• Sonuç bulunamadı

F. Erken Çocukluk Dönemi için Sahnelenen Oyunların Dramaturgisi ve Dramaturg ve Dramaturg

Paris VIII. Üniversitesi Profesörü Patrice Pavis (1996) ise Gösterimlerin Çözümlenmesi adlı kitabında sahnelemeyi izleyici ekseninde incelemiş; izleyicinin

VI. F. Erken Çocukluk Dönemi için Sahnelenen Oyunların Dramaturgisi ve Dramaturg ve Dramaturg

“Çok küçük çocuklar için yapılan tiyatronun kendine ait bir dramaturgisi vardır.”

Gerd Taube

Tiyatroda dramaturg fikri ilk olarak Gotthold Ephraim Lessing’in Ocak 1767’de Hamburg Ulusal Tiyatrosu’nda kurum eleştirmeni olarak göreve başlamasıyla ortaya çıkar. Lessing, tiyatrodaki görevi süresince Hamburg

93 Dramaturgisi’ni yazar. Lessing’in zamanından beri dramaturg, tiyatroda oyunları yönetmek, başka dilde yazılan oyunları kendi dillerine çevirmek, tiyatro kurulunun çalışmalarını yürütmek, tiyatro programındaki gündem için raporlar hazırlamak ve tiyatroya gelenlere yer göstermek gibi işlerden sorumludur (Schechter, 1975, 27).

Yönetmen gibi pek çok şeyi yapabilme becerisine sahip olması beklenen dramaturgun tiyatrodaki görev tanımı konusunda net bir yargıya varılamadığından dramaturgun görevi çoğu zaman oyunun yönetmeni ile karıştırılır. Dolayısıyla da uzun süre dramaturgun tiyatrodaki önemi anlaşılmaz. Bert Cardulla (1995, 10) dramaturgiyi tiyatrodaki yaratıcı sürecin kalbine giden bir yol ve dramaturgun da bu yolda çok önemli biri olduğunu dile getirmesine rağmen, dramaturgun görevlerinin neler olduğunu konusunun hâlâ belirsizliklerle dolu olduğunun altını çizer.

Cardulla’ya (1995, 11) göre dramaturg:

“Dramaturg tiyatroda kelimelerin sözcüsüdür, tabii eğer sözcükleri kendisi yaratmadıysa.

Tiyatroda –ve git gide fikirlerden mahrum kalan bir dünyada fikirlerin savunucusudur.

Ayrıca dramaturg, çok iyi işlenmiş dramatik metinlerin tinsel havasını sözcüklerle ifade etmenin çok zor olduğu durumlarda, ifadesi güç bu durumlara inanan ve onları destekleyendir. Dramaturg, dramatik metinlerdeki sözcüklerle ifadesi zor olan durumlara güzel ve muazzam bir biçim verip, onları sahnede belirginleştirmeye yardım eden kişidir.

Aslına bakılırsa, dramaturgun olmadığı gerçek bir tiyatro düşünülemez. Tiyatronun asıl mimarı, arkeologu, kâşifi, aracısı, eski ve yeni oyun metinlerinin yorumcusu dramaturgdur.

Her yaş için oyun metni yazabilen ya da dramatik geleneğin dönüm noktası yine dramaturgtur. Dramaturg tamirci gibi çalışan ve otomobil gibi işleyendir. Dramaturg bir otomobil yaratamayabilir ancak otomobili çalıştıran şeyin ne olduğunu çok iyi bilir. Böyle bir yetenek dramaturgun teatral durumlar yaratarak tiyatroyu yenilemesini sağlar. Oyun

94

yazarları –ve yönetmenler ve tabii ki de seyirci dramaturga şükran duymalı ve böyle bir yetenekten yararlanmalıdırlar. “

Cardulla’nın dramaturg tanımından da anlaşılacağı gibi dramaturg sahneleme sürecine girildiği andan itibaren etkin bir role sahip tiyatro çalışanıdır. Hülya Nutku’ya (2011, 9) göre, dramaturg olmak geniş bir kültür eğitimini gerektirir. Bu kültür eğitimi, sosyal bilimler alanındaki tarih, edebiyat tarihi, toplumbilim, estetik, dil, psikoloji, felsefe vb. gibi konulardaki bilgi birikimiyle mümkündür.

