• Sonuç bulunamadı

Bütünleşme girişimlerinin dikkat çeken önemli özelliklerinden biri, bu hareketlenmelerin büyük ölçüde siyasal niteliğidir. Bütünleşmenin siyasi bakımdan anlamı, Ilievski tarafından iki veya daha fazla birlikten oluşan bir grupta birleşmek, birleştirerek örgütlenmek olarak tanımlanır. Ona göre, birleştirme ve merkezîleşme olarak anlaşılan bu boyutta bütünleşme, birleşik hukuk çerçevesinin oluşturulmasını, ortak kurumların kurulmasını, karar-alıcı merkezlerin geliştirilmesini ve kimliğin projelendirilmesini içerir.84 Bütünleşmenin siyasal yönüne bu pencereden bakıldığında, bütünleşmeyle tek bir siyasal birlik açısından ortak hukuku ve yönetimi sağlayacak mekanizmaların oluşturulması yanında aidiyet eksenli bir uyarlama gerekliliği göze çarpar. Bu doğrultuda siyasi sistem açısından merkezî nitelikte yasal, yönetsel ve politik faaliyet alanlarının giderek yayılması ile toplumun tüm alan ve kesimlerini kapsaması siyasal bütünleşmeyi meydana getirmektedir.85

Jacob ve Teune, siyasal bütünleşmeyi, kimlik ve farkındalık duygusu temelinde karşılıklı bağlara sahip aynı siyasal toplum içerisinde bulunan insanlar arasındaki ilişkiler olarak tanımlar.86 Siyasi bütünleşmenin nasıl ve neden geliştirildiğini veya engellendiğini anlamak için onunla bağlantılı diğer olguları tanımlamak gerektiğini belirten Jakob ve Teune, bütünleyici bir etki yaratan faktörler arasındaki karşılıklı ilişkiyi kurmak gerektiğini

81 Klaus Törnudd, Dimensions of Unifications and Integration, In: Cooperation and Conflict, Bd. 2, 1966, s. 94-101’den aktaran Canbolat, Uluslarüstü Siyasal Sistem Avrupa Topluluğu -Avrupa Birliği- Örneği, s. 75-76.

82 Goldman, s. 26–27.

83 Ole Wæver, “Identity, Integration and Security: Solving the Sovereignty Puzzle in E.U. Studies”, Journal of International Affairs, Vol. 48, No. 2 (Winter 1995), s. 392.

84 Nikola Lj. Ilievski, “The Concept of Political Integration: The Perspectives of Neofunctionalist Theory”, Journal of Liberty and International Affairs, Vol. 1, No. 1 (2015) s. 2.

85 Ersin Kalaycıoğlu ve Ali Yaşar Sarıbay (Ed.), Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme, İstanbul, Alfa Yayıncılık, 2000, s. 4.

86 Jakob and Teune, s. 5.

belirmektedir. Bu bağlamda insanlar üzerinde bütünleştirici etki yaratacak on faktör bulunmaktadır. Bunlar coğrafi yakınlık, türdeşlik, kişiler veya gruplar arasındaki etkileşimler, birbirleri hakkında bilgiler, paylaşılan işlevsel çıkarlar, grup olma karakteri ya da güdüsü, karar-almada güç sistemi ya da yapısal çerçeve, toplumun egemenlik-bağımlılık durumu, yönetim etkinliği ve önceki bütünleşme tecrübesidir.87

Öte yandan Etzioni, şiddet araçlarının kullanımı üzerinde etkili, toplumun genelinde kaynakların ve ücretlerin dağılımını etkileyebilecek ortak karar verme merkezîne sahip, vatandaşlarının büyük çoğunluğu için baskın siyasi kimlik odağı olan bir topluluk söz konusuysa eğer, bu topluluğun siyasal olarak bütünleşmiş toplum olarak değerlendirilebileceğini söylemektedir.88 Siyasi bütünleşmenin ön koşulu olarak siyasi kültürün varlığını gösteren Ake ise, siyasi bütünleşme sürecini ulusal düzeyde siyasal sistemin derin ve net anlamda devlet kimliğine sahip üyeleriyle diğer topluluklarla arasındaki ilerlemeyi ifade ettiğini vurgular. Ake’ye göre, tek bir tutarlı siyasi toplum ile güçlü bir siyasi sistem oluşturmak için siyasi bütünleşmeyi talep etmek kaçınılmazdır.89 Siyasi bütünleşme, başka bir tanımlamada küçük kabileler, köyler veya beyliklerin sadakatleri ile yükümlülüklerini daha büyük merkezî siyasal sisteme aktarma sürecidir.90 Bu merkez, aynı zamanda karar alma yapılarının oluşturulması, üyelerin koordinasyonu ve nihai olarak da siyasal birliğin oluşturulması biçiminde şekillenir. Bu türde bir araya gelme, küçük birimlerin daha büyük bir birimin altında toparlaması ya da tam tersi biçiminde gerçekleşebilir. Burada siyasi irade tarafından köylerin, kasabaların ve kentlerin kara ve demiryolu ulaşımı, haberleşme, yönetim ve ekonomik kaynakların dağıtımı yanında geniş çaplı kapsayıcı bir pazarın oluşumu oldukça önemlidir.

