• Sonuç bulunamadı

Ergenlikte Kendine Güven Duygusunun Gelişimi

1. ERGENLİK DÖNEMİ VE ERGENLİKTE KENDİNE GÜVEN

1.3. Ergenlikte Kendine Güven Duygusunun Gelişimi

Kişilik gelişmesinde olgu,doğuştan getirilen bazı özelliklerin çevre etkileşimi ile bir bütün oluşturmasıdır.Bu bütünün oluşumunda ailelerin ait oldukları

kültürel yapı ile çocuk gelişiminde önemli bularak ağırlık verdikleri kurallar tartışılacak eğitimsel konulardandır.Örneğin batıdaki ailelerin özelliği çocukların bağımsız yetiştirilmeleri ve belirli bir yaşta ailelerinden ayrılarak bağımsız bir yaşayışa başlayabilmeleridir.Bu tür bir ailede bireysel bir özerkliğe ulaşabilmek, çocuğun veya gencin benliğinin kendine özgü bir şekil kazanarak sağlıklı bir toplumsal etkileşim için bireyselleşmesi gerekli görülmektedir. Bağımsızlığı, sağlıklı psikolojik gelişimin odak noktası olarak değerlendiren bir görüş açısından ise, özellikle kırsal kesimdeki geleneksel Türk ailesinin, birbirine bağlı özerklik kazanamamış bireylerden oluşan yapısı sağlıklı olarak kabul görmemektedir (Kasatura,1998:125).Böylece psikolojik gelişimin kurallarına göre;sağlıklı olarak yetişen bireylerden oluşan bir kültür ile bağımsızlığı gerçekleştirememiş bireylerden oluşan bir kültür karşılaştırıldığında, bağımsız ve özerk bireylerin oluşturduğu bir kültür, toplumsal bir gerilim yönünden de daha çok amacına ulaşabilir. Ancak, batı ülkelerinde, çok boyutlu bir gerilimi gerçekleştirebilmek, kişilerin ayrı ayrı aşamalar yaparak bağımsız bir bireyselliği yaşamaları, beklenen olumlu sonuçlar yanında; bir yalnızlık, bir tedirginlik de getirmiştir.

Gençlikte girişim duygusunun varlığı veya yokluğu üç yaş ile altıncı yaşlara kadar olan oyun çağının sağlıklı geçip geçmemesine geniş ölçüde bağlıdır.Erikson’a göre,oyun çağında atılganlık ve girişkenlik, bu çağın karakteristik özelliklerindendir(Kasatura,1998:126).Bu çağda güven ve özerklik dönemleri tamamlanmış olarak girişim duygusunun temelleri atılmaktadır.Aileler bu dönemde; korkutucu tavırları, baskı yapıcı,engelleyici ve suçlayıcı davranışları ile çocuğun merak etme, başarmaktan zevk alma, yarışmaktan hoşlanma duygularını yok eder.Çocuk, cezalandırılabileceği endişesi ile sadece kendisine verilenlerle yetinir, yeni bir işe girişmekten,başkaları ile yarışmaktan,kendini geliştirmekten korkar. Gençlik döneminde çevresel koşulların çok iyi olduğu hallerde bile gencin girişimci olmaması, hep pasifliği yeğlemesi, amaçlarında ısrarlı olmaması, genellikle girişim duygusunun temellerinin normal ve sağlıklı bir şekilde atılmamış olduğunu gösterir. Bunun tam aksi ise, gencin büyük bir girişimci ve aktif bir yarışmacı olarak çalışmaktan başka bir şey düşünmediği hallerdir.Çocukluktaki girişim döneminde, sadece çalıştığı için takdir gördüğüne inanmış bir çocuk, gençlik döneminde büyük bir olasılıkla bu özelliği sürdürecektir.

Kendine güvenin gelişmemesinde en önemli ölçülerden biri, gençlik yıllarında da, aile tarafından uzatmalı çocukluk döneminin devam ettirilmesidir. Çocukların bağımsız olarak yetiştirilebilmeleri, gençlik döneminde onların bireyselleşerek sağlıklı ilişkiler kurabilmelerine yardımcı olur. Kendi bireyselliklerini ortaya koyabilecekleri için de daha güvenli davranabilirler.

