• Sonuç bulunamadı

1.1. FEDERALİZM

1.1.1. Federalizm Kavramı

Devletlerin kuruluş şekilleri üniter, federal ve konfederal olarak üçe ayrılmaktadır. Üniter devlette egemenlik tamamıyla halkı temsil eden ulusal meclisin elindedir ve politik bir iktidar tarafından temsil edilmektedir. Yerel yönetimler meclisin kararları ile bağlanmıştır. Kenfederasyonda, eyaletler federal meclisin izin verdiği kadar egemenliğe sahiptir. Federal sistemde ise egemenlik ulusal hükümet ve eyaletler arasında bölünmüştür (Öztürk, 1992: 65).

Federalizm aslında kısaca bir ülkenin yönetim şeklidir. Çeşitli zaman dilimlerinde, değişik ülkelerde ve farklı biçimlerde uygulandığı için, federalizmin temel prensiplerini sıralayarak tanımlamaya çalışmak oldukça zordur. Bu bağlamda federalizmi açıklayabilmek için öncelikle, zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılmalarından dolayı ve bazen de sınırlarının tam olarak belirlenememesinden dolayı kavram kargaşasına yol açabilen “federasyon”, “federalleşme”,

“konfederasyon” ve “federalizm” gibi kavramların kökenine inmek daha doğru bir yol

10

olacaktır. Dolayısıyla, bu kavramların literatürde kazandıkları anlamlar üzerinde durulması önemlidir (Arısoy, 2010).

“Federasyon”, “federalizm”, “federal” kavramlarının kökeni Latince “foedus”

kelimesine dayanmaktadır (Ostrom, 1991: 9). Kabaağaç ve Alova hazırladıkları Latince-Türkçe Sözlük’te "foedus" kelimesinin karşılığı olarak birleşme, antlaşma, ittifak, sözleşme, mukavele, koşul, ticarî anlaşma, pazarlık ve yasa ifadelerini kullanmaktadır (Kabaağaç-Alova, 1995:246). Federalizm ve federal sistemlerle ile ilgili Türkiye'de ilk çalışmaları yapan İlhan Lütem de (1950) federalizm kavramının kökünün foedus (foederis) olduğunu ve pakt, kontrat, antlaşma, sözleşme anlamına geldiğini belirtmektedir. Ülkemizde bu alanda en fazla çalışma yapan akademisyenlerden Oktay Uygun da (2007) “foedus” kavramını anlaşma ve sözleşme anlamında kullanmaktadır.

Federalizm konusunda uzman olan önemli akademisyenlerden Daniel Elazar federalizmi tanımlarken, biyolojik bir benzetme kullanmıştır. Elazar’a göre federalizm birçok çok alt türü içeren bir familyadır (Elazar, 1993: 190). Elazar federalizm ile ilgili

“Exploring Federalism” isimli çok önemli bir eser kaleme almıştır. Elazar eserinde federal kavramının İncil’den kaynaklandığını ve Judeo-Hıristiyan geleneğinden ortaya çıktığını yazmıştır. Elazar da federal kavramının kökeninin Latince “foedus”

kelimesinden geldiğini ve sözleşme anlamına geldiğini belirtmektedir. Bununla birlikte Elazar, federal kavramının zamanla siyasî bir kavrama dönüştüğüne de gönderme yapmaktadır (Elazar, 2006: 5).

Anlaşma veya sözleşme ile siyasi toplulukları bir bütün olarak bağlayan federal düşüncesinin ilk ortaya çıkışının eski Yunan şehir devletlerine kadar uzandığı görülmektedir. O zamanlar, şehir devletleri dışarıdan gelebilecek herhangi bir askeri tehdide karşın ülkelerini korumak için bir araya gelmişlerdir (Smith, 2004: 12).

Friedtich’e göre federalizm, ortak düşünce ve geleneklerin yerleştirilmesi ve ortak değer ve faydaların yine ortak gayretlerle daha etkili bir biçimde uygulanması yoluyla, yerel olarak çeşitli değerleri, çıkarları, inanışları ve gelenekleri olan topluluklara özgü bir politik örgütlenme şeklidir (Friedrich, 2014: 95). En sade ve en geniş anlamıyla incelendiğinde, federalizm farklı grupların işbirliği yapmak için bir birlik oluşturmasıdır (Uygun, 2007:1).

