• Sonuç bulunamadı

B. Ulus-Üstü Bütünleşme Teorileri

1. Federalizm

Ulus-üstü bütünleşmeyi oldukça radikal düşüncelerle ele almayı içeren, vatandaşlarının güvenliklerini sağlamada başarısız buldukları ulus-devletin varlığına yönelik kuşkulu bir duruş sergileyen yaklaşımları da bünyesinde barındıran federalizm, merkezî ve bölgesel otoritelere sahip federasyon yapılı bir devlet tasarımını savunan yaklaşımları nitelemektedir. Federalizmin, bir ulus-üstü bütünleşme modeli olması dışında bir siyasal yapılanma modeli ve ideoloji olma nitelikleri bulunmaktadır. Federalizm, ilkesel olarak farklı otoritelerin anayasal düzenlemeler yoluyla güç dağılımları çerçevesinde bir yönetim oluşturulmasıdır. Ulus-üstü bütünleşme çalışmalarında federalizm genellikle egemenliği esnek olarak yorumlayan siyasi bir proje ve akademik bir yaklaşımdır. Burada ideolojik ve siyasi yapılanma modeli niteliklerden ziyade, küresel ölçekte uluslararası federalizm anlamına yakın olarak ulus-üstü bütünleşme boyutuna odaklanılacaktır.

Ulus-üstü bütünleşme bağlamında federalizmin, devletlerin yetkilerinin bir kısmını ortaklaşa oluşturdukları bir merkezî hükümete devretmesi neticesinde ortaya çıkmaktadır.429 Federalizmin, farklı fenomenleri açıklayan bir kelime olduğunu belirten Burgess, federalizmin zamana, insanlara ve bağlamlara yönelik herhangi bir anlamının ampirik bağlama göre belirlenmesi gerektiğini belirtir. Ona göre kurulan federasyonlar içinde bile federal ya da federalizm kelimeleri arasında farklılıklar bulunur. Dolayısıyla federalizm farklı zamanlarda

427 James A. Caporaso, “Theory and Method in the Study of International Integration”, International Organization, Vol. 25, No. 2 (Spring 1971), s. 229.

428 Michael Haas, “Paradigms of Political Integration and Unification: Applications to Korea”, Journal of Peace Research, Vol. 21, No. 1 (April 1984), s. 49.

429 Özdemir, Avrupa Mantığı, s. 53.

çeşitli bağlamlar çerçevesinde farklı insanlara farklı şeyler ifade eder.430 Burgess, federasyonu, yapıları, kurumları, prosedürleri ve teknikleri içeren, devletin diğer formlarından ayırt edilebilen belirli somut bir kuruluş biçimi olarak tanımlar.431 Taşıdığı ortak birtakım özellikler nedeniyle federalizm, ulus-üstü bütünleşmeye uyarlanabilir bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan Elazar, federalizmi ortak kurallar (shared rule) ve kendi kendine yönetim (self rule) gibi iki uygulamayı bir araya getiren siyasal oluşumu nitelemek için kullanır.432

Federalizmi savunan yazarlar, temelde uluslararası alandaki sorunların siyasi içeriğe sahip olduğunu ve dolayısıyla çözümlerin de aynı şekilde siyasi olması gerektiği varsayımından hareket ederler.433 Analizlerde ortak vurgu, devletlerin bir icra birimleri olduğudur. Savaşların önüne geçebilmek adına devletlerarasında sıkı birlikteliği önerirler.

Federalist projeler de ulus-devletlerin egemenliklerini hedef alarak onların bütünleşmeye zorlanmasına yöneliktir. Federalistlerin, federal yapıya uygun kurumlar oluşturma gayreti de bunları gerçekleştirmeye yöneliktir. Dolayısıyla önermeleriyle federalizm, bir teorik yaklaşım olmak yerine, daha çok bir siyasi plan ya da proje şeklinde değerlendirilebilir. Çünkü bütünleşmeyi açıklamaktan öte, ona belli bir form vermeyi hedeflemektedir.

