• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: FİNANSAL KRİZLER BANKA BAŞARISIZLIKLARI ve

1.2.3. Finansal Krizlerden Bankacılık Krizlerine: Nedenler ve Göstergeleri

1.2.3.2. Bankacılık Krizlerinin Öncü Göstergeleri

Krizleri önceden tahmin edebilmek amacıyla çeşitli ekonomik göstergeler kullanılmaktadır. Her ne kadar bu göstergeler Asya krizinde olduğu gibi, sınırlı işleve sahip olsalarda geçmiş bazı krizlerin öngörülmesinde önemli yararlar sağlamışlardır.

Afşar’a göre (2004) uluslararası rezervler, faiz oranları ve döviz kurlarındaki ani değişimlerle belirlenen para krizlerinin aksine bankacılık krizlerinin tahmin edilmesinde kullanılacak değişkeleri tespit etmek oldukça zordur. Ancak, finans kurumlarının hükümet tarafından kontrol altına alınması ve banka başarısızlıkları gibi olaylar bankacılık krizinin başladığını gösteren olaylardır.

Çoşkun (2001) bir bankacılık krizinin tahmin edilmesinde izlenecek göstergeler arasında “reel döviz kuru, geniş para çoğaltanı, hisse senedi piyasası, üretim düzeyi ve reel faiz oranları”nın yer aldığını belirtmektedir. Ulusal para biriminin aşırı değer

kazanması, ihracatı kazançlı olmaktan çıkartacak ve döviz pozisyonunda bozulmaya yol açabilecektir. Hisse senedi piyasasında fiyat düşüşleri işletmelerin net değerleriyle birlikte banka kredilerine dayanak olan teminat değerlerini de olumsuz etkileyecektir. Reel faizlerin yükselmesi üretimi dolayısıyla iktisadî büyümeyi düşürürken bankacılık sisteminde düşük kaliteli aktiflerin artmasına neden olacaktır.

Karabıyık (2004) Yay (2001)’a atfen, bir ekonomide ortaya çıkan krizlerin öncü göstergelerini, geniş bir çerçeve çizerek, aşağıdaki gibi çeşitli kategorilerde bir sınıflamaya tabi tutmaktadır:

- Makro ekonomik göstergeler

• Enflâsyon,

• Kamu açıkları/GSMH, • Yatırım/GSMH,

• Yatırım artış oranı/GSMH, • Reel GSMH artış oranı, • ABD faiz oranlarına göre fark, • Sermaye kontrolleri,

• Bölgesel yayılma göstergeleri.

- Cari hesap ve borçlarla ilgili göstergeler

• Dış ticaret dengesi, • Dış ticaret hadleri, • Cari hesap açığı/GSMH, • İhracat artış oranı, • İhracat/GSMH, • İthalat/GSMH,

• İhracat+İthalat/GSMH,

• Reel döviz kuru değerlenme oranı, • Toplam borç/GSMH,

• Kısa vadeli borç/Toplam borç,

• Kısa vadeli dış borç/Ulslararası rezerv, • Toplam Borç/İhracat,

• Borç servisi/İhracat, • Faiz ödemeleri/İhracat, • Kamu borcu/Toplam borç,

• Yabancı doğrudan yatırımlar/Toplam borç.

- Finansal Göstergeler

• İç kredilerin artış oranı,

• Özel sektöre açılan kredi artışı/GSMH artışı, • Bankalara açılan Merkez Bankası kredileri, • Para çarpanındaki değişimler,

• M2/Uluslararası rezerv, • M2/GSMH,

• Uluslararası rezerv/İthalat, • Faiz oranlarındaki değişimler, • Özel sektör yükümlülüklerinin artışı.

- Mikro ekonomik göstergeler

i) Bankaların ödeme kabiliyetii yansıtan göstergeler • Geri dönmeyen borçlar/Toplam borç, • Toplam borç/Aktifler,

• Sermaye/Aktifler.

ii) Kârlılıkla ilgili göstergeler • Faiz gelirleri/Aktifler, • İşlem harcamaları/Aktifler, • Kâr/Aktifler.