Dramaturginin tarihine bakıldığında Lessing’den sonra dramaturginin sınırları Bertholt Brecht ile genişler. Brecht yaptığı dramaturgi çalışmalarıyla tiyatronun toplumsal işlevini ve estetik değerini bütünleştirmeye çalışır. Fransız kuramcı Patrice Pavis de dramaturgi kavramının Brecht ile birlikte genişlediğini gözlemler ve dramaturgi çalışmasının etkinlik alanını yapıtın ideolojik ve biçimsel yapısı, biçim ve içeriğin ilişkisi ve seyirciyi etkilemek amacıyla metinle ilgili sahneye yönelik tüm çalışmalar olarak üçe ayırır. Aynı zamanda, dramaturgiyi özgün metin ve onu sahneye koymak için kullanılan sahne araçları olarak tanımlar (Nutku, 2001, 168–

169). Esen Çamurdan’a (1996, 71) göre, Brecht dramaturgi çalışmasını sahneleme eyleminin merkezine koyar. Berliner Ensemble’da yapılan dramaturgi çalışmalarının amacı, gösteriyi oluşturacak tasarıyı hazırlamak ve gösterinin söz konusu tasarının sahnedeki karşılığı olup olmadığını ortaya koymaktır. “Bertolt Brecht As Dramaturg” (Dramaturg Olarak Bertolt Brecht) adlı makalesinde Russell E.

Brown (1995, 62) Brecht’in dramaturg olarak yaşadığı deneyimleri üç evrede değerlendirir ve bu evrelerin dramaturginin gelişiminde çok önemli olduğunu belirtir.

Brown’a göre, Brecht 1923’te Münih’te dramaturginin gelişiminde neredeyse

95 geleneksel bir rol oynar. 1929’da Piscator’un Berlin’deki kolektif dramaturgi oluşumuna katılır. 1949’dan yaşamının sonuna kadar ise Doğu Almanya’da kendi çabalarıyla dramaturgi eğitim grubunu kurar ve dramaturgi çalışmalarına burada devam eder.

Brecht’ten sonraki dramaturgi anlayışı Robert Wilson, Augusto Boal, Dario Fo ve Grotovski gibi tiyatro insanlarıyla birlikte yerini modern dramaturgi anlayışına bırakır. Modern tiyatro anlayışına göre metin ile sahneleme arasında herhangi bir bağ yoktur. Metin ve sahneleme birbirinden bağımsızdır. Belirli bir sahneleme biçimi belirli bir metin yapısına ihtiyaç duymaz (Çamurdan, 1996, 73). Çamurdan ( 1995, 75) dramaturgi çalışmalarında esnek olmaya özen göstermenin ve metnin sahnedeki yaşamını tek bir sahneleme biçimiyle sınırlamaktan kaçınmanın önemli olduğunu vurgular. Dramaturgi bilimsel bir çalışma değildir, tam tersine uygulamaya yönelik bir bilinç işidir. Birikim gerektirir ve öteki sanatlardan, bilimlerden yararlanır.

Dramaturgun, tüm bilgi birikimini dönüştürerek, onları tiyatro sanatı içinde eritmesi zorunludur. Dolayısıyla, dramaturg hem oyun sahneleme sürecinde yer alır, hem de sahneye dışarıdan bakan çok önemli bir gözdür. Oyun okuma, araştırma; repertuar çalışması; yazarlarla, çevirmenlerle ilişkiler; tiyatronun yayınları ve kültürel etkinlikler gibi sahne dışı sorumluluklar da dramaturgun görevleri arasındandır.

Yani dramaturg yönetmenin yanı başında, tiyatronun hem içinde, hem dışındadır.

Dramaturg eğitimi okulla sınırlı değildir. Dramaturgluk her şeyden önce kişinin yapısıyla ilgilidir. Araştırmaktan, incelemekten ve düşünme üretmekten zevk alan; daha yoğun bir keyif yaratmak adına tiyatro insanlarını birazcık da olsa rahatsız

96 edebilen kişidir. Kısacası, öğrenme ve ifade sınırı olmayan kişidir, dramaturg (Çamurdan, 1996, 107 – 108)

Tiyatro sanatında her yaş grubu için yapılan tiyatronun aynı niteliğe sahip olması gerektiği daha önceki bölümlerde dile getirilmişti. Dolayısıyla, çocuklar için yapılan tiyatroda, özellikle erken çocukluk dönemi için yapılan tiyatroda da, dramaturgun önemi büyüktür. Dramaturg, yetişkinler için sahnelenen bir oyundaki ciddiyet ve hassasiyetini, çocuklar için sahnelenen oyunlarda da göstermelidir.

