• Sonuç bulunamadı

5. Süreç sonunda değerlendirme yapılır.

2.1.2. Epistemolojik Ġnanç

2.1.2.1. Epistemolojik GeliĢim Modeller

Kadınların Bilme Yolları: Belenky, Clinchy, Goldberger ve Tarule (1986) tarafından Perry‟nin çalıĢmasından esinlenilerek geliĢtirilen bu modelde araĢtırmacılar, üniversitede öğrenim gören kız öğrencilerin epistemolojik geliĢimlerini incelemiĢler ve öğrencilerin epistemolojik geliĢimlerini; sessizlik (silence), bilgi alma (received knowledge), öznel bilgi (subjective knowledge), iĢlemsel bilgi (procedural knowledge) ve yapılandırılmıĢ bilgi (constructed knowledge) olmak üzere beĢ temel geliĢimsel konuma ayırmıĢlardır. Sessizlik (silence) konumundaki öğrenciler; bilginin mutlak olduğuna, uzmanların doğru bilgiye sahip olduklarına ve bu bilgiyi öğrenenlere aktaracaklarına inanmaktadırlar. Bilgi alma (received knowledge) konumundaki öğrenciler; bilginin kaynağının kendileri dıĢında olduğuna, bilginin ise doğru ya da yanlıĢ olabileceğine inanmaktadırlar. Öznel bilgi (subjective knowledge) konumundaki öğrenciler; bilginin kaynağının kendileri, kiĢisel ve sezgisel deneyimleri olduğuna inanmaktadırlar. ĠĢlemsel bilgi (procedural knowledge) konumundakiler; bilginin yoruma açık olduğuna inanmakta, amaçları doğrultusunda uslamlama, mantık yürütme, sistematik çözümleme ve eleĢtirel düĢünme gibi çeĢitli iĢlemleri kullanarak kiĢisel deneyimlerin yorumlanabileceğine inanmaktadırlar. YapılandırılmıĢ bilgi (constructed knowledge) konumundaki öğrenciler ise tüm bilgileri bilen kiĢi tarafından eldeki bağlama göre oluĢturulduğuna inanmaktadırlar (Holmes, Bond ve Byrne, 2008; Aksan ve Sözer, 2007; Deryakulu, 2004b: 263; Hofer ve Pintrich, 1997: 94-7).

Epistemolojik Yansıtma YaklaĢımı: Magolda‟nın (1992) Miami Üniversitesi öğrencileri üzerine beĢ yıllık bir boylamsal çalıĢma sonucu gerçekleĢtirdiği bu araĢtırmada, 51 bayan ve 50 erkek olmak üzere toplam 101 üniversite öğrencisinin bilginin geliĢimine iliĢkin bakıĢ açılarını üniversite birinci sınıftan son sınıfa kadar

izlemiĢtir. AraĢtırmanın sonucunda Mogolda, bilginin geliĢimine iliĢkin dört farklı kategori tanımlamıĢtır. Bu kategoriler; mutlak bilgi (absolute knowing), değiĢimsel bilgi (transitional knowing), bağımsız bilgi (independent knowing), ve bağlamsal bilgidir. (contextual knowing) Mutlak bilgi (absolute knowing) kategorisi, bilginin kesin olduğu bir geliĢimsel aĢamadır. Bu kategorideki bireyler öğretmenlerin her tür bilgiye sahip olduklarına inanmaktadırlar. AraĢtırmaya katılan üniversite 1. sınıf öğrencilerinin %68‟i mutlak bilgi kategorisindedir. Ġkinci kategori olan değiĢimsel bilgi (transitional knowing) kategorisinde, öğrenciler bazı bilgilerin kesin olmayabileceğini, öğretmenlerin her tür bilgiye sahip olmadıklarını düĢünmektedirler. Öğrenciler bu aĢamada bilgiyi basit bir Ģekilde uzmanlardan almak yerine bilgi anlamaya odaklanırlar. Magolda araĢtırmaya katılan 2. sınıftaki öğrencilerin %50‟sinin, üçünü ve dördüncü sınıf öğrencilerinin ise %80‟inin bu kategoride olduğunu söylemektedir. Modelin üçüncü kategorisi olan bağımsız bilgi (independent knowing) kategorisi, bilginin büyük çoğunlukla mutlak olmadığını, bilginin tek kaynağının öğretmenler olamayacağı düĢüncesini içerir. Bu kategorideki öğrenciler kendi görüĢlerinin de en az öğretmenlerinki kadar geçerli olduğunu düĢünmektedirler. Magolda, araĢtırmaya katılan, son sınıfın 2. yarıyılında bulunan yani mezun olmaya yakın öğrencilerin %57‟sinin bu kategoride olduğunu gözlemlemiĢtir. Modelin son aĢaması olan bağlamsal bilgi (contextual knowing) kategorisi, eldeki verilere dayalı olarak var olan durum inceleme, diğerlerinin bakıĢ açılarını tartıĢma ve kendi bakıĢ açılarını yapılandırma düĢüncesini içerir (Evans, Forney ve Guido-DiBrito, 1998; Magolda, 1992).

