkat ve dâhilen ve hâricen esbâb-ı muhafaza ve muharesesinin istikmâliyle ale’d-devam levâzımı hezm ve ihtiyatta icrʻasına ve Musul Kalʻasının istihkâm ve takviyesine ve eşkıya makûlesinin bi’l-külliye defʻ i mazarratlarıyla taife-i urbâniyan ve sahrânişinin terğiben ve taltîfen ve terhîben itaate isticlab ederek ve daima hüsn-ü sülük ve muaşeret maddesine sıdkı rüʻyet eylemek fermânı olmağın iadeten teʻkidi meʻmuriyetini ifhâmen işbu emr-i celil-ül kadrim isdâr ve ibkâ hükmü münifime matviyyen [ ] ile tisyâr olunmuşdur… Fî Evâ’il-i Şevval Sene [1]240 (Mayıs 1825)…” A.DVNS.MHM.d., No: 237, Hüküm No: 36

“Sen ki vezir-i müşârun-ileyhimsin. Bir müddetden berü İranlı eşkıyâsının hudûd-ı şarkiyyeyi tahattîye cür’et ve Van ve Kars ve Erciş kalʻası taraflarında dürlü dürlü evzâʻ-ı nâ-marziyye cesâretlerine mebni tâ’ife-i merkûme söz ile iskânı kabul ider makûleden olmayub ikide birde böyle nâ-becâ hareketleri vukûʻ bulmakta ve Rûm gâvurlarının dahi fesâd ve hıyânetleri zuhur iderek her taraftan uygunsuzluk rû- nümâ olmakda olduğundan taraf-ı saltanat-ı seniyyemden bu bâbda lâzım gelen tedâbir-i lâzımenin icrasıyla hidmet-i…pâdişâhânem ve bâdehû cânib-i seriri izzet olan sükkân-ı memleket ve ʻaceze-i raʻiyyetin istihsâli ve esbâb-ı hıfz ve siyânetleri mütehattim zimmet himmet-i pâdişâhânem olmakdan naşi mukâbele olmuşdur deyü hudûd-ı İran’a tahatti ve tecâvüz olunmayarak İranlı eşkıyasından berü tarafa tecâvüz iden olursa üzerlerine ʻasker sevkiyle defʻ ve tenkillerine ikdâm ve müsâraʻat ve gasb ve gâret vukûʻunda istirdâda dikkat olunmak bâbında sedd-i hudûd-ı şarkiyye muhafazasıyçün mukaddem ve muʻahher evâmir-i celîle-i pâdişâh-ânem ısdâr ve tisyâr ve sana dahi sonra ne veçhile emrim var ise ana göre hareket eylemek üzre hemân yarın kalkacak gibi müheyyâ eylemek husûsu tavsiye ve işʻâr olunmuş (1)236 (1820 )…” A.DVNS.MHM.d., No 240, Hüküm No: 37-A.DVNS.MHM.d., No: 241, Hüküm No: 1636, s. 259- A.DVNS.MHM. d. No: 243, Hüküm No: 56, s. 27

karşısında kaymakama sesini çıkaramadı217 (Bu aşiretin meskun olduğu yer için bkz.

Haritalar ve Krokiler 7).

Münferit başarılar elde eden devlet adamları da mevcut idi. Bunlardan birisi Ömer Lütfi Paşa’dır. Paşa, Irak ve Hicaz Orduları Komutanı ve Bağdat Valisi sıfatıyla

1857’de Bağdat’a ulaştı. Göreve başlamasını müteakip tüm Irak’ta asayişin sağlanmasına öncelik verdi. Bu bağlamda 1858 yılında Paşa, devlete itaatsizlik eden ve devletin otoritesini kabul etmeyen yaklaşık bin kişilik Aneze Kabilesini muhasara etmek ve durdurmak için hiç zaman kaybetmedi. Paşanın garnizon şehirleri ve Bağdat’tan toplayarak meydana getirdiği taburlara Müntefik, Zubeyd ve yerleşik bazı kabileler de destek verdiler. Bu desteği de arkasına alan Paşa, Fırat Nehri boyunca ilerleyen Aneze Kabilesine ağır bir darbe indirdi. Gemilerine ansızın taarruz ederek büyük zayiatlar verdiren bir kabileyi sindirdiği için Ömer Lütfi Paşa İngilizlerin takibine alındı218. Lütfi Paşa’nın Rumeli Müşirliğine atanması ile Irak’ta gerçekleştirmek istediği reformları hayata geçirmesi mümkün olmadı.