Schneider (2005, 33) çocuklar için yapılan tiyatroda dramaturgiyi; yazarla ya da yazar olmaksızın, toplulukla ya da topluluk olmaksızın malzemenin geliştirilmesi ve ister bir örnekten yola çıkılsın ya da çıkılmasın malzemenin uyarlanması sırasında yapılan tiyatro çalışmasının, sürekli olarak gözden geçirilmesi olarak kabul eder.

Çamurdan (1996, 82), dramaturgi çalışmalarında seyircinin toplumsal yapısının ve seyirci kültürünün göz önünde bulundurulmasının önemine değinir.

Erken çocukluk dönemi için sahnelenen oyunlar bu dönemdeki çocuk kültürüyle sıkı bir bağ içindedir. Dolayısıyla, çocuk kültürünü ve çocuğun içinde yaşadığı toplumsal yapıyı ve kültürü, bu yaş grubundaki çocuklar için oyun sahneleyecek tiyatro insanlarına tanıtmak dramaturgun en önemli görevlerinden biridir. Sahne dışında çocuk araştırmalarının yapılarak, bu araştırmaların yönetmen ve oyuncularla paylaşılması, sahnelenecek oyunun çocuk seyircinin ilgisini çekebilmesi açısından çok önemlidir. Nutku (2001, 23), dramaturgiyi, seyircinin ilgisinin yeniden kurulması işlemi olarak görür. Buradan da anlaşılacağı gibi çocuk seyircinin ilgisini uzun süre canlı tutmak dramaturgi çalışmalarıyla mümkündür. Taube’ye (2009, 24)

97 göre, çocuklar için yapılan tiyatrodaki, dramaturgi çocuk seyirciyle şekillenir.

Örneğin, erken çocukluk dönemindeki çocuklar için sahnelenen oyunlarda klasik dramaturginin bölümleri –merakla bekleme, şaşırtıcı dönüşüm ve çatışma– ilk dramaturgi anlamlarında kullanılmaz. Yani öyküler, klasik dramaturgiye göre oluşturulan tiyatro türlerinden çok, izleyicinin hayal gücüne bağlıdır. Erken çocukluk dönemi için yapılan tiyatro, öyküyü ya da yanılsamaların oluşturulmasını göz ardı etmez; sadece öyküler düz bir çizgide anlatılmaz. Bu da çocuklar için yapılan tiyatrodaki dramaturgu başka sanatsal uygulamalara yönlendirir. Hırvatistan’da erken çocukluk dönemi için oyunlar sahneleyen Theatre mala Scena adlı tiyatronun sanat yönetmeni olan Ivica Simic ile yapılan röportajda, Simic’in “Peki, dramaturgi hakkında neler söyleyebilirsiniz?” sorusuna verdiği yanıt şöyledir (Simic, 2009, 111):

“Dramaturgi açısından baktığımda çok küçük çocukların gösteri metni küçük bölümlerden oluşmalıdır. Çünkü iki ve beş yaş aralığındaki çocukların dikkat süresi sınırlıdır. Bu nedenle, esasen çocuklar üzerinde durabildiğimiz küçük giriş, gelişme ve sonuçla birlikte bölümler tasarladık.”

Görüldüğü gibi –kültürle sıkı bir bağ içinde olan– erken çocukluk dönemi tiyatrosunun sahneleme aşamasına girildiği andan itibaren dramaturga ihtiyacı vardır.

Çocuk kültürünü ve çocuğun yaşadığı kültürle ilgili her türlü bilgi donanımını ve gözlemlerini yönetmen, oyuncu ve diğer tiyatro çalışanlarıyla paylaşması dramaturgun çocuklar için yapılan tiyatrodaki hayati görevidir. Çalışmanın en başında –Çocuğu ve Çocukluk Anlamak ve Erken Çocukluk Dönemi– bölümlerinde verilen her türlü bilgiye dramaturgun sahip olması ve bunları erken çocukluk dönemi

98 için tiyatro yapan tiyatro çalışanlarıyla paylaşması yapılan tiyatronun niteliği açısından son derece önemlidir. Yetişkinler için nitelikli ve sanatsal düzeyi yüksek oyunlar sahneleyebilen tiyatro yönetmenlerinin ve diğer tiyatro sanatçılarının, erken çocukluk dönemi için oyun sahneleme sürecinde ihtiyaç duydukları şey; sanatsal yetkinliğini erken çocukluk dönemine ait bilgi birikimiyle birleştiren dramaturglardır.

VI. G. Erken Çocukluk Dönemi için Yapılan Tiyatroda Dramatik Metin