Bütünleşmenin siyasal yönüne ulusal düzeyde bakıldığında genelde güven, sadakat ve ortak değerler üzerine kurulu bir siyasal topluluğun yerel bağlılıklarının, daha büyük bir topluluk haline dönüştürülmesiyle ilgili olarak ele alındığı görülür. Ulusal bütünleşme sürecinde, siyasal anlamda farklı grupların (özellikle etnik ve dinî grupların) kültürel olarak türdeş biçimde ulusa olan sadakatleri temelinde bir araya gelmesinin sağlanması beklenir.

87 Jakob and Teune, s. 11–12. Bu değişkenlere yönelik açıklama ve hipotezler için bkz. Jakob and Teune, s. 16- 45. 88 Etzioni, Political Unification: A Comparative Study of Leaders and Forces, s. 4.

89 Claudia Ake, “Political Integration and Political Stability: A Hypothesis”, World Politics, Vol. 19, No. 3 (April 1967), s. 486–487.

90 Gabriel A. Almond, and G. Bingham Powell Jr., Comparative Politics: A Developmental Approach, Boston, Little Brown & Co, 1966, s. 36.

Yine ulusal çapta kamu düzeninin oluşumu, bunun yasal çerçevesinin belirlenmesi ve ortak bir ordu ile toplumsal güvenliğin sağlanması gibi siyasal konular çerçevesinde bunları bir arada tutabilecek kimlik/aidiyet hissinin oluşturulması siyasi boyutun gereğidir.

Farklı dinsel ve etnik unsurların sınırları belli bir toprak parçası üzerinde uyumlu hale getirilmesi ulusal düzeyde bütünleştirme sürecinin en temel siyasal hedefidir. Dolayısıyla bütünleşmeyle siyasal anlamda ulusal çapta çeşitli ortaklıklar üzerinden en ideal yönetim biçiminin hayata geçirilmeye çalışılması ve bunun da o ulusal çerçeve içerisine dâhil edilen insanlar arasındaki ilişkinin belirlemesine katkı sunması beklenmektedir. Siyasal birlikteliğin ulusal düzeyde tesisi için bütünleştirici birtakım zorlayıcı yöntemlerin de kullanılması söz konusudur. Bu bakımdan ulusal bütünleşme süreçleri, siyasal ve toplumsal alanda gönüllü aidiyetle sağlanan bütünleşmeyle birlikte, yine siyasal ve toplumsal bütünlük için baskı, inkâr, asimilasyon, soykırım, zorunlu göç ettirme, ayrımcılık gibi devlet otoritesinin tesisi adına dışlayıcı uygulamaları ve zorla bütünleştirme pratiklerini içerebilir.

Öte yandan, uluslararası düzeyde gerçekleşen bütünleşme hareketlerinin de siyasal olarak aktörlerin işbirliği ve ortak kurumsal yönetim eksenli bir etkileşimle en önemli boyutlarından biri siyasal boyutudur. Uluslararası düzeyde bütünleşmeye ilişkin tanımlamalarının birçoğunun, siyasal zeminde bütünleşmeyi var olan ulusların etkileşimleriyle ve siyasi aktörlerin davranışları üzerindeki değişimlerle ilişkilendirildiği görülür. Siyasal bütünleşmenin, uluslararası düzeyde kapsayıcı bir sistemin tutarlı bir yapılanma çerçevesinde dağınık olan parçaları bir bütün etrafında uyumlulaştırması söz konusudur.91

De Vree’ye göre uluslararası alandaki siyasal bütünleşme, “bir grup devlet arasındaki siyasal sürecin kurumsallaşması” anlamına gelir.92 Bütünleşmeyi bölgesel bir siyasi örgütlenme olarak uluslararası sistemde bir barış alanı yaratmak olarak ele alan Nye, uluslararası düzeydeki süreci kastederek, siyasal bütünleşmeyi, bir grup insanın ortak yükümlülükler ve ortak çıkarlar temelinde siyasal topluluğa giden süreç olarak betimler.93 Bu tanımlamalar, siyasal bütünleşmenin uluslararası düzeyde gerçekleşebilmesi için

91 Yusuf Karakaş, Avrupa Birliği’nde Siyasal Entegrasyon, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2002, s. 7.

