• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: FİNANSAL KRİZLER BANKA BAŞARISIZLIKLARI ve

1.1.4. Finansal Risk Yönetim Süreci

Şekil 1.10. Gelişmiş Piyasalarda Kurumların Risk Profili

Kaynak: Jorion (2001) Value At Risk: The New Benchmark for Managing Financial Risk (2.

Basım), McGraw-Hill: New York, ss. 450.

Bu açıklamalar ışığında, finansal risklerin, bankaların kârlılığı üzerinde direkt bir etkiye sahip olduğu görülmekle birlikte, sermaye yeterliliğini güçlendirmek ve piyasa payını arttırarak hisse değerini maksimize etme amacı taşıyan bankaların, finansal risk yönetimine gereken önemi vermeleri diğer bir ifadeyle, risklerini en düşük seviyede tutabilmeleri halinde, performansını yükselterek hedeflerine ulaşmalarının kolaylaşacağını söylemek mümkündür.

1.1.4. Finansal Risk Yönetim Süreci

Risk kavramının dile getirilmeye başlanması XIV-XV. yüzyıllara uzanmakla birlikte, bu konudaki esas çalışmaların rönesans döneminde başladığı görülmektedir. XVII. yüzyılın ortalarında Fransız matematikçi Pascal kendisine sorulan bitmemiş bir şans oyununda oyunculardan biri önde iken, iki oyuncu arasında payın nasıl bölüşüleceği sorusu karşısında oluşturduğu mantık ve geliştirdiği teori (bugün kullanılan olasılık teorisinin bir benzeridir) bugün ulaşılan risk kavramının en önemli temellerinden birini atmıştır. Zamanla, matematikçiler bu ilk olasılık teorisini, bilgileri düzenleme ve yorumlamak için kullanılan bir sistem haline dönüştürdüler. Böylece, risk yönetiminin temelleri de atılarak geliştirilmeye başladı (Babuşcu, 2005).

Operasyonel Risk

Kredi Riski

Piyasa Riski

Ticari

Banka BankasıYatırım

Hazine

Ansel ve Wharton (1992), risk almanın aynı zamanda potansiyel olarak zarara uğramak anlamına geldiğinden dolayı, içinde bulunulan son otuz yılda etkin risk yönetimi gibi bir anlayışın oluştuğunu, riske yönelik bu ihtiyaç ve eğilimler neticesinde istatistiksel metotların da gelişimiyle risk yönetimi gibi bir disiplinin ortaya çıktığını vurgulamaktadır. Jorion ve Khoury (1996a) ise, risk yönetimi endüstrisinin çarpıçı bir biçimde büyümesinin tek ve en önemli sebebinin, 1970’lerde faiz oranları, döviz kurları ve emtia fiyatlarında meydana gelen oynaklıktan kaynaklandığını belirtmektedir. “Bu disiplinin geliştirilmesine yönelik gayretler, piyasaların (ülkelerin) gelişmişlik düzeylerine göre farklı boyutlarda fakat hemen hemen aynı hızla devam etmektedir” (Yavuz, 2002).

Bankacılık faaliyetlerinin tümü, doğası gereği, saklı ya da açık bir risk faktörü içermektedir. Özellikle son yıllarda uluslararası piyasalarda yaşanan gelişmeler doğrultusunda kullanılmakta olan finansal enstrümanlar, süreçler ve teknolojik ilerleme bankaların faaliyetlerindeki belirsizliği arttırmış, bu sebeplerle de söz konusu kurumlar, pek çok farklı riskle iç içe yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu açıdan, bir tür risk evreninde faaliyet gösteren bankalar için, söz konusu riskleri yönetmek, bugün için en önemli konuyu oluşturmaktadır.

Fıkırkoca (2003), risk yönetimini, etkin karar ve faaliyetlerle, sürekli olarak nelerin risk olduğunu değerlendirmek, hangi risklerin ele alınması gerektiğine karar vermek ve risklerle başa çıkmak için stratejiler geliştirerek uygulamak olarak tanımlamakla birlikte, risk yönetiminin risk ve belirsizlikleri tamamen ortadan kaldıracak sihirli bir yönetim disiplini olmadığını, potansiyel risklerin sistemik olarak değerlendirilerek, olası zararların etkisini azaltıcı yönde, verilere dayalı karar vermeyi sağlayan bir disiplin olduğunu vurgulamaktadır. Diğer taraftan, Perdue (2005) bir bankacı gözüyle risk yönetimini, finansal kararları alırken risk ve getiri arasındaki kritik ilişkiyi yönetmek amacıyla sistem ve süreçlerin oluşturularak uygulanması olarak tanımlarken, Kaval (1995) bankanın hem likit kalmasını, hem de kârlılığını garanti altına almak amacıyla, mevcut risklere karşı uygulanan politikalar demetini risk yönetimi olarak adlandırmaktadır.

