• Sonuç bulunamadı

Küresel ölçekte enerji sektörünün meydana getirdiği rekabette, Ortadoğu‟daki petrol ve diğer enerji kaynaklarının rezervi, üretimi ve ihracatıyla elde edilen gelirin nasıl kullanılacağının yanı sıra, kimin tarafından tüketileceği de çıkar çatıĢmasına neden olmaktadır. Bu kapsamda Çin‟in Ortadoğu‟da petrol rezervlerinin kontrolü için giriĢtiği rekabette, geniĢleyen sanayi üretim kapasitesi ve ulaĢım ihtiyacı sonucunun ABD‟nin çıkarlarını tehdit ettiği vurgulanmaktadır.138

Enerjiyle ilgili olarak ortaya konulan iki temel ekonomik yaklaĢımdan biri olan sübjektif yaklaĢım doğal kaynakların nihai kıtlığını ve enerji fiyatlarını vurgularken, objektif yaklaĢım bu alandaki teknolojik geliĢmeleri ve belirsizlikleri vurgulamaktadır. Enerji sektörünün geçmiĢinde objektif yaklaĢımın daha ön planda olduğu görülmektedir. Alternatif yaklaĢım incelendiğinde, enerji piyasalarının uluslararası piyasaları yönlendirdiği ve yürütülen uluslararası politikaların da bu piyasalarda büyük rol oynadığı bilinmektedir. Bu çerçevede kalkınma temelli enerji yaklaĢımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bunu gerçekleĢtirmek için enerji kullanımındaki etkilnliği arttırmak, yeni enerji üretim ve tüketim teknolojilerinin üretilmesi ve kullanımının hızlandırılması ve yenilebilir enerji kaynaklarının bu yönde payını arttrımak gerekmektedir.139 Ekonomik büyümenin dünyadaki mevcut olan enerji kaynaklarıyla sınırlı olduğunu belirten uzmanlar, bu kaynakların geri kazanımının çoğu durumda mümkün olmadığının

136

Pappe, Ortadoğu’yu Anlamak, s.71. 137

A.g.e., Pappe, Ortadoğu’yu Anlamak, s.71. 138

Harun Öztürkler, “Ortadoğu Ülkelerinin Enerji Kaynaklarının Ekonomi-Politik Değerlendirmesi”, Otradoğu Analiz, C.1, No.7., Temmuz – Ağustos 2009, s.75.

139

altını çizmekte, bu nedenle enerji kaynaklarının, iktisadın bir bilim olarak varlık nedeni olan kıtlık kavramına örnek oluĢturduğunu vurgulamaktadırlar.140

Yukarıda belirtildiği çerçevede enerji kaynakları konusunda dıĢa bağımlı ülkeler, ekonomik kalkınma hedeflerini, bu kaynakları elde edebildikleri ölçüde gerçekleĢtirebilirler. Bu kapsamda Ortadoğu bölgesindeki enerji kaynakları sadece ABD için değil, dünyanın enerji ihtiyacının giderek artacağı öngörüldüğü için önemlidir. 2008 yılı itibariyle dünyadaki petrol rezervlerinin yaklaĢık %60‟ı Ortadoğu ülkelerindedir.141

Bu ülkelerin üretimden aldıkları pay %30‟dur. OPEC dünya petrol rezervlerinin dörtte üçüne sahip olup, üretimden aldığı pay yaklaĢık %45‟tir. Kuzey Amerika‟nın dünya rezervlerinden aldığı pay yalnızca %5,6 olup, üretimden aldığı pay yaklaĢık %16‟dır. Bu durum ABD‟de kaynaklanan talep nedeniyle Kuzey Amerika petrol rezervlerinin, üretim baskısı altında olduğunu göstermektedir. ABD yıllık petrol ihtiyacının yaklaĢık yarısını Kanada, Venezüella ve Meksika‟dan karĢılamaktadır. ABD dünya petrol rezervlerinin sadece %2,4‟üne sahip olup, dünya petrol üretiminin yaklaĢık %8‟ine sahiptir.142

Petrol arama ve iĢleme yönünde geliĢen teknolojiler çerçevesinde dünya petrol rezervlerinin keĢifleri devam etmekte olsa da, tüketimin artması petrol rezervlerinin tahmin edilenden daha çabuk tükeneceğine iĢaret etmektedir. Bu ihtimal göz önüne alındığında Ortadoğu için ABD‟nin ne kadar önemli olduğu görülmektedir. Çünkü “ABD‟nin dünya petrol tüketimi içindeki payı %22,5‟tur. ABD‟nin dünya petrol üretimindeki payının yalnızca %8 olduğu olduğu dikkate alındığında, ABD‟nin petrol bağımlılığının Ģiddeti ortaya çıkmaktadır.”143