92 Johan K. De Vree, Political Integration: The Formulation of Theory and Its Problems, Lahey, New Babylon, 1972, s. 11’den aktaran Özdemir, Avrupa Mantığı, s. 33.

93 Joseph S. Nye, Pan-Africanism and East African Integration, Cambridge, Massachusset, Harvard University Press, 1965, s. 84.

parlamentodan, yargı sistemine varana kadar ulus-üstü kurumların oluşturulması yanında merkezî bir otoritenin yaratılmasına dikkat çekmektedir. Nitekim siyasal bütünleşme, öncelikle uluslararası düzeyde karar almaya yetkili bir kurumun oluşturulmasını ve bunun ekseninde yönetim ve kimlik ekseninde meşruluğunu sağlamasını içermektedir.

Haas’ın araştırmaları ve kendi deneyimlerinden yola çıkan Lindberg, siyasi bütünleşmenin uluslararası düzeyde gerçekleşmesi için birtakım gerekliliklerden bahseder.

Bunlar ortak kurumların ve siyasetin geliştirilmesi, bu kurumlara verilen misyonların ayırt edici özelliklerinin olması, bütünleşmeye iştirak edenlerin beklentileri ve faaliyetlerini yeniden yapılandırmaları ile bütünleşme sürecini sürdürme isteğine sahip olmaları şeklindedir. Bu kapsamda Lindberg’e göre öncelikle merkezî kurumlar ve politikalar geliştirilmelidir. Bunlar görevlerini yerine getirebilmek için normal uluslararası kurumların ötesinde niteliklere sahip olmalıdır. Bu görevler doğal olarak oldukça geniştir. Bunların yanında üye devletlerin bütünleşme girişimindeki çıkarlarıyla uyumlu bir bağlantı olmalıdır.94

Uluslararası düzeyde siyasal bütünleşmenin, daha fazla işbirliğinin yoğunlaşması neticesinde yönelebileceği seçenek siyasal birliğe geçiştir. Bu geçiş için elverişli bir durumun yaratılmasına ihtiyaç vardır. Bu bağlamda siyasal bütünleşme aşamasından siyasal birlik aşamasına geçiş için gerekli olan şartlar şunlardır:

“(i) Ortak siyasal ve hukuksal değerler ile uygulamaların varlığı, (ii) kültürel göreli homojenite, işbirliğinin basit bir düzeyden başlatılması, (iii) ileriye yönelik ortak bir amaç yoğunluğu, ekonomik-parasal birlik koşullarını düzenleyen ortak yapılar ve ortaklığı harekete geçirici mekanizmalar, (iv) gelişen işbirliği sürecinin çoğunluk yararına olduğuna ortaklıktan sağlanan yararların eşit ve karşılıklı, sorumlulukların da orantılı olduğuna inanılması, (v) karşılıklı olarak tüm faaliyet, olgu ve olaylardan haberdar olunmasını sağlayacak mekanizmaların varlığı, (vi) uluslararası ortamda ciddi ekonomik ve siyasal krizlerin bulunması.” 95

Uluslararası düzeyde bütünleşmenin çok boyutlu yapısını dile getiren Laffan, Jordan ve Feld’in sınıflandırmasının da yardımıyla siyasal bütünleşmenin ortaya çıkışı bakımından dörtlü bir ayrım üzerinde durur.96 Nye’ın uluslararası düzeyde siyasal bütünleşmenin oluşması üzerinde ortaya koyduğu unsurlarla örtüşen97 bu ayrımlardan ilki kurumsal bütünleşme (institutional integration) olarak belirtilir. Buna göre kurumsal bütünleşme, bir grup devlet

94 Bu unsurların detayları için bkz. Lindberg, Political Dynamics of European Economic Integration, s. 7–13.

95 Dedeoğlu, Adım Adım Avrupa Birliği, s. 60.

96 R. S. Jordan and W. J. Feld, Europe in Balance, London, Faber&Faber, 1986, s. 91’den aktaran Brigid Laffan, Integration and Co-operation in Europe, London, New York, Routledge, 1992, s. 5–6. Açıklamalar için ayrıca bkz. Karakaş, s. 10-11.