Altıntaş (2006: 2) risk yönetiminin amacını, bankanın risk almasını önlemek değil, aksine bankacılık risk alma işi olduğundan, risk almaktan kaçınarak bankayı yaşatmanın söz konusu olamayacağını belirtmekte ve bankacılıkta risk yönetiminin iki temel hedefi olduğunu vurgulamaktadır: “Bankanın finansal performansını iyileştirmek ve bankanın karşılanması ve kabulü mümkün olmayan ölçüde büyük zararlarla karşılaşmasını önlemek…”

Usta (2002) risk yönetiminde, kural olarak üzerinde durulması gereken dört nokta bulunduğunu ve bu hususların gözönüne alınarak bir risk yönetim sürecinin oluşturulması gerektiğini belirtmektedir. Bunlar;

• Elde tutulan varlıkların değerini,

• Gelecek ile ilgili en uygun zaman periyodunu,

• Gelecekteki olası olayları tanımlamada oluşturulacak senaryoların sınırını ve

• Gelecekteki senaryolara bağlı portföylerin değerini belirlemektir.

Risk yönetimi, dinamik bir süreç olmakla birlikte, finansal risk yönetim süreci, işletmenin finansal piyasalarla ilgili riskleri yönetmesini mümkün kılan stratejiler bütünüdür (Horcher, 2005).

Bu süreç, Şekil 1.11’de görüldüğü gibi, birbirini izleyen; “Risklerin tanımlanması (identification), verilerin ve bir risk modelinin kullanılarak ölçülmesi (assessment), izlenmesi ve raporlanması (monitoring ve reporting) ve söz konusu risklerin üst yönetim tarafından denetlenmesi (control)” aşamalarından oluşmaktadır (BIS 2001a3; Alexander, 2004).

Şekil 1.11. Risk Yönetim Süreci

3 bk. Revizyon: February 2003. (Basel Committee on Banking Supervision). http://www.bis.org/publ/bcbs96.pdf Risklerin

ölçülmesi izlenmesi ve Risklerin Denetim raporlama

Risklerin tanımlanması

Basel Komitesi, ilk olarak Eylül 1999’da risk yönetim organizasyonu ve yönetimin görev ve sorumluluklarını belirleyen uluslararası standartları “Bankalarda Kurumsal Yönetişimin Geliştirilmesi” (Enhancing Corporate Governance for Banking Organizations) dökümanı ile belirlemiştir (BIS, 1999)4.

Basel Komitesine göre, Banka Yönetim Kurulu, bankanın faaliyetlerini yönlendirecek stratejilerin belirlenmesi ve risk yönetimine ilişkin kurumsal değerlerin oluşturulmasını sağlamakla birlikte üst yönetim tarafından ilgili politikaların uygulamasını izlemek ve risk yönetim sistemlerinin kalite ve güvenirliliğini bozabilecek uygulamaların engellenmesini sağlamakla yükümlüdür. Üst yönetimin yetki ve sorumlulukları Banka Yönetim Kurulu tarafından açıkca tanımlanır. Ayrıca Komite, Yönetim Kurulu’na son derece önemli bu görevlerin verilmesi sebebiyle kurul üyeliklerinin söz konusu sorumlulukları yerine getirebilecek özelliklere sahip olmaları gerektiğini belirtmektedir.

Uluslararası risk yönetimi uygulamalarında, Yönetim Kurulu çeşitli alt komitelerle faaliyet göstermektedir. Bu komiteler genellikle; kredi riski, piyasa riski, likidite riski, operasyonel risk, yasal risk, uyum (compliance) riski, itibar riski ve diğer risklerin yönetimine ilişkin faaliyetleri izleyen ve değerlendiren bir Risk Yönetim Komitesi (Risk Management Committee); Bankanın iç ve dış denetçilerinin faaliyetlerinin izlenmesi, bunların atanması ve görevinden alınması, denetim kapsamının ve sıklığının belirlenmesi, hazırlanan denetim raporlarının değerlendirilmesi, üst yönetimin denetim sonuçları doğrultusunda gerekli önlemlerin alınmasının sağlanmasından sorumlu bir Denetim Komitesi (Audit Committee); Üst yönetim ve diğer önemli pozisyonlardaki personelin ücret ve tazminatlarının bankanın kurum kültürü, hedefleri, stratejileri ve denetim kültürü doğrultusunda belirlenmesinden sorumlu bir Ücret ve Tazminatlar Komitesi (Compensation Committee); Yönetim Kurulu’nun etkinliğinin değerlendirilmesinden ve üyelerin yenilenmesi/değiştirilmesinden sorumlu bir Görevlendirme Komitesi (Nominations

Committee) olarak karşımıza çıkmaktadır (Deloitte&Touche, 2001b).