11

Federalizmin günümüzde kesin ve belirli bir tanımı bulunmamaktadır. Burada önemli tanımlar üzerinde durulacaktır. Bu doğrultuda, federalizm analiz edilirken başvurulması gereken klasik eserlerin başında hiç şüphe yok ki Edward A. Freeman'ın eseri gelmektedir. Freeman, federal birliği kısaca, diğer güçlerle ilişkili olarak bir devlet oluşturulması ama iç yönetimde pek çok eyaletin söz sahibi olması olarak tanımlamaktadır. Freeman’a göre, en mükemmel şekli ile bir federal hükümet kurabilmek için iki şart gereklidir (Freeman, 1893: 2):

1. Birliğin üyelerinin her biri sadece kendini ilgilendiren konularda tamamen serbest olmalıdır.

2. Üyelerin bütününü ilgilendiren konularda ise üyelerin her biri ortak bir güce tabi olmalıdır.

Federalizm, merkezi hükümet ve daha küçük bölgesel yönetimler arasında yetki, sorumluluk ve gücün dağıtıldığı ve bunun anayasa tarafından belirlendiği bir yönetim şeklidir. Federal sistemin olması için, sadece ulusal ve eyalet yönetimlerinin birlikte var olması yeterli değildir. Burada önemli olan, ulusal yönetime ve eyalet yönetimlerine yönetme gücünün anayasa ile verilmesi ve her birinin yönetim fonksiyonlarının yine anayasa ile açık bir şekilde belirlenmesidir. Hiçbir yönetim birimi diğerinin yetkisine müdahale edemez. Bu yetkilerin içinde vergi toplama gücü ve kanunlarla bireylerin davranışlarını düzenleme sorumluluğu da bulunmaktadır (American Federalism, 2012: 59-60). Federalizmde, merkezi yönetim ve eyalet yönetimlerinin yönetme yetkisi ve gücünün anayasa ile güvence altına alınmış olması çok önemlidir. Diğer yandan yerel yönetimlerin üst yönetimlerle olan ilişkisi anayasa güvencesi altında değildir.

Federalizmle ilgili ilk çalışmaları yapanlardan olan Mclaughlin’a göre ise federalizm, belirli coğrafi alanlarda sınırlı yetkilere sahip olan yönetimlerin ayrı güçlere sahip olduğu ve bu gücün yönetimler arasında dağıtıldığı siyasi düzenden oluşan bir sistemdir (Mclaughlin, 1918: 215). Bir sistem olarak federalizm, egemenlik veya otoritenin ulus ve onun alt birimlerinin oluşturduğu en az iki yönetim düzeyi arasında bölünmesidir. Her bir yönetim birimi diğeri tarafından dokunulamaz ve geri alınamaz, kendine has bir egemenlik ya da özerklik alanına sahiptir. Federalizm hem eyaletlerin haklarını hem de ulusal hakları kucaklayan bir kavramdır. Hiçbir yönetim

12

birimi diğerinin haklarına engel olamaz. Her birim ontolojik bir varlığa sahiptir (Feely, 2012: 6-7).

Merkezi yönetim şeklinde örgütlenme, merkezi ve yerel olmak üzere iki kademelidir. Federal yönetim şeklinde ise devlette merkezi ve yerel yönetimler arasında eyalet yönetimi adı verilen bir yönetimsel kademe vardır. Dolayısıyla federal devlette yönetimin üç kademeli olması merkezi yönetime kıyasla daha karmaşik bir yapı arz etmektedir. Eyaletler de merkezi hükümet gibi gücünü ve otoritesini doğrudan halktan almaktadır. Eyaletler yapısal olarak merkezi hükümetin müdahalelerinden korunmaktadır. Fonksiyonel açıdan baktığımızda ise görevlerin büyük bir kısmı merkezi hükümet ile ortaklaşa yürütülmektedir. Ama tabii ki bu yetki ve sorumluluk paylaşımı eyaletlerin siyaset yapma yada karar alma güçlerini etkilememektedir (Öztürk, 1992: 67).

