• Sonuç bulunamadı

Ayak Fonksiyon İndeksi ve Western Ontario and McMaster Universities Arthritis Index (WOMAC)

4. BULGULAR 1 Demografik Bilgiler ile ilgili Bulgular

4.5. Alt Ekstremite Fonksiyonelliğinin Değerlendirilmesi İle İlgili Bulgular 1 Süreli Kalk-Yürü Testi ve Y Denge Test

4.5.2. Ayak Fonksiyon İndeksi ve Western Ontario and McMaster Universities Arthritis Index (WOMAC)

Tedavi öncesi, AFİ alt başlıkları (ağrı, yetersizlik, aktivite) ve toplam puanları için gruplar arasında fark bulunamadı (p>0,05). Tedavi sonrası değerlerin gruplar arası karşılaştırılması yapıldığında her iki grubun AFİ alt başlıkları (ağrı, yetersizlik, aktivite) ve toplam puanlarında azalma gözlenmesine karşın bu durum istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05) (Tablo.4.9.).

AFİ alt başlıklarından ağrı puanları için grup içinde tedavi önce ve sonrası değişim her iki grupta da anlamlı olarak azalmış bulundu (p<0,05).Genel anlamda gruplardaki değişim anlamlı olarak azalma yönündeydi (p=0,002). Zaman içinde gözlenen değişimin gruplar arasında farklı olmadığı görüldü (p=0,335). Bu durum SEEP grubunun ağrı puanlarındaki ortalama 7,4 puanlık azalmanın, AKEP grubunun ağrı puanlarındaki ortalama 13,12 puanlık azalma ile benzer olduğunu işaret etmektedir (Tablo.4.9.).

AFİ alt başlıklarından yetersizlik puanları için grup içinde tedavi önce ve sonrası değişim sadece AKEP grubunda anlamlı olarak azalmış bulundu (p<0,05). Genel anlamda gruplardaki değişim azalma yönünde olsa da istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,144). Zaman içinde gözlenen değişimin gruplar arasında farklı olmadığı görüldü (p=0,254). Bu durum SEEP grubunun yetersizlik puanlarındaki ortalama 1,62 puanlık azalmanın, AKEP grubunun yetersizlik puanlarındaki ortalama 12,52 puanlık azalma ile benzer olduğunu işaret etmektedir (Tablo.4.9.).

AFİ alt başlıklarından aktivite puanları için grup içinde tedavi önce ve sonrası değişim AKEP grubunda azalmıştı ve istatistiksel olarak sınırda anlamlı kabul edildi (p=0,057). Genel anlamda gruplardaki değişim azalma yönünde olsa da istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,073). Zaman içinde gözlenen değişimin gruplar arasında farklı olmadığı görüldü (p=0,356). Bu durum SEEP grubunun aktivite puanlarındaki ortalama 2,00 puanlık azalmanın, AKEP grubunun aktivite puanlarındaki ortalama 6,00 puanlık azalma ile benzer olduğunu işaret etmektedir (Tablo.4.9.).

AFİ toplam puanları için grup içinde tedavi önce ve sonrası değişim sadece AKEP grubunda anlamlı olarak azalmış bulundu (p<0,05).Genel anlamda gruplardaki değişim anlamlı olarak azalma yönündeydi (p=0,009). Zaman içinde gözlenen değişimin gruplar arasında farklı olmadığı görüldü (p=0,176). Bu durum SEEP grubunun toplam puanlarındaki ortalama 3,67 puanlık azalmanın, AKEP grubunun toplam puanlarındaki ortalama 10,55 puanlık azalma ile benzer olduğunu işaret etmektedir (Tablo.4.9.).

Tedavi öncesi, WOMAC alt başlıkları (ağrı, sertlik, fonksiyon) ve toplam puanları için gruplar arasında farkbulunamadı (p>0,05) Tedavi sonrası değerlerin gruplar arası karşılaştırılması yapıldığında, her iki grubun WOMAC alt başlıkları (ağrı, sertlik, fonksiyon) ve toplam puanlarında azalma (AKEP grubu sertlik puanı hariç) gözlenmesine karşın bu durum istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05) (Tablo.4.9.).

