• Sonuç bulunamadı

6.2. Hükümlü Kadınlara Dair Bazı Veriler:

6.2.3. Eğitim Durumu

Eğitim, bireylerin suça karşı bilinç düzeyinin artmasında ve resmi sosyalizasyonlarının gerçekleşmesinde önemli bir etken olarak düşünülebilir. Bu anlamda formal eğitim sürecinden mahrum olan bireyler, okuldan alacakları resmi sosyalleşmeden mahrum kalacak ve sosyalleşmeleri lokal olarak gerçekleşecektir. Bir başka değişle, sadece aileleri ya da mahalleleri ile sınırlı bir sosyalleşme süreci yaşayacaklardır. Bu sosyalleşmenin toplumun genel normlarıyla örtüşmeyen suçlu bir çevre içinde gerçekleşmesi halinde ise, eğitimsizlik, suçu arttırıcı bir faktör olarak karşımıza çıkacaktır.

Fertlerin toplumun beklentilerine uygun davranışlar sergilemelerinde yahut toplumsal düzene uyan, istenilen davranış değişikliğini gerçekleştirmelerinde, eğitim/öğrenim gerçeği oldukça önemlidir. Eğitimin, bir sosyalleştirme vasıtası olmasının yanında, ilişki ve davranış biçimlerinin oluşmasında da önemli bir işlevi bulunmaktadır. İnsani değerlerin öğrenilmesi ve şiddet içeren kültürel kodların değiştirilmesi yine eğitim ve öğrenim düzeyin artmasıyla olmaktadır (Kızmaz, 2004). Ülkemizde kan davası sebebiyle cinayet işleyenlerin %84’ünün eğitim düzeyi ilkokul seviyesinin altındadır (Ünsal 1995: 112). Eğitim seviyesinin arttırılmasıyla bu oranın düşürülmesi hedeflenebilir.

Yıldız (2004) tarafından 2001 yılında cezaevlerine giren 23460 hükümlüye ait verilerin çözümlenmesiyle yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre de bireylerin işledikleri suç türleri ile eğitim durumları arasındaki ilişkiler ortaya konulmuştur. Buna göre hırsızlık ile yüksekokul mezunu olma arasında bir ilişki bulunamazken,

153

okuryazar olmayanlarla hırsızlık ve uyuşturucu suçları arasında güçlü bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. İlkokul düzeyinde eğitimi olanların ise cinayet, ırza geçme ve yaralama suçlarını daha çok işledikleri, lise mezunu olanlarla ise dolandırıcılık suçlarının yüksek seviyede ilişkili olduğu belirlenmiştir. Fakülte veya yüksekokul mezunlarının ise dolandırıcılık suçlarına eğilimli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Öğrenim durumu bakımından erkek ve kadın suçluluğu açısından da benzerlikler bulunmaktadır. Ülkemizde tüm yıllarda eğitim seviyesi arttıkça suçluluk oranları azalmaktadır. Bu durum hem erkek hem de kadınlar açısından geçerlidir. Gerek erkeklerde gerekse kadınlarda suçluluk, okuryazar olup bir okul bitirmeyenlerle ilkokul mezunları arasında en sık görülür (İçli, 2007: 348). Öğrenim durumu açısından hükümlü kadınlara bakıldığı zaman gelişmiş ülkelerdeki kadın mahkûmların da eğitim seviyesinin oldukça düşük olduğu görülmektedir (Almeda, 2005).

Eğitim, suça yönelik yapılan çalışmaların tümünde ele alınan önemli bir değişken olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitimin, bireyin ailesi ve yakın çevresi dışında sosyalleşmesini sağlayan, toplumun genel normlarını öğreterek bireyde istendik yönde davranış değişikliği sağlayan etkilerinin yanında her şeyden önce bireyi sokaktan uzak tutan bir yönü de bulunmaktadır.

Akpolat ve Arslantürk (2013) tarafından yapılan çalışmada da hükümlülerin eğitim düzeylerinin çoğunlukla ilkokul seviyesinde olduğu ve düzenli bir mesleklerinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Buna bağlı olarak, meslekteki düzensizliğin beraberinde sosyal hayattaki düzensizliği de getirdiğini ve düzenli bir meslek sahibi olmamanın ve düzenli bir hayata sahip olmamanın kişiyi suça itebileceği belirtilmiştir.

Fakat burada, suçluluğun yalnızca düşük eğitim seviyesi ya da işsizlikle bağlantılı bir olgu olduğu yahut eğitim seviyesi düşük ve işsiz olan kişilerin tamamının suç işleyebileceği tanımı yapılmamalıdır. Bilakis zimmet, yolsuzluk gibi bazı beyaz yaka suçlarında görüldüğü gibi, bu suçları işleyen kişilerin eğitim seviyeleri düşük değil, aksine, yüksek seviyede bir eğitime sahip oldukları görülmektedir. Bu sebeple, yalnızca yüksek seviyede bir eğitime sahip olmak, tamamen suçu engelleyen bir etken değildir. Buna karşılık, eğitim seviyesinin yüksek oluşuyla beraber meslek sahibi olma veya iş bulabilme ihtimalinin oluşması, suç oranlarının azalmasında önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim seviyesi yüksek olanlar

154

arasında suçluluk oranının daha az olması da, bu gerçeği çok açık bir şekilde göstermektedir (Kızmaz, 2004).