Eren ve Süslü’ye göre (2001) finansal krizlerin doğacağına dair ön göstergelerin başında reel kurun aşırı değerlenmesi, M2 para arzının uluslararası rezervlere olan oranında ve/veya cari açıkların GSMH’ya oranında aşırı yükselmeler gelmektedir. Gelişmekte olan ülkeler genelde sabit döviz kuru politikası uyguladıklarından, ulusal paranın reel olarak belirli bir düzeyin üzerinde değer kazanması kriz beklentilerinde önemli bir faktördür. Ulusal paranın bir yıl içerisinde en azından % 10 değer kazanması spekülatörler için ekonominin fazla ısındığının bir göstergesi olmaktadır. Kriz beklentisinde dikkate alınan diğer bir gösterge M2 para arzının uluslararası rezervlere olan oranıdır. Bu oranın yüksek olması, kendi kendini besleyen krizlerin ortaya çıkma olasılığını artırmaktadır. Sermaye hareketlerinin yoğun olduğu bir ekonomide dikkat edilmesi gereken diğer bir gösterge cari açıkların GSMH oranı olmaktadır. Bu oranın % 4’ü geçmesi durumunda, ülkenin finansal kriz açısından tehlikeli bölgeye girmiş olduğu kabul edilir.

Kaminsky (1999) geniş bir yazın taraması yaparak, 20 ülkede 102 finansal krizi incelediği çalışmasında, 1997’de yaşanan Asya ülkeleri krizlerinin, daha önce başka ülkelerde yaşanan diğer krizler gibi, sıkıntılı (in distress) ve sorunların sürmekte olduğu ekonomilerde meydana geldiğini bu sebeple ekonominin kırılganlık (fragility) derecesinin, gelecekteki muhtemel krizler için yararlı bir gösterge olduğunu belirtmektedir. Kaminsky, sermaye hareketlerinin ve ulusal finansın serbesleşmesi ile ilgili göstergelerin bankacılık sorunlarını öngörmede en iyi göstergeler olduğunu, özellikle kredi ve borsa hareketlerini yansıtacak olan M2 para çoğaltanı (M2 Multiplier), Yurtiçi Krediler/GSYİH oranı, hisse sendi fiyatları, finansal liberalleşmenin boyutu ve yurtiçi faiz oranları gibi göstergelerin bankacılık krizlerini tahmin etmede daha etkili göstergeler olduğunu vurgulamaktadır. Söz konusu çalışmada özetlenen bankacılık ve döviz krizlerinin belirtileri ve öncü göstergeleri Çizelge 1.4’te görülmektedir:

Çizelge 1.4. Döviz ve Bankacılık Krizlerinin Belirti ve Öncü Göstergeleri

Belirtiler Göstergeler Kritik-Etki

Emaresi Yorumlar Aşırı Borçlanma Dönemleri * M2 Çoğaltanı * Yurtiçi Krediler/GSYİH * İç ve dış finansal liberalleşme Pozitif Pozitif

Sermaye hesabı sınırlamalarının kaldırılması ve iç finansal sistemin liberalleşmesiyle körüklenen kredilerdeki hızlı artış ile para ve bankacılık krizleri arasında bir bağ vardır.

Banka Tahaccümleri

* Banka Mevduatları Negatif Banka tahaccümlerinden ardından para ve bankacılık krizleri yaşanabilir.

Para Politikaları

* “Aşırı” M1 Büyüklüğü Positif Gevşek para politikası para krizini ateşleyebilir.Devalüasyon, bankacılık sektörünün sağlıklı yapısını bozduğu ölçüde bir bankacılık krizini tetikleyebilir.

Cari İşlemler Dengesi Sorunları * İhacat * İthalat * Ticaret Hadleri * Reel Döviz Kuru

Negatif Pozitif Negatif Negatif

Reel döviz kurundaki aşırı değerlenme ve zayıf dış ticaret sektörü para krizinin bir parçasıdır. Bu etmenler, dış pazarların ve rekabetin kaybedilmesinden dolayı, iktisadî durgunluğa, firma iflaslarına ve kredi kalitesinin bozulmasına neden olabileceğinden, bankacılık sektörünün korunmasızlığını (vulnerability) arttırır. Bundan ötürü, ihracat, ticaret hadleri ve reel döviz kuru üzerinde menfi şoklarla ithalat üzerindeki müspet şoklar finansal krizlerin bir belirtisi olarak yorumlanır.

Sermaye Hesabı Sorunları

* Rezervler * M2/Rezervler * Reel Faiz Oranı Farkı * Uluslararası Reel Faiz Oranları

* Dış Borç

* Sermaye Kaçışları (Capital Flight) * Kısa vadeli Dış Borç

Negatif Pozitif Pozitif Pozitif Pozitif Pozitif Pozitif

Yüksek uluslararası faiz oranları sermaye çıkışlarına sebep olabileceğinden para kizlerine zemin hazırlayabilir. Ülkenin dış borcu ve sermaye kaçışları çoğaldığında, borçların sürdürülememe sorunlarını arttırabileceğinden dolayı sermaye hesabı sorunları daha şiddetli bir hal alır.Dış borçların kısa vadelerde yoğunlaşması bir ülkenin dış kaynaklı şoklara karşı korunmasızlığını arttırır. Para krizleri bankacılık krizlerini

derinleştirebilmektedir.

Büyümenin Yavaşlaması

* Üretim

* Yurtiçi Reel Faiz Oranı * Kredi/Mevduat Oranı * Hisse Senedi Fiyatları

Negatif Pozitif Pozitif Negatif

İktisadî durgunluk ve finansal varlık fiyatlarındaki balonların patlamasının ardından finansal krizler vuku bulur. Yüksek reel faizl oranları, durgunluğa ve bankacılık kırılganlığına sebep olan bir likidite sıkışıklığı (liquidity crunch) işareti olabilir. Kredi/Mevduat oranındaki bir artış ise, kredi kalitesinin düşmekte olduğunu gösterebilir.

Kaynak: Kaminsky (1999) “Currency and Banking Crises-The Early Warnings of Distress”, Working

Afşar (2004) krizlerin öngörülmesinde kullanılan öncü göstegelerin, krize en çok hangi etkenlerin neden olacağı konusundaki beklentilerle yakından ilişkili olduğuna dikkat çekmektedir. Bu açıdan, eğer krizlerin ana nedenleri olarak malî sorunlar düşünülüyorsa, malî açıklar, kamu tüketimi ve bankacılık sisteminin kamu kesimine açtığı krediler ana göstergeler olmaktadır. Diğer taraftan, krizlerin kökeninde finans sektörünün zayıflıklarının yattığına inanılıyorsa, özel sektör kredi artış oranı, para çarpanındaki değişim gibi finansal liberalleşme ölçümleri, bankacılık sisteminin kısa vadeli borç pozisyonu, yurtiçi faiz oranlarının yapısı ve hisse senedi fiyatlarındaki değişimler gibi değişkenler gösterge olarak kullanılabilir.

Ayrıca, gelecekte muhtemel bir finansal krizin yaşanabileceğine dair öncü göstergeler dışında, yaşanan krizin boyutları hakkında bilgi veren temel göstergeler de mevcuttur. Döviz kurlarındaki büyük dalgalanmalar, gecelik faizlerde yaşanan aşırı yükselmeler ve döviz rezervlerinde önemli miktarlardaki azalmalar bu göstergelerin başlıcalarıdır.14

Sonuç olarak, bankacılık krizleriyle ilgili söz konusu çalışmaların ortak olan değişkenleri; finansal sistemin yapısı ile ilgili olarak; bankacılık sektörünün iç kredi stoğu, M2 tanımlı para arzının M1 tanımlı para arzına oranı, reel faiz oranları, hisse senedi fiyatlarındaki değişimler, bankacılık sisteminin net dış varlıkları ve kısa vadeli YP yükümlülükleri ve özel sektör işletmelerinin net dış borçları, dış denge ile ilgili olarak; döviz kuru artışı, reel efektif kur, ödemeler bilânçosu dengesi, kısa vadeli yabancı sermaye hareketleri ve net uluslararası rezervler, makro ekonomik değişkenlerle ilgili olarak; reel ekonomik büyüme hızı, tüketim harcamaları ve yatırımlar toplamının toplam tasarrufa oranları, kamu kesimi açıkları ve enflâsyon şeklinde sıralanabilir. Ancak, finansal krizler sadece makroekonomik sebeplerle ortaya çıkmamakta mikro bazda bir bankanın “kötü” yönetiminin de, büyük çaplı finansal krizleri tetikleyebileceği veya mevcut krizleri derinleştirebileceği hususu göz ardı edilmemelidir. Bankalar veya finans kurumları sadece dışsal gelişmelerden etkilenmemektedir. Son dönemlerde giderek daha dinamik hale gelen ve karmaşıklaşan finans sektöründe, önemli ölçüde mevduat sahibinden elde ettiği yabancı kaynaklarla reel sektöre fon sağlayan

14 Öncü göstergeler ülke koşullarının yatırım risknin arttığını gösteren, aynı zamanda da finansal bir krizin doğacağı hususundaki beklentileri besleyen, temel göstergeler ise, daha çok yaşanan krizin boyutları hakkında bilgi veren göstergeler olarak bilinmektedir. bk. Eren, A. ve Süslü, B. (2001) “Finansal Kriz Teorileri Işığında Türkiyede Yaşanan Krizlerin Genel Bir Değerlendirmesi”, Yeni Türkiye, c. 7, s. 41, ss. 662-674.

bankaların, sahip oldukları bu yabancı kaynakları yönetebilme irade ve yeteneği ve etkin risk yönetimi anlayışı, bir ülkedeki finansal sektörün istikrarı açısından hayati önem taşımaktadır.