WOMAC alt başlıklarından ağrı puanları için grup içinde tedavi önce ve sonrası değişim her iki grupta anlamlı olarak azalmış bulundu (p<0,05).Genel anlamda gruplardaki değişim anlamlı olarak azalma yönündeydi (p<0,001). Zaman içinde gözlenen değişimin gruplar arasında farklı olmadığı görüldü (p=0,123). Bu durum SEEP grubunun ağrı puanlarındaki ortalama 0,59 puanlık azalmanın, AKEP grubunun ağrı puanlarındaki ortalama 1,32 puanlık azalma ile benzer olduğunu işaret etmektedir (Tablo.4.9.).

WOMAC alt başlıklarından sertlik puanları için grup içinde tedavi önce ve sonrası değişim her iki grupta anlamlı değildi (p>0,05).Genel anlamda gruplardaki değişim SEEP grubunda azalma yönündeyken, AKEP grubunda artış yönünde gözlendi ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,907). Zaman içinde gözlenen değişimin gruplar arasında farklı olmadığı görüldü (p=0,477). Ancak bu durum SEEP grubunun puanlarındaki ortalama 0,48 puanlık azalma ve AKEP grubunun puanlarındaki ortalama 0,34 puanlık artış ile değişim yönleri birbirinden farklı olacak şekilde ortaya çıktı (Tablo.4).

WOMAC alt başlıklarından fonksiyon değerleri için grup içinde tedavi önce ve sonrası değişim her iki grupta anlamlı olarak azalmış bulundu (p<0,05). Genel anlamda gruplardaki değişim anlamlı olarak azalma yönündeydi (p=0,002). Zaman içinde gözlenen değişimin gruplar arasında farklı olmadığı görüldü (p=0,298). Bu durum SEEP grubunun fonksiyon puanlarındaki ortalama 0,60 puanlık azalmanın, AKEP grubunun fonksiyon puanlarındaki ortalama 1,12 puanlık azalma ile benzer olduğunu işarete etmektedir (Tablo.4.9.).

WOMAC toplam puanları için grup içinde tedavi önce ve sonrası değişim her iki grupta anlamlı olarak azalmış bulundu (p<0,05). Genel anlamda gruplardaki değişim anlamlı olarak azalma yönündeydi (p<0,001). Zaman içinde gözlenen değişimin gruplar arasında farklı olmadığı görüldü (p=0,202). Bu durum SEEP grubunun toplam puanlarındaki ortalama 1,67 puanlık azalmanın, AKEP grubunun toplam puanlarındaki ortalama 3,11 puanlık azalma ile benzer olduğunu işaret etmektedir (Tablo.4.9.).

Tablo.4.9. Ayak Fonksiyon İndeksi ve Western Ontario and McMaster Universities Arthritis Index (WOMAC) bulgularının tedavi önce

ve sonrası grup içi ve gruplar arası karşılaştırılması.

SEEP (n=11) P1 AKEP (n=11) P1 P2 X±SS M (Q1-Q3) X±SS M (Q1-Q3) AFİ - Ağrı 19,21±15,31 17,14 (5,71-24,28) 0,007* 28,96±20,16 25,71 (15,71-40,00) 0,022* 0,171 TS 11,81±8,38 11,42 (4,28-17,14) 15,84±14,23 14,28 (7,14-22,85) 0,699 AFİ- Yetersizlik 19,39±15,13 14,44 (4,44-35,55) 0,285 34,74±23,42 30,00 (15,55-62,22) 0,038* 0,171 TS 17,77±19,86 14,44 (0,00-26,66) 22,22±21,16 13,33 (6,66-30,00) 0,562 AFİ-Aktivite 3,81±9,48 0,00 (0,00-4,00) 1,000 12,00±19,01 4,00 (0,00-22,00) 0,057* 0,171 TS 1,81±2,75 0,00 (0,00-4,00) 6,00±11,48 0,00 (0,00-4,00) 0,847 AFİ-Toplam 14,14±10,22 12,69 (5,76-19,48) 0,139 25,23±18,75 18,05 (10,74-49,97) 0,010* 0,133 TS 10,47±8,34 9,95 (2,90-15,46) 14,68±15,13 7,04 (4,60-18,95) 0,847 WOMAC-Ağrı 2,45±1,36 3,00 (1,00-3,50) 0,010* 3,17±1,32 3,42 (2,50-4,00) 0,015* 0,243 TS 1,86±1,14 2,00 (0,50-2,50) 1,85±1,54 1,00 (0,50-3,50) 0,949 WOMAC-Sertlik 0,76±0,98 0,375 (0,00-1,25) 0,174 1,49±1,90 1,17 (0,00-2,50) 0,674 0,562 TS 0,28±0,74 0,00 (0,00-0,25) 1,83±3,42 0,00 (0,00-2,50) 0,300 WOMAC-Fonksiyon 2,44±1,47 2,20 (1,02-3,82) 0,044* 2,96±1,48 2,64 (1,61-4,11) 0,016* 0,478 TS 1,84±0,92 2,05 (1,02-2,35) 1,84±1,45 1,02 (0,88-3,08) 0,562 WOMAC- Toplam 5,66±3,11 6,70 (2,55-8,13) 0,013* 7,18±4,46 6,39 (3,42-11,67) 0,006* 0,652 TS 3,99±1,99 4,38 (2,02-5,10) 4,07±3,77 3,26 (1,25-6,58) 0,438