Bu nedenle baĢta petrol olmak üzere Ortadoğu‟da bulunan enerji kaynakları, ABD‟nin bölge politikasını belirlerken göz önünde bulundurduğu temel faktörü oluĢturmaktadır. ABD bölgedeki askeri ve siyasi politikalarını bu çerçevede yürütmektedir. Petrol bağımlığı açısından Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için de durum aynıdır. AB petrol rezervleri dünya rezervlerinin %0,5‟ini oluĢtururken, petrol tüketiminin dünya tüketimi içerisindeki payı yaklaĢık %18‟dir.

140

A.g.e., Öztürkler, “Ortadoğu Ülkelerinin Enerji Kaynaklarının Ekonomi-Politik Değerlendirmesi”, s.75. 141

BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2009, www.bp.com/statisticalreview (2 Ocak 2012). 142 Öztürkler, “Ortadoğu Ülkelerinin Enerji Kaynaklarının Ekonomi-Politik Değerlendirmesi”, s.76. 143

Veriler kıyaslandığında AB‟nin Ortadoğu petrollerine bağımlılılığının ABD‟den daha fazla olduğu anlaĢılmaktadır.144

Ortadoğu‟daki bir diğer önemli enerji kaynağı doğal gazdır. Doğal gaz petrolle kıyaslandığında doğaya daha az zarar vermekle birlikte, üretimi ve ulaĢımı daha kolaydır. 2008 yılı itibariyle, Kuzey Amerika‟nın dünya doğal gaz rezervlerinin %10,9‟una sahip olduğu, dünya üretiminin de %26,7‟sini gerçekleĢtirdiği belirtilmektedir. ABD‟nin ise dünya rezervlerinin %3,6‟sına sahip olduğu ve dünya üretiminin %19,3‟ünü gerçekleĢtirdiği anlaĢılmıĢtır. Ortadoğu ise dünya doğal gaz rezervlerinin %41‟ine sahipken, üretiminin henüz %12,4‟ünü gerçekleĢtirmektedir.145

Bu durum rezervlerinin yarısından azını üretime geçiren Ortadoğu‟nun gelecek yıllarda daha fazla doğal gaz üretimine baĢlayacağını göstermektedir.

Tüketim göz ününde tutulduğunda ABD dünya doğal gaz tüketiminin %22‟sini gerçekleĢtirmektedir. Dünya doğal gaz üretimindeki %19,6‟lık payı göz önüne alındığında ise, ABD‟nin doğal gaz konusunda dıĢa bağımlılığının çok fazla olmadığı anlaĢılmaktadır. AB ülkeri ise doğal gaz üretiminin % 6,2‟sini gerçekleĢtirirken, tüketim oranı dünyada %16,2‟dir.146

Bu durum AB‟nin Ortadoğu‟ya doğal gaz konusunda daha bağımlı olduğunu göstermektedir.

Enerji kaynaklarının dünyadaki dağılımı açısından en Ģanslı olan Ortadoğu ülkeleri, sahip oldukları enerji kaynaklarını kendi ekonomik kalkınmaları için yeterli kullanmamaktadır. Bölgenin sahip olduğu kaynaklar çerçevesinde kendi tüketiminin düĢük olduğu söylenebilir. Ortadoğu‟daki nüfus yoğunluğunun az olması ve ekonomik kalkınmanın yetersizliği nedeniyle bölge ülkeleri sahip olduğu enerji kaynaklarının çok az bölümünü kendi tüketimi için kullanmakta, kalan kısmını da ABD, AB ve Çin baĢta olmak üzere dünya ülkelerine ihraç etmektedir. Bununla birlikte Ortadoğu ülkeleri, tarihtekinin aksine Ģu an sahip oldukları enerji kaynaklarının gücünü uluslararası iliĢkilerinde yeteri kadar stratejik araç olarak kullanamamaktadır.