Yansıtıcı Yargı Modeli: Bu modelin temeli, Dewey‟in (1933, 1938) üniversite öğrencileri, gençler ve yetiĢkinlerin epistemolojik varsayımlarını, bu varsayımların nasıl geliĢtiğini, eleĢtirel ve yansıtıcı düĢünme yeteneklerine olan etkisini incelemek için yürüttüğü araĢtırma bulgularına dayanmaktadır. Dewey yürüttüğü bu araĢtırmada bireylerin kesinlikle çözemeyecekleri bir problemle karĢı karĢıya kaldıklarında yansıtıcı düĢünmeye baĢvurduklarını gözlemlemiĢtir. Dewey‟in bu gözlemine benzer sonuçlar King ve Kitchener‟in (1994) “Yansıtıcı Yargı” adlı çalıĢmalarında da rastlanmaktadır. King ve Kitchener yürüttükleri çalıĢmaları geniĢleterek üniversite öğrencilerinin ve yetiĢkinlerin kesin olarak bilmedikleri durumla karĢı karĢıya kaldıklarında benimsedikleri epistemolojik düĢünceyi incelemiĢlerdir. AraĢtırmalarının sonucunda bireylerin epistemolojik geliĢimlerini yedi geliĢimsel evreden oluĢan bir modelle

açıklamıĢlardır. Yansıtıcı Yargı Modeli‟nin bu yedi geliĢimsel aĢaması Ģu Ģekilde özetlenebilir: Yansıtıcı Yargı Öncesi AĢama (1, 2 ve 3. geliĢim evreleri), Yarı Yansıtıcı Yargı AĢaması (4-5. geliĢim evreleri), Yansıtıcı Yargı AĢaması (6-7. geliĢim evreleri). Yansıtıcı yargı öncesi aĢamada; bireyler bilginin mutlak ve kesin olduğuna inanırlar. Bu aĢamada bulunan bireylerden bazıları mutlak ve kesin olan bilgiye ilk elden gözlemler yoluyla ulaĢılabileceği (1. geliĢim evresi), bazıları ilk elden gözlem ve uzmanların bilgi aktarımı yoluyla ulaĢılabilineceği (2. geliĢim evresi), bazıları da sadece uzmanlardan bilgi aktarımı yoluyla ulaĢılabileceği (3. geliĢim evresi) yargısına sahiptirler. Yarı yansıtıcı yargı aĢamasında; bireyler bilginin mutlak ve kesin olmadığına inanırlar. Bu aĢamada bulunan bireylerden bazıları, bilginin doğruluğunun Ģüpheli olduğunu (4. geliĢim evresi), bazıları da bilginin öznel olduğu için doğruluğunun da öznel olduğunu (5. geliĢim evresi) düĢünmektedirler. Yansıtıcı yargı aĢamasında da bireyler bilginin mutlak ve kesin olmadığına inanırlar. Bu aĢamada bulunan bireylerden bazıları farklı kaynaklardan elde edilen bilgilerin kiĢisel olarak değerlendirilip öznel bilgilere ulaĢılabileceği (6. geliĢim evresi), bazıları da bilginin var olan kanıtların araĢtırılması ve yeniden değerlendirilmesinin bir ürünü olduğunu (7. geliĢim evresi) düĢünmektedirler. (King ve Kitchener, 2002: 40; King ve Kitchener, 1994: 14-16).