Duygusal bağımlılık ile duygusal bağlılık aile tarafından çoğu kez, birbirine karıştırılır. Duygusal olarak ailesine bağlı olan bir genç bu bağlılıktan büyük psikolojik destek görür. Kararlarını verirken arkasında kendisini anlayan kişilerin varlığından haberdar olmak, genci daha güçlü kılar. Duygusal bağımlılıkta ise, bağımlı olduğu bireyler olmaksızın, kendi başına kararlar alabilmesi, yaşamını kendi seçimleri ile istediği düzeye getirebilmesi olası değildir(Kasatura,1998:127). Ergenlik ve delikanlılık çağının dürtüsel çalkantıları içinde bütün eski özdeşimler sarsılır, yeniden değerlendirilir. Eski özdeşimler gencin yeni değerlerine ve rollerine uygun nitelik kazandırılarak benimsenir, işte kimlik duygusu benliğin bu bütünleştirme yetisinin artan biçimlerde yaşanması, kişiliğe yerleşmesidir. Yani eskiden çekirdek durumda var olan kimlik duygusu ile, bu dönemde gelişen ve toplumsal anlam yüklenen kimlik duygusunun bütünleşmesi ve buna bağlı olan güven duygusudur. Bir başka deyişle, gencin ben neyim, ben kimim soruları karşısında fazla kuşkuya ve bocalamaya kapılmadan kendi kimliğini tanımlayabilme ve kabullenme durumuna gelmesidir.

Ergenlerin değer yargıları ve ahlaki standartları anne-babasının, akranlarının ve etrafındaki yetişkinlerin değer yargıları ve ahlaki standartlarından etkilenir. Ergenler, çevrelerindeki insanların benzer görüşlerinin bir bileşimini yapmaya çalışırlar. Eğer ergenin dünya görüşü ve değerleri akranlarından ve etrafındaki diğer önemli kişilerinkinden biraz farklılaşıyorsa o zaman ergen bir rol ve kimlik karışıklığı ile karşı karşıya kalmaktadır. Kimlik arayışı çok farklı biçimlerde çözülebilir. Bazı gençler, bir deneyim ve arayış dönemi geçirdikten sonra hayatta kendilerine bir hedef tayin ederler ve ona doğru ilerlerler.Bazı ergenler de kimlik karışıklığını hiç yaşamazlar.

Ergenlik döneminde, gençlerden gelen istekler ve yeni arayışlar, bir anlamda aile sisteminin değişmesine, ailedeki güç dengesinin sarsılmasına yol açar. Her zaman olduğu gibi aile içindeki değişmeye karşı ana baba, eski dengesini ve

eski otoritesini korumak için çaba gösterir. Gençler, anne-babaları onları bağımsız bırakma konusunda karışık duygular duyarken, bağımsızlığa ulaşmayı dilemektedirler. Birçok ana baba kendince iyi saydığı nedenlerle bağımlılığı olabildiğince uzun tutmaya çalışmaktadır. Böylece çatışmalar doğmaktadır. Ana babalar ergen çocukları olgun davransın istemekte, ama yetişkin ayrıcalıklarını reddetmektedirler. Ergenler de yetişkin ayrıcalıklarını istemekte, ama yetişkin sorumluluğunu reddetmektedirler. Bir ergenin bağımsızlık görevini ne kadar iyi gerçekleştireceği konusu ise anne-baba tutumlarıyla sıkı sıkıya bağlıdır.

Ergenlik başlarında kızlar ve erkekler vücutlarındaki değişmeleri tartışabilecekleri, duygusal durumlarına paylaşabilecekleri arkadaşa ihtiyaç duyarlar.Böylelikle kendilerini tanıyabilir ve başkalarının dünyalarını anlayabilirler.Daha sonraki yıllarda gencin arkadaş çevresi genişler.Böylelikle insan ilişkileri ile ilgili deneyimleri oluşur.Sosyal gelişme için ergenin arkadaşlarıyla birlikte olmaya ihtiyacı vardır.Bu sıralarda ana babanın ve diğer yetişkinlerin dünya görüşleri reddedilir,içinde bulunduğu arkadaş çevresinin değerleri ve dünya görüşü genç için önem kazanmaya başlar.Hatta bazı durumlarda ergen, akran grubuna kabul edilmek için veya arkadaşları tarafından onay görmek için onların hareketlerini, tutumlarını benimser görünür. İleri ergenlikte ve genç yetişkinlikte, bireyler kendilerini kendi kimlikleri içinde daha rahat ve benlik kavramları içinde daha güvende hissetmeye başladıkları için akran gruplaşmalarının önemi azalmaktadır.