AFİ: Ayak Fonksiyon İndeksi, WOMAC: Western Ontario and McMaster Universities Arthritis Index, TÖ: Tedavi öncesi, TS: Tedavi sonrası,

X±SS:Ortalama±Standart sapma, M: Ortanca, Q1: 1, Çeyreklik(%25), Q3: 3, Çeyreklik (%75), SEEP: Seçilmiş egzersizlerden oluşturulmuşeğitim programı grubu,

AKEP: Ayak kısaltma egzersiz programı grubu, P1: Grup içi karşılaştırma Wilcoxon testi istatistiksel anlamlılık değeri, P2: Gruplar arası karşılaştırma Mann

5, TARTIŞMA

PFA’lı hastalarda AKE’nin ağrı, alt ekstremite biyomekanisi ve fonksiyonelliği üzerine etkinliğini araştırmak amacıyla planlanan çalışmamızda, AKE’nin egzersiz programına eklenmesi ile oturma, merdiven inme ve çıkma aktivitelerindeki ağrının belirgin ve bunların yanı sıra yürüme, çömelme sırasındaki ağrının ve gece ağrısının azaldığı, Q açısı, ayak pronasyonu ve postürünün (PFA ve ayak ile ilişkili olabilecek biyomekanik unsurlar) iyileştiği, kalça ekstansör ve abduktör kaslarının kuvvetleri başta olmak üzere daha fazla artış gösterdiği, dinamik denge ve aktiviteyi içeren alt ekstremite fonksiyonelliğini oluşturan unsurların da iyileştiği sonucuna ulaştık. Çalışmamızın en önemli sonuçlarından biri; AKE’nin alt ekstremite biyomekanisi ve ağrı üzerinde belirgin etkilerinin olduğunun gösterilmesidir. Bir diğer önemli sonucumuz ise pelvis stabilizasyonunda önemli etkileri olan kalça ekstansör ve abduktör kaslarının kuvvet artışıyla alt ekstremite fonksiyonelliğine sağlanan ek destektir.

PFA, yaygın olarak karşılaşılan diz patolojilerinden biridir. Rehabilitasyonda başta egzersiz tedavisi kullanılmakta ve bu egzersizler çoğunlukla PFA nedenlerine yönelik olmaktadır. Tüm tedavilerin odaklaştığı hedefler ise; öncelikle ağrının azaltılması, fiziksel performansın arttırılması ve doğru propriyoseptif duyunun algısı ile beraber dizin günlük aktiviteler sırasında dinamik stabilizasyonunun sürdürülmesidir.

Bolgla ve ark. (140) yaklaşık 20 yıllık süre içinde yapılmış olan yayınları kapsayan derleme çalışmalarında; PFA’da izometrik, izotonik ve izokinetik olarak verilecek egzersizlerin yüksek güvenilirlikte olduğunu belirtmişlerdir. Kuvvetlendirme programlarının ön planda olduğu egzersiz eğitiminin, PFA semptomları üzerine etkinliğini gösteren birçok çalışma bulunmaktadır (9, 141). Patellofemoral kinematiği destekleyen ve VMO kasının aktivitesini arttıran egzersizlerin yanı sıra kalça ve ayak biyomekaniklerinin de dikkate alınması gerekliliği sıklıkla vurgulanmaktadır.

Ayaktaki pronasyonla beraber azalan ark yüksekliği instabiliteye ve hipermobiliteye yol açarak, alt ekstremite yaralanmalarına yol açmaktadır. Bu noktada denge ve stabiliteyi sağlamak amacıyla nöromusküler sistem daha fazla nörolojik kontrole ihtiyaç duymaktadır (142). Teyhen ve ark.’ın (143) 1000 sağlıklı bireyde ayak pronasyonunu APİ ile ölçtükleri çalışmalarında, yüksek APİ skorları olanların yaralanma risklerinin daha yüksek olduğunu belirlemişlerdir. Dolayısıyla ayakta meydana gelen pronasyonun ve diğer deformitelerin iyileştirilmesinin PFA gibi ağrılı olarak devam eden diz problemlerinde tedavinin başarısını artırabileceği görüşü tartışılmaktadır (22). Bu noktada ortezler pasif yaklaşımlar olarak tanımlanmakta ve AKE gibi aktif tedavilere olan ihtiyaca vurgu yapılmaktadır (23).