Epistemik ġüphe YaklaĢımı: Boyes ve Chandler (1992) tarafından geliĢtirilen bu model çocukların okulöncesi dönemden ergenlik dönemlerine kadar epistemolojik düĢünme süreçlerini incelemeyi amaçlar. Modele göre çocuklar; naif realist düzey, realizm savunucusu, dogmatizm-Ģüphecilik ekseni ve Ģüphecilik sonrası mantık Ģeklinde belirlenen dört düzeyden geçmektedirler. Ayrıca model epistemolojik düzeylerin biliĢsel geliĢimin de önemli bir göstergesi olduğunu belirtmektedir. Naif realist düzeyde çocuklar, bilginin basit gözleme dayalı olduğuna inanırlar. Çocuklar arasında çıkan anlaĢmazlıkların temel sebebi de aynı olay ya da olguları gözlemleyememiĢ olmalarından kaynaklanır. Realizm savunucusu düzeyde bulunan çocuklar, bireylerin kiĢisel tercihlerinin olabileceğini ve bu tercihlerinden dolayı da farklı görüĢlere sahip olabileceklerini kabul etmeye baĢlamaktadırlar. Bu düzey somut iĢlemler döneminin sonuna kadar sürmektedir. Dogmatizm-Ģüphecilik ekseninde bulunan ve formal iĢlemler dönemine geçen ergenler, bilginin sabit gözlemler yoluyla elde edilen içerik olmadığını, bilginin biliĢsel, duyuĢsal, deviniĢsel yollarla yapılandırılan bir bütün olduğunu düĢünmektedirler. Bu evrede dogmatik eksende bulunan ergenler, belirsizlik durumunda bir çıkıĢ yolu olarak otoriteden elde edilen bilgiye bağlanılabilineceğine inanmaktayken

Ģüphecilik ekseninde bulunan ergenler ise düĢünme sürecinde tüm otoriteleri yok sayarak belirsizlik durumunda sezgisel davranmak gerektiğine inanmaktadırlar. ġüphecilik sonrası mantık evresinde formal iĢlemler düzeyinin geliĢmiĢ aĢamalarında bulunan erginler, bilginin öznelliğine ve mutlak gerçeklere dayalı olmayan rasyonel kararların alınmasının mümkün olduğuna inanmaya baĢlamaktadırlar (Schommer- Aikins ve Duell, 2001; Akt: Ayaz, 2009).

TartıĢmacı Uslamlama Modeli: Kuhn (1991) tarafından geliĢtirilen bu model gençlik, yetiĢkinlik ve yaĢlılık dönemlerindeki bireylerin epistemolojik inançlarını incelemeyi amaçlamaktadır. AraĢtırma sonucunda Kuhn, bireylerin epistemolojik inançlarının dört kategoriye ayrıldığını tespit etmiĢtir. Bu dört kategori; gerçekçiler, mutlakçılar, çoğulcular ve değerlendiriciler olarak sınıflanmıĢtır. Gerçekçiler kategorisinde bulunan bireyler; eleĢtirel düĢünceden uzaktırlar, bilginin bireyden bağımsız olduğunu düĢünürler ve dıĢsal bir kaynak tarafından oluĢturulduğuna inanırlar. Mutlakçılar kategorisinde bulunan bireyler; bilginin bireyden bağımsız olduğuna, dıĢsal bir kaynağının olduğuna inanırlar. Bu bireyler için de bilgi mutlak ve kesindir, ancak kiĢisel iddialarla gerçekleri ayırt edebilmek için eleĢtirel düĢünmenin gerekli olduğuna inanırlar. Çoğulcular kategorisinde bulunan bireyler; uzmanların ara sıra birbirleriyle fikir ayrılığını düĢtükleri için, uzman tarafından aktarılan bilgiler yerine, kendi oluĢturdukları bilgilere güvenirler. Değerlendiriciler kategorisinde bulunan bireyler ise bilginin mutlak olmadığına, kendi görüĢleri ile uzmanların görüĢlerinin karĢılaĢtırılabileceğine ve bilginin böyle bir değerlendirmenin ürünü olduğuna inanmaktadırlar (Deryakulu, 2004b: 265; Buehl ve Alexander, 2001; Schommer-Aikins ve Duell, 2001).

Yukarıda özellikleri açıklanan modellerin hepsinin epistemolojik inançları sadece bilgi ile ilgili inançları kapsayacak Ģekilde tek boyutlu olarak ele aldıkları görülmektedir. Bu modellerin geliĢim aĢamaları incelendiğinde, hemen hepsinde, bireylerin öncelikle bilginin mutlak ve kesin olduğuna, uzmanların her tür konuda bilgilerinin olduklarına inandıkları, ilerleyen dönemlerde bilginin mutlak ve kesin olmadığını, uzmanların her konuda bilgilerinin olamayacağına inandıkları, sonraki aĢamada kendi bilgilerinin uzmanların bilgileri ile eĢ değer doğruluk düzeyine sahip olduğuna inandıkları son aĢamalarda ise bilgilerin özel olduğuna inandıkları görülmektedir (Deryakulu, 2004b: 265).