Ergenliğin ilk yıllarında birey ne çocuktur ne de gençtir.Ama ergenliğin son yıllarında kişi artık bir gençtir.İlk yıllarda kişi tutarsız ve çelişkili davranışlar sergilerken son yıllarında daha tutarlı ve belirli davranışlar geliştirmeye başlarlar. Ergenliğin ilk yıllarında kişi biyolojik yapısında beliren, önce ikincil, daha sonra birincil cinsiyet özelliklerini ve cinsel dürtülerin henüz cinsel kimliğinin öğeleri olarak özümleyememiştir.Ayrıca her ergenin ilk çocukluk çağından itibaren cinselliği ile ilgili özdeşimi kendi ana-baba modellerine ve onlarla ilişkilerine göre biçimlenmiştir.Evde küçümsenen bir ebeveynle, kadın erkek rollerinin kesin sınırlarla ayrılmadığı ailelerde ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin yokluğu ana babanın karşı cinsten bir evlat sahibi olmaya duyduğu özlemi sözlerine ve çocuğun

dış görünümüne yansıtmaları kişinin kendi cinselliği ile ilgili davranışları kazanmasını engeller.

Eğer bir kişi bebeklik çağından başlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kişilik yapısında temel güven duygusu yerine güvensizlik bağımsızlık yerine kararsızlık, girişim yerine suçluluk, başarı duygusu yerine yetersizlik duygusu ile yoğrulmuş bir duygusu geliştirdi ise ergenlik çağını doğal bunalımları sırasında çok fazla zorlanacaktır. Sağlıklı bir kişilik gelişimi içinde bile ergenin erinlik yıllarında çocukluktan getirdiği tüm alışkanlıkları terk etmesi;ergenin yakınları için bir yakınma duygusu olarak görülmektedir.Ergenliğin ilk yıllarında ana babaların çocukları hakkında genellikle şöyle konuştukları görülmektedir. Asi, hırçın, evde huysuz, dışarıda saldırgan, durgun ve dalgın, sorumsuz, kendi başına buyruk, alıngan ve karamsar, olur olmaz şeye ağlıyor, ders çalışmıyor, kaide ve kuralları tanımıyor, küstah konuşmalar da bulunuyor. Bütün bunlar, yetişkinleri kaygılandırıcı ama ergenliğin ilk yılları için normal sayılabilecek davranışlardır.

Ergenliğin ilk yıllarında görülen bütün bu olumsuz davranışlar benlik yapısının bir zorlama karşısında olduğunu göstermektedir. Ergen çocukluk dönemindeki alışkanlık ve fikirlerinin artık kendisi için yetersiz olduğunu görür. Tutarsız davranışlar yerleşmiş olan bu alışkanlıkların yerlerine yenilerinin kazanılması sonucunda ortaya çıkar. O halde ergenin yeni gereksinimlere duyum getiren aynı zamanda toplumsallıklarla çelişmeyen davranışlar kazanıncaya kadar pek çok yanılgılar içine düşmesi doğaldır.

Erinlik öncesinden itibaren kişi artık çocukluktaki kimliğinden farklı bir benlik algısı içinde bulunmaktadır. Genç, bu yeni kimliğine bir yönden umut ve güvenle bakarken bir yandan da toplumun cinsel konulara bağladığı ayıp ve utanç duygusunu kimliğinin bir yönünün kabulünü güçleştirmektedir. Bu nedenle genç, umut ve suçluluk, güven ve güvensizlik duyguları içinde şaşkın ve tutarsız görünmektedir. Ergenlik çağında bazı kişilik yapılarının diğer çağlara kıyasla fazla zorlandığı görülmektedir. Suç işleme, intihar olayları ve ruh hastalıklarının ilk nöbetlerinin görülüşündeki sıklık, güvensiz ve sağlıksız kişilik yapılarının, ergenlik çağının iç ve dış kaynaklı zorlanmaları karşısında kendisi için sağlıklı bir çıkış yolu bulamayan erinin, sağlıksız çözüm yollarıdır.