Federal hükümet şekli, her yönetim biriminin belirli bir ölçüde bağımsızlığa sahip olduğu ve karar almada sorumlulukları olan çok seviyeli bir yapıdır. Federalizm, bir coğrafi bölgenin bileşeni olarak ulusların, büyük olmanın ve küçük olmanın avantajlarından yararlanmak için, “biraraya gelme” yada bir arada tutma” kavramlarını temsil etmektedir (Broadway - Shah, 2009: 5). En geniş anlamıyla federal düzen, aileden başlayarak, yerel ve bölgesel topluluklara ve devlete kadar uzanan çeşitli özerk birimleri içeren bir sistemi ifade etmektedir. Balta’ya göre, federalizm özerk birimler üzerine kurulmuş bir devlet sitemi yada organizasyonudur. Balta federalizmi teorik açıdan değil daha çok pratik açıdan ele almıştır. Federal sisteme sahip bir devlet, aslında her biri ayrı ayrı yasama, yürütme ve yargı güçlerine sahip olan ve kendi başına bir devlet sayılabilen siyasi birimlerin bir araya gelmesinden oluşmuştur (Balta, 1965: 139-140). Dolayısıyla federal yönetim sisteminde birden çok siyasal yönetim merkezi vardır. Buna “yerel kuvvetler ayrılığı” tanımlaması da yapılabilir.

Federalizmde eyaletler birbirine eşit mesafede durur ve aynı zamanda federal yönetimin iktidarı kötüye kullanmasının önünde de bir engel teşkil etmektedirler.

Diğer yandan bu federe devletler ülke sınırları içinde birer üniter devlet gibi davranmaktadırlar. Sadece önemli bir farkın altını çizmek gerekir ki, o da eyaletlerin federal anayasaya bağlı olmalarıdır. Bu da federal hukukun federe hukukundan üstün olduğu anlamını doğurmaktadır. Burada unutulmaması gereken önemli nokta ise federal anayasa federe devletlerin kurulmalarının bir sonucu değildir, federe

13

devletlerin yani eyalet yönetimlerinin iradelerini birleştirerek ortaya çıkardığı ve yine bu iradeleri koruyan bir üründür (Demir, 2014: 37).

Kaynak: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Map_of_federal_states.svg

Şekil 1 Dünyada Federal Devletlerin Haritası

Dünyadaki ülkelerin 25 tanesi federal yönetim sistemi ile yönetilmektedir ve bu ülkelerin nüfusu dünya nüfusunun yaklaşık %40’ına tekabül etmektedir (Turan, 2017:

2). Günümüzde federalizmin bilinirliği Amerikan federal sisteminin (1787) kuruluşundan eski değildir. Amerika Birleşik devletlerini izleyen başlıca ülkeler İsviçre (1848), Kanada (1867), Avustralya (1901), Avusturya (1920) ve Almanya’dır (1949). Bu altı ülke federalizmin kurulduğu en eski altı ülke tipidir. Hindistan’daki (1950) federal sistem hemen bu altı ülkeyi izlemiştir. İspanya (1978) ve Belçika (1993) da yasal olmasa da federasyon sayılabilirler. Tüm bu ülkeler hem ekonomik anlamda hem de teknolojik olarak çok gelişmiş toplumlardır. Gelişmekte olan ülkelere ise Malezya örnek verilebilir (Smith, 2004: 12). Arjantin, Brezilya, Meksika gibi büyük federal Latin Amerika ülkeleri ise çok daha yoksul ülkelerdir. Dolayısıyla federalizmin her ülke için ifade ettiği anlam birbirinden farklıdır. Federalizmin ülke için iyi yada kötü bir yönetim şekli olması, o ülkenin uygulamada hangi kurumlar

14

aracılığıyla ve nasıl yönetildiği ile çok yakından ilişkilidir. Şekil 1’de harita üzerinde Dünya’da federalizm ile yönetilen ülkeler koyu renkle gösterilmiştir.