Schommer’in Epistemolojik Ġnançlar Sistemi Modeli: Schommer‟in modelinin diğer modellerden farkı, epistemolojik inançları “bilgi ve öğrenmeye iliĢkin inançlar” Ģeklinde tanımlayarak, bu inançları çok boyutlu bir yapıya kavuĢturmasıdır (Schommer, 1994). Schommer, bu tek boyutlu epistemolojik inanç modellerinin öğrencilerin öğrenmeye iliĢkin inançları ile öğrenmenin farklı yönleri arasındaki iliĢkilerin saptanmasına yönelik çok sınırlayıcı olduğunu düĢünmüĢ ve epistemolojik inançları bağımsız bir inanç sistemi olarak yeniden kavramsallaĢtırmıĢtır. Schommer, “bağımsız” ifadesini inançların eĢ zamanlı olarak geliĢip geliĢmediğini vurgulamak amacıyla kullanmıĢtır (Aksan, 2006).

Schommer (Akt: Smith, 1998, 130) kiĢisel epistemoloji beĢ boyutlu bir inanç sistemi olarak tasarlamıĢtır. Bu boyutlar; bilginin kaynağı, bilginin yapısı, bilginin kesinliği, öğrenmenin hızı ve öğrenmenin kontrolü olarak tanımlanmıĢtır. Bilginin kaynağı boyutunun geniĢliği, bilginin bir uzman tarafından öğrenenlere aktarılabileceği ile bilginin birey tarafından mantık ve deliller yoluyla oluĢturulabileceğidir. Bilginin yapısı boyutunun geniĢliği, bilginin kalıplar halinde olduğu ile oldukça bütünleĢtirilmiĢ bir yapıya sahip olduğudur. Bilginin kesinliği boyutunun geniĢliği, bilginin değiĢtirilemeyeceği ile geliĢtirilebileceğidir. Öğrenenin hızı boyutunun geniĢliği, öğrenmenin çabuk olduğu ile öğrenmenin adım adım olduğudur. Öğrenmenin kontrolü boyutunun geniĢliği, öğrenme yeteneğinin genetik olduğu ve değiĢtirilemeyeceği ile öğrenme yeteneğinin zaman içerisinde deneyimler yoluyla geliĢebileceğidir.

Schommer tanımladığı bu kiĢisel epistemoloji boyutlarının birbiriyle iliĢkili olduğu kadar birbirinden bağımsız olabileceğini de söylemektedir. Bu durum bireylerin öğrenmelerini ve bilgiye iliĢkin inançlarını farklı biçimlerde etkileyebilir. Örneğin; bilginin kesin ve sade bir yapısının olduğuna inanan bir birey, tarih çalıĢırken tarihsel olayları olduğu gibi ezberlemeye çalıĢır, bilginin kesin ve karmaĢık bir yapısının olduğuna inanan bir birey ise tarihi zihninde resmedip anlamaya çalıĢır, oluĢturduğu bu resmin kendisine tarihi olguların kesin oluĢ biçimini verdiğini varsayabilir (Schommer, 1994).

Shommer, beĢ boyutlu olarak tasarladığı kiĢisel epistemolojinin geçerliğini test etmek için 63 maddelik beĢli likert tipinde Epistemolojik Ġnanç Ölçeği tasarlamıĢtır. Lise ve üniversite öğrencileri üzerinde uyguladığı ölçeğin faktör analizi sonuçları, ölçeğin dört boyutlu bir yapıya (bilgi basittir, bilgi kesindir, öğrenme hızlı gerçekleĢir ve öğrenme yeteneği doğuĢtandır) sahip olduğunu göstermektedir. Schommer, bu dört boyutun birbirinden bağımsız olduğunu, bireylerin bu dört boyutun her birine iliĢkin

diğer boyutlardan bağımsız olarak geliĢmiĢ ya da geliĢmemiĢ inançlara sahip olabileceklerini açıklamıĢtır (Schommer, 1990). Bu durum ölçeğin bütün olarak değerlendirilemeyeceği, alt boyutlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.