Ülkemizde, 08.02.2001 Tarih ve 24312 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmelik’ in 29. Maddesi’nde risk yönetim sürecinin, “Banka üst düzey yönetimi ile risk yönetimi grubunun beraberce belirlediği ve yönetim kurulunun onayladığı esaslar çerçevesinde; risklerin tanımlanması, ölçülmesi, risk politikaları ve uygulama usullerinin oluşturulması ve uygulanması, analizi, izlenmesi, raporlanması, araştırılması, teyidi ve denetimi” safhalarından meydana geldiği belirtilmiştir (BDDK, 2001).

Bu süreçdeki temel unsurlara ilişkin açıklamalar söz konusu yönetmelik esas alınarak aşağıda belirtilmektedir.

i. Risklerin tanımlanması: Risklerin tanımlanması safhasında, bir bankanın

maruz kaldığı risklerin özellikleri tarif edilir ve tüm birimlerce bu hususlarda bilgi sahibi olunması sağlanır.

ii. Risklerin ölçülmesi (sayısallaştırılması): Risklerin ölçülmesi safhasında,

bankanın maruz kaldığı risklerin belirli ölçüler veya kriterler kullanılarak sayısal, ya da analitik bir şekilde ifade edilmesi sağlanır. Maruz kalınan risklerin tutarlı bir şekilde değerlendirilmesi ve yönetilme imkânına sahip olunması için riskin değişik boyutları arasında bir kıyas imkânı yaratacak ve risk kavramını performans ölçümü ve özkaynak temin kararlarında bir unsur haline getirecek bir risk ölçüm metodolojisi geliştirilir. Bankanın maruz kalabileceği risk, tahmin edilen kayıp/zarar, tahmin edilemeyen kayıp/zarar, stres altında tahmin edilen kayıp/zarar çerçevesinde ölçülür. Tahmin edilen kayıp, riskin önceden saptanabilir maliyetini, tahmin edilemeyen kayıp, tahmin edilebilir riske ilişkin maliyetin zaman içinde potansiyel olarak değişebilirliğini, stres altında tahmin edilen kayıp ise bankanın en kötü durum senaryosu çerçevesinde tanımlanan ve sayısal hale getirilen riskinin ortaya çıkaracağı tüm maliyeti ifade eder.

iii. Risk politikaları ve uygulama usullerinin oluşturulması ve uygulanması:

Risk politikaları ve bunlara ilişkin uygulama usulleri, risk yönetimi grubunun önerilerinin de dikkate alınması suretiyle yönetim kurulu tarafından oluşturularak yürürlüğe konulan ve üst düzey yönetim tarafından uygulanan yazılı standartları ihtiva eder. Risk politikaları kapsamında risklerin ölçme usulleri, risk limitlerinin saptanma usulleri, limit ihlallerinin oluşumunda izlenecek yollar, bildirim usulleri, işleyiş şekilleri

gibi hususlara yer verilmelidir. Banka personeli risk politikaları ve bunlara ilişkin uygulama usullerinden haberdar edilir. Banka Yönetim Kurulu, risk politikalarını üst düzey risk komitesinin görüşünü alarak oluşturur. Risk politikalarını ihtiva eden belgelerin tümü bir arada ilgilenenlerin yararlanması için hazır bulundurulur.

iv. Risklerin izlenmesi, analizi ve raporlanması: Risk analizi, tüm riskleri ve bu

risklerin yönetilebilmesine ilişkin kâr ve maliyet hesaplamalarını ve risklerin kontrol edilebilirlik derecesinin belirlenmesini içerir. Kontrol edilebilir risklerin nasıl azaltılabileceği değerlendirilir. Kontrol edilemeyen risk yaratma ihtimali olan işlemlerin hacmi özkaynakların gücü dikkate alınarak belirlenir. Böylece, bu tür risklerin etkilediği banka faaliyetleri azaltılır, ya da sona erdirilir. Risk değerlendirmede ortaya çıkan sorunlar yanında banka için tatmin edici olmayan gelişmelerin sebepleri araştırılır, problemlerin anlaşılması sağlanır. Banka maruz kalınan riskleri çeşitli periyotlarda izler ve analiz eder. Risk bilgilerinin doğru zamanda, doğru kişiye rapor edilmesi temin edilir.

v. Risklerin araştırılması, teyidi ve denetimi: Risk verilerinin tutarlılığının ve

güvenilirliğinin incelenmesi ile oluşturulacak kurallar dahilinde, risk yönetimi sürecinde temel bir araç olan risk modellerinin ekonomik, istatistiksel ve diğer yönlerden tutarlılıklarının teyit edilmesi sağlanır. Risklerin araştırılması, teyidi ve denetimi faaliyetleri iç kontrol ve dış denetim işlevleri kapsamında gerçekleştirilir. İç denetim faaliyetleri kapsamında risk yönetimi sürecinin bütünlüğünün, doğruluğunun ve tutarlılığının incelenmesi üzerinde yoğunlaşılmalıdır.

Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu tarafında hazırlanan söz konusu yönetmeliğin ana esaslarına uygun olarak bankalarda, Şekil 1.12’de gösterildiği gibi bir “iç denetim ve risk yönetimi örgüt şeması” ortaya çıkmaktadır:

Şekil 1.12. İç Denetim ve Risk Yönetimi Örgüt Şeması

Kaynak: Deloitte&Touche (2001b) Risk Yönetimi Haber Bülteni, s. 3, Mayıs-Haziran, ss. 2.

Sonuç olarak, bankacılık faaliyetlerinden kaynaklanan finansal risklerin yönetiminin, bankaların hayatta kalarak tüm faaliyetlerine devam edebilmeleri için, özellikle ticarî bankalar açısından, temel bir araç olduğunu vurgulamamız gerekmektedir (Jorion ve Khoury, 1996a). Çünkü, ticarî bankalar, tasarruf sahipleri ve kredi borçlularından oluşan müşterilerinin taşımak istemedikleri riskleri, finansal aracılık faaliyetleri gereği ve belli bir gelir beklentisi içinde satın alarak yönetmektedirler. Bankaların tasarruf sahipleri ile borçlular arasında aracılık ettikleri ve bunu yaparken finansal risklere maruz kaldıkları hatırlanacak olursa, bankaların kendi işlemlerinin doğasından kaynaklanan bu risklerin yönetiminde uzmanlaşmaları gerektiği de açıkca görülebilecektir.

Yönetim Kurulu

İç Denetim ve Risk Yönetiminden Sorumlu

Yönetim Kurulu Üyesi

Üst Düzey Risk Komitesi

Risk Yönetiminden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Banka Risk Komitesi Başkanı

Aktif-Pasif Komitesi Başkanı Kredi Komitesi Başkanı

Konsolide Kuruluşların Üst Düzey Risk Komitesi Başkanları

Banka Risk Komitesi Banka Risk Komitesi Başkanı Münferit Risk Komitelerinin Başkanları Kredi Riski Komitesi Piyasa Riski Komitesi Operasyonel Risk Komitesi İç Kontrol Merkezi Teftiş Kurulu Başkanlığı

Risk Yönetimi Grubu İç Denetim Sistemi

Merkezi ve Diğer Komiteler

1.2. ULUSLARARASI PİYASALARDA FİNANSAL RİSK

YÖNETİMİ İHTİYACI

Bankacılık sektörü son otuz yılda hızlanan bir değişime ve gelişime uğramış, İktisadi ve finansal çevredeki yapısal değişimler finansal sistemleri ve doğal olarak beraberinde bankacılık sistemlerini çok çeşitli risklere maruz bırakmıştır. Bu süreçte, küreselleşme (globalization), finansal bütünleşme (financial integration) ve liberalleşme (liberalization), finansal yenilik (financial innovation), deregülasyon (deregulation) ve kısa vadeli sermaye akımları (short term capital flows or hot money) kavramları ülkelerin gündemlerine girmeye başlamıştır. Bu aşamada bankaların sundukları finansal ürün ve hizmetlerin çeşitlenmesi ve bilgi işlem teknolojilerindeki gelişmeler sonucu, bankaların faaliyetleri ve yönetim politikalarında da önemli değişimler meydana getirmiştir.

Hughes ve Mac Donald’a göre (2001), günümüzde banka başarısızlıkları (bank failures) yahut çöküşlerini (bank crashes) anlayabilmek muhtemelen, finansal piyasaların küreselleşmesini kavrayarak mümkün olabilir. Bu nedenle, çalışmanın bu aşamasında, kısaca uluslararası para sisteminin gelişimine değinilerek dünyada ve Türkiye’de yaşanan finansal krizler ve banka başarısızlıkları, nedenleri ve etkileriyle birlikte tartışılacak, finansın küreselleşmesi ve liberalleşme hareketleriyle sektörde risk yönetiminin öneminin anlaşılmasına ve bu alanda gelişmelere yol açan faktörler üzerinde durulacaktır.