Lynn ve ark. (28) sağlıklı bireyler üzerinde yaptıkları çalışmalarında 4 haftalık AKE ile ‘Çarşaf toplama’ egzersizinin etkisini karşılaştırmış ve dinamik denge açısından AKE grubunda daha fazla iyileşme olduğunu ancak statik dengede benzer bir etkinlik gözlemleyemediklerini belirtmişlerdir. Mulligan ve Cook ise (26) sağlıklı bireyler üzerinde 4 haftalık AKE eğitiminin etkilerini araştırdıkları çalışmalarında ark düşüklüğü ve dengede iyileşme olduğunu göstermişlerdir. Bu çalışma dahilinde bireylerin 8. haftaya kadar olan takipleri de yapılmış ve bu iyileşmenin korunduğu belirtilmiştir. Bu iki çalışma, sağlıklı bireylerle yapılmış olmaları ile AKE’nin güvenli olduğunu, yaklaşık 4 haftalık eğitim sürecini içermeleri ve dengedeki iyileşmeye yaptıkları vurgularla AKE’nin klinikte kullanılabilir, etkin tedavi yöntemlerinden biri olabileceğini ortaya koymaktadırlar.

Bu çalışmalardan daha önce yayınlanmış olan (2010 ve 2011 yıllarında) iki çalışma ise ayak ve ayak bileğine ilişkin problem yaşayan bireyleri kapsamaktadır. 2010 yılında yayınlanmış olan çalışmada Sauer ve ark. (29) kronik ayak bileği instabilitesi olan ve denge egzersizlerine ek olarak AKE yapan hastalarının kendi fonksiyonel iyileşmelerini daha iyi olarak nitelediklerini bildirmişlerdir. Diğer çalışmada ise Jung ve ark. (27) ayak ortez tedavisi alan ve ortez tedavisine ek AKE uygulanan pes planuslu bireylerde; baş parmak fleksiyon kuvveti ve abduktör hallusis kasının kesit alanında artış olduğunu gözlemlemişlerdir.

Bu noktada alan yazındaki bilgi birikimini birleştirecek olursak; PFA’nın gelişimini distal olarak etkileyen en önemli unsurun azalmış navüküler yükseklik ve bunun sonucunda ortaya çıkan ayak pronasyonu olduğunu söyleyebiliriz. Arkın

yüksekliğini kaybetmesi ve ayaktaki uzamış ve artmış pronasyon diz eklemi üzerinde patomekanik etkilere sahiptir (30). Dizde gelişen bu patomekanik durumlar ise tibial internal rotasyon ve femoral internal rotasyonu takiben patellanın laterale deviasyonu ve Q açısının artışı şeklinde devam eden bir domino etkisine benzetilebilir. Sonuç olarak bu etki, PFE’deki tepki kuvvetini arttıracak ve özellikle diz fleksiyonunu içeren aktiviteler sırasında hastaların şiddetli ağrı hissetmesine yol açacaktır.

PFA rehabilitasyona baktığımızda, öncelikle ağrının bulunduğu diz ve çevresi yapılara odaklanma ile başladığını daha sonra takip eden çalışmaların proksimal unsurlarla yani kalça çevresi kaslar ve diğer yapılarla olan ilişkiyi ortaya koyarak ve buradaki sorunlara yönelik yaklaşımları da içine alarak ilerletildiğini görebiliriz, Distal faktörlerle olan ilişki de eş zamanlı olarak eklenerek, bu sorunlar ortez yaklaşımları ile çözümlenmeye çalışılmıştır.

Ancak günümüz rehabilitasyon programları daha aktif ve etkin yaklaşımlara doğru ilerlemektedir. Yukarıda sözü edilen çalışmalar, AKE’nin ayağın biyomekanik yapısının güçlendirilmesinde etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak AKE’nin distal-proksimal mekanikler ve diz ekleminde yaratacağı etkiler ve PFA rehabilitasyonu içerisinde aktif bir yaklaşım olarak kullanılabilirliği henüz araştırılmamıştır. Bu tez çalışması da alandaki bilgi birikimini temel alarak, bu noktaya ışık tutabilme amacıyla plandı ve gerçekleştirildi.

