• Sonuç bulunamadı

Evlilik Yaşı Bakımından Günümüzdeki Düzenlemeler

§ 5 EVLENMENİN NİSBÎ BUTLANINA YOL AÇAN SEBEPLER I GENEL OLARAK

A) EVLENMENİN OLUMLU ŞARTI OLARAK EVLENME YAŞI ve YASAL TEMSİLCİNİN İZNİ

3. Evlilik Yaşı Bakımından Günümüzdeki Düzenlemeler

4721 sayılı ve 01.01.2002 yürürlük tarihli yeni Türk Medeni Kanunu 124.maddesinde evlilik yaşını, kız ve erkek ayırımı gözetmeksizin her iki cins için de

“onyedi” olarak belirlemiştir. Zira 124.maddenin birinci fıkrası “Erkek veya kadın on

yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez” demekle bu durumu açıkça ifade etmektedir. Böylece aile hukukunun diğer alanlarında olduğu gibi evlenme yaşı bağlamında da kadın erkek eşitliği sağlanmıştır .

Öte yandan Medenî Kanun olağan üstü sebeplerin varlığı halinde ve belirli şartlarla onaltı yaşını doldurmuş olan kimselerin de hâkim izniyle evlenebilmelerine olanak tanımıştır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, yürürlükteki mevzuatımızda öngörülen evlenme yaşına ilişkin düzenlemeleri “olağan evlenme yaşı” ve “olağanüstü evlenme yaşı” başlıkları altında inceleyeceğiz.

a) Olağan Evlenme Yaşı

4721 sayılı Medenî Kanun’un 124.maddesinin 1.fıkrasında, kadın ve erkek ayrımı gözetilmeksizin “olağan evlenme yaşı” düzenlenmiştir. Bu doğrultuda evlenme yaşı, kadın için de erkek için de onyedi yaşın doldurulmasıdır.

b) Yasal Temsilcinin İzni

Kanun koyucu, ülkenin sosyal şartlarını da göz önüne alarak, 18 yaşın ikmali olan olağan erginlik (rüşt) yaşının altındaki kimselerin de evlenebilmelerini mümkün kılmıştır . Ancak bu gibi hallerde, olağan evlenme yaşını doldurmuş olan kimsenin evlenebilmesi için velisinin yahut vasisinin izninin bulunması şarttır. Şu halde 17 yaşını ikmal etmekle birlikte henüz 18 yaşını tamamlamamış olan kadın veya erkek şayet kısıtlı değilse velisinin; eğer kısıtlıysa ve velisi de yoksa vasisinin izniyle

evlenebilecektir (MK.m.126 / 127). Ayrıca bu iznin yazılı olması ve evlenme başvurusu esnasında verilmiş olması gerekmektedir (Evl.Yön. m.20).

Öte yandan Medenî Kanun’un 336.maddesinde evliliğin devamı müddetince velayetin ana ve baba tarafından birlikte kullanılacağı öngörüldüğünden, olağan evlenme yaşını doldurmuş küçüğün evlenmesine, ana ve babanın birlikte izin vermiş olmaları gerekir . Zira 743 sayılı eski Medenî Kanunun, konuya ilişkin düzenlemesindeki “evlenmenin ilanı esnasında ana ve babadan yalnız biri velayeti haiz ise onun rızası kâfidir” şeklindeki ifade, 4721 sayılı Medenî Kanun’un yürürlüğe girmesiyle ortadan kalkmıştır. Ancak yeni Medenî Kanunun gerekçesinden de anlaşılacağı üzere , velayete sahip olan ana veya babadan yalnız biri ise zaten evlenecek kişinin “yasal temsilcisi” o olacağından, sadece onun izni de küçüğün evlenmesi için yeterli olacaktır. Nitekim yeni Medenî Kanunun 126.maddesinde, veli yahut vasi ifadesi değil, “yasal temsilci” ifadesi kullanılmıştır.

Yasal temsilcinin söz konusu izni geri alıp alamayacağı konusunda doktrinde görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu görüşe göre, evlenme başvurusu sırasında ve yazılı olarak verilen iznin, resmi memur önünde evlenme sözleşmesi yapılana kadar geri alınması mümkündür . Ancak diğer bir görüşe göre, yasal temsilcinin izni “yenilik doğuran” bir beyandır ve artık evlenme işlemleri başladıktan sonra geri alınması mümkün değildir .

4721 sayılı Medenî Kanun, evlenmek isteyen küçük veya kısıtlıya, yasal temsilcisinin haklı bir sebep olmaksızın kendisine izin vermekten kaçınması halinde mahkemeye başvurma olanağı tanımıştır. Hâkim bu durumda, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinledikten sonra, başvuran küçüğün evlenmesine izin verebilir (MK.m.128).Önceki medeni kanun bu konuda küçüğe herhangi bir başvuru hakkı tanımamaktaydı. Bu durumda doktrinde, eğer şartları varsa ana ve babadan, haklarını kötüye kullandıkları gerekçesiyle velayetin alınması ve küçüğe bir vasi atanması yoluna gidilebileceği ileri sürülmekteydi .