97 Nye, Peace in Parts: Integration and Conflict in Regional Organization, s. 37–48.

arasında kolektif karar almanın geliştirilmesiyle ilgilidir. Ortak kurumsal yapılar, ekonomik bütünleşme için gerekli kural ve düzenlemelerin geliştirilmesi ve uygulanması için bir ihtiyaçtır. Karar alma mekanizmaları, her bir kurumun güçleri ve rollerine göre yönetilir.

Ortak kurumların ulus-üstü karakterde olması gerekir. Ulus-üstü kurumlar, üye ülkelerin vatandaşlarıyla doğrudan meşgul olmalı, serbestçe ya da bazen de üye devletlerin arzularına göre kararlar alabilmelidir.

İkincisi politika bütünleşme (policy integration), bazı politikaların sorumluluğunu daha yüksek bir seviyedeki yönetime devretme ya da müşterek biçimde daha alt düzeylerdeki yönetime aktarılmasıdır. Ortak politikaların kapsamı, boyutu, görünürlüğü siyasi bütünleşme için büyük önem taşımaktadır. Farklı işlevleri yerine getiren uygun yönetim düzeyleri, ekonomik bütünleşmenin ileri formları olan ekonomik ve parasal birlik için kilit önemdedir.

Üçüncüsü yönetimsel ve kurumsal bütünleşmenin gelişimini etkileyen davranışsal bütünleşme (attitudinal integration) siyasi ve ekonomik seçkinler ile kamuoyu arasında bütünleşmeye desteğin artırılması kaygısının giderilmesidir. Bu kapsamda söz konusu seçkinler ile kamuoyu yoklamaları önem arz eder. Dördüncüsü şiddet içermeyen devletlerarası ilişkileri temel alan güvenlik bütünleşmesi (security integration) içeriğine sahiptir.

Devletlerin güvenlik ve savunma yanında içişleri ve dışişlerinde ortaklaşmaları siyasal bütünleşmeyle mümkündür. Bu kapsamda siyasal bütünleşme, ulus-üstü bir yapıyı hedefleyen bütünleşme süreçlerinde ülkelerin daha çok temel hak ve özgürlükler, adli konular gibi hususlar hakkında işbirliğiyle ilgili iç politik gelişmelerini ilgilendirirken, dış politika bağlamında ülkelerin uluslararası alanda ortak hareket edebilmesi, yani ortak bir dış politik tavır alabilmesiyle ilgili olmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında siyasal bütünleşmenin ekonomik bütünleşme süreçlerine kıyasla daha zorlu geçmesi mümkündür. Devletlerin iç politikaları ile ulusal egemenliğe ilişkin yetkileri doğrudan ilgilendirdiği için ulus-üstü bütünleşme süreçlerinin krizlere açık olan boyutu daha çok siyasal konulara ilişkindir.

Görüldüğü üzere bütünleşme siyasal olarak güvenli bir ekonomik alan tesis etmekten ortak meşru kurumsal yapılar oluşturmaya, egemenlik yetkilerinin kullanım unsurlarını belirlemekten ortak bir kimlik yaratmaya varana kadar geniş bir yelpazeyi içermektedir. Her iki düzeyde de belirli sınırlar içerisinde güvenliği tesis edecek yargı, ordu, kolluk güçleri gibi unsurların oluşturulması, bunların yönetim esaslarıyla birlikte sevk ve idaresinin sağlanması, alınan kararlar doğrultusunda ekonominin ve siyasetin belirlenmesi söz konusudur. Ordu, dinî

kurumlar, akademi, yargı gibi kurumsal yapılar, oluşturulan yasalar bağlamında hem hukuksal çerçeveyi hem de toplumsallaşma içerisinde bireylerin kimlikleri ile gündelik yaşamın akışını belirlemektedir. Bunun yanında belirlenen sınırlarda hayatını devam ettiren insanların kimlik ihtiyaçlarına yönelik olarak da bayrak, marş gibi sembollerin kullanımı hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde siyasal boyutun içerisine dâhil edilmektedir.