Bu noktadan sonra, belirlediğimiz amaç doğrultusunda oluşturduğumuz hipotezlerimizi çalışmamızdan ortaya çıkan istatistikleri baz alarak tartışmak istemekteyiz.

Hipotez.1. Ayak kısaltma egzersizleri, patellofemoral ağrısı olan hastalarda ağrı şiddetinin azaltılmasında etkilidir.

PFA’da ağrı, dizin biyomekaniksel değişimlerini içeren duruma adını da veren ve hastaların en temel yakınma olarak belirttikleri bir numaralı semptomdur. Hazneci ve ark. (144) PFA’lı hastaların ağrı şiddetlerini görsel ağrı ölçütü ile değerlendirmişler ve günlük aktivite sırasında hissedilen ortalama ağrı şiddetinin 4,6±0,9 olarak bulmuşlardır.

Biz de çalışmamızda ağrıya daha fazla ağırlık vermek amacıyla farklı durum ve aktivitelerde deneyimlenen ağrıyı VAS ile, buna ek olarak PFA’ya özgü diğer semptomları da KPSS ile değerlendirdik.

5.1. Ağrı ve Semptomlar (Görsel Analog Skalası ve Kujala Patellofemoral Semptom Skoru)

PFA’da çeşitli aktivitelerin hastaların ağrısını arttırdığı bilinmektedir. Oturma aktivitesi gibi diz fleksiyonunun 60-90 ve üzeri derecelere çıktığı durumlarda artan kompresif kuvvetlerin dizde ağrıya yol açtığı bildirilmiştir. Kaya ve ark. (145) aktivite sırasında hissedilen ağrı şiddetlerini kaydettikleri çalışmalarında hastaların en çok çömelme sırasında ağrı hissettiklerini, bunu takiben sırayla merdiven çıkma, merdiven inme, dizler 90º fleksiyonda uzun süre oturma sırasında ağrı hissettiklerini belirlemişlerdir. Fredericson ve Powers’ın (146) çalışmalarında çömelme, merdiven inme-çıkma, yokuş inme-çıkma, uzun süreli oturma ve sonrasında ayağa kalkma, zıplama ve koşma aktiviteleri sırasında ağrı semptomunun arttığını belirtmişlerdir. Daha önce pek çok araştırmanın sonucunda ortaya çıkmış olması nedeniyle çalışmamızda ağrı açısından sorgulanan aktivite ve durumlar olarak; yürüme, oturma, merdiven inme-çıkma, çömelme ve gece ağrısını seçtik.

Ağrıya sebep olan veya ağrıyı arttıran durum ve aktivitelerin tanımlanmasının yanında, ağrının şiddetinin değerlendirilmesi için pek çok farklı yöntem ve ölçekten bahsedilmektedir. PFA için yapılan çalışmalarda Crossley ve ark. (120) VAS’ın geçerli, güvenilir ve duyarlı olduğunu, Bennel ve ark. (147) tedavi öncesinde ve sonrasında istatistiksel olarak anlamlı değişiklikleri az sayıda hastanın yer aldığı gruplarda bile göstermede etkili olduğunu belirtmişlerdir. Bu bilgilerden yola

çıkarak, yukarıda saydığımız ağrılı durumları değerlendirmek için VAS’ın uygun bir ölçek olacağını düşündük.

Merdiven çıkma sırasında, kuadriseps femoris kasının konsentrik olarak kasıldığı ve fleksiyon momenti oluşturduğu belirtilmektedir. Bu moment ise gövdenin öne doğru eğilmesi ile karşılansa da bazen yetersiz kalabilir ve PFE’deki tepki kuvveti ağrıya yol açar. Merdiven inme sırasında ise, kuadriseps femoris kasında gerçekleşen eksantrik kasılma PFETK’yi arttırır ve artan tepki kuvveti yine ağrıya yol açabilir (148).

Sacco ve ark. (149) rehabilitasyon programı ile takip ettikleri PFA’lı hastalarında tedavi sonrasında hem VM hem de VL kaslarında merdiven çıkma sırasında kas aktivitesinde artış olduğunu bulmuşlardır. Bu iyileşmenin, diz fonksiyonelliği ve alt ekstremite postüral kontrolünde artıştan kaynaklandığını belirtmişlerdir. Aynı çalışmada merdiven inme sırasındaki kas aktivitesi de araştırılmış ve eksentrik kasılma sırasında VM kas aktivitesinde azalma olduğu gözlemlenmiştir. Araştırmacılar merdiven inme sırasında ortaya çıkan bu durumu, VM’nin daha az enerji ile çalışmayı öğrenmesine ve VL’nin kas aktivitesindeki azalama ile patellanın laterale deviasyonun azalmasına bağlamışlardır.