144

A.g.e., Öztürkler, “Ortadoğu Ülkelerinin Enerji Kaynaklarının Ekonomi-Politik Değerlendirmesi”, s.77. 145 A.g.e., Öztürkler, “Ortadoğu Ülkelerinin Enerji Kaynaklarının Ekonomi-Politik Değerlendirmesi”, s.77. 146

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

AMERĠKA BĠRLEġĠK DEVLETLERĠ’NĠN

ORTADOĞU POLĠTĠKASI

2.1 ABD’NIN ORTADOĞU POLĠTĠKASINDA ÖNE ÇIKAN

FAKTÖRLER

Ortadoğu Bölgesi, ABD için özellikle Ġkinci Dünya SavaĢı‟yla stratejik ve ekonomik açıdan önem kazanmıĢ gibi görünse de, ABD‟nin bölgeye yönelik politikaları aslında Birinci Dünya SavaĢı‟nın hemen sonrasındaki dönemde baĢlamaktadır. Özellikle 1920‟li yıllardan sonra Amerikan petrol Ģirketlerinin bölgedeki petrol rezervlerinin farkına vararak Ortadoğu ülkeleriyle yaptığı petrol antlaĢmaları, ABD‟nin bölgedeki varlığının ilk önemli adımları olmuĢtur.

Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonraki Soğuk SavaĢ döneminde ise Ortadoğu, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki güç gösterisinin yapıldığı bir bölge haline gelmiĢtir. Ancak Birinci Dünya SavaĢı sonrasındaki dönemden bugüne kadar ABD‟nin bölgeye yönelik yaklaĢım ve uyguladığı politikalarda faklılıklar gözlenmiĢtir. Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında bölgede Ġngiltere‟nin hakimiyetinin azalmasından sonra ABD, Ortadoğu ülkeleriyle olan iliĢkilerini geliĢtirirken, Ġngiltere ve Fransa‟nın bölge ülkeleriyle sömürge anlayıĢı çerçevesinde geliĢtirdiği iliĢkileri gibi algılanmamasına özen göstermektedir.

Genel bir değerlendirme ile ABD‟nin Ortadoğu politikasını incelerken, dönemsel olarak ülkenin bu bölgeye yönelmesinde ilk olarak i) petrol faktörü ve ABD‟nin ekonomik çıkarları ortaya çıkmaktadır. Zira Ortadoğu petrolünün uygun fiyatlarda ve düzenli olarak ABD ve müttefiklerine sevkinin sağlanması ve bu anlamda petrol üreticisi ülkeler üzerinde denetim mekanizmasının kurulması amacı güdülmüĢtür. Bir diğer neden olarak ii) Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra Ortadoğu‟daki ABD- Sovyetler Birliği arasındaki güç mücadelesinin, bölge üzerinde hegemonya kurma yarıĢına dönüĢtüğü söylenebilir. iii) ABD‟nin geçmiĢteki ve bugünkü Ortadoğu polikasında öne çıkan önemli faktörlerden biri Arap coğrafyasında Yahudi devleti

olarak kurulan Ġsrail‟in güvenliğinin sağlanmasıdır. Bir taraftan Arap devletleriyle çıkar iliĢkileri olan ABD, diğer taraftan bölgede Ġsrail‟e yönelik tehditleri de önleme amacındadır. iv) ABD‟nin bölge politikalarına yön veren bir baĢka faktör de “ġii tehdidi”dir. Özellikle 1979‟daki Ġran Ġslam Devrimi‟yle rejimin bölge ülkelerine ihraç politikası hedeflemesi, ABD‟yi endiĢelendiren nedenlerden bir diğeri olmuĢtur. ġiilerin Amerikan karĢıtı söylemleri ve Ortadoğu halkını ABD karĢısında harekete geçirme potansiyelleri sebebiyle, ABD ġii nüfusunu içinde barındıran diğer Ortadoğu devletleriyle çoğu zaman ılımlı politikalar izlemek zorunda kalmıĢtır. Buradan yola çıkarak, ABD‟nin Arap coğrafyasında izlediği politikalarda özellikle güç dengesinin bozulmamasına hassasiyet gösterdiği söylenmelidir. Bölgedeki savaĢlar sırasında ABD sık sık saf değiĢtirerek, denge unsurunun bozulmaması için müttefiki olan ülkelerden de zaman zaman desteğini çekmiĢtir. Bu anlamda, özellikle Demokrat Parti yönetimlerinde, Ortadoğu ülkelerindeki mevcut istikrarın olumsuz yönde etkilenmemesine özen gösterdiği söylenebilir. Aslında belirtilen bu maddeler birbirleriyle doğrudan ilgilidir ve birbiriyle yakından iliĢkili bu nedenlerle özellikle Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra Amerikan baĢkanlarının bu bölgeye itinayla yaklaĢtığını söylemek yanlıĢ olmaz. Zira önceki bölümde de aktarıldığı gibi BaĢkan Truman‟ın doktriniyle dikkatlerin çekildiği bu bölge, daha sonrasında ABD BaĢkanlığı yapmıĢ olan Eisenhower, Nixon, Carter, Reagen, Bush, Clinton, II.Bush ve bugün Obama‟nın da dıĢ politikasında ilk sırada yer almaktadır.