Ergenliğin ilk yıllarında yetişkin otoritesine başkaldırma şekline dönüşen bağımsızlık gereksinmesi ile cinsel kimliğin kabulüne ilişkin gereksinimler henüz tam çözüme ulaşmamakla beraber, kişinin bu konudaki çabaları onu arkadaş dünyası içine itmekte, onun dikkatini kendisi üzerinden bir ölçüde uzaklaştırmaktadır.

Ergen kendi hayatı ile ilgili tercihler noktasında ciddi bir düşünceye yönelmiş bulunmakta ve yeteneklerini gözden geçirmeye başlamaktadır. Bu durum karşısında ergenin ideal benliği ile gerçek benliğinin birbiriyle uzlaşması ya da çözüm gerektiren başka çatışmalar içine düşmesi beklenebilir. Kişinin kendi ilgi ve yeteneklerini gerçekçi bir gözle görmesi, bunlara uygun meslekleri tanıması ve bu doğrultuda seçimini yapma ilerde meslekteki başarılarını ve uyumunu olumlu yönde etkileyebilecektir. Yetişkin olma yolunda kendisi için bir kimlik geliştirme konusundaki aşamaları ergeni yetişkin beğenisinden çok arkadaş beğenisine yöneltir duruma getirmiştir. Aslında bu durum kişi için duygusal bağımsızlığını kazanma ve yaşdaş değerlerinin özümleme bakımından önemli bir aşamadır.

Kişinin kendi kabulü kişilik değerlilik ve sınırlılıkları olan her bir özelliğini gerçekçi bir gözle tanıması ve bunları kişiliğinin bir parçası sayma biçimindeki sağlıklı tutumu olarak tanımlanabilir. Yetişkin dünyası ve yakınları ergene bağımsız davranma fırsatı vererek, kendi kendine karar verme, kendisine güvenmesini sağlayacak yaşantılar geçirmesine fırsat vermelidir. Bu noktada ergenin kendini kabulünde akran dünyası içine girmesi ve yaşantılar geçirmesi gerekmektedir. Yani ergenlik çağının gelişim görevlerinin başarılmış olması, onun daha rahat bir biçimde genç yetişkinlik yıllarına girmesini sağlar.

Ergenlik dönemindeki kimlik gelişimi de önemlidir. Büyüyen ve gelişen genç bir yandan rolünün belirsiz oluşu ile ilgilenmeye başlar. Bu ilgi onu artık kendi kimliğini bulma işine itecektir. Başkalarının gözünde nasıl göründüğü ile “kendini nasıl hissettiğini” karşılaştırır. Bu ise kimlik arayışında en önemli sorunlardan biridir. Dengeli bir kimliğin sağlanması, bireyin kendinde bütünlük görme yeteneğine ve tutarlı yaşantı biçimleri geliştirebilmesine bağlıdır. Ergenler, zevkleri ve davranışları farklı olanlara karşı farklı bir tutum geliştirebilirler. Bu, gencin kimlik kaybı tehdidine karşı bilinçdışı savunmadır. Bu dönemde genç yine duyguların inceler, nasıl bir kişi olduğu ve ne olmak istediği konularında kafa yorar. Bu kimlik duygusunu oluşturma çabalarıdır. Ergen kendini aşağı görmekle yüceltmek arasında

gider gelir. Adını, yüzünü, duruşunu beğenmez çünkü; fiziksel bakımdan nasıl göründüğü kimlik kavramı ile ilişkilidir ve genç için kimlik kavramı iniş çıkış içindedir.Genç kendine yakışacak kimlik duygusu içindedir. Ben kimim, neyim, ne olacağım sorularıyla uğraşıp kendi kişiliğine çeki düzen vermeye çalışan ve kimlik duygusunu oluşturan genç, çocukluk dönemlerini yeniden yaşar. Kişinin kimliğini bulması, başkalarına ne denli bağımlı olursa olsun, kendini diğerlerinden ayrı bir varlık, birey olarak algılamasına, kendini bir “bütünlük” içinde görmesine “ben varım” demesine bağlıdır.