Federalist yazarlar, bütünleşmenin sonunda federal bir devlet beklentisini kaçınılmaz ve arzu edilir bulurlar.434 Federalist yazarlar arasında bütünleşme temelli federalizmin modern anlamda birbirleriyle ilintili klasik ve sosyolojik iki temel akımı bulunmaktadır.435 Klasik gelenekte federalizm, uluslararası sistemde bir barış planı ya da anayasa tanzim etmek biçimindedir. Devletlerin siyasi liderleri federal bir devlet oluşturmak veya federal güç paylaşımı çerçevesinde bir anayasa yapmak üzere bir araya gelmektedirler. Sosyolojik kaynaklı akımdaysa bir anayasa tanzim edilebilir ya da üyeler arasında sözlü bir anlaşma yapılabilir.436

430 Bu açıdan Burgess, örneğin federalizmin, Hindistan ve Birleşik Krallık’ta bölünmüşlüğü ve parçalanmaya neden olduğunu, buna karşılık ABD ve Almanya’da birleştirici olduğunu söyler. Michael Burgess, “Federalism”, Antje Wiener and Thomas Diez (Eds.), European Integration Theory, Second Edition, New York, Oxford University Press, 2009, s. 25.

431 Michael Burgess, Federalism and European Union: The Building of Europe, 1950–2000, London, New York, Routledge, 2000, s. 25.

432 Daniel Judah Elazar, Exploring Federalism, Tuscaloosa, University of Alabama, 1987. s. 5.

433 Ben Rosamond, Theories of European Integration, Palgrave, Hampshire, 2000, s. 28.

434 Pentland, s. 149.

435 Pentland, s. 147.

436 Bunları gerçekleştirebilmek açısından Pentland, federalist düşünceler doğrultusunda üç tarihî kaynaktan söz eder. İlkinde barışı sürdürmek ya da uluslararası ilişkileri yeniden düzenlemek için federal düzen planları yapılır.

Ulus-üstü bütünleşme sürecinde federalizm, birbirinden ayrı, ancak birbiriyle yakından ilişkili iki yönetim düzeyini gerekli görmektedir. Bu yönetim düzeylerinden biri devletin tasfiye edilerek yeni bir egemenlik alanının oluşturulduğu merkezî federal yönetimdir. Bu bağlamda O’neil’a göre ulus-üstü paradigmanın en radikal formunu oluşturan federalizm, ulus-devlete doğrudan meydan okur.437 İkinci yönetim düzeyiyse, egemenliklerini merkezle paylaşan katılımcıların, daha spesifik olarak devletlerin ya da üyelerin oldukları düzeydir.

Riker’e göre federal bir sistem, en az özerk bir hareket alanına ve bu özerkliğin sürdürülmesine ilişkin garantilere sahip iki kademeli yönetimdir.438 Farklı derecelerde merkezîleşme ve kendi kendine yönetimin bir arada bulunduğu federalizm, müşterek bir anayasa çerçevesinde, üyelerinin egemenlik ve yetkilerini ortak bir idareye devretmeleri anlamına gelen federasyon biçiminde bir siyasal yapılanmanın oluşturulması amacına odaklanmıştır.

Ulus-üstü bütünleşme için ekonomik unsurlardan ziyade siyasi kararların önemine dikkat çeken, pratik hayata yönelik önerileri bulunan federalizmin, akademik olarak yeterli gelişim sağlayamadığı görülmektedir. Federalizm, Richard Count Coudenhove-Kalergi, Alcide de Gasperi, Altiero Spinelli, Paul Henri Spaak, Walter Hallstein, Carl Friedrich gibi AB’nin kurucu babaları olarak anılan birtakım öncü isimlerle ilişkilendirilse de öne çıkan teorisyenleri olmadığı için bu gelişimini sağlayamamıştır. Ayrıca her ne kadar federalistler ulus-devletlerin egemenlik yetkilerini kaybetme konusunda bir sakınca görmemelerine karşın, ulus-devletlerin buna yeterince istekli olmamaları nedeniyle federalizm eleştirilere maruz kalır. Federalizme yönelik dikkate değer başka bir eleştiri, federalizmin sonuca aşırı odaklı olarak sürecin işleyişini geri plana atmasıdır. Tüm bunlara rağmen federalizm, geniş ve esnek özelliği dolayısıyla ulus-üstü bütünleşme bağlamında zaman zaman gündeme gelen bir yaklaşımdır.

İkincisinde yine tarihsel düzlemde görülen başarılı federal yönetimler, federalistler açısından yeni oluşumlara referans teşkil eder. Sonuncusunda diğerlerinden farklı olarak Orta Çağ Avrupası’nda merkezîleşmiş federal sistemin toplumsal tabanı hâlihazırda bulunmaktadır. Pentland, s. 158–160.

437 O’neil, s. 21.

438 William H. Riker, Federalism: Origin, Operation, Significance, Boston, Little Brown and Company,1964, s.11’den aktaran Pentland, s. 151.