• Sonuç bulunamadı

3.4. Sosyolojik Teoriler

3.4.4. Feminist Teoriler

Feministler, geleneksel suçluluk araştırmalarını ataerkil oldukları iddiasıyla eleştirmiş ve kadın suçluluğu ile erkek suçluluğunun farklılık gösterdiğini iddia ederek kadınlara özgü suç teorilerinin geliştirilmesi gerekliliğini vurgulamışlardır (Dolu ve diğerleri, 2012:11).

Kadınların toplumda değersizleştirilmesinin ve ötekileştirilmesinin temelinde toplumsal değerlerin ve toplumdaki erkek egemen kurumların olduğu anlayışına yoğunlaşan feministler, kadınlar tarafından işlenen suçları sosyal ve kültürel

81

bağlamdaki güç ilişkileri ve cinsiyet rolleri temelinde ele alırlar. Feminist teori, kadın suçluluğunun, kadının toplum içindeki sosyal baskılara maruz kalmış ve ikincil konumundan kurtulmak, kadını erkek egemen toplumda ataerkil figürlerden korumak maksadıyla ortaya çıktığını söyler (Darcan, 2014:90-91).

Feminist teorisyenler, kadın suçluluğunda, toplumsal kurumlarca yürütülen politikaların yetersizliği ve geleneksel ataerkil aile yapısının mirası olan kadının toplumdaki ikincil rolünün belirleyici olduğunu savunurlar. Bununla birlikte, feministler toplumda kadınlara karşı negatif ayrımcılığa neden olan politikaların uygulandığını vurgular ve bunları sorgulamak gerektiğini savunurlar. Pek çok kadın suçlu, toplumda karşılaştığı ekonomik ve sosyal güçlükler nedeniyle yasal sınırların dışına çıkmakta ve doğal olarak da adli mercilerle karşı karşıya gelmek durumunda kalmaktadır (Darcan, 2014:90-91).

Feminizmde suça ve ceza adalet sistemi konusuna yapılan vurgular ve bu konudaki yaklaşımlar bakımından da farklı yönler söz konusudur. Liberal Feminizm, kadınlara fırsat eşitliği ve eşit hakların sağlanmasını konu edinerek suçluluktaki cinsiyet farklarından ve adalet sistemindeki ayırımcılığa dayalı uygulamalardan bahseder. Radikal Feminizm, erkeklerin kadınlara uyguladığı şiddet, baskı, tecavüze uğrayan kadınlar vb. kavramları konu edinir. Sosyalist Feminizm, kadınlara uygulanan baskı ve şiddetin erkek egemen kapitalist sistemden kaynaklandığı görüşünü savunarak; suçu anlamada sınıf ve cinsiyetin etkileşimiyle beraber, kadınların üstündeki baskının kalkmasında kadının sosyal ve ekonomik değişiminin dikkate alınmasını ve bu konunun önemini vurgular (Polat, 2004:51-52).

Kadın suçluluğunun açıklanmasında, erkek ve kadınların sosyalleşme sürecinin farklılık gösterdiği ve sosyalleşme süreçlerinin neticesinde kadınlarda oluşan kimliğin ve sosyal rollerin toplum içindeki güç teorileriyle beraber incelenmesinin önemi ve gerekliliği feminist teorisyenler tarafından belirtilmektedir. İleri sürülen önemli bir ayrıntı da kadınlar tarafından uygulanan şiddetin erkeklerinkinden farklılık gösterdiğidir. Kadınların uyguladığı şiddet, erkeklerinkine kıyasla daha çok kendini savunma refleksinin gösterilmesi şeklinde fiziksel olarak muhataplarını yaralama biçimindedir (Darcan, 2014:90-91).

Feminist kuramcılar, 1970'li yıllardan itibaren kadınların küçük yaşlarda suçtan zarar görmeleriyle daha sonra kendilerinin suç işleyerek cezaevine düşmeleri

82

arasında cinsiyet temeline dayanan bir “yol güzergâhı” olduğunu iddia ederler. Çünkü erkeklerin ve kadınların kendilerine has ve farklı yaşam güzergâhları vardır. Suça sürükleyen bu güzergâhların en çok tercih edileninin temelinde, madde bağımlılığı ve yaşam mücadelesi bulunur. Yol Güzergahı yaklaşımı ise, kızların ve kadınların geçmişte yaşadıkları travmaların ve mağduriyetlerin onları suç davranışına iten risk faktörleri olarak tanımlanmaktadır (Darcan, 2014:90-91).

Feminist teorilere göre, geleneksel teorilerin kör noktası, bu teorilerin toplum içindeki cinsleri ve cinsiyet rollerindeki belirginliği anlamada başarısız olmalarıdır. Feminist kuramlar açısından, erkek ve kadın arasında var olan fiziksel güç farlılığı en az yaş, sınıf ve ırk farklılığında olduğu kadar önemlidir (İçli, 2004:139).

Çağımızda sosyal alanlarda kadınların artık erkeklerle eşit hukuki haklara kavuşabilmek için sürekli çaba harcadıklarını görmekteyiz. Kadınların erkeklerle eşit haklar kazanmaya çalışmaları aynı zamanda onların suç dünyası içindeki rollerinin de artmasına neden olmaktadır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, erkeklere göre kadınların çok daha az suç işlemesine rağmen, genel suçluluk içinde kadın suçluların artış oranı erkeklerden daha yüksektir (İçli, 2004:139-141).

Geleneksel suç teorilerini erkek egemen olmakla ve kadın suçluluğunu açıklayamadıkları gerekçesiyle eleştiren feminist kuramların; kadınların neden suç işlediği ve kadınların erkeklere oranla neden daha az suç işledikleri sorularına odaklandığını görmekteyiz. Feminist kuramcılara göre klasik teoriler suçluluğu açıklarken erkek suçluların özelliklerini dikkate alarak suçluluk modellerini geliştirmekte; kadınların sosyal rollerini, psikolojik durumlarını, şiddet mağduru olmaları gibi özel durumlarını göz ardı etmektedir. Erkekler tarafından konulan kurallar ataerkil değerler taşıdığından erkeklere erkek gibi davranılırken kadınlara da erkek gibi davranılması sorununu ortaya çıkardığını, bu kuralların kadınların ezilmesine, sosyal alanlarda eşitsizliklere ve ceza adalet sisteminde haksızlıklara yol açtığını savunmaktadırlar. Böylesi eleştirel bir perspektifle geliştirilen feminist teorilerin, töre ve namus cinayetleri, şiddet mağduru olan kadınların yaralama ve cinayet suçları gibi bazı suçları açıklayabileceğini söyleyebiliriz. Ancak; bu tür suçlar, genel suçluluk içinde çok küçük bir oran oluşturduğundan, bu teoriler, suçluluğa bütüncül bir açıklama getirememesi nedeniyle de sorgulanabilir.

83

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ARAŞTIRMA YÖNTEMİ

4.1. Yöntem

Çalışmamızın birinci bölümünde araştırmamızın metodolojisi ortaya konulmuş, ikinci bölümde sosyolojik açıdan suç ve suçluluk kavramları ele alınmış, toplumsal kuralların kaynağını oluşturan değer, norm, sapma gibi kavramlar açıklanmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde suç teorilerini açıklayan görüşlere ilişkin literatür taraması yapılmış ve bu teorilerin suçu açıklayabilme potansiyelleri tartışılmıştır. Beşinci bölümde kadın suçluluğunu açıklayan görüşlere yer verilecek ve bu alana ilişkin literatür taranacaktır. Bu bölümde, kadın suçluluğunun Dünyada ve Türkiye’deki görünümünü ortaya koyabilmek için resmi istatistiksel veriler kullanılacaktır. Altıncı bölümde eski hükümlü kadınlarla, ceza infaz kurumlarında çalışan/çalışmış meslek elemanlarıyla ve sosyal çevre araştırması kapsamında yapmış olduğumuz görüşmeler yoluyla elde ettiğimiz bulgulara yer verilecek ve Kayseri’deki kadın suçluluğu açıklanmaya çalışılacaktır. Kayseri’nin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısına ilişkin bilgiler, resmi istatistiklerden, bu alanda yapılan çalışmalardan ve gözlem tekniğinden elde edilecektir. Kayseri’deki kadın suçluluğuna yönelik yapılacak açıklamalarda, gözlem, deneyim, mülakat ve sosyal araştırma tekniklerine başvurulacaktır.

Araştırmada kullanılacak istatistiki veriler yoluyla, Türkiye’de ve Kayseri’de kadın suçluların; yerleşim yeri, yaşı, medeni durumu, eğitim durumu, suç tekrarı, mesleği, suç türü, yıllara göre toplam kadın hükümlü sayısı ve bu değişkenlerin ulusal, bölgesel ve yerel bazda dağılımı gibi bilgilere ulaşılacak; bu bilgilerle, gözlem, deneyim, mülakat ve sosyal araştırma yoluyla elde ettiğimiz bilgiler göz önünde tutularak, Kayseri İlindeki kadın suçluluğu analiz edilecektir.