Benlik gelişimi ve özellikleri de bu noktada önem arz eder. Benlik gelişimi kendine güvenin temelini oluşturduğu için konumuz dahilinde mobiliteyi sağlar. Benlik kavramı bireyin fiziksel ve zihinsel özelliklerinin toplamı ve sahip olduğu bütün bu özelliklere ilişkin kendini değerlendirmesidir. Benlik kavramı, bir bireyin kendisini algılama şekli, kim ve ne olduğuna, kimliğine ilişkin düşüncesidir. Benlik imajı yani ergenin algıladığı benliği, ideal benliğe yaklaştıkça benlik saygısı gelişir. Bu noktada düşük benlik saygısı olan bir çocuğun tipik özelliklerini betimlemek gerekir. Düşük benlik saygısı olan çocuklar, görevden,denemeden kaçınır.Bu tepki başarısızlık kaygısı ve güçsüzlük belirtisidir.En ufak bir hayal kırıklığında yaptığı işten vazgeçer.

Sağlıklı benlik değeri için gençlerin en fazla ihtiyaç duyduğu şey emniyet duygusudur. Genç hem kendisini hem de geleceğini güvende hissetmelidir.Çünkü gençlerin ait olma duygusuna ihtiyaçları vardır.Başkaları tarafından kabul görmeye ve sevilmeye ihtiyaç duyar.Genç için kişisel yeterlilik ve gurur da önemlidir.Ne çok yukarıda ne çok aşağıda olan uygun beklentileri belirlemek, yeterliliğin ve güvenin geliştirilmesi açısından önemlidir.Gencin anne babasına ve kendisine güvenmeye ihtiyacı vardır.Bu nedenle sözlerini tutmak, destekleyici olmak ve gencin sözüne güvenilir olması için olanaklar vermek çok önemlidir. Cesaretlendirme, destekleme ve takdir duygusu da gencin olumlu davranışlarını pekiştirir.Olumlu geri bildirme ve onaylama ihtiyaçları vardır.O halde ergenlik dönemini simgeleyen bir yontu yapılsa, ergen bir eliyle iten ve reddeden, diğer eliyle isteyen ve bekleyen şekilde gösterilebilirdi. Bir yandan yoğun bağımsızlık isteği, diğer yandan ait olma ve sahip çıkılma beklentisi bu dönemde yaşanan tipik çatışmalardandır. Ergenlik yoğun çelişki ve ikilemlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu nedenle ergen, kendini tanıma

yolunda büyük bir çaba harcamak zorunda kalır.Bir gün önce çok sevdiği herhangi bir şeyi,bir gün sonra neden sevmediğini anne ve babasına anlatmakta güçlük çeker. Az da olsa duygusal git-gellerin yaşanabileceğinin bilinmesi anne, baba ve çocuk açısından bir aşı işlevi görmekte koruyucu ve rahatlatıcı olmaktadır.Kendine güven ve güvensizlik ergenlik döneminde en yoğun yaşanan çelişkilerdendir.Bir yandan kendini vazgeçilmez biçimde hoş bulan genç, yüzünde çıkan sivilce ya da yatmayan saçı nedeniyle dünyanın en çirkin kişisi haline gelebilir.Çok kısa aralıklarla aşırı hareketli ve aşırı durgun olabilir.

Bir insanın kendine güven duyabilmesi için, öncelikle kendisine ve hayata olumlu bir bakış ile bakabilmesi gerekir. Geçmişe, bu güne ve geleceğe olumlu bakan insanlar, hem iyi hem yanlış şeyleri aynı anda görürler. Çünkü insanın doğasında önce olumsuz şeyleri görme eğilimi vardır. Kendilerini eğiten insanlar, hayatı aydınlık senaryolarla değerlendirilebilirler.Kişini kendisini güvende hissetmesinin gereklerinden biri de, o kişinin güvenmesi gereken insanların güvenilir olmasından geçmektedir. Sağlıklı kurallar, çocuklara güven duygusu aşılayabilmenin temelidir.Tutarlı yaklaşımlar çocukların daha bilinen bir dünyada yaşamalarına yol açar.Güvenli bir ortam bireyin kendini keşfetmesi ve sergileyebilmesi için gereklidir.

1.4.Ergenlikte Kendine Güven Konusu İle İlgili Psikolojik ve Sosyolojik