Kimi zaman, hayatın olağan akışı dışında gelişen bazı olaylar neticesinde, tarafların evlenebilmeleri için olağan evlenme yaşına ulaşmalarını beklemek, telafisi sonradan imkânsız neticelerin doğmasına neden olabilir. Bu nedenle kanun koyucu tarafların olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebebin varlığı halinde, onaltı yaşını doldurmuş olmaları koşuluyla ve hâkimin izniyle evlenebilmelerine olanak tanımıştır.

aa) Erkeğin ve Kadının On Altı Yaşını Doldurmuş Olması

Olağan üstü evlenme yaşı olarak ikame edilmiş olan 16 yaşın doldurulmamış olması halinde, evlenme talebine temel teşkil eden sebep ne kadar mühim olursa olsun, tarafların talebi hâkim tarafından kabul edilmeyecektir .

bb) Olağanüstü Durum ve Pek Önemli Sebebin Bulunması

Erkeğin ve kadının 16 yaşın ikmaliyle evlenebilmesi için ortada “olağanüstü durum ve pek önemli bir sebebin” bulunması gerekir. Mevcut durumun olağanüstü olup olmadığı ile sebebin pek önemli bulunup bulunmadığını hâkim, somut olayın özelliklerine göre takdir edecektir .

Uygulamada “olağanüstü durum ve pek önemli neden” denildiğinde akla ilk gelen, küçüğün gebe kalması olarak görünse de hâkim, takdir yetkisini bu durumla sınırlandırmayıp, her olaya göre somut değerlendirme yapmalıdır . Örneğin yoksul ve kimsesiz olan kadının, evlenmesiyle zaruretinden kurtulacak olması , kızın daha erken yaşta evlenmeyi kabul eden bir ülkeye gitmesi gibi durumlar da somut olayın niteliğine göre olağanüstü hal ve pek önemli sebep olarak takdir edilebilir .

Bu konuda doktrinde görüş ayrılıklarına yol açan diğer bir örnek de ceza sorumluluğunu gerektiren bir ırza geçme olayının failinin, evlenme ile cezai sorumluluktan kurtulabilecek olması halinin “pek önemli bir sebep” teşkil edip etmediği hususudur. Doktrinde kimi müellifler, hâkimin “pek önemli bir sebep” dolayısıyla evlenme izni verirken son derece dikkatli davranarak “tarafların menfaatlerini gözetmekle yükümlü” olduğunu, bu nedenle “bir haydut tarafından kaçırılarak bikr-i izale edilmiş bir kızın, aynı haydutla evlendirilmesinde hiçbir menfaati olmadığı”ndan

bahisle hâkimin evlenmeye izin vermemesi gerektiğini savunurlar . Diğer tarafta Yargıtay’ın da benimsediği görüş doğrultusunda bu gibi durumlar da olağanüstü durumlar çerçevesinde ele alınabilmektedir .

cc) Karar Vermeden Önce Ana ve Babanın veya Vasinin Dinlenmesi

Eski MK.’nun 88.maddesindeki “karardan önce ana, baba veya vasinin dinlenmesi şarttır” ifadesi 4721 sayılı Yeni Medeni Kanun’da yer almamış, bunun yerine “olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir” denilmek suretiyle, hâkimin evlenmeye izin vermek için ana ve baba veya vasiyi dinleme zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır .

Kanun koyucu aynı zamanda karardan önce ana, baba yahut vasinin sadece dinlenilmesini yeterli görmüş ayrıca rızalarının alınmasını öngörmemiştir . O halde hâkim takdir yetkisine dayanarak, hukuki olayların ve sebeplerin olağanüstü durumun varlığına işaret ettiğine kanaat getirdiğinde, evlenecek olan kişinin yasal temsilcisinin rızası olmasa dahi, evlenmesine izin verebilecektir. Bunun tam tersi de mümkün olabilir. Şöyle ki hâkim gerekli görürse, yasal temsilcinin rızası olsa dahi küçüğün evlenmesine izin vermeyebilir.

Zira Yargıtay 2.HD.18.02.1974 tarihli ve 873/916 sayılı bir kararında, yasal temsilcinin dinlenmesinin küçüğün menfaatinin tespiti bakımından önem arz ettiğini, burada önemli olan noktanın iş bu menfaatin varlığının anlaşılması hususu olduğunu açıkça belirtmiştir . Aynı karar gerekçesinde hâkimden izin isteme yetkisinin, şahsına bağlı olarak küçüğe ait olduğunu ancak yaşı itibariyle duruşmada bulunamayacağı ifade edilmiştir .

Yargıtay, olağanüstü durum nedeniyle evlenmesine izin verilmesini isteme yetkisini, ayırt etme gücüne sahip küçüğe tanımıştır . Yetkili ve görevli mahkeme izin isteyenin yerleşim yeri yargı çevresindeki Aile Mahkemesidir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun uyarınca aile mahkemesi kurulmayan yerlerde, aile hukukundan doğan dâvalara bakacak olan mahkeme, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca belirlenen o yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.

B) EVLENMENİN NİSBÎ BUTLAN SEBEBİ OLARAK