Çalışmamızda ise sorguladığımız tüm durum ve aktiviteler için her iki grubumuzda da iyileşme olduğunu gözlemledik. Alan yazında da belirtildiği gibi bu çalışmada kullanılan diz ve kalça çevresine yönelik egzersizler VM-VL kasları arası kas aktivitesini düzenlemiş, diz fonksiyonelliği ve alt ekstremite postüral kontrolünü arttırmıştır. Tüm bu etkiler de sonuçta her iki grubumuzda da ağrıda azalma elde etmemize yol açmıştır. Ancak bu noktada AKEP grubunun, SEEP grubuna göre tüm aktivite ve durumlarda daha fazla iyileşmeyi işaret ettiğinin altını çizmek isteriz. Özellikle merdiven inme ve çıkma aktivitelerinde gruplar arasında gözlemlediğimiz fark dikkat çekicidir. Bu durumun ilerleyen bölümlerde daha detaylı tartışacağımız AKE’nin ayak biyomekanisi üzerine etkileri aracılığıyla gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ayak biyomekanisinde elde ettiğimiz iyileşme AKE’nin postüral stabilite üzerindeki etkilerini açığa çıkarmış ve diz ve kalça egzersizlerine daha fazla destek sağlayarak AKEP grubumuzun merdiven aktivitelerinde hissettikleri ağrılarını azaltmıştır.

Bennel ve ark. (147) aralarında KPSS’nin de bulunduğu 5 ölçeğin geçerlilik ve güvenirliğini araştırma ve klinikte kullanılabilirliği en iyi olan ölçeği belirleme amaçlarıyla yaptıkları çalışmalarında KPSS’yi en çok tercih edilen ölçeklerden biri olarak belirlemişlerdir. Tim ve ark. (150) klinik koşullardaki değişimi göstermede KPSS’nin güvenilir olduğunu belirtmişlerdir. Benzer şekilde birçok çalışmada da KPSS’nin kullanıldığı görülmektedir.Bu nedenle bu çalışmada PFA’ya özgü diğer semptomları ve bunlarla ilişkili olarak etkilenen fonksiyonel düzeyi değerlendirmek için KPSS kullanıldı.

PFA’lı hastalarda egzersizle semptomların azaldığı ve iyileştiği birçok çalışmada gösterilmiştir (93, 95-98). KPSS’nin kullanıldığı bir çok çalışmada da özellikle ağrı ve fonksiyonel iyileşmenin egzersizle meydana geldiğine vurgu yapılmaktadır (151, 152). Çalışmamızda da alan yazındakine benzer şekilde her iki grubumuzda da egzersizle KPSS puanlarında iyileşme olduğunu gözlemledik. Bu iyileşme her iki grupta da KPSS puanlarına benzer şekilde (10 puanlık artış) yansıdı.

Daha detaylı incelediğimizde, KPSS’nin özellikle merdivenler, çömelme, uzun süreli oturma ve yürümedeki iyileşmelerini AKEP grubumuzdaki hastaların (VAS değerleri ile de paralel olarak) SEEP grubundaki hastalardan daha fazla iyileşmiş olarak belirttiklerini gördük.Bu durumun toplam puanlara VAS gibi gruplar arasında fark yaratacak şekilde yansımamasının nedenini ise KPSS’nin her bir soruyu puanlama aralığının (3-5 seçenek arasında değişmekte) VAS’a (ara değerlerinde de dahil olduğu 0-10 puan olarak) göre daha dar olmasından kaynaklandığını düşünmekteyiz.

Görüldüğü üzere ‘Ayak kısaltma egzersizleri, patellofemoral ağrısı olan

hastalarda ağrı şiddetinin azaltılmasında etkilidir.’ şeklinde oluşturduğumuz

Hipotez.2.Ayak kısaltma egzersizleri, patellofemoral ağrısı olan hastalarda alt ekstremite biyomekanisinin düzgünlüğünün sağlanmasında etkilidir.

5.2. Alt Ekstremite Biyomekanisinin Düzgünlüğü (Q Açısı Ölçümleri,