Lütfi Paşa’nın uygulamaya koymakta muvaffak olamadığı bu reformların takipçisi ve icracısı ise Mehmet Namık Paşa oldu. Mehmet Namık Paşa bu hususta müstesna bir örnek teşkil etmektedir. Kendisi yaptığı hizmetler bakımından öne çıkan devlet adamlarından birisidir. Namık Paşa, devlete yetmiş yıl hizmet etti ve şeyh-ül Vüzera yani vezirlerin şeyhi ünvanına layık görüldü219.

Mehmet Namık Paşa Bağdat’ta iki defa valilik yaptı. İlki Kasım 1851-Eylül 1852, ikincisi ise 1861-1868 yılları arasındadır. Paşa burada hem valilik hem de Müşirlik görevini üstlendi. Bundan önce de defaatle zikredildiği üzere Bağdat ve Irak bölgesinin diğer yönetim merkezleri özellikle XIX. yüzyıl başlarından itibaren sürgün yerleri olarak kabul edildi. Mehmet Namık Paşa’nın da Sultan Abdülaziz tarafından Bağdat’a sürgün olarak gönderilip gönderilmediği hakkında kesin bilgiye sahip değiliz

217 BOA, A.MKT, 18/8- İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadi ve Sosyal Değişim Makaleler 1,

Birinci Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, s. 173

Avusturya doğumlu olan Paşanın asıl adı Michel Lattas’tır. 1828 yılında Avusturya’dan Osmanlı Devletine iltica etti. Ömer Lütfi Paşa, Yüzbaşı rütbesiyle Osmanlı ordusuna tâbî oldu. Bu meslekte önemli başarılar elde etti ve sürekli yükseldi. Hatta 1852’de Serdar-ı Ekrem yani Başkomutan oldu. Kırım Savaşı’nda Kırım Başkomutanı olarak orduya hizmet etti ve yine bu savaşta önemli başarılar elde etti.

218 FO 78/1397-BOA, HAT, 451/22357, 01/C/1251 (M. 24 Eylül 1835) 219Ceylan, “Namık Paşa’nın Bağdat Valilikleri”, s. 76-78

fakat Paşanın buradaki her iki valiliği süresince ülkesine ve Irak’a sadakatle hizmet etmiştir220.

Namık Paşa, Avrupa’da eğitim görmüş, İngilizce, Fransızca, Farsça ve Arapça bilen bir devlet adamıydı. Paşa Irak’ta birçok hizmetlerde bulundu, askerî, mülkî, siyasî, iktisadî ve idarî yararlılıklar göstermesine rağmen halefi olan Mithad Paşa’nın gölgesinde kalmaktan kurtulamadı. Paşa, Kölemenlerin, Celililerin Irak’taki etkinliğinin kırılmasında, Kerbela ve Necef’te Şiî-Sünnî çekişmelerinin yanı sıra kanun kaçaklarının da zapt-ı rabt altına alınmasında büyük gayret sarf etti. Paşa’nın gösterdiği bu gayret başta İngilizler olmak üzere Avrupalıların gözünden kaçmadı. Bağdat’ta göreve devam etmesi durumunda menfaatlerinin sarsılacağının ve çalışmalarında Paşanın çetin muhalefeti ile karşılaşacaklarının farkındaydılar. Bu sebepten kendisini en ağır ifadelerle nitelediler ve itibarsızlaşmaya çalıştılar. Nitekim Namık Paşa’nın Bağdat’taki ilk hizmet süresi yaklaşık on ay sürdü. İkinci kez aynı göreve getirildiğinde de İngilizler ve Fransızlara karşı genellikle olumsuz politika icra etti ama bu görevi ilkinden daha uzun sürdü ve bu sürede Bağdat’a oldukça faydalı hizmetler sundu221. Aleyhinde yürütülen çalışmalar ve karalamalara rağmen Irak’taki görevi boyunca Paşa, İngilizler başta olmak üzere yabancı devletlere karşı ayrıcalık tanımamaya çalıştı. Paşanın bu tutumu başta İngilizler olmak üzere bu coğrafyadan menfaat sağlamaya çalışan Avrupa devletlerinin kendisine cephe almalarına neden oldu. Tüm bu muhalefete rağmen Paşa, Bağdat’ta 1868’e kadar görevine devam etti.

Mehmet Namık Paşa’nın ardından Takiyüddin Paşa aynı göreve getirildi ve 1869’a kadar Paşa bu görevi devam ettirdi. Bu tarihten sonra Mithat Paşa valilik görevini devraldı. Tuna Valiliği başta olmak üzere devletin çeşitli kademelerinde icra ettiği başarılı hizmetler nedeniyle Paşa, Irak’ta nizamı sağlaması için atandı. Paşa’nın göreve başlamasından sonra Irak’ta sosyal ve idarî yapı yeniden organize edildi ve Irak’ın modernleşmesi konusunda büyük ilerlemeler kaydedildi222.

Paşanın Bağdat’a varır varmaz ilk icraatı vergi sistemini değiştirmek oldu. Eski nizam Bac ve İhtisab vergileri yerine Aşar vergisini getirdi. Çünkü eski vergi sistemi

220 Ceylan, “Namık Paşa’nın Bağdat Valilikleri”, s. 76- Ebubekir Ceylan, Ottoman Origins of Modern Iraq: Political Reform, Modernization and Development in The Nineteenth Century Middle East, I.B Tauris Co Ltd, London, 2011, s. 148

221 Ceylan, “Namık Paşa’nın Bağdat Valilikleri”, s. 79

222 İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Kaynak Yay., İst., 1983, s. 112- Geoff

Simons, Iraq from Sumer to Post-Saddam, Third Edition, Palgrave Macmillan, New York, 2004, s. 181- Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadi ve Sosyal Değişim Makaleler 1, s. 174

Irak halkına ve devlete hizmet etmekten çok uzaktı. Vergilendirme usulünü önce Bağdat hemen akabinde Musul ve Basra’ya da teşmil etti. Halkın mukavemetine rağmen askerlikte kura usulünü uygulamaya koymakta muvaffak oldu. Aşiretleri otoritesi altına almak ve devletin alacaklarını tahsil etmek üzere büyük bir ordu teşkil etti. Müntefik Aşireti, Kürt ve Çeçenlerden de destek alan bu ordu sayesinde Paşa, söz konusu aşiretleri itaat altına aldı ve külliyetli yekün oluşturan devletin alacağını da tahsil etti. Öteden beri Irak’ta sorun olan arazi meselesini çözmek için çalışmalara başladı. Araziyi muhtelif parçalara ayırarak halka dağıttı ve bu arazileri vergiye tâbi tuttu. Fırat ve Dicle nehirlerini ıslah etti. Çünkü Bağdat nehir yolları XIX. yüzyılın ilk yıllarında önem kazanmaya başladı. Lynch Şirketi vasıtasıyla adı geçen nehirlerde taşımacılığı kontrolü altında tutan İngilizlerin üstünlüğünü ortadan kaldırmak ya da en azından ticarete ortak olabilmek için çalışmalar başlattı. Ayrıca Basra ile Süveyş Kanalı arasında Flemenk, Fransız ve İngiliz bandıralı gemiler seferler icra ederken Osmanlı bandıralı bir gemi görmek imkânsızdı. Bu durum Paşayı çok üzüyordu. Bu sebeplerden ötürü Mehmet Namık Paşa tarafından kurulan fakat ıslaha muhtaç olan Umman-ı Osmanî Şirketi’ni geliştirerek bu şirket gemilerinin Şattü’l-Arab Nehrinden ziyade denizde de seyr-ü sefâyinini sağladı223. Kâzımiye Kasabasının Bağdat ile olan ticaretini arttırmak ve bu kasaba halkının kutsal mekânlara daha rahat ve kısa sürede ulaşmalarını sağlamak üzere tramvay hattı inşa etmek için şirket kurdu. Bu şirket, hattın demirlerini ve arabalarını İngiltere’den temin etti ve kısa süre sonra da Bağdat-Kâzımiye arası tramvay hattı taşımacılığa başladı. Eşeklerle yapılan taşımacılık yerini modern taşımacılığa bıraktı224. İran Şahı Nasıreddin’in Şiîler için kutsal sayılan Necef, Kerbela, Kâzımiye ve Samarra şehirlerini ziyareti sırasında kendisine refakat etti ve münasebetlerini geliştirdi. Bunun sonucunda Irak’ta özellikle sınır boylarında yaşanan Şiî-Sünnî çatışmasının önüne geçebilmek için Şah ile ikili antlaşma yaptı. Yarı resmi Ez-Zevra Gazetesi’ni çıkardı ve faaliyetlerini bu gazete aracılığıyla Irak halkına duyurdu. Basra’nın havasının insan sağlığına elverişli olmaması ve mevki itibariyle tüccarlar için uygun olmadığına kanaat

223 Ali Haydar Midhat, The Life of Midhat Pasha, a record of his services, political reforms, banishment and judicial murder (1903), J. Murray (Publisher), London, s. 48-50-Yaşar Yücel, “Midhat Paşa’nın Bağdat Vilâyetindeki Altyapı Yatırımları”, Uluslar arası Midhat Paşa Semineri, Edirne, 1984, s.175-178 –Besim Darkot-M. Tayyip Gökbilgin, “Basra”, İA II, Bas., 5, M.E.B. Yay., 1997, s. 326- Ebubekir Ceylan, Ottoman Origins of Modern Iraq: Political Reform, Modernization and Development in The Nineteenth Century Middle East, I.B Tauris Co Ltd, London, 2011, s. 167- Ömer Osman Umar, “Basra ile Müntefikte Aşiretlerin Mücadelesi ve Sadun Paşa”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi II/I, Elazığ, 2004, s. 11

224 Ali Haydar Mithat, Tabsir-ül İbret, Birinci Kitap, Hilal Matbaası, İst., 1325, s. 93-94- Ali Haydar

getirerek Basra kasabasını Şattü’l-Arab sahiline naklettirerek bu şehrin ticaret hacmini arttırmanın yanı sıra stratejik önem kazanmasını da sağladı. Ardından Kuveyt kasabasını bu şehre tâbi hale getirdi. Mithat Paşa’nın çok kısa sürede elde ettiği başarıdan zaten rahatsız olan İngilizlerin, Kuveyt’in bir oldubitti ile Basra’ya bağlanması ile Paşaya olan husûmetleri daha da arttı225.

Mithat Paşa’nın merkezî otoriteyi körfez kıyılarına kadar yerleştirmeye başlamasıyla birlikte İngilizlerle anlaşmazlık büyümeye başladı. Bu dönemde İngilizler, Hindistan-Bağdat arası posta ve telgraf hattı kurdular. 1865 yılında Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan telgraf hattı çekildi fakat bu hat Arap aşiretleri tarafından tahrip edildi. Bu durumu ortadan kaldırmak isteyen Mithat Paşa yedek güvenli bir hat çektirdi. Kısa sürede ve başarıyla sonuçlandırılan bu proje İngilizler ve İranlılar tarafından daimi sûrette engellenmeye çalışıldı fakat her ikisi de Mithat Paşa’nın projesine rakip olamadılar. Paşa Irak’ın farklı noktalarını telgraf hatları ile birbirine bağladı226.

Mithat Paşa’nın Bağdat Valiliği (1869-1872) sırasında 6000 nüfusa sahip bir sahil kasabası olan Kuveyt küçük gemileri ile inci avcılığı büyük gemileri ile de Hindistan ile deniz ticareti yapmakta idi. Kuveyt Osmanlı Devletine bağlı olmakla birlikte adeta küçük cumhuriyet görünümünde olup vergi dahi vermezdi. İngilizler başta olmak üzere Avrupalı devletlerin bölgede olan yayılmacı siyaseti sonucunda birçok Kuveyt gemisi İngiliz bayrağı çekmeye başladı. Söz konusu gemilere İngiltere ya da başka bir ülkenin sancağının çekilmesinin yalnızca ticarî maksatlar taşımadığı gâyet açıktı. Bu durumun egemenlik haklarıyla çeliştiğini iyi bilen Mithat Paşa derhal çalışmalara başladı. İstanbul ile başlatılan yoğun yazışmalar neticesinde Kuveyt’e bir takım muafiyetler ve ayrıcalıklar verildi. Kısa süre sonra bu siyaset sonuç verdi ve hem Kuveyt gemilerine tekrar Osmanlı sancağı çekildi hem de Kuveyt Basra’ya bağlandı227.

225 Ali Haydar Mithat, Tabsir-ül İbret, s. 100-101-Ali Haydar Midhat, The Life of Midhat Pasha, s. 52-53-

Gökhan Çetinsaya, “Sultan II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı Devleti’nin Irak Politikası”, Devr-i Hamid 3, Erciyes Üniversitesi Yay., 2011, Kayseri, s. 172, s. 174-Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadi ve Sosyal Değişim Makaleler 1, s. 180

226 Midhat, The Life of Midhat Pasha, s. 48-Yücel, “Midhat Paşa’nın Bağdat Vilâyetindeki Altyapı

Yatırımları”, s. 181-182

227 “Bunların (Kuveyt halkı) zirâat idecek yerleri olmayub münhasıran ticâret-i bahriye ile me‘lûf olduklarından ve sagir ve kebir iki bin kıt‘adan mütecâviz gemileri bulunduğundan Bahreyn ve Umman sularında incü saydıyla ve ekser büyük sefineleri Hindistan ve Zengibar taraflarına giderek ticâret-i bahriye meşgul olurlar gemilerinde cem‘iyetlerine mahsûs bir sancak ittihāz itmiş olmalarıyla yakın vakte kadar bu sancak altında seyahat ve ticâret itmişler ise de bir müddetten berü âharın ve ecânibin taadiyâtından emin olamadıkları cihetle mücerred seyir ve seyahat-i bahriyelerini te‘min için bir takımı filamanın ve ba‘zısı İngiliz bandırası çekmeğe mecbûr olarak bu usûle refte refte ülfet olunarak bir himâye-i ecnebiye mukaddemātı görünmege başlamış ve bunun ise Bağdad Vilâyetince ve hususuyla Basra mevkiince mehâzir-i azime-i mülkiyesi zâhir bulunmuş olduğundan Mithat Paşa Basra’da iken

Kuveyt, Osmanlı Devletinin bir kaymakamlığı olarak kabul edilmekle beraber, İngilizler buradan asla vazgeçmediler. Buradaki aile içi çekişmelerden istifade etmek istediler. Bu kaymakamlığa yönelik İngiltere’nin “tecâvüzkar davranış” sergilemesi Osmanlı Devleti ve İngiltere arasında soğuk savaş yaşanmasına sebep oldu228.

XVIII. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Vahhabî hareketi İngilizlerin açıktan ve gizli destekleri sayesinde kuvvetlendi. Abdullah b. Faysal’a karşı isyan eden kardeşi Suud bin Faysal, Necid de dahil Ahsa ve Riyad gibi yerleri ele geçirdi, lakin Suud’un bu başarısı uzun sürmedi. Mithat Paşa ve bazı aşiretler tarafından desteklenen Abdullah, kardeşi Suud ve maiyyetindekileri bozguna uğrattı ve kaleleri tekrar ele geçirdi. Elde edilen bu başarıya rağmen Bağdat ve çevresinde ortaya çıkan isyan hareketleri ister istemez Mithad Paşa’nın Vahhabi meselesini tamamen ortadan kaldırmasına mani oldu. Suud, İngilizlerin desteği sayesinde aşiretleri egemenliği altına aldı. Böylelikle dolaylı yoldan aşiretler İngilizlerin himayesine girmiş oluyordu. Zaten İngilizlerin politikaları da bu çerçevede işlemekte idi. Eğer Suud engellenmez ise İngilizlerin desteği ile Şattü’l-Arab’a kadar ilerleyeceği ve İngiliz egemenliğinin Basra’dan Maskat’a kadar uzanacağı Mithat Paşa tarafından İstanbul’a bildirildi229.

Paşanın İstanbul’daki muhalifleri ve kendisinin Irak’taki faaliyetlerinden rahatsız olan İngilizlerin Mithad Paşa aleyhinde yürüttükleri siyaset Paşa ile yönetimin arasının açılmasına neden oldu. Ali Paşa’nın ölümünün akabinde sadrazam olan Mahmud Nedim Paşa ile Mithat Paşa arasında öteden beri bir anlaşmazlık vardı. Aralarındaki çatışma nedeniyle Mithat Paşa, Bağdat Valiliğinden istifa etmek zorunda kaldı230. İngilizler de bu istifa haberi ile bir hayli rahatladılar.

ahâli-i merkūme rüesâsını oraya celb iderek ve hal ve zamanın ve mevkilerinin muhataratına dair