Araştırmamıza katılan kadınların eğitim durumlarına baktığımızda ise, %30,7’sinin okur-yazar olup bir okul bitirmeyen kadınlardan oluştuğu, ilkokul ve ortaokul mezunlarının %23’erlik bir oranı oluşturduğu, lise mezunu olanların %15,3 olduğu, hiç okuma yazma bilmeyenlerin ise %8 oranında olduğu görülmektedir. Suç işlemiş kadınların genel olarak eğitim durumlarının düşük olduğu, eğitim seviyesi yükseldikçe suçlu sayısının azaldığı görülmektedir. Aynı durumun erkek suçlular açısından da geçerli olduğu, suç oranlarının en çok ilkokul ve daha aşağı eğitim durumlarında yoğunlaştığı görülmektedir.

Kadınların öğrenim düzeylerinin gerçek yaşamda da erkeklerinkinden daha düşük seviyede olduğu ve iş yaşamına kadınların henüz yeni yeni katılmaya başladıkları hatırlandığında, kadın suçluların öğrenim düzeylerinin düşük olma nedeni ve kadın suçlular arasında ev hanımlarının oranının yüksek olma nedenleri anlaşılacaktır. Öğrenim düzeyi arttıkça suç oranları azalmaktadır. Bu kural suçlu kadınlar bakımından da geçerlidir. Öğrenim düzeyi yüksek kadınlar, öğrenim düzeyi düşük olan kadınlara kıyasla, kaybedecek daha çok şeyleri olduğu için suç işleme oranları da düşmektedir (Şenol ve Yıldız, 2012, 27-28 Nisan).

Eğitim durumu düşük olanların daha çok suç işlemesi, yapılan tüm çalışmalarda ortaya konulan önemli bir bulgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum aynı zamanda suç türleri ile eğitim durumu arasında bir ilişkinin olup olmadığı sorusunu da akıllara getirmektedir. Yaptığımız çalışmada bu soru da dikkate alınarak suç işlemiş kadınların eğitim durumları ile işlenilen suç türü arasındaki ilişki de incelenmiştir. Çalışmamızda, eğitim durumu ile suç arasında anlamlı bir ilişkinin var olduğu tespit edilmiştir. Buna göre; hırsızlık suçu işleyen kadınların %60’ının okur-yazar oldukları, %20’sinin okuma-yazma bilmediği, %20’sinin ise ilkokul mezunu olduğu görülmektedir. Yani hırsızlık suçundan hüküm almış kadınların tümünün eğitim düzeyleri ilkokul ya da daha düşük seviyededir. Mala karşı işlenen suçlardan yağma ve dolandırıcılık suçlarını işleyenlerin eğitim durumları ise ortaokul ve daha aşağı düzeyde görülmüştür. Evrakta sahtecilik gibi kamu güvenine karşı işlenen suçlarda eğitim durumu lise olarak tespit edilirken; uyuşturucu gibi kamu esenliğine karşı işlenen suçlardan hüküm giyen kadınların %50’si ortaokul, %25’i ilkokul ve %25’i lise mezunudur. Adam öldürme gibi kişiye karşı işlenen suçlarda ise eğitim

155

seviyesinin ilkokul ve daha aşağı düzeyde olduğu saptanmıştır. Buna göre, eğitim düzeyi ilkokul ve daha aşağı olan ve hırsızlık suçundan hüküm giyen kadınların oranı, eğitim durumu ilkokul ve üzeri olanlara göre anlamlı bir şekilde daha yüksektir. Hırsızlık %80 oranla ilkokul mezunu olmayan (okuma yazma bilmeyen ya da okuryazar) kadınlar tarafından işlenmektedir. Benzer bir durum cinayet suçları açısından da geçerlidir. Cinayet suçunu işlemiş kadınların tamamı ilkokul ve daha aşağı eğitim düzeyindedir ve eğitim seviyesinin artmasına bağlı olarak bu suç türü ciddi oranda azalmaktadır. Evrakta sahtecilik gibi daha nitelikli suçları işleyen kadınların ise eğitim seviyeleri diğerlerine göre daha yüksektir. Bu durum suç türü ile eğitim düzeyi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Eğitim durumlarına ilişkin bulgular, ülkemizdeki genel suçlu profili ile benzerlik göstermektedir. TÜİK ve CTE tarafından yayınlanan suç istatistikleri incelendiğinde de benzer sonuçlar görülmektedir. Araştırmamızın bu bulguları diğer çalışmalarla da benzerlik taşımaktadır (Özcan; 1996; İçli, 2007; Gürtuna, 2009; İçli ve diğerleri, 2011; Çoban ve Akgün, 